Merhaba arkadaşlar nasılsınız? Ben çok yorgunum açıkçası. Aranızda bilen biliyor, dedemle yaşıyorum ve bayramdan bu yana sürekli hastanelerdeyiz. Önce git gel yapıyorduk ancak sonrasında on günlük bir hastane yatışı söz konusu oldu. İş ev, hastane derken yazmaya fırsat bulamadım. Bu hafta bir bölüm daha yazım yayınlayacağım. Şimdilik bu bölümle idare edelim. Anlayışınız için teşekkür ederim. Lütfen sağlığınıza dikkat edin. Sağlık olmadan hiç bir şey olmuyor. En güzele emanetsiniz.
***
Büyük
bir kalabalık etraflarını sardığında genç kadın oldukça tedirgin olmuştu. Yine bir
düğün ve yine bir konak macerası onları bekliyor gibiydi. Kucağında yeni doğmuş
oğluyla üst balkondan aşağıdaki kalabalığı seyrediyordu. Çocuklarını dairesine
hapsetmiş, kapısına da iki tane adam dikmişti. Kendisi ve aile üyeleri dışında
odaya kimse girmeyecekti. Zeynep çocukların yanında onları oyalıyordu. Son olaylardan
sonra Çisem güvenliği üst seviyeye çıkarmıştı. Kocasına konakta düğün
yapmamalarını söylese de Hikmet Bey süre gelen geleneği bozmak istememişti. Hal
böyle olunca da Azra’nın düğününde güvenlik daha da sıkı tutulmuştu.
“Ne
yapıyorsun güzelim?” Çisem yanına gelen kocasının sorusuyla ona dönerek derin
bir iç çekmişti. Erhan üzerindeki siyah takım elbiseyle oldukça şık
görünüyordu. Bilmeyen biri onu damat sanabilirdi. Düşüncelerinin kaydığı yönü
fark edince istem dışı kaşlarını çatmıştı.
“Ne
oldu neden kaşların çatıldı?”
“Neden
bu kadar şık giyindin? Gören sen damatsın sanacak.” Erhan şaşkınlıkla karısına
bakarken Çisem’in gözlerini kaçırmasıyla yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirmişti.
“Hanım
ağam kendi güzelliğinin farkında değil sanırım.”
“Ne
güzelliği Erhan, şu halime bak çok kilo aldım!” diyen kadınla bu kez Erhan
kaşlarını çatmıştı. Karısı yeni doğum yapmasına rağmen oldukça kilo vermişti. Üstelik
sağlıklı beslendiği için fazla kilo da almamıştı. En fazla beş kilo fazlası vardı
ki Erhan’a göre karısı kesinlikle kilo vermemeliydi.
“Bence
kilo vermemelisin, böyle çok güzel görünüyorsun.”
“Ne
yani önceden güzel değil miydim?” Çisem’in sorusuyla ne yapacağını şaşıran genç
adam sessizleşmişti. Karısının lohusalığı hala devam ediyordu. Kucağındaki Cihan
mırıldanınca karı kocanın bakışları bebeği bulmuştu. Bebeğin aralık gözleri
etrafta dolaşırken Çisem eğilerek oğlunun alnına dudaklarını bastırmış mis gibi
kokusunu içine çekmişti. Erhan da karısı gibi oğlunu öperken genç kadın
gülümseyerek onu izliyordu. Küçücüktü… Tek koluna sığacak kadar minicikti.
“Ne
zaman büyüyecek?”
“Zaman
acımasız Erhan ağa, çocuklar çabuk büyüyor. Cihangir’i kucağıma aldığımı dün
gibi hatırlıyorum, oğlum üç yaşını tamamlayacak. Cihan da çabuk büyüyecek Allah
izin verirse.”
“İnşallah,
sağlıkla büyüsünde…”
“İnşallah.”
Aşağıdan yükselen davul sesleriyle genç kadının bakışları masada üzerinde balık
model gelinlikle etrafa delici bakışlar atan Efsun’a takılmıştı. Genç kız o
kadar memnuniyetsizdi ki tehdit vari bakışlar attığının farkında bile değildi.
“Şunun
ifadesine bak Erhan, birazdan isyan çıkaracak.” Erhan karısının gösterdiği
Efsun’a bakarken gülmeden edememişti. Geçen hafta imam nikahları oldu bittiye
getirilmişti. Efsun kendini toparlayamadan Ali onu imamın karşısına oturtmuştu.
Genç kız nikah kıyıldıktan sonra ne olduğunu anlayabilmişti. O kadar kalabalık
bir ortam vardı ki genç kız kalabalık arasında birden kaybolmuştu. Her kafadan
bir ses çıkıyordu ve Efsun o hengamede nikahı kabul etmişti.
“Ali’yi
öldürecek. Öğrendiğime göre düğün istemiyormuş.”
“Ali
düğün yapmadan durmazdı. Şu haline bak, müzik başladığından beri hiç oturmadı.
Efsun birazdan kalkıp onu öldürecek.” İkili gülerken Efsun’un gerçekten
ayaklandığını gören Çisem gözleri büyüyerek öne çıkmıştı.
“Erhan
koş durdur onu!” Efsun kalabalığın arasından hızla ilerlerken davetliler kaçamak
bakışlarla onu izliyordu. Genç kızın Ali’ye doğru değil de konağın
merdivenlerine doğru ilerlediğini gördüklerinde kaşlar çatılmıştı. Onun hemen
arkasındansa arkadaşı Asena onun peşine takılmıştı. Halayın başında olan diğer
gelin dikkatleri kendi üzerine çekmeye çalışıyordu. Bir yandan da elinde olan
Ali’ya uzaklaşan karısını işaret ediyordu. Ali gözlerini kısarak gözden
kaybolana kadar karısının arkasından bakmıştı.
Efsun
üst kata çıkarak odasına doğru hızla ilerliyordu. Düşündüğü tek şey kendini
boğan gelinlikten kurtulmaktı.
“Efsun
nereye?”
“Gel
Asena, şu şeyden kurtulmak istiyorum. Biraz daha içinde durursam boğulacağım.”
“Saçmalama
Efsun, bugün senin düğün günün. Nerede görülmüş gelinin gelinliğini düğünde
çıkardığı?”
“Ben
ilk olurum o zaman. Onlara söyledim, istemiyorum dedim.”
“Ayıplanacaksın.
Kocanın yüzünü yere eğersin!”
“Kocam
bana saygı duyacaktı. Bir kıyafetle kimsenin yüzü yere eğilmez.” Efsun’u ikna
edemeyeceğini anlayan genç kız ona yardım etmeye karar vermişti. İkili odaya
girdiğinde gelin ve damat için hazırlanan odayı gören ikili duraksamıştı.
“Vay
canına, kim hazırladı odayı? Şunlara bak!” Asena muzip bir şekilde arkadaşına
bakarken Efsun odanın süslenmiş haline bakıyordu.
“Hint
dizisinde mi yaşıyoruz ne bu?” Efsun şaşkınlıkla odanın etrafına serpiştirilmiş
gül yapraklarına bakıyordu. Yakılmayı bekleyen mumları görmek bile istemiyordu.
“Yalnız
enişte romantik sanırım.” Efsun arkadaşına ters bir şekilde bakarak “Yerler
onun romantikliğini, aklını mı kaçırdı bu adam. Şu mumları yaktığını düşünsene,
yangın çıkar konakta.”
“Sus
bakayım, sana odun demeye bile dilim varmıyor. O ürünün bir amacı var en
azından. Sense sürekli bir isyan, bir şikayet. Bu gidişle dul kalacaksın.”
“Saçmalama
Asena, farkında değil misin şu odanın halinin?”
“Elbette
farkındayım ve çok beğendim.” Efsun sıkıntıyla elini saçlarına atarken arkadaşından
yine onaylamaz bir laf işitmişti. Genç kız arkasını dönerek “Aç şu düğmeleri,”
diye direttiğinde odanın kapısı açılmıştı. Bakışlar kapıdaki kişiye döndüğünde
Efsun utançla bakışlarını kaçırmıştı.
“Efsun,
kızım ne yapıyorsun?” Sevim Hanım endişeli bir şekilde gelinine bakarken Efsun
kadına ne cevap vereceğini düşünüyordu.
“Gel
Sevim teyze, senin bu manyak gelinin gelinliği çıkarmak istiyor.” Sevim hanım
mahcup bir şekilde gözlerini kaçıran genç kıza hafif gülümseyerek bakmıştı.
“Bunalttı
seni değil mi?” Efsun kadının sorusuyla hızla başını kaldırmıştı. Yaşlı kadının
anlayışla kendisine baktığını görünce içi rahatlasa da sessiz kalmaya devam
etmişti. Bu durum onun karakterine tamamen ters bir durumdu. Ancak kadın öyle
bir bakıyordu ki onu anladığını hissediyordu. Haksız da sayılmazdı. Sevim hanım
karşısındaki kızda kendi gençliğini görüyordu. Tek duası zamanla kendisi gibi
ezilmemesiydi.
“Ben
özür dilerim ama bu gelinlik beni boğuyor. Bu eğlence bana göre değil, nefsim
daralıyor. Kalabalık… Haddinden fazla kalabalık…” genç kız kalabalık içinde
kendini yalnız hissetmişti.
“Tamam
hadi şu üzerindekini çıkaralım,” diyen yaşlı kadınla iki genç kız şaşırmıştı.
“Gerçekten
mi?” Sevim hanım Efsun’un arkasına geçerek düğmeleri çözmeye başlamıştı. Asena
şaşkınlıkla kadına bakarken birden gülmeye başladı.
“Siz
çok garipsiniz? O düğmelerle kaynanan değil, kocan uğraşmalıydı.”
“Çeneni
kapat Asena, kocamı boşamamı sağlayacaksın. Resmen karambole geldim bu
gelinliği giymem için.” Sonunda tüm düğmeleri açan kadın Efsun’a üzerini
çıkarması için alan açmıştı. Efsun mahcup bir şekilde kadına dönerken dolabında
uygun bir kıyafet olup olmadığını kontrol etmek istemişti.
“Ne
giyeceksin? Aşağıya normal bir kıyafetle çıkamazsın.” Asena’nın sorusuyla Sevim
Hanım kapıya yönelmişti.
“Birazdan
geliyorum. Siz odaya kimseyi almayın.” Kapıyı kapatıp çıktığında iki arkadaş
birbirine merakla bakmıştı.
“Senin
bu kaynanan da manyak. Kim düğünde gelininin gelinliğini çıkarır? Ali eniştem kırılacak
haberin olsun.” Efsun omzunu silkerken “Kiminle evlendiğini biliyor, beni bu
şekilde kabul etti. Etmiyorsa yolu açık olsun,” dediğinde kapı yeniden
aralanmış, Sevim Hanım elinde kıyafet koruyucusuyla odaya girmişti.
“Ben
gelinliği çıkarmana yardım ettim, sende bu kıyafeti giyerek aşağıya ineceksin.”
Efsun şüpheyle kadının elindeki koruyucuya bakarken Asena heyecanlanarak hızla
kadının elindeki kıyafeti kılıfından çıkarmaya başlamıştı.
“Vay
canına bu ne? Efsun bu çok güzel!” Sevim hanım kızın tepkilerine gülerken Efsun’un
da Asena’dan farkı yoktu. Kaftan tarzında olan kıyafet göz kamaştırıyordu. Bordo
renginde uzun işlemeli kıyafet herkesi büyüleyebilirdi.
“Ne
dersin, bu kıyafette rahat edebilir misin?”
“Bu
çok güzel Sevim anne, ben…”
“O
zaman giyiyorsun!”
“Efsun
şu işlemelere bak, bunları yapan kaldı mı ki? Bu kıyafeti nereden aldın Sevim
teyze bende aynısından alacağım!” diyen kızla Sevim Hanım yeniden gülmüştü.
“Bu
benim kınalığımdı!”
“Şaka!
Ama yeni gibi duruyor. Kırk yıllık bir kınalık nasıl böyle durur?” Asena ve
Efsun oldukça şaşkındı. Sevim hanım söylemese onun eski olduğunu asla
anlamazlardı. Kıyafet o kadar iyi muhafaza edilmişti ki mağazadan yeni alınmış
gibi duruyordu.
“Bunu
kabul edemem!”
“Kabul
edeceksin! Bu kıyafeti giyersen çok mutlu olurum. Tıpkı benim gibisin Efsun,
sende kendi gençliğimi görüyordum. O kadar kaybolmuş gibi duruyorsun ki
gözlerinden anlayabiliyorum. Bende senin gibi kaybolmuştum bu konağa ilk gelin
geldiğimde. Ailem Hikmet’le evlenmemi istememişti. Bir başıma gelin geldim
konağa. Senin ardından ben varım, kendini asla yalnız hissetme olur mu? Ali oğlum olsa da sen benim kızımsın. Öncelik
hep senin olacak.” Efsun kadının sözlerine duygulanırken yanağından akan yaşı
hızla silmişti. Kadın genç kıza sarılırken “Hadi seni giydirelim, benim akılsız
oğlumun aklını hepten alalım,” dediğinde iki kızda gülmüştü. Sevim hanım odaya
göz atarken Efsun utanarak bakışlarını kaçırmıştı. Odanın romantik bir şekilde
hazırlanmış olması genç kızı utandırmıştı. Kayınvalidesine böyle yakalanmak
Efsun’u utandırmaya yetmişti.
“Alış
kızım, Ali çocuklarımın arasında en planlayıcı olanıdır. Duygusaldır, sevdiğini
hemen sahiplenir. Aileye düşkündür kızım. Konaktan ayrılmamasının en büyük
nedeni aile hayatını sevmesi. Sürpriz yapmayı sever, buna alışmalısın. Onun davranışlarından
utanma, bizler Ali’yi çok iyi biliyoruz. Sende anlayacaksın ne demek
istediğimi.”
“Bu
biraz fazla oldu sanki!” Eliyle odayı gösterirken yatağın üzerindeki renkli
tüllere göz devirmişti. Sevim hanım gülerken başını iki yana salladı. Birkaç dakika
sonra Efsun hazırlanıp aynanın karşısına geçtiğinde karşısındaki görüntüye
inanamamıştı. Üstelik kıyafet göründüğü kadar ağır değildi. Sevim hanım ve
Asena ona hayranlıkla bakarken kıvırcık saçlarını başının üzerinde bol bir
şekilde topuz yaparak ensesinden aşağıya hafif salındırmıştı. Makyajına
dokunmayan kız bir içim su olmuştu.
“Kıyafet
sanki senin için dikilmiş gibi, tam oldu!” Asena arkadaşına ıslık çalarken
Sevim Hanım da onu onaylarcasına başını sallamıştı.
“Hadi
aşağıya inelim.” İkili kapıya yöneldiğinde odanın kapısı yeniden açılmıştı.
Çisem gözleri parlayarak elinde tepsiyle odaya girerken Efsun ne odluğunu
anlayamadan kendisini makyaj masasının pufuna otururken bulmuştu.
“Ne
yapıyorsun?”
“Madem
kaftanı giydin, kınanı da yakalım,” diyen genç kadın Efsun’un itiraz etmesine
fırsat vermeden hızla kızın avucuna kına yakmış, tülle elini sarmıştı.
“Abla
ne yapıyorsun?”
“Sus
bakalım, annem istedi!” Sevim hanım etrafa bakınarak gözlerini kaçırmıştı. Kına
yakmak istemeyen kızın kınası da bu şekilde yakılmış olmuştu. En azında
gelinliği neden çıkardığını kınaya yoracaklardı. İnce düşünen kadın kalabalığın
sorgulamasının önüne geçerken Efsun kadının yapmak istediğini anlayarak hafif
gülümsemişti.
“Aşağı
inelim o zaman.” Hep birlikte odadan çıkıp düğünün yapıldığı bahçeye inmeye
başladıklarında gözler kıyafet değiştirmiş genç kıza takılmıştı. Hikmet bey
karısının kıyafetini gelininin üzerine görünce kısa çaplı bir sarsıntı yaşarken
Ali vurgun yemiş gibi gözlerini karısından alamıyordu.
“Efsun!”
Ali hülyalı bir şekilde karısına doğru ilerlerken Çisem kocasına Ali’yi işaret
ederek onu durdurmasını istemişti. Ali bu kafayla millete rezil olacak davranışlar
sergileyebilirdi. Efsun gelin masasına Azra’nın yanına otururken Azra annesine
dönerek “Aşk olsun anne ben istediğimde bana giydirmedin bunu!” diyerek
şakalaşmak istemişti. Efsun onun ciddi olup olmadığını anlamak için büyük
görümcesine bakarken Azra ona gülümseyerek “Bana olmazdı zaten, sana tam olmuş,”
dedi. Efsun Ali’nin yanına oturmasıyla bakışları kısa bir an kocasına dönmüştü.
“Efsun!”
Efsun oynayanları izlese de kendisine seslenen kocasına bakmadan “Efendim,”
dediğinde Ali iç çekerek “Kaçırayım mı seni?” dediğinde Efsun şaşkınlıkla ona
dönmüştü.
“Saçmalama
Ali, ne kaçırması?”
“Çok
güzel oldun, kimse seni böyle görsün istemiyorum. Bir tek bana güzel ol…” Efsun
adamın sözleriyle utansa da başını dik tutarak halay çekenlere bakıyordu.
“Düğünü
sen istedin.”
“Evet
istedim. İyi ki de istedim.” Selcan hanım yerinden kalkarak torununun yanına
doğru ilerlerken Efsun yerinden kalkarak ananesini yarı yolda karşılamıştı.
“Anane?”
“Yoruldum
kızım, düğününü gördüm ya daha ne isterim. Torunum emin ellerde.” Efsun
ananesinin duygusal haline dayanamayarak ona sıkıca sarılmıştı.
“Beni
merak etme anane, ben başımın çaresine bakarım. Hep baktım.”
“Elbette
bakarsın kızım. Ama yalnızlık Allah’a mahsustur, senin yuvanı kurmanı çok
istiyordum. Allah gönlüne, gönlüme göre verdi. Çok şükür. Yuvanda mutlu ol
kızım,” diyen kadınla genç kız geri çekilerek kadının elini öpmüştü.
“Hadi
seni odana götüreyim, çok yorgun görünüyorsun. Üstelik seste çok var.” Genç kızın
sözlerin duyan Sevim Hanım hemen öne atılmıştı.
“Kızım
sen otur, ben ananeni odasına götürürüm. Senin ortadan kaybolman hoş olmaz.” Efsun
kadına hak verirken düğünün bitmesi için dua etmeye başlamıştı.
Ali
ve Engin o kadar mutluydu ki yarış halinde gibi sürekli halaya duruyorlardı. İki
gelin kocalarını izlerken saatler sonra kalabalık bir bir dağılmaya başlamıştı.
Azra ve Engin balayına çıktıktan sonra dönüşte Ankara’ya gidecekti. Bundan sonraki
hayatlarını Ankara’da geçireceklerdi. Kardeşler düğün için toplansa da şüphesiz
en merak edilen düğüne katılmayan iki büyük gelindi. Neden gelmedikleri
dedikodu malzemesi olsa da Ahmet ve Erkan umursamamıştı. Babasının yanına
oturan ikili düğünün tadını çıkarırken en küçük erkek kardeşlerinin de evlenmiş
olması onları sevindiriyordu.
“Oğlum
haber var mı?” Hikmet bey Erkan’a dönerek sormuştu.”
“Neyden
baba?” Erkan o kadar dalmıştı ki oynayanları izlemeye babasının ne sorduğunu
bile anlamamıştı.
“Menekşe
ve torunumdan. Konuştunuz mu?” Erkan karısının adını duyunca yüzü asılmıştı. Sabah
konuşmuştu. Bir saatlik bir uzaklıkta olan karısını alması için şoför göndermişti.
Kendisi olanlardan sonra onu almaya gitmek istememişti. Ancak karısı yolladığı
adamı geri göndererek düğüne gelmeyeceğini haber ettiğinde Erkan’da ipler
kopmuştu. Bugün iki kardeşi birden evleniyordu ve gelin olarak o düğüne
katılmak istememişti. Kendi bilirdi, nasılsa yakında hatasını anlayacaktı. Kendi
gelmediği gibi oğlunu da göndermemişti.
“Yok
baba, yarın gidip oğlumu alacağım, gelmek isterse kendi gelir ama oğlanı onun
yanına bırakmayacağım.” Hikmet bey üzgün bir şekilde oğluna bakmıştı. İki evladının
da evliliği çatırdıyordu ve bir baba olarak onun elinden bir şey gelmiyordu.
“Hayırlısı,”
ağalar Hikmet beyi kutlarken aynı anda hem oğlunu hem de kızını evlendirdiği
için ona imreniyorlardı.
“E
Hikmet evde kaldı tek kız, onun var mı bir taliplisi?” Hikmet bey köşede yanındaki
kızlarla gülerek konuşan Gül’e bakmıştı. Derin bir iç çekerken geride kalan
kızının karısına ne kadar çok benzediğini düşünüyordu. Gül tıpkı Sevim hanımın
gençliğine benziyordu.
“Gül’ü
evlendirmeyeceğim. Bir süre daha dizimin dibinde oturacak.” Ağalar adama
gülerken Hikmet bey de gülmüştü.
“Bu
işler nasip işi Hikmet, en küçüğü evlendirdin, ablası evde. Kızına kusur
ararlar sonra.”
“Kızımın
kusuru yoktur. O da diğer kardeşleri gibi sevdiğini alacak.” Adamlar gülerken
müzik değişince herkes alana bakmıştı. Engin Ege’li olduğu için zeybek çalarken
genç adama birlikteki arkadaşları eşlik ediyordu. Askerler göz alıcı bir
şekilde zeybek oynarken Azra yanında görümcesi onları izliyordu. Genç adam son
dokunuşu yere yaparken karısının gözlerinin içine bakarak gülümsemişti.
Düğün
sona erdiğinde Ali karısını alarak odasına çıkarken Engin ve Azra’da ailesi
tarafından uğurlanmıştı. Konak saatler öncesindeki gürültüsünden uzak
sessizliğe kavuşurken odalarına son çekilen Erhan ve Çisem olmuştu. İlk kez bir
düğünü kazasız belasız atlattıklarını düşünürken gece yarısı gelen haberle
konaktakiler yasa boğulmuştu.
***
Sizce kimden haber geldi? Düğünü de aradan çıkardık. Hadi hayırlısı!


Öncelikle bu süreçte uzun süre yaşayan biri olarak Allah yardımcınız olsun diyorum. Sonrada rabbimden dedenize sağlık ve şifa sizede güç kuvvet vermesini diliyorum. Kaleminize yüreğinize sağlık çok güzel bir bölümdü beklediğimize değdi. 🙏🏻❤️🥰
YanıtlaSilGeçmiş olsun
YanıtlaSilÇok geçmişler olsun. Güzel bir bölüm okuduk. Sevenler kavuştu sonunda. Gül için birinin ismi geçmiş miydi hiç hatırlamıyorum. Daha doğrusu ara verince varsa da unuttum. Bölüm sonundaki yas da muhtemelen Sevcan Halanın ölümü için. Kadının Efsun ile konuşmasından öyle hissettim. Emanet edip ölecek gibi. Ama keşke düğün gününde olmasaydı. Böyle mutlu bir günde ölümle sarsılmak ağır çünkü. Yeni bölümleri merakla bekliyorum. Ve Asena ya ne yazılacak onu.
YanıtlaSilGecmis olsun Allah şifa versin bölüm gine cok guzel di
YanıtlaSilGeçmiş olsun
YanıtlaSilGeçmiş olsun .Rabbim şifa versin.
YanıtlaSilSevim hanım gibi bir kayınvalidesi olmalı insanın.:-) Ali sonunda düğünü yaptı . Kardeşi Azra da mutlu .
Umarım Azra ve engin e bir şey olmamıştır ya da aile yakınlarından birine
Düğün sonunda oldu Ali yaptı ama gece Sevcan hala öldü bence 🥺Gül kiminle olacak çok merak ediyorum 😂Erkan ve Ahmet ayrılıyor iyi bari çocuğu yanına alacak olması çok iyi o iki manyak neler yapıp öğretir kim bilir 😡Emeğine sağlık harikaydı yazarım ♥️Çok geçmiş olsun
YanıtlaSilGeçmiş olsun rabbim kolaylaştırsın inşallah.. kanaat imce Serkan anane vefat etti
YanıtlaSilÇok geçmiş olsun. Rabbim şifa versin dedenize
YanıtlaSilSelcan Hanım'a bir şey olmamıştır inşallah🥺🥺
YanıtlaSilGeçmiş olsun.Rabbim tez vakitte şifa versin inşallah dedene
YanıtlaSilÇok güzel bir bölümdü💖
YanıtlaSilGeçmiş olsun, yeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum ellerine yüreğine sağlık
YanıtlaSilÇok geçmiş olsun rabbim acil şifalar versin inşallah bence Selcan hala vefat etti gibi emeğine yüreğine sağlık güzel bölümdü
YanıtlaSilÇok geçmiş olsun tekrardan ve bence selcan halaya bşrşey oldu emeğine sağlık güzel bir bölümdü
YanıtlaSilGeçmiş olsun
YanıtlaSilGeçmiş olsun bence zenginler kaza yaptı inşallah degildir
YanıtlaSilGeçmiş olsun
YanıtlaSilEşimin tamamen bir yabancıya dönüşmesini ve beni ve çocukları terk etmesini izlediğimde neredeyse evliliğimi kaybediyordum. Bir baba ve koca olarak evliliğimi sürdürmek için elimden gelen her şeyi yaptığımı bilerek çok öfkeliydim. Yaşadığımız korkunç kavgalar beni travmatize etti ve bir erkek olarak düzgün çalışamadım. Onu bunu yapmaya iten şeyin ne olduğunu bulmaya çalışmaya devam ettim ve bu da beni Dr. Isikolo ile iletişime geçirdi. Evliliğimi mahvetmek ve onu benden almak isteyen bir adamın büyük manipülasyonu altında olduğunu öğrendiğimde şaşırdım. Dr. Isikolo araya girmek ve sorunu çözmek zorunda kaldı ve böylece onun üzerinde kullandıkları karanlık büyü tılsımının pençelerinden kurtulmasını sağladı. Dr. Isikolo'nun yardımıyla ailemi tekrar bir araya getirebildiğimi bilmek bana mutluluk veriyor ve ona sonsuza dek minnettarım. E-postası: isikolosolutionhome@gmail.com veya ona +2348133261196 numaralı WhatsApp'tan mesaj atabilirsiniz.
YanıtlaSilAysel geçmiş olsun bence amcalara birşey oldu
YanıtlaSil