Sevgiye Susamış Kalpler 83. Bölüm

 Merhaba arkadaşlar nasılsınız. Oldukça güzel bir bölümle geldiğimi düşünüyorum. Umarım bölümü okurken düşünür, düşündükçe bir çıkar yol bulursunuz. Ben yazarken bölümü sevdim açıkçası, umarım sizde okurken seversiniz. Keyifli okumalar! 

***


Genç adam bir türlü uyuyamıyordu. İçindeki sıkıntı onu rahat bırakmazken dayanamayarak dönüp durduğu yatağından hızla ayağa kalkmıştı. Kenarda duran uzun mevsimlik paltosunu alarak odasından çıkarken hedefi teras balkonuydu. Konak oldukça sessizdi. Etrafta cırcır böceği sesinden başka ses yoktu. Arada baykuş ses çıkarsa da pek ehemmiyeti yoktu. Terasa çıktığında manzaraya doğru dönüp derin bir soluk aldı. İçindeki sıkıntı bir türlü gitmek bilmiyordu.

“Hayırdır inşallah!” çocukken annesinin öğrettiği kısa duaları tespih ederken bakışları bin bir yıldızın parladığı gökyüzüne dönmüştü. Eskiden kardeşleriyle bu terasa çıkarak yer yatağına uzanıp yıldızları seyrederlerdi. Üç kız kardeşi ortalarına yatarken erkekler sırasıyla kenarlarda büyükten küçüğe doğru uzanarak onları koruma altına alırdı. İçi yeniden yanarken yüzünde buruk bir gülümseme oluşmuştu. Şimdi iki kız kardeşi de evlenip yuvasını kurmuştu. Biriyle boş sebepten konuşmuyor olsa da kardeşi onun canıydı.

“Abi?” ardından seslenen adamla başını kendisine doğru gelen kardeşine çevirdi.

“Gel Ahmet, uyuyamadın mı?”

“Sende uyuyamamışsın, neden buradasın?”

“İçim sıkıldı, odada nefes alamadım,” diyen genç adamla Ahmet’te tıpkı ağabeyi Erkan gibi manzaraya bakmaya başlamıştı.

“Biz nerede hata yaptık abi?” Ahmet’in sorusuyla genç adam düşünmeye başlamıştı. Başını iki yana sallayarak cevaplamıştı.

“İnan bende bilmiyorum Ahmet, nerede hata yaptık bilmiyorum.”

“Fark ettin mi annem eskisi gibi değil bize karşı. O yumuşak kalbini çok kırmışız.” Erkan üzgün bir şekilde başını aşağıya eğmişti.

“Biz sevmenin her hatayı görmezden geleceğini düşünmüşüz sanırım. En azından ben öyle düşündüm. Sevdim…  Sevdiğimi hep bildi ve bunu kullanmaktan çekinmedi. Onun zamanında hatalarına boyun eğerken bu duruma geleceğimizi hesap edemedim.

“Bir tek sen değil, bende hesap edemedim. Zamanında evlenmek için herkesi karşıma aldığım kadını tanıyamamışım. Aşk gözü gerçekten kör ediyormuş be abi, bizde kör olanlardan olduk.” İki kardeş buruk bir şekilde gülümserken aynı anda derin bir iç çekti.

“Geri döneceğim.”

“Anlamadım?” Ahmet şaşkınlıkla Erkan’a bakmıştı. Erkan temiz havayı içine çekerken serin hava içinin yangınına bir nebze olsa iyi gelmişti.

“Duydun, geri döneceğim. Burada abime yardım edeceğim. Tüm sorumluluğu onun başına yıktık. Bir kez olsun şikayet etmedi. Ankara’da da aynısı olmuştu. Orada yaşarken de tüm sorumluluk abimin üzerindeydi. Ona haksızlık ediyoruz gibi hissetmiyor musun? Bizler çocuklarımızın bebekliklerinde hep vardık, büyürken onları gördük ama abim Narin’in büyüyüşünü doğru düzgün göremedi. O kadar çok çalıştı ki kendi çocuğunun büyümesini kaçırdı. Aynısı Cihan’da olsun istemiyorum. Üzerindeki yükü biraz alırsam ailesine daha çok vakit ayırır.”  Ahmet genç adama hak verirken üzgün bir şekilde başını sallamıştı.

“Ankara’da ki şirket ne olacak?”

“Sen varsın? Olmazsa yardımcı alırız sana…”

“Gerek yok ben hallederim. Menekşe yengem kabul edecek mi? Konakta yaşamak istemiyor biliyorsun.”

“Kendi bilir, bundan sonra onun istekleri değil, ne doğruysa o olacak. Konakta yaşamak zorunda değiliz, yakında güzel evler var birinde otururuz. Onun derdi başka, evin tek hanımı olmak istiyor.”

“Zehra’nın da derdi bu. Kimse ondan üstün olsun istemiyor.”

“Çisem yengem bizimkilerin ayarlarını bozdu, bekledikleri gibi elti çıkmadı.” İki adam gülerken sessiz olmaya çalışıyordu. Odalarına dönmeye karar verdiklerinde çalan telefonla ikisi de olduğu yerde kalmıştı.

“Hayırdır inşallah, kim arıyor?” Erkan çalan telefonunu cebinden çıkararak ekrana bakarken tanımadığı numarayla başını iki yana sallamıştı.

“Kayıtlı değil, hayırdır inşallah, bu saatte…” telefona cevap verirken birkaç saniye karşı tarafı dinledikten sonra yerinde donup kalmıştı.

“Abi ne oldu?” genç adam cevap vermezken Ahmet hala açık olan telefonu eline alarak konuşmuştu.

“Alo kimsiniz?”

“İyi akşamlar beyefendi. Ben polis memuruyum. Devriye gezerken bir çocuk bulduk, bize bu numarayı verdi. Kendisi pek iyi durumda değil, Urfa devlet hastanesine gelir misiniz?”

“Çocuğun adı ne?” Ahmet endişeyle abisine bakarken Erkan yutkunarak kardeşinden cevap bekliyordu. İçinin sıkıntısı bu olabilir miydi? Bahsettikleri çocuk oğlu olabilir miydi? Oğlu bunca saat tehlikede miydi?

“Biz hemen geliyoruz, biz gelene kadar lütfen yanından ayrılmayın. Kimseye de çocuğu vermeyin.”

“Abi hadi gidelim…”

“Duydun değil mi Ahmet, polis oğlumu bulduğunu söyledi!”

“Abi emin değiliz, hadi gidince anlarız ne olduğunu.”

“Ne demek emin değiliz, çocuk benim numaramı verdi. Babamı arayın dedi…çocuk bu saate dışardayken anası neredeydi Ahmet. Oğluma bir şey olduysa o kadını yaşatmam Ahmet!” Erkan çıldırmış gibiydi. Koşarak odasına girerken üzerini hızla giyinerek aynı hızla dışarı çıkmıştı. Ahmet onu son anda yakalarken konağı koruyan adamlar onları görünce endişeyle yanlarına geldi.

“Ağam bir durum mu var? Sizinle gelelim.”

“Siz konaktan ayrılmayın,” Erkan arabasına atladığı gibi yola çıkarken Ahmet’te ona eşlik ediyordu.

“Ara şu kadını oğlanı sor, bakalım ne diyecek?” Ahmet endişeyle abisine bakarken Erkan adeta kükremişti. “Ara dedim sana!”

“Bu saatte abi, ayıp olmaz mı?”

“Ara bana ver!” Ahmet hızla yengesini arayarak cevap beklemeye başlamıştı. Kadının uykulu gelen sesi Erkan’ın sabrının sonu olmuştu.

“Ne oldu bu saatte niye arıyorsun?”

“Çocuk nerede, onunla konuşmak istiyorum.”

“Aklını mı kaçırdın Erkan, çocuk uyuyor.”

“Emin misin?”

“Elbette, uyuyor. Bir daha bu saatte arama kapatıyorum.” Menekşe telefonu kapatırken Erkan sinirden direksiyonu daha da sıkmaya başlamıştı.

“Sakin ol abi belki hastanedeki başka çocuktur.”

“İnşallah öyledir. Eğer orada yatan benim oğlumsa yemin olsun boşarım o kadını!”

“Abi ne diyorsun!” Erkan sinirden adeta titriyordu. Ahmet endişeli bir şekilde abisine bakarken arabanın hız ibresi gittikçe yükseliyordu.

“Abi biraz yavaşlasan mı? Yoksa acile yatan biz olacağız.” Erkan ayağını gazdan çekerken araba daha sakin ama hızlı ilerlemeye devam etmişti. Bir saatlik yolculuğun ardından araba ani frenle acilin önüne dururken Erkan kontağı kapatmadan hızla aşağıya inmişti.

“Beyefendi arabanızı burada bırakamazsınız. Burası ambulans yeri!” güvenlik onu uyarırken Ahmet arabanın direksiyonuna geçerek “Tamam kardeşim ben çekiyorum,” diyerek arabayı park alanına çekmişti. Hızla abisinin peşinden giderken onu donmuş bir şekilde bir yere bakarken görünce içindeki korku artmıştı.

“Abi!” Ahmet Erkan’ın yanına gelerek onun baktığı yere dönünce gözleri dehşetle büyümüştü. O sedyede kanlar içinde yatan kesinlikle kendi yeğeniydi.

“Abi sakin ol!”

“Çocuğun yakınları siz misiniz?”

“Evet ben amcasıyım, abim şokta olduğu için…”

“Babasıyım!”

“Bakın olay yerine gittiğimizde bu haldeydi, bayılmadan önce sizin numaranızı verdi. Şoför önüne atladığını söyledi. Tabi araştıracağız. Sonrasında buraya getirdik.” Erkan elleri iki yanda yumruk olmuş bir şekilde dişlerini sıkarken Ahmet onun yüzünün ifadesinden korkmaya başlamıştı.

“Ahmet, benim oğlumun burada ne işi var!” Erkan o kadar soğuk bir sesle sormuştu ki Ahmet iyice korkmaya başlamıştı. Abisini araması gerekiyordu. Erkan’ı sadece Erhan ağabeyi durdurabilirdi.

“Abi sakin!”

“Ahmet bana cevap ver. Bu çocuk anasının yanında güvende uyuması gerekirken neden acilde yatıyor. Geberteceğim o kadını! Benim oğlum neden burada Ahmet! O kadın benim oğluma nasıl sahip çıkmaz?”

“Abi… Hemşire…” Adam çıldırmış gibi etrafa vururken genç adam dayanamayarak sağlık görevlilerinden yardım istemişti. Üç adam içinde polisler dahil Erkan’ı tutamıyordu.

“Ahmet… O daha küçücük, kim bilir başına ne geldi!”

“Abi öğreneceğiz. Sakin ol gözünü seveyim!” dağ gibi adam yerle bir olurken Ahmet yanağından akan yaşı görmezden gelmişti.

“Ahmet, Erkan!” iki adam arkalarından seslenen kişiyi dönünce perişan bir halde ona dönmüştü. Nefes nefese onlara bakan kişi iki adamın da tüm direncini kırmıştı.

“Abi!” Erhan uykusunda aldığı haberle hızla yerinden kalkmış, önce Erkan’a bakmıştı. Erkan’ı odasında göremeyince karısına çıkması gerektiği notunu bırakarak hızla konaktan ayrılmıştı. Kapıda ki korumalardan Erkan ve Ahmet’in acele çıktığını öğrenince endişesi artan genç adam yanına aldığı Adem’e arabayı daha hızlı kullanması için emirler yağdırıyordu. Hastaneye geldiğinde gördüğü manzara genç adamı gafil avlamıştı.

“Erkan ne oluyor? Hastaneden aradılar…Anıl’ın hastanede olduğunu söylediler!”

“Abi…” Erkan koluna giren iğneyle yerinde sendelerken Erhan hızla kardeşini tutarak yere yığılmasını engellemişti. Sersemleşmiş bir şekilde “Benim oğlumun orada ne işi var abi?” son sözleri bu olurken genç adam derin bir uykuya dalmıştı.

“Ahmet?” Ahmet üzgün bir şekilde iki ağabeyine bakarken yanlarına gelen polis memuruyla bakışlar ona dönmüştü.

“Kimlik tespiti yapıldığına göre sizlerden ifade almamız lazım. Çocuk o saatte ıssız yerde ne arıyordu bilmeliyiz.” Erhan adamın baktığı tarafa dönüp baktığında yeğeni Anıl’ı sargılar içinde uyuyor görünce yutkunmuştu. Yüreğine bıçak saplanmış gibi hisseden adam şaşkınlıkla Ahmet’e dönmüştü.

“Ahmet ne oluyor?”

“Bilmiyorum abi, gecenin yarısı telefon geldi. Koştuk geldin. Anıl babasının numarasını vermiş polislere. Geldik bu halde bulduk.”

“Menekşe!” Erhan üzgün bir şekilde kucağında baygın olan kardeşine bakmıştı.

“Aradık çocuk uyuyor dedi abi. Yengem oğlunun evde olduğunu sanıyor. Abim boşayacağım dedi…” Erhan yutkunurken getirilen sedyeye alınan Erhan oğlunun yan tarafına yatırılmıştı. Küçük çocuğun başına acildeki doktorlar sürekli bir şeyler konuşuyor, ot alıyor sonra gidiyordu. Dayanamayan Erhan doktorlardan birini durdurarak “Bir şey söyleyin artık, yeğenimin durumu nasıl?” siye sordu.

“Bakın çocuk ağır travma geçiriyor. Neyse ki korktuğumuz gibi istismar yok ancak birçok darp yarası var.”

“Darp mı? Dövüldü mü? Polis kaza geçirdiğini söyledi.”

“Kazadan önce çocuk darp edilmiş. Siz yanında değil miydiniz?” Doktor merakla sorarken endişeli olan adamların durumu dikkatini çekmişti. Öyle ki acilin önü adam kaynıyordu.

“Çocuk annesiyle birlikte ananesindeydi. Bizim haberimiz sonradan oldu.”

“Anlıyorum, bir süre daha acilde gözlem altına tutup sonra normal odaya alacağız. Hafta sonu olduğu için doktor kısıtlı. Gözümüzün önünde olmasını istiyoruz. Yaraları sarıldı, iç kanama riski yok. Birkaç kırık kaburgası var, ayağında da zedelenme. O kazadan bu kadar ucuz kurtulması büyük şans. Neyse ki şoför onu erken fark ederek direksiyon kırdı. Arabanın kenarı hafif bir şekilde çarptı çocuğa.”

“O zaman bu kadar yaralanma nasıl oldu?” Erhan öfkeyle sormuştu. Öfkesi doktora değildi, yeğeni bunca acıyı çekerken kendilerinin bir haber oluşunaydı. Kim cesaret ederdi? Onun yeğenine bunu yapmaya kim cesaret ederdi?

“Teşekkür ederiz doktor bey,”

“Çocuk kendine geldiğinde psikolojik destek almanızda fayda var. Zor zamanlar yaşadı.” Erhan adamı onaylarken Adem yanlarına gelerek “Ağam bir baksanız iyi olur,” dedi. Genç adam Ahmet’i onların yanına bırakarak hastaneden çıkarken Adem duraksayarak “Ağam, küçük ağama çarpan adamda hastanedeymiş. Adam şoka girmiş…” dediğinde Erhan başını sallayarak adamın hangi odada olduğunu öğrenip ilerlemeye başlamıştı. Aşiret henüz bir şey duymamıştı ancak öğrendiklerinde yine ortalık karışacaktı.

***

Genç kız üzerindeki ağırlıktan bunalarak sertçe ağırlığı geri savurmuştu. Savrulan ağırlıkla birlikte odada tok bir ses yankılanırken genç kız gözlerini hafif aralayarak usulca başını geriye çevirdi. Ne göreceğini elbette biliyordu ancak nasıl göreceğini tahmin edemiyordu. Alt dudağını dişlerinin arasına sıkıştırarak gözleri kısılı bir şekilde söylenerek yerden kalkan adamı görünce ne söyleyeceğini bilememişti.

“Sana da günaydın karıcım, ne güzel bir uyandırma şekli.” Efsun mahcup bir şekilde kocasına bakarken “Kusura bakma alışkın değilim yanımda birinin yatmasına!” dediğinde Ali neredeyse gülecekti. Gece boyu karısına sarılarak uyumuştu. Genç kadının özel durumu yüzünden henüz vuslata erişemese de genç adam onun yanında uyanabilmeyi bile büyük mutluluk kabul ediyordu. Efsun yanındaydı, daha ne isterdi ki?

“Sadece sarılıyordum!”

“Sıcaktan çok bunaldım, sende zamk gibi yapışmışsın Ali. Uyku arasında ne yaptığımı bilmiyordum. Sana vurmak istemedim.” Ali yerinden kalkarak ağrıyan belini tutmuştu. Efsun yatakta oturarak sırtını başlığa dayadı. Genç adam yanına oturarak karısını kollarının arasına çekerken başının üzerine derin bir öpücük kondurmuştu.

“Çok şükür, bin şükür bu günümüze…”

“Hadi kalkalım geç oldu.”

“Biraz daha uyuyalım yeni evliyiz kimse bizi yadırgamaz.”

“Saçmalama Ali kalk hadi,” diyerek genç adamın karnına dirseğiyle vurmuştu. Ali acıyla inlerken Efsun göz devirerek yerinden kalkmıştı.

“Çok acımasızsın karıcım,”

“Sende çok şımarıksın kocacım,” dediğinde Efsun son hitabını fark edince dilini ısırmıştı. Hoşlanmadığı kelimeleri bu adamın karşısında kolaylıkla kullanıyordu ve hiç eğreti durmuyordu. Ali gülümseyerek odadaki banyoya giren karısının arkasından bakmıştı. Yerinden kalkarak odanın penceresini açıp odayı havalandırmıştı. Etrafı toplamaya başladığında Efsun banyodan çıkarak yanına geldi.

“Ne yapıyorsun?”

“Odayı topluyorum, çok dağıtmışım.” Ali’nin yüzü asılırken onca hazırlık boşa gittiği için üzülüyordu. Efsun onun haline gülerken başını iki yana salladı.

“Senden rica ediyorum böyle abartılı şeyler yapma. Şu mumlar yangın çıkarabilir.” Ali kızın ifadesine gülerken üzerini değiştirmek için banyoya geçmişti. İkili bir süre sonra hazır bir şekilde odadan çıkarken ev sakinleri köşelerine çekilmiş kendi aralarında konuşuyorlardı.

“Günaydın, ne konuşuyorsunuz?” Ali keyifli bir şekilde ailesinin yanına gelirken herkesin yüzünde gergin bir ifade vardı.

“Günaydın evladım, gel kızım oturun şöyle.” Sevim hanım hemen yerinden kalkarken Efsun şüpheyle onlara bakıyordu.

“Ne oldu?”

“Ne olacak ki?” Ali karısının sorusuyla duraksamıştı. Ailesi tuhaf davranıyordu. Yine birine bir şey olmuştu.

“Bu kez kim?” dediğinde bebeğini sallayan Çisem konuşmuştu.

“Anıl hastanede.”

“Anıl mı?” Ali endişeyle sorarken annesine bakmıştı. “Bu konağı hastaneye çevirelim en iyisi. Baksana hastaneden çıktığımız yok. Ailenin tüm üyeleri sırayla doktor yüzü görmeden eve gelmiyor.”

“Allah korusun evladım, yel alsın…” Annesinin sözlerine gülümseyen genç adam endişeyle kapıya yönelmişti.

“Nereye gidiyorsun?” Gül’ün sorusu ile bakışları ona dönmüştü.

“Hastaneye tabii ki nereye olacak. Sende geleceksen hadi gidelim.”

“Merkezdeler. Abim gelmeyin dedi.” Ali’nin yüzü asılmıştı. Yeğenini görmeden duramazdı. Aile büyükleri de dahil konaktan hastaneye giden olmamıştı. Erhan onları engellemişti. Asıl amacı Erkan’ın da sinir krizi geçirerek hastaneye yatırıldığını saklamaktı. Sevim hanımın içi içini yese de Menekşe’nin de hastanede olabileceğini düşünerek geri durmuştu.

“Siz gidin evladım bize de haber edersiniz.” Efsun öne çıkarken Ali onu durdurarak “Sen kal Efsun, Selcan halayla vakit geçirirsin. Dün akşam çok yoruldu.” Sevim hanım hemen araya girmişti.

“Ali haklı kızım, siz çok yoruldunuz. Onlar gitsin gelirler. Önemli bir şey olursa zaten söylerlerdi.” Sevim hanım böyle konuşsa da içi hiç rahat değildi. Erkan’la konuşamamıştı ve bur durum hiç hoşuna gitmiyordu.

“Hikmet sen Erkan’la konuştun mu?”

“Konuşmadım, Erhan polisin yanında olduğunu söyledi.”

“Polis ne alaka baba, neden polis abimle konuşuyor. Anıl hasta değil mi?” Ali endişeyle sorarken Efsun hemen telefonuna sarılmıştı. Olayı öğrenmek için birkaç yeri arayan genç kız sinirlenerek telefonu kapatmıştı.

“Ali hadi çıkalım, anne sen Asena’ya konaktan çıkmamasını söyler misin?” Sevim hanım genç kızın kendisine ‘anne’ deyişiyle duygulanmıştı. Ön ad yok yalın ve samimi haliyle özlemle söylenen bir ‘anne’ kelimesi kadının içini sıcacık etmişti.

“Çıkın siz yavrum ben onunla ilgilenirim.” İkili arabaya atladığı gibi yola koyulurken Efsun merkezden öğrendiklerini kocasına aktarıyordu.

***

Genç adam uyandığından beri oğlunun başından biran olsun ayrılmamıştı. Küçük çocuk hala gözlerini açmamıştı. Ahmet kalabalık olmasın diye alındıkları odanın kapısından içeriye bakıyordu. Aslında içeri girmeye cesareti yoktu. Belki Erkan ile arasında çok fazla yaş farkı yoktu ancak genç adam Erhan abisine de Erkan abisine de büyük saygı duyuyordu. Aklına kendi oğlu geldiğinde birden ürpermişti. Orada yatan kendi oğlu olsaydı aklını kaçırırdı. Çünkü o kardeşleri gibi soğukkanlı olamıyordu.

“Nasıl durum?” Erhan Ahmet’in omzunu sıkarak Erkan’ı gösterirken Ahmet üzgün bir şekilde başını iki yana sallamıştı.

“Uyandığından beri hiç konuşmadı. Ağzına tek lokma koymadı. Bu sessizliği beni korkutuyor abi.” Erhan sıkıntıyla ensesini sıvazlamıştı.

“Menekşe’den haber var mı?”

“Aramadık daha. Abi anlamıyorum öğlen oldu ama yengem hala çocuğun kaybolduğunu söylemek için bizi aramadı. Sence de garip değil mi? Anlamadı mı oğlanın kaybolduğunu? İnsan evladının nerede olduğunu merak etmez mi?”

“Sakın bu şekilde Erkan’ın yanında da konuşma. Zaten barut gibi bir ateşte sen yakma.” Ahmet sessizleşirken Erhan odaya girerek kardeşinin yanına dikilmişti. Kardeşi o kadar heybetliydi ki oturduğu sandalye ona küçücük kalmıştı. Ama o heybetli adamın omuzları tonlarca yükün altında kalmışçasına eğikti.

“Erkan, hadi aslanım aşağı inip yemek ye. Aç kalmak sana bir şey vermeyecek. Kendine gel, Anıl uyandığında babasını dimdik yanında görsün.”

“Aç değilim abi,” yeğeninin ufacık eli babasının avucunun içinde kaybolurken Erkan’ın başını kaldırmasıyla Erhan kardeşinin bir gecede beyazlayan alnındaki bir tutam saça bakakalmıştı. O siyah saçlara üzüntünün nişanesi gibi yerleşen yoğun beyazlık Erhan’ı gafil avlamıştı. Evlat acısı, canın yongası büyük imtihan olmuştu kardeşine.

“Haber var mı?”

“Neyden?” Erhan kardeşinin neyi sorduğunu gerçekten anlamamıştı. Buruk bir şekilde gülen adam gözlerini kapatarak “Anası olacak kadından. Bu saat oldu hala oğlan yok diye aramadı.” Erkan’ın sözleriyle genç adam elini kaldırarak omzunu sıvazlamıştı.

“Adem’i gönderdim alması için. Gelince konuşursunuz!” Erkan sessiz kalırken acıyla inleyen oğlunun başucunda hemen bitmişti.

“Oğlum, aslanım. Bak baban yanında, hadi aç gözlerini.” Çocuk yeniden inlerken Erhan kenardaki butona basarak görevliyi çağırmıştı. Yanlarına gelen hemşireye durumu bildirirken doktora haber vereceğini söyleyerek oradan ayrılmıştı. Yaklaşık bir saat sonra hastane iyice hareketlenirken haberi duyanlar koşturarak Erhan’a geçmiş olsuna geliyordu. Erhan kardeşini kalabalıktan uzak tutmak için elinden geleni yapıyordu. Erkan’ın ters bir sözde gemileri yakacağını biliyordu. Şu anda hiç iyi ruh hali yoktu.

“Abi Anıl nasıl oldu? Niye bana haber vermediniz gelirken?” Ali ve Efsun koşturarak yanına gelirken genç adam ikiliyi koridorda durdurmuştu.

“Olay nasıl oldu Erhan abi, benim yapabileceğim bir şey var mı?”

“Sen arabanın şoförüyle ilgilen Efsun, adam çok korkmuş belli. Araba onun değildi, patronun tepkisinden korkuyor anladığım kadarıyla. Masrafı karşılayacağımızı ilet.”

“Abi Anıl’a çarptığı için ödül mü veriyorsun?”

“Saçmalama Ali, adamın suçu yok. Çocuk önüne atladı. Ona çarpmamak için arabayı hurdaya çıkardı adam. O arabanın masrafını garibanın sırtına mı yükleyelim. Araç kamerasından sözleri doğrulandı. Anıl atladı önüne.” Ali sıkıntıyla yüzünü sıvazlarken adeta kükremişti.

“Söylemeyim susayım diyorum ama o saate Anıl’ın o yolda ne işi vardı abi, yengem nerede?”

“Bende onu merak ediyorum, yengen nerde?” Erkan oğlu uyuyunca odanın kapısındaki sesleri duyan Erkan kardeşlerinin yanına gitmişti.

“Geçmiş olsun abi, iyi mi yeğenim?”

“Bilmem, geç kendin bak benim oğlum iyi mi?” Ali abisinin soğuk ifadesi karşısında yutkunmadan edememişti. O ilk kez ağabeyini bu şekilde görüyordu. Endişeyle Erhan abisine bakarak “ne oluyor?” diye fısıldarken Erhan “İyi şeyler olmuyor Ali,” diyerek onu cevaplamıştı. Onlar soğuk şekilde konuşmasına devam ederken koridorun başında görünen kadınla Erhan dişlerini sıkmıştı. O kadar rahat ve acelesiz hareket ediyordu ki Erkan’ı tutabilmeyi umuyordu. Hemen ardında da birkaç ağa daha vardı. Erhan onların gelme zamanı hakkında oldukça gerilmişti. Az sonra burada aile faciası olmaması için dua ediyordu.

“Erkan, ne diye beni hastaneye çağırdın?” Menekşe’nin sözleriyle oradaki herkes şaşırmıştı.

“Oğlum nerede Menekşe? Neden tek geldin?” Erkan o kadar soğuk sormuştu ki karısı dahi herkes şaşırmıştı.

“Nerede olacak evde uyuyor!” dediğinde Erhan engel olamadan Erkan karısının kolunu sıkarak oğlunun yattığı odaya doğru kadını savurmuştu.

“Oğlum evde uyuyorsa burada yatan kim Menekşe!” kadın çığlık atarak yere savrulurken genç kadın korkarak kocasına bakmıştı. Erkan’ın gözleri alev alevdi…

“Erkan ne yapıyorsun!” yerdeki kadına uzanarak sertçe sacını tutup başını geri çekmişti. Yatakta uyuyan çocuğu karısına gösterirken Menekşe’nin gözleri dehşetle açılmıştı.

“Anıl!” kadının çığlığı odada yankılansa da kimse ona aldırış etmemişti.

“Benim oğluma ne yaptınız lan! Kim benim oğlumu dövdü!” Menekşe korkuyla kocasına bakarken “Açıklayabilirim Erkan, valla istemeden oldu.”

“Sen mi yaptın menekşe!” diye bağıran adamla Erhan kadını adamın elinden almak istemiş ancak başarılı olamamıştı.

“Erkan bırak kadını!”

“Sana sordum Menekşe, el kadar çocuğa sen mi kıydın?”

“Erkan!” Erkan babasının gür sesini duyunca yaşlı adama dönmüştü. Adam torununun hasta olduğunu düşünürken geçmiş olsun için arayan ağaların ‘kaza nasıl oldu!” sorusuyla neye uğradığını şaşırmıştı. Karısıyla birlikte hemen yola çıktıklarında hastanede karşılaştıkları manzara hiç hoşlarına gitmedi.

“Baba gel bak torununa ne yaptılar. Anası olacak bu kadın benim oğlumu ne hallere koydu. Bir de utanmadan evde uyuyor diyor.”

“Erkan yalvarırım yapma!” ağalar sessizce kendi aralarında fısıldarken Erkan’ın gözü kimseyi görmüyordu.

“Erkan annem yapma, bırak kadını!”

“Neyi yapmayayım anne? Onun her şeyini sineye çektim, her şımarıklığını görmezden geldim ama bu kez olmaz ana… Bu kez olmaz! Benim çocuğum bu hallere düşecek çocuk muydu? Kim bilir hangi sudan sebeple dövdü oğlanı. Bu kez sineye çekmem!” genç adamı durdurmaya çalışsalar da karısını omuzlarından sarsarak konuşmasına devam ediyordu.

“Neyin eksikti, ne istediysen yaptım. Ailemden bile uzak kaldım senin için. Tek yapman gereken iyi bir anne olmaktı ama sen gecenin bir yarısı evden kaçan oğlandan habersizsin. Belki de haberin vardı da umursamadın. Belki de sen attı dışarı senden beklenir.”

“Erkan sen ne diyorsun?” Sevim hanım sesini yükseltirken genç adam karısını tutarak ayağa kaldırmıştı. Öfkeden göğsü inip kalkıyordu.

“Bu kez olmaz, bu kez asla… Ben Erkan Günay, Günay aşiretinin ikinci ağası… Allah için, evladım için buradaki şahitler huzurunda Menekşe Günay’ı üç talak hakkıyla boşuyorum! Herkes duysun herkes bilsin, Menekşe Günay nikahımdan düşmüştür!” Sevim hanım elleri ağzında şaşkınlıkla oğluna bakarken “Oğlum sen ne ettin!” diye çıkışmıştı. Erhan ve diğer kardeşleri üzüntüyle gözlerini kapatırken donup kalan kadına acıyamıyorlardı. Kendi davranışlarının sonucuydu bu durum. Onda uyarıya rağmen kendi bildiğini okumuştu. Erkan’ın boşamasını beklemiyorlardı ancak kardeşine de hak vermeden edemiyorlardı. Ağalar son sözlerle uğultu çıkarırken “Erkan!” diye fısıldayan kadın adeta yıkılmıştı.

“Gözden düşen zamanla kalpten de düşer! Oğluma yaklaşacağını sakın düşünme Menekşe. Evladıma bir metre yaklaşırsan seni de aileni de bu topraklardan silerim. Şimdi defol buradan.”

“Erkan yalvarırım…”

“Adem, alın şu kadını gözümün önünden!” kadın yalvarmalarına kulak tıkayanlar onun götürülüşüne seyirci kalmıştı. Sevim hanım iki gözü iki çeşme oğluna bakarken yatakta inleyen torununun sesini duyunca hızla oraya dönmüştü. Gördüğü manzara kadının kalbine indirirken sendeleyen kadını Erhan yakalamıştı.

“Elleri kırılasıcalar yavrumu ne hale getirmişler.”

“Ali en kısa sürece boşanma davasını açıyorsun!” Ali şok üzerine şok yaşarken Efsun sessizce başını iki yana sallamıştı. Kalabalık odayı boşaltırken Erhan daralarak hastaneden dışarıya çıkmıştı. Genç adam Adem’in yanına gelmesiyle “Ne yaptınız?” diye sordu.

“Ağam gitmemek için direndi ama zorla gönderdik. Adamlar ailesinin kapısında nöbet tutuyor. Küçük ağamı kim dövdü öğrenecekler.” Erhan başını sallarken telefonu çalmaya başlamıştı. Karısının aradığını gören adam hafif gülümserken “Hanım ağam,” diyerek telefona cevap vermişti.

"Erhan!"

"Ne oldu?" genç adam sesi endişeli bir şekilde çıkan karısıyla hızla dikelmişti.

“Efsun’u konağa gönder, Selcan hala iyi değil.”

“Hala bir şey mi oldu?”

“Şimdilik iyi ama sonrasında ne olur bilmiyorum. Efsun hemen gelsin. Doktoru çağırdık şu anda muayene ediyor.”

“Hemen geliyoruz.” Erhan genç kıza haber vermek için hastaneye girerken toplanıp konağa doğru yola çıkmışlardı. Hastanede adamlarla birlikte Ahmet ve sonradan gelen Sadık kalmıştı.

***

Uzun bir bölüm oldu. Umarım yorumlarınızla beni yalnız bırakmazsınız.  



Yorumlar

  1. Nasıl bir bolum okuduk biz şok oldum resmen bu bolum beni bitirdi iki gun artik kafamda doner durur emeğine sağlık yazarim

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Hikayeyi soluksuz bekliyor ve okuyoruz. Ancak bu bölümde Anıla çok üzülmekle içimizin acımasıyla birlikte erkanın ve ahmetin gercekleri artık görmesi içimizi rahatlattı. İnşallah Zehra ve menekşe aileden tamamen çıkarlar. Çok çok iyi bir bölümdü 👍🏻👏🏻❤️🙏🏼🥰

    YanıtlaSil
  4. Neler oldu böyle yazarcım bir yanda erkan bir yanda büyük hala bir yanda anıl.okurken içim cız etti emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  5. Çok güzeldi emeğine sağlık yazarım, herkes anne olmamalı

    YanıtlaSil
  6. Bir nefeste okudum, hemen bitti gibi geldi , Menekşe bunu hak etmişti olan çocuğa oldu acaba Selcan halaya ne oldu, merakla yeni bölümü bekliyorum canım

    YanıtlaSil
  7. Geçen bölüm sonunda selcan hala ölüyor diye düşünmüştüm. Düğünde ölmemiş buna sevindim. Bir sonraki bölümde ölecek belli ki. Efsun üzülecek ama artık ailesi var. Küçük Anıl içinse üzüldüm. Menekşe nasıl bir anneymiş öyle ya çocuğu umrunda değil ve zarar vermişler. Belki de Erkanı aldatıyor falan diye düşündüm tepkisizliğini görünce. Erkanın onu boşaması iyi oldu. Asena sanırım onunla olacak.. Güzel bir bölümdü

    YanıtlaSil
  8. Menekşenin vicdanı zerre yok oğluna karşı da bunu göstermiş oldu. Küçük anıl konakta daha iyi olacaktır. Erkan gerçeklerin farkına acı bir şekil de vardı. Ahmet in karısı umarım kendini düzeltir Ahmet de olanlardan sonra tedbirli olacaktır

    YanıtlaSil
  9. Emeğine yüreğine sağlık güzel bölümdü yazarcım

    YanıtlaSil
  10. Eline emeğine sağlık mükemmel bir bölüm olmuş slluksuz okudum 😍👏👏👍

    YanıtlaSil
  11. Cok heyecanlı bir bölüm olmuş emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  12. Ne oldu nasıl oldu bu hale nasıl geldi iş anlamadım bir solukta okudum emeğine yüreğine sağlık şoka soktun bizi

    YanıtlaSil
  13. Canım ellerine emeğine yüreğine sağlık Anıla üzüldüm umarım annesinden şiddet görmemiştir Selcan halaya bir şey olmasın efsun daha yeni mutlu olmaya başlamıştı Selcan hala ölürse efsun yarım kalır

    YanıtlaSil
  14. Biri gitti kaldı biri inşallah ahmette kendi oğluna bişey oladan yanındaki yılanı boşar

    YanıtlaSil
  15. Emeğine sağlık, Şok edici güzel bir bölüm olmuş

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Teşekkür ederim...