Merhaba arkadaşlar nasılsınız. Oldukça güzel bir bölümle geldiğimi düşünüyorum. Umarım bölümü okurken düşünür, düşündükçe bir çıkar yol bulursunuz. Ben yazarken bölümü sevdim açıkçası, umarım sizde okurken seversiniz. Keyifli okumalar!
***
Genç
adam bir türlü uyuyamıyordu. İçindeki sıkıntı onu rahat bırakmazken
dayanamayarak dönüp durduğu yatağından hızla ayağa kalkmıştı. Kenarda duran
uzun mevsimlik paltosunu alarak odasından çıkarken hedefi teras balkonuydu.
Konak oldukça sessizdi. Etrafta cırcır böceği sesinden başka ses yoktu. Arada
baykuş ses çıkarsa da pek ehemmiyeti yoktu. Terasa çıktığında manzaraya doğru
dönüp derin bir soluk aldı. İçindeki sıkıntı bir türlü gitmek bilmiyordu.
“Hayırdır
inşallah!” çocukken annesinin öğrettiği kısa duaları tespih ederken bakışları
bin bir yıldızın parladığı gökyüzüne dönmüştü. Eskiden kardeşleriyle bu terasa
çıkarak yer yatağına uzanıp yıldızları seyrederlerdi. Üç kız kardeşi ortalarına
yatarken erkekler sırasıyla kenarlarda büyükten küçüğe doğru uzanarak onları
koruma altına alırdı. İçi yeniden yanarken yüzünde buruk bir gülümseme
oluşmuştu. Şimdi iki kız kardeşi de evlenip yuvasını kurmuştu. Biriyle boş
sebepten konuşmuyor olsa da kardeşi onun canıydı.
“Abi?”
ardından seslenen adamla başını kendisine doğru gelen kardeşine çevirdi.
“Gel
Ahmet, uyuyamadın mı?”
“Sende
uyuyamamışsın, neden buradasın?”
“İçim
sıkıldı, odada nefes alamadım,” diyen genç adamla Ahmet’te tıpkı ağabeyi Erkan
gibi manzaraya bakmaya başlamıştı.
“Biz
nerede hata yaptık abi?” Ahmet’in sorusuyla genç adam düşünmeye başlamıştı.
Başını iki yana sallayarak cevaplamıştı.
“İnan
bende bilmiyorum Ahmet, nerede hata yaptık bilmiyorum.”
“Fark
ettin mi annem eskisi gibi değil bize karşı. O yumuşak kalbini çok kırmışız.”
Erkan üzgün bir şekilde başını aşağıya eğmişti.
“Biz
sevmenin her hatayı görmezden geleceğini düşünmüşüz sanırım. En azından ben
öyle düşündüm. Sevdim… Sevdiğimi hep
bildi ve bunu kullanmaktan çekinmedi. Onun zamanında hatalarına boyun eğerken
bu duruma geleceğimizi hesap edemedim.
“Bir
tek sen değil, bende hesap edemedim. Zamanında evlenmek için herkesi karşıma
aldığım kadını tanıyamamışım. Aşk gözü gerçekten kör ediyormuş be abi, bizde
kör olanlardan olduk.” İki kardeş buruk bir şekilde gülümserken aynı anda derin
bir iç çekti.
“Geri
döneceğim.”
“Anlamadım?”
Ahmet şaşkınlıkla Erkan’a bakmıştı. Erkan temiz havayı içine çekerken serin
hava içinin yangınına bir nebze olsa iyi gelmişti.
“Duydun,
geri döneceğim. Burada abime yardım edeceğim. Tüm sorumluluğu onun başına
yıktık. Bir kez olsun şikayet etmedi. Ankara’da da aynısı olmuştu. Orada
yaşarken de tüm sorumluluk abimin üzerindeydi. Ona haksızlık ediyoruz gibi
hissetmiyor musun? Bizler çocuklarımızın bebekliklerinde hep vardık, büyürken
onları gördük ama abim Narin’in büyüyüşünü doğru düzgün göremedi. O kadar çok
çalıştı ki kendi çocuğunun büyümesini kaçırdı. Aynısı Cihan’da olsun
istemiyorum. Üzerindeki yükü biraz alırsam ailesine daha çok vakit ayırır.” Ahmet genç adama hak verirken üzgün bir
şekilde başını sallamıştı.
“Ankara’da
ki şirket ne olacak?”
“Sen
varsın? Olmazsa yardımcı alırız sana…”
“Gerek
yok ben hallederim. Menekşe yengem kabul edecek mi? Konakta yaşamak istemiyor
biliyorsun.”
“Kendi
bilir, bundan sonra onun istekleri değil, ne doğruysa o olacak. Konakta yaşamak
zorunda değiliz, yakında güzel evler var birinde otururuz. Onun derdi başka,
evin tek hanımı olmak istiyor.”
“Zehra’nın
da derdi bu. Kimse ondan üstün olsun istemiyor.”
“Çisem
yengem bizimkilerin ayarlarını bozdu, bekledikleri gibi elti çıkmadı.” İki adam
gülerken sessiz olmaya çalışıyordu. Odalarına dönmeye karar verdiklerinde çalan
telefonla ikisi de olduğu yerde kalmıştı.
“Hayırdır
inşallah, kim arıyor?” Erkan çalan telefonunu cebinden çıkararak ekrana
bakarken tanımadığı numarayla başını iki yana sallamıştı.
“Kayıtlı
değil, hayırdır inşallah, bu saatte…” telefona cevap verirken birkaç saniye
karşı tarafı dinledikten sonra yerinde donup kalmıştı.
“Abi
ne oldu?” genç adam cevap vermezken Ahmet hala açık olan telefonu eline alarak
konuşmuştu.
“Alo
kimsiniz?”
“İyi
akşamlar beyefendi. Ben polis memuruyum. Devriye gezerken bir çocuk bulduk,
bize bu numarayı verdi. Kendisi pek iyi durumda değil, Urfa devlet hastanesine
gelir misiniz?”
“Çocuğun
adı ne?” Ahmet endişeyle abisine bakarken Erkan yutkunarak kardeşinden cevap
bekliyordu. İçinin sıkıntısı bu olabilir miydi? Bahsettikleri çocuk oğlu
olabilir miydi? Oğlu bunca saat tehlikede miydi?
“Biz
hemen geliyoruz, biz gelene kadar lütfen yanından ayrılmayın. Kimseye de çocuğu
vermeyin.”
“Abi
hadi gidelim…”
“Duydun
değil mi Ahmet, polis oğlumu bulduğunu söyledi!”
“Abi
emin değiliz, hadi gidince anlarız ne olduğunu.”
“Ne
demek emin değiliz, çocuk benim numaramı verdi. Babamı arayın dedi…çocuk bu
saate dışardayken anası neredeydi Ahmet. Oğluma bir şey olduysa o kadını
yaşatmam Ahmet!” Erkan çıldırmış gibiydi. Koşarak odasına girerken üzerini
hızla giyinerek aynı hızla dışarı çıkmıştı. Ahmet onu son anda yakalarken
konağı koruyan adamlar onları görünce endişeyle yanlarına geldi.
“Ağam
bir durum mu var? Sizinle gelelim.”
“Siz
konaktan ayrılmayın,” Erkan arabasına atladığı gibi yola çıkarken Ahmet’te ona
eşlik ediyordu.
“Ara
şu kadını oğlanı sor, bakalım ne diyecek?” Ahmet endişeyle abisine bakarken
Erkan adeta kükremişti. “Ara dedim sana!”
“Bu
saatte abi, ayıp olmaz mı?”
“Ara
bana ver!” Ahmet hızla yengesini arayarak cevap beklemeye başlamıştı. Kadının
uykulu gelen sesi Erkan’ın sabrının sonu olmuştu.
“Ne
oldu bu saatte niye arıyorsun?”
“Çocuk
nerede, onunla konuşmak istiyorum.”
“Aklını
mı kaçırdın Erkan, çocuk uyuyor.”
“Emin
misin?”
“Elbette,
uyuyor. Bir daha bu saatte arama kapatıyorum.” Menekşe telefonu kapatırken Erkan
sinirden direksiyonu daha da sıkmaya başlamıştı.
“Sakin
ol abi belki hastanedeki başka çocuktur.”
“İnşallah
öyledir. Eğer orada yatan benim oğlumsa yemin olsun boşarım o kadını!”
“Abi
ne diyorsun!” Erkan sinirden adeta titriyordu. Ahmet endişeli bir şekilde
abisine bakarken arabanın hız ibresi gittikçe yükseliyordu.
“Abi
biraz yavaşlasan mı? Yoksa acile yatan biz olacağız.” Erkan ayağını gazdan
çekerken araba daha sakin ama hızlı ilerlemeye devam etmişti. Bir saatlik
yolculuğun ardından araba ani frenle acilin önüne dururken Erkan kontağı
kapatmadan hızla aşağıya inmişti.
“Beyefendi
arabanızı burada bırakamazsınız. Burası ambulans yeri!” güvenlik onu uyarırken
Ahmet arabanın direksiyonuna geçerek “Tamam kardeşim ben çekiyorum,” diyerek
arabayı park alanına çekmişti. Hızla abisinin peşinden giderken onu donmuş bir
şekilde bir yere bakarken görünce içindeki korku artmıştı.
“Abi!”
Ahmet Erkan’ın yanına gelerek onun baktığı yere dönünce gözleri dehşetle
büyümüştü. O sedyede kanlar içinde yatan kesinlikle kendi yeğeniydi.
“Abi
sakin ol!”
“Çocuğun
yakınları siz misiniz?”
“Evet
ben amcasıyım, abim şokta olduğu için…”
“Babasıyım!”
“Bakın
olay yerine gittiğimizde bu haldeydi, bayılmadan önce sizin numaranızı verdi. Şoför
önüne atladığını söyledi. Tabi araştıracağız. Sonrasında buraya getirdik.”
Erkan elleri iki yanda yumruk olmuş bir şekilde dişlerini sıkarken Ahmet onun
yüzünün ifadesinden korkmaya başlamıştı.
“Ahmet,
benim oğlumun burada ne işi var!” Erkan o kadar soğuk bir sesle sormuştu ki Ahmet
iyice korkmaya başlamıştı. Abisini araması gerekiyordu. Erkan’ı sadece Erhan
ağabeyi durdurabilirdi.
“Abi
sakin!”
“Ahmet
bana cevap ver. Bu çocuk anasının yanında güvende uyuması gerekirken neden
acilde yatıyor. Geberteceğim o kadını! Benim oğlum neden burada Ahmet! O kadın
benim oğluma nasıl sahip çıkmaz?”
“Abi…
Hemşire…” Adam çıldırmış gibi etrafa vururken genç adam dayanamayarak sağlık
görevlilerinden yardım istemişti. Üç adam içinde polisler dahil Erkan’ı
tutamıyordu.
“Ahmet…
O daha küçücük, kim bilir başına ne geldi!”
“Abi
öğreneceğiz. Sakin ol gözünü seveyim!” dağ gibi adam yerle bir olurken Ahmet
yanağından akan yaşı görmezden gelmişti.
“Ahmet,
Erkan!” iki adam arkalarından seslenen kişiyi dönünce perişan bir halde ona
dönmüştü. Nefes nefese onlara bakan kişi iki adamın da tüm direncini kırmıştı.
“Abi!”
Erhan uykusunda aldığı haberle hızla yerinden kalkmış, önce Erkan’a bakmıştı.
Erkan’ı odasında göremeyince karısına çıkması gerektiği notunu bırakarak hızla
konaktan ayrılmıştı. Kapıda ki korumalardan Erkan ve Ahmet’in acele çıktığını
öğrenince endişesi artan genç adam yanına aldığı Adem’e arabayı daha hızlı
kullanması için emirler yağdırıyordu. Hastaneye geldiğinde gördüğü manzara genç
adamı gafil avlamıştı.
“Erkan
ne oluyor? Hastaneden aradılar…Anıl’ın hastanede olduğunu söylediler!”
“Abi…”
Erkan koluna giren iğneyle yerinde sendelerken Erhan hızla kardeşini tutarak
yere yığılmasını engellemişti. Sersemleşmiş bir şekilde “Benim oğlumun orada ne
işi var abi?” son sözleri bu olurken genç adam derin bir uykuya dalmıştı.
“Ahmet?”
Ahmet üzgün bir şekilde iki ağabeyine bakarken yanlarına gelen polis memuruyla
bakışlar ona dönmüştü.
“Kimlik
tespiti yapıldığına göre sizlerden ifade almamız lazım. Çocuk o saatte ıssız
yerde ne arıyordu bilmeliyiz.” Erhan adamın baktığı tarafa dönüp baktığında
yeğeni Anıl’ı sargılar içinde uyuyor görünce yutkunmuştu. Yüreğine bıçak
saplanmış gibi hisseden adam şaşkınlıkla Ahmet’e dönmüştü.
“Ahmet
ne oluyor?”
“Bilmiyorum
abi, gecenin yarısı telefon geldi. Koştuk geldin. Anıl babasının numarasını
vermiş polislere. Geldik bu halde bulduk.”
“Menekşe!”
Erhan üzgün bir şekilde kucağında baygın olan kardeşine bakmıştı.
“Aradık
çocuk uyuyor dedi abi. Yengem oğlunun evde olduğunu sanıyor. Abim boşayacağım
dedi…” Erhan yutkunurken getirilen sedyeye alınan Erhan oğlunun yan tarafına
yatırılmıştı. Küçük çocuğun başına acildeki doktorlar sürekli bir şeyler
konuşuyor, ot alıyor sonra gidiyordu. Dayanamayan Erhan doktorlardan birini
durdurarak “Bir şey söyleyin artık, yeğenimin durumu nasıl?” siye sordu.
“Bakın
çocuk ağır travma geçiriyor. Neyse ki korktuğumuz gibi istismar yok ancak
birçok darp yarası var.”
“Darp
mı? Dövüldü mü? Polis kaza geçirdiğini söyledi.”
“Kazadan
önce çocuk darp edilmiş. Siz yanında değil miydiniz?” Doktor merakla sorarken
endişeli olan adamların durumu dikkatini çekmişti. Öyle ki acilin önü adam
kaynıyordu.
“Çocuk
annesiyle birlikte ananesindeydi. Bizim haberimiz sonradan oldu.”
“Anlıyorum,
bir süre daha acilde gözlem altına tutup sonra normal odaya alacağız. Hafta
sonu olduğu için doktor kısıtlı. Gözümüzün önünde olmasını istiyoruz. Yaraları
sarıldı, iç kanama riski yok. Birkaç kırık kaburgası var, ayağında da
zedelenme. O kazadan bu kadar ucuz kurtulması büyük şans. Neyse ki şoför onu
erken fark ederek direksiyon kırdı. Arabanın kenarı hafif bir şekilde çarptı
çocuğa.”
“O
zaman bu kadar yaralanma nasıl oldu?” Erhan öfkeyle sormuştu. Öfkesi doktora
değildi, yeğeni bunca acıyı çekerken kendilerinin bir haber oluşunaydı. Kim
cesaret ederdi? Onun yeğenine bunu yapmaya kim cesaret ederdi?
“Teşekkür
ederiz doktor bey,”
“Çocuk
kendine geldiğinde psikolojik destek almanızda fayda var. Zor zamanlar yaşadı.”
Erhan adamı onaylarken Adem yanlarına gelerek “Ağam bir baksanız iyi olur,”
dedi. Genç adam Ahmet’i onların yanına bırakarak hastaneden çıkarken Adem
duraksayarak “Ağam, küçük ağama çarpan adamda hastanedeymiş. Adam şoka girmiş…”
dediğinde Erhan başını sallayarak adamın hangi odada olduğunu öğrenip
ilerlemeye başlamıştı. Aşiret henüz bir şey duymamıştı ancak öğrendiklerinde
yine ortalık karışacaktı.
***
Genç
kız üzerindeki ağırlıktan bunalarak sertçe ağırlığı geri savurmuştu. Savrulan
ağırlıkla birlikte odada tok bir ses yankılanırken genç kız gözlerini hafif
aralayarak usulca başını geriye çevirdi. Ne göreceğini elbette biliyordu ancak
nasıl göreceğini tahmin edemiyordu. Alt dudağını dişlerinin arasına
sıkıştırarak gözleri kısılı bir şekilde söylenerek yerden kalkan adamı görünce
ne söyleyeceğini bilememişti.
“Sana
da günaydın karıcım, ne güzel bir uyandırma şekli.” Efsun mahcup bir şekilde
kocasına bakarken “Kusura bakma alışkın değilim yanımda birinin yatmasına!”
dediğinde Ali neredeyse gülecekti. Gece boyu karısına sarılarak uyumuştu. Genç
kadının özel durumu yüzünden henüz vuslata erişemese de genç adam onun yanında
uyanabilmeyi bile büyük mutluluk kabul ediyordu. Efsun yanındaydı, daha ne
isterdi ki?
“Sadece
sarılıyordum!”
“Sıcaktan
çok bunaldım, sende zamk gibi yapışmışsın Ali. Uyku arasında ne yaptığımı
bilmiyordum. Sana vurmak istemedim.” Ali yerinden kalkarak ağrıyan belini
tutmuştu. Efsun yatakta oturarak sırtını başlığa dayadı. Genç adam yanına
oturarak karısını kollarının arasına çekerken başının üzerine derin bir öpücük
kondurmuştu.
“Çok
şükür, bin şükür bu günümüze…”
“Hadi
kalkalım geç oldu.”
“Biraz
daha uyuyalım yeni evliyiz kimse bizi yadırgamaz.”
“Saçmalama
Ali kalk hadi,” diyerek genç adamın karnına dirseğiyle vurmuştu. Ali acıyla
inlerken Efsun göz devirerek yerinden kalkmıştı.
“Çok
acımasızsın karıcım,”
“Sende
çok şımarıksın kocacım,” dediğinde Efsun son hitabını fark edince dilini
ısırmıştı. Hoşlanmadığı kelimeleri bu adamın karşısında kolaylıkla kullanıyordu
ve hiç eğreti durmuyordu. Ali gülümseyerek odadaki banyoya giren karısının
arkasından bakmıştı. Yerinden kalkarak odanın penceresini açıp odayı
havalandırmıştı. Etrafı toplamaya başladığında Efsun banyodan çıkarak yanına
geldi.
“Ne
yapıyorsun?”
“Odayı
topluyorum, çok dağıtmışım.” Ali’nin yüzü asılırken onca hazırlık boşa gittiği
için üzülüyordu. Efsun onun haline gülerken başını iki yana salladı.
“Senden
rica ediyorum böyle abartılı şeyler yapma. Şu mumlar yangın çıkarabilir.” Ali
kızın ifadesine gülerken üzerini değiştirmek için banyoya geçmişti. İkili bir
süre sonra hazır bir şekilde odadan çıkarken ev sakinleri köşelerine çekilmiş
kendi aralarında konuşuyorlardı.
“Günaydın,
ne konuşuyorsunuz?” Ali keyifli bir şekilde ailesinin yanına gelirken herkesin
yüzünde gergin bir ifade vardı.
“Günaydın
evladım, gel kızım oturun şöyle.” Sevim hanım hemen yerinden kalkarken Efsun
şüpheyle onlara bakıyordu.
“Ne
oldu?”
“Ne
olacak ki?” Ali karısının sorusuyla duraksamıştı. Ailesi tuhaf davranıyordu. Yine
birine bir şey olmuştu.
“Bu
kez kim?” dediğinde bebeğini sallayan Çisem konuşmuştu.
“Anıl
hastanede.”
“Anıl
mı?” Ali endişeyle sorarken annesine bakmıştı. “Bu konağı hastaneye çevirelim
en iyisi. Baksana hastaneden çıktığımız yok. Ailenin tüm üyeleri sırayla doktor
yüzü görmeden eve gelmiyor.”
“Allah
korusun evladım, yel alsın…” Annesinin sözlerine gülümseyen genç adam endişeyle
kapıya yönelmişti.
“Nereye
gidiyorsun?” Gül’ün sorusu ile bakışları ona dönmüştü.
“Hastaneye
tabii ki nereye olacak. Sende geleceksen hadi gidelim.”
“Merkezdeler.
Abim gelmeyin dedi.” Ali’nin yüzü asılmıştı. Yeğenini görmeden duramazdı. Aile
büyükleri de dahil konaktan hastaneye giden olmamıştı. Erhan onları
engellemişti. Asıl amacı Erkan’ın da sinir krizi geçirerek hastaneye
yatırıldığını saklamaktı. Sevim hanımın içi içini yese de Menekşe’nin de
hastanede olabileceğini düşünerek geri durmuştu.
“Siz
gidin evladım bize de haber edersiniz.” Efsun öne çıkarken Ali onu durdurarak
“Sen kal Efsun, Selcan halayla vakit geçirirsin. Dün akşam çok yoruldu.” Sevim
hanım hemen araya girmişti.
“Ali
haklı kızım, siz çok yoruldunuz. Onlar gitsin gelirler. Önemli bir şey olursa
zaten söylerlerdi.” Sevim hanım böyle konuşsa da içi hiç rahat değildi.
Erkan’la konuşamamıştı ve bur durum hiç hoşuna gitmiyordu.
“Hikmet
sen Erkan’la konuştun mu?”
“Konuşmadım,
Erhan polisin yanında olduğunu söyledi.”
“Polis
ne alaka baba, neden polis abimle konuşuyor. Anıl hasta değil mi?” Ali
endişeyle sorarken Efsun hemen telefonuna sarılmıştı. Olayı öğrenmek için
birkaç yeri arayan genç kız sinirlenerek telefonu kapatmıştı.
“Ali
hadi çıkalım, anne sen Asena’ya konaktan çıkmamasını söyler misin?” Sevim hanım
genç kızın kendisine ‘anne’ deyişiyle duygulanmıştı. Ön ad yok yalın ve samimi
haliyle özlemle söylenen bir ‘anne’ kelimesi kadının içini sıcacık etmişti.
“Çıkın
siz yavrum ben onunla ilgilenirim.” İkili arabaya atladığı gibi yola koyulurken
Efsun merkezden öğrendiklerini kocasına aktarıyordu.
***
Genç
adam uyandığından beri oğlunun başından biran olsun ayrılmamıştı. Küçük çocuk
hala gözlerini açmamıştı. Ahmet kalabalık olmasın diye alındıkları odanın
kapısından içeriye bakıyordu. Aslında içeri girmeye cesareti yoktu. Belki Erkan
ile arasında çok fazla yaş farkı yoktu ancak genç adam Erhan abisine de Erkan abisine
de büyük saygı duyuyordu. Aklına kendi oğlu geldiğinde birden ürpermişti. Orada
yatan kendi oğlu olsaydı aklını kaçırırdı. Çünkü o kardeşleri gibi soğukkanlı
olamıyordu.
“Nasıl
durum?” Erhan Ahmet’in omzunu sıkarak Erkan’ı gösterirken Ahmet üzgün bir
şekilde başını iki yana sallamıştı.
“Uyandığından
beri hiç konuşmadı. Ağzına tek lokma koymadı. Bu sessizliği beni korkutuyor
abi.” Erhan sıkıntıyla ensesini sıvazlamıştı.
“Menekşe’den
haber var mı?”
“Aramadık
daha. Abi anlamıyorum öğlen oldu ama yengem hala çocuğun kaybolduğunu söylemek
için bizi aramadı. Sence de garip değil mi? Anlamadı mı oğlanın kaybolduğunu? İnsan
evladının nerede olduğunu merak etmez mi?”
“Sakın
bu şekilde Erkan’ın yanında da konuşma. Zaten barut gibi bir ateşte sen yakma.”
Ahmet sessizleşirken Erhan odaya girerek kardeşinin yanına dikilmişti. Kardeşi o
kadar heybetliydi ki oturduğu sandalye ona küçücük kalmıştı. Ama o heybetli
adamın omuzları tonlarca yükün altında kalmışçasına eğikti.
“Erkan,
hadi aslanım aşağı inip yemek ye. Aç kalmak sana bir şey vermeyecek. Kendine gel,
Anıl uyandığında babasını dimdik yanında görsün.”
“Aç
değilim abi,” yeğeninin ufacık eli babasının avucunun içinde kaybolurken Erkan’ın
başını kaldırmasıyla Erhan kardeşinin bir gecede beyazlayan alnındaki bir tutam
saça bakakalmıştı. O siyah saçlara üzüntünün nişanesi gibi yerleşen yoğun
beyazlık Erhan’ı gafil avlamıştı. Evlat acısı, canın yongası büyük imtihan
olmuştu kardeşine.
“Haber
var mı?”
“Neyden?”
Erhan kardeşinin neyi sorduğunu gerçekten anlamamıştı. Buruk bir şekilde gülen
adam gözlerini kapatarak “Anası olacak kadından. Bu saat oldu hala oğlan yok
diye aramadı.” Erkan’ın sözleriyle genç adam elini kaldırarak omzunu
sıvazlamıştı.
“Adem’i
gönderdim alması için. Gelince konuşursunuz!” Erkan sessiz kalırken acıyla
inleyen oğlunun başucunda hemen bitmişti.
“Oğlum,
aslanım. Bak baban yanında, hadi aç gözlerini.” Çocuk yeniden inlerken Erhan
kenardaki butona basarak görevliyi çağırmıştı. Yanlarına gelen hemşireye durumu
bildirirken doktora haber vereceğini söyleyerek oradan ayrılmıştı. Yaklaşık bir
saat sonra hastane iyice hareketlenirken haberi duyanlar koşturarak Erhan’a
geçmiş olsuna geliyordu. Erhan kardeşini kalabalıktan uzak tutmak için elinden
geleni yapıyordu. Erkan’ın ters bir sözde gemileri yakacağını biliyordu. Şu
anda hiç iyi ruh hali yoktu.
“Abi
Anıl nasıl oldu? Niye bana haber vermediniz gelirken?” Ali ve Efsun koşturarak
yanına gelirken genç adam ikiliyi koridorda durdurmuştu.
“Olay
nasıl oldu Erhan abi, benim yapabileceğim bir şey var mı?”
“Sen
arabanın şoförüyle ilgilen Efsun, adam çok korkmuş belli. Araba onun değildi,
patronun tepkisinden korkuyor anladığım kadarıyla. Masrafı karşılayacağımızı
ilet.”
“Abi
Anıl’a çarptığı için ödül mü veriyorsun?”
“Saçmalama
Ali, adamın suçu yok. Çocuk önüne atladı. Ona çarpmamak için arabayı hurdaya
çıkardı adam. O arabanın masrafını garibanın sırtına mı yükleyelim. Araç kamerasından
sözleri doğrulandı. Anıl atladı önüne.” Ali sıkıntıyla yüzünü sıvazlarken adeta
kükremişti.
“Söylemeyim
susayım diyorum ama o saate Anıl’ın o yolda ne işi vardı abi, yengem nerede?”
“Bende
onu merak ediyorum, yengen nerde?” Erkan oğlu uyuyunca odanın kapısındaki
sesleri duyan Erkan kardeşlerinin yanına gitmişti.
“Geçmiş
olsun abi, iyi mi yeğenim?”
“Bilmem,
geç kendin bak benim oğlum iyi mi?” Ali abisinin soğuk ifadesi karşısında
yutkunmadan edememişti. O ilk kez ağabeyini bu şekilde görüyordu. Endişeyle Erhan
abisine bakarak “ne oluyor?” diye fısıldarken Erhan “İyi şeyler olmuyor Ali,”
diyerek onu cevaplamıştı. Onlar soğuk şekilde konuşmasına devam ederken
koridorun başında görünen kadınla Erhan dişlerini sıkmıştı. O kadar rahat ve acelesiz
hareket ediyordu ki Erkan’ı tutabilmeyi umuyordu. Hemen ardında da birkaç ağa
daha vardı. Erhan onların gelme zamanı hakkında oldukça gerilmişti. Az sonra
burada aile faciası olmaması için dua ediyordu.
“Erkan,
ne diye beni hastaneye çağırdın?” Menekşe’nin sözleriyle oradaki herkes
şaşırmıştı.
“Oğlum
nerede Menekşe? Neden tek geldin?” Erkan o kadar soğuk sormuştu ki karısı dahi
herkes şaşırmıştı.
“Nerede
olacak evde uyuyor!” dediğinde Erhan engel olamadan Erkan karısının kolunu
sıkarak oğlunun yattığı odaya doğru kadını savurmuştu.
“Oğlum
evde uyuyorsa burada yatan kim Menekşe!” kadın çığlık atarak yere savrulurken
genç kadın korkarak kocasına bakmıştı. Erkan’ın gözleri alev alevdi…
“Erkan
ne yapıyorsun!” yerdeki kadına uzanarak sertçe sacını tutup başını geri
çekmişti. Yatakta uyuyan çocuğu karısına gösterirken Menekşe’nin gözleri
dehşetle açılmıştı.
“Anıl!”
kadının çığlığı odada yankılansa da kimse ona aldırış etmemişti.
“Benim
oğluma ne yaptınız lan! Kim benim oğlumu dövdü!” Menekşe korkuyla kocasına
bakarken “Açıklayabilirim Erkan, valla istemeden oldu.”
“Sen
mi yaptın menekşe!” diye bağıran adamla Erhan kadını adamın elinden almak
istemiş ancak başarılı olamamıştı.
“Erkan
bırak kadını!”
“Sana
sordum Menekşe, el kadar çocuğa sen mi kıydın?”
“Erkan!”
Erkan babasının gür sesini duyunca yaşlı adama dönmüştü. Adam torununun hasta
olduğunu düşünürken geçmiş olsun için arayan ağaların ‘kaza nasıl oldu!” sorusuyla
neye uğradığını şaşırmıştı. Karısıyla birlikte hemen yola çıktıklarında
hastanede karşılaştıkları manzara hiç hoşlarına gitmedi.
“Baba
gel bak torununa ne yaptılar. Anası olacak bu kadın benim oğlumu ne hallere
koydu. Bir de utanmadan evde uyuyor diyor.”
“Erkan
yalvarırım yapma!” ağalar sessizce kendi aralarında fısıldarken Erkan’ın gözü kimseyi
görmüyordu.
“Erkan
annem yapma, bırak kadını!”
“Neyi
yapmayayım anne? Onun her şeyini sineye çektim, her şımarıklığını görmezden
geldim ama bu kez olmaz ana… Bu kez olmaz! Benim çocuğum bu hallere düşecek
çocuk muydu? Kim bilir hangi sudan sebeple dövdü oğlanı. Bu kez sineye çekmem!”
genç adamı durdurmaya çalışsalar da karısını omuzlarından sarsarak konuşmasına
devam ediyordu.
“Neyin
eksikti, ne istediysen yaptım. Ailemden bile uzak kaldım senin için. Tek yapman
gereken iyi bir anne olmaktı ama sen gecenin bir yarısı evden kaçan oğlandan
habersizsin. Belki de haberin vardı da umursamadın. Belki de sen attı dışarı
senden beklenir.”
“Erkan
sen ne diyorsun?” Sevim hanım sesini yükseltirken genç adam karısını tutarak
ayağa kaldırmıştı. Öfkeden göğsü inip kalkıyordu.
“Bu
kez olmaz, bu kez asla… Ben Erkan Günay, Günay aşiretinin ikinci ağası… Allah
için, evladım için buradaki şahitler huzurunda Menekşe Günay’ı üç talak hakkıyla
boşuyorum! Herkes duysun herkes bilsin, Menekşe Günay nikahımdan düşmüştür!” Sevim
hanım elleri ağzında şaşkınlıkla oğluna bakarken “Oğlum sen ne ettin!” diye
çıkışmıştı. Erhan ve diğer kardeşleri üzüntüyle gözlerini kapatırken donup
kalan kadına acıyamıyorlardı. Kendi davranışlarının sonucuydu bu durum. Onda uyarıya
rağmen kendi bildiğini okumuştu. Erkan’ın boşamasını beklemiyorlardı ancak
kardeşine de hak vermeden edemiyorlardı. Ağalar son sözlerle uğultu çıkarırken “Erkan!”
diye fısıldayan kadın adeta yıkılmıştı.
“Gözden
düşen zamanla kalpten de düşer! Oğluma yaklaşacağını sakın düşünme Menekşe.
Evladıma bir metre yaklaşırsan seni de aileni de bu topraklardan silerim. Şimdi
defol buradan.”
“Erkan
yalvarırım…”
“Adem,
alın şu kadını gözümün önünden!” kadın yalvarmalarına kulak tıkayanlar onun götürülüşüne
seyirci kalmıştı. Sevim hanım iki gözü iki çeşme oğluna bakarken yatakta
inleyen torununun sesini duyunca hızla oraya dönmüştü. Gördüğü manzara kadının
kalbine indirirken sendeleyen kadını Erhan yakalamıştı.
“Elleri
kırılasıcalar yavrumu ne hale getirmişler.”
“Ali
en kısa sürece boşanma davasını açıyorsun!” Ali şok üzerine şok yaşarken Efsun
sessizce başını iki yana sallamıştı. Kalabalık odayı boşaltırken Erhan
daralarak hastaneden dışarıya çıkmıştı. Genç adam Adem’in yanına gelmesiyle “Ne
yaptınız?” diye sordu.
“Ağam
gitmemek için direndi ama zorla gönderdik. Adamlar ailesinin kapısında nöbet
tutuyor. Küçük ağamı kim dövdü öğrenecekler.” Erhan başını sallarken telefonu
çalmaya başlamıştı. Karısının aradığını gören adam hafif gülümserken “Hanım
ağam,” diyerek telefona cevap vermişti.
"Erhan!"
"Ne
oldu?" genç adam sesi endişeli bir şekilde çıkan karısıyla hızla
dikelmişti.
“Efsun’u
konağa gönder, Selcan hala iyi değil.”
“Hala
bir şey mi oldu?”
“Şimdilik
iyi ama sonrasında ne olur bilmiyorum. Efsun hemen gelsin. Doktoru çağırdık şu
anda muayene ediyor.”
“Hemen geliyoruz.” Erhan genç kıza haber vermek için hastaneye girerken toplanıp konağa doğru yola çıkmışlardı. Hastanede adamlarla birlikte Ahmet ve sonradan gelen Sadık kalmıştı.
***
Uzun bir bölüm oldu. Umarım yorumlarınızla beni yalnız bırakmazsınız.

Nasıl bir bolum okuduk biz şok oldum resmen bu bolum beni bitirdi iki gun artik kafamda doner durur emeğine sağlık yazarim
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilHikayeyi soluksuz bekliyor ve okuyoruz. Ancak bu bölümde Anıla çok üzülmekle içimizin acımasıyla birlikte erkanın ve ahmetin gercekleri artık görmesi içimizi rahatlattı. İnşallah Zehra ve menekşe aileden tamamen çıkarlar. Çok çok iyi bir bölümdü 👍🏻👏🏻❤️🙏🏼🥰
YanıtlaSilNeler oldu böyle yazarcım bir yanda erkan bir yanda büyük hala bir yanda anıl.okurken içim cız etti emeğine sağlık
YanıtlaSilÇok güzeldi emeğine sağlık yazarım, herkes anne olmamalı
YanıtlaSilBir nefeste okudum, hemen bitti gibi geldi , Menekşe bunu hak etmişti olan çocuğa oldu acaba Selcan halaya ne oldu, merakla yeni bölümü bekliyorum canım
YanıtlaSilGeçen bölüm sonunda selcan hala ölüyor diye düşünmüştüm. Düğünde ölmemiş buna sevindim. Bir sonraki bölümde ölecek belli ki. Efsun üzülecek ama artık ailesi var. Küçük Anıl içinse üzüldüm. Menekşe nasıl bir anneymiş öyle ya çocuğu umrunda değil ve zarar vermişler. Belki de Erkanı aldatıyor falan diye düşündüm tepkisizliğini görünce. Erkanın onu boşaması iyi oldu. Asena sanırım onunla olacak.. Güzel bir bölümdü
YanıtlaSilMenekşenin vicdanı zerre yok oğluna karşı da bunu göstermiş oldu. Küçük anıl konakta daha iyi olacaktır. Erkan gerçeklerin farkına acı bir şekil de vardı. Ahmet in karısı umarım kendini düzeltir Ahmet de olanlardan sonra tedbirli olacaktır
YanıtlaSilEmeğine yüreğine sağlık güzel bölümdü yazarcım
YanıtlaSilEline emeğine sağlık mükemmel bir bölüm olmuş slluksuz okudum 😍👏👏👍
YanıtlaSilCok heyecanlı bir bölüm olmuş emeğine sağlık
YanıtlaSilNe oldu nasıl oldu bu hale nasıl geldi iş anlamadım bir solukta okudum emeğine yüreğine sağlık şoka soktun bizi
YanıtlaSilCanım ellerine emeğine yüreğine sağlık Anıla üzüldüm umarım annesinden şiddet görmemiştir Selcan halaya bir şey olmasın efsun daha yeni mutlu olmaya başlamıştı Selcan hala ölürse efsun yarım kalır
YanıtlaSilBiri gitti kaldı biri inşallah ahmette kendi oğluna bişey oladan yanındaki yılanı boşar
YanıtlaSilEmeğine sağlık, Şok edici güzel bir bölüm olmuş
YanıtlaSil