Sevgiye Susamış Kalpler 65. Bölüm

 Merhaba arkadaşlar. Öncelikle bu kadar uzun ara verdiğim için siz okuyuculardan çok özür dilerim. Bekletmek istemezdim ancak daha önce yaşamadığım sağlık sorunları yaşadım. Hastane yolunu resmen su yolu yaptım şu birkaç ay. Maalesef ailede, kanser, kalp ve bir çok ırsi hastalık olunca biraz daha ayrıntılı tetkik yapıldı. Şimdilik iyiyim ama hala ara ara göğüs ağrılarım devam ediyor. Kendimi iyi hissettiğim her an yazmaya çalıştım. Umarım uzun aranın sonunda bu bölümü seversiniz. Bu blog benim yıllar önce açtığım ilk blogtu. Açılış amacı çok farklıydı ancak asıl site olana kadar buradan devam edeceğiz. Keyifli okumalar!



Sevim hanım kendine gelir gelmez başucunda duran büyük kızı Azra’ya Hikmet beyi sormuştu. Genç kız üzgün bir şekilde annesine durumu anlatırken Sevim hanım daha fazla yatmaya dayanamayarak kızının yardımıyla yerinden kalkmıştı. Genç kız ona engel olmaya çalışsa da kadın kocasının yanında olmak istiyordu. Azra’nın kolunda kalabalık koridorda ilerlerken kulağına yankılanan sözlerle tüm siniri tepesine çıkmıştı. Daha önce yapmadığı bir şey yaparak ilk kez karşısında ki kişinin kim olduğunu umursamadan konuşmuştu. Herkes haddini bilecekti.

“Anne!” Sevim hanım öfkeli gözlerini Zehra ve onun yanında olan Menekşe’nin üzerine dikerken yaşlı kadından böyle bir çıkış beklemeyen çocukları şaşkınlıkla annesine bakmıştı.

“Sen sus!” Ahmet öne çıkmak istemiş ancak kadın boştaki elini kaldırarak onu durdurmuştu.

“Bir şey demeyecek misin Ahmet, annen…”

“Kes sesini!” Azra bu kez araya girmişti. Sevim hanım çocuklarının arası bozulmasın diye kızının kolunu uyarırcasına sıkarken Azra annesine kısa bir bakış atarak sessiz kalmıştı.

“Bana bakın ayağınızı denk alacaksınız. Size yüz verdikçe daha fazlasını istediniz. Kimse benim çocuklarıma, hele ki kızlarıma karışamaz. Sizin haddiniz değil. Babası dururken, ben yaşarken size söz düşmez.” Sevim hanım burnundan soluyordu. Oğullarına dönerek konuşmasına devam etmişti.

“Biz olmasak siz kardeşlerinize böyle mi sahip çıkacaksınız? Karılarınız onları ezmeye çalışırken, gururlarını kırarken böyle sessiz mi kalacaksınız? Yazıklar olsun size verdiğim emeklere…”

“Anne yapma!” Erkan öne çıkacakken yaşlı kadın onu durdurmuştu.

“Babanız içeride canıyla uğraşıyor. Kardeşiniz yoğun bakımda sizse karılarınızın kardeşlerinizi daha da üzmesine izin veriyorsunuz. Siz mutlu olun diye bu zamana kadar ağzımı açıp tek laf etmedim. Siz mutlu olun diye bir gün olsun gelin sizi göreyim, torunlarımı seveyim demedim. Ama buraya kadar. Bundan sonra hepiniz ayağınızı denk alın. Babanız şuradan sağ çıksın, kardeşiniz kendine gelsin karılarınızı da alıp buradan gidiyorsunuz. Bir süre gözüme görünmeyin.” Çisem ve Erhan üzgün bir şekilde yaşlı kadına bakarken Naz ağlayarak annesine sarılmıştı. Olanlardan kendini sorumlu tutuyordu. Babası onun yüzünden içeride yatıyormuş gibi hissediyordu.

“Ağlama kızım, ağabeylerin olmasa da anan her zaman arkanda senin. Kiminle istersen onunla evleneceksin. Kimin ne dediğine kulak asma…” kadının sözlerini bitirmesiyle sürgülü kapı açılmış ve içerden Sadık çıkmıştı. Kalabalık genç adamın önüne dikilirken şüphesiz Ahmet ve Erkan oldukça öfkeli bakıyordu. Sadık etrafa bakınarak aradığı kişiyi görünce derin bir soluk bırakmıştı.

“Babam nasıl?” Erhan ılımlı bir şekilde genç adamın omzuna elini koyarken buruk bir şekilde gülümsemişti.

“Ameliyata alacaklar, daha iyi olacak inşallah.” Genç adam kalabalığın arasından sıyrılarak annesinin yanına oturmuş ağlayan kızın yanına gitmişti. Arkasından homurdananları umursamayan genç adam önce Sevim hanımın elini öpmüş daha sonra da genç kızın dizinin dibine çökerek genç kızın küçük ellerini avuçlarının arasın almıştı.

“Ağlama artık, baban iyi olacak!” genç kız gözleri ıslak bir şekilde genç adama bakarken Sevim Hanım birleşen elleri avucunun arasına alarak buruk bir şekilde gülümsemişti. Sadık mahcup olup başını eğerken Sevim Hanım başını iki yana salladı.

“Sen başını eğecek bir şey yapmadın evladım kaldır başını. Allah senden razı olsun, kızımın hayatını kurtardın. Bundan sonra sende benim bir evladımsın. Zaten öyleydin ama artık gerçekten de evladımsın.” Sadık yaşlı kadının elini tekrar öperken Naz sevdiği adamla annesine buruk bir gülümsemeyle bakıyordu.

“Babam ne söyledi sana?”

“Bu aramızda Naz söyleyemem. Ama bana bunu verdi,” dediğinde cebinden çıkardığı imamesi özel yapım gümüş işlemeli tespihi göstermişti. Naz tespihi görünce hıçkırarak ağlarken “Gerçekten bunu sana mı verdi?” diye sorduğunda Sadık başını sallayarak onu onaylamıştı. Naz annesine dönerek “Anne gördün mü?” diye sorduğunda Sadık genç kızın neden bu kadar sevindiğini anlamasa da Sevim Hanım gülümseyerek “İstediğin oldu sonunda,” dediğinde Gül hemen ileri atılmıştı.

“Babam gerçekten o tespihi sana mı verdi?” Sadık ne olduğunu anlamasa da erkekler birbirine bakarak imayla Sadık’ı göstermişti. Erhan öne çıkarak genç adamın omzunu sıkarken “Aileye hoş geldin Sadık, babam seni damat olarak kabul ettikten sonra kimseye söz düşmez. Ama kardeşimi üzdüğünü görürsem canına okurum.” Sadık yutkunarak Erhan’a bakarken yaklaşık yarım saat önce Hikmet beyle yaptığı konuşmayı hatırlamıştı.

Genç adam hızlı adımlarla Cesur’un peşinden giderken oldukça gergindi. İlk kez bu şekilde baba olarak gördüğü beyinin karşısına çıkacaktı. Kırmızı alandan içeriye girdiklerinde genç adam göğsü kablolarla dolu yatan adamı görünce neredeyse olduğu yerde sendeleyecekti. Onun tanıdığı Hikmet Bey bu şekilde kimseye görünmek istemezdi. Gözleri kapalı olan adam ayak seslerini duymuşçasına yorgun bakışlarını Sadık’a dikmişti.

“Beyim!” genç adam hızla adamın yanı başına biterken adam güçlükle nefes alarak maske altından gülümsemişti. Güçlükle elini kaldırarak yüzündeki hava maskesini hafif aşağıya çekmişti.

“Hikmet amca havayı çıkarmamalısın,” Cesur maskeyi yeniden takmak istediğinde yaşlı adam müsaade etmemişti.

“Bırak kalsın,” diyen adam avucunda sıktığı tespihi genç adama uzatarak vermişti. Sadık dalgın bir şekilde tespihi alırken Hikmet Bey güçlükle konuşmuştu.

“Kızım sana emanet, olurda bana bir şey olursa ona iyi bak. Gerekirse onu buralardan götür Sadık. Kızımın elini bırakma!” Sadık gözleri dolu bir şekilde yaşlı adama bakarken “Allah geçinden versin beyim, böyle konuşma,” dediğinde Hikmet Bey maskeyi takarak derin bir nefes almış tekrar aşağıya çekmişti.

“Erhan her zaman arkanızda olacaktır. Kızımı mutlu et.”

“Beyim…”

“Baba… Artık senin babanım evladım. Annen de size emanet. Erhan ona sahip çıkar ama sende yanında ol.”

“Böyle konuşma Hikmet baba, ben kızına ne derim. Sağlıkla o ameliyattan çıkacaksın. Yine de gözün arkada kalmasın baba, kızına da anneme de iyi bakacağım.” Yaşlı adam yorgunlukla gözlerini kapatırken Sadık korkuyla yerinden kalktı.

“Ne oldu?” Cesur’a bakarken genç adam Sadık’ı rahatlatmak için “Merak etme yorgun düştü, uyuyor. Birazdan kendine gelecektir. Biz dışarı çıkalım daha fazla yorulmasın.” Sadık avucundaki tespihi sıkarken gözünden akan yaşı hızla silmişti. Bu saatten sonra kimse umurunda değildi. O Hikmet babasından onay aldıktan sonra karşısına kim çıkarsa çıksın Naz’ı bırakmayacaktı. Babasının da dediği gibi gerekirse onu buradan götürürdü.

Yaşlı adamın sedye üzerinde çıkarıldığını gören aile üyeleri hemen etrafına doluşurken Sevim Hanım kocasının elini tutarak gözleri yaşlı bir şekilde adama bakmıştı.

“Hakkını helal et.”

“O nasıl laf Hikmet, helal olsun, sende helal et.”

“Çocuklar sana emanet Sevim, kızlarıma iyi bak.” Erhan adamın diğer elini tutarken adamın buruk bakışları en büyük oğluna dönmüştü.

“Annen sana emanet Erhan, kız kardeşlerini her zaman koru.”

“Gitmemiz gerek Hikmet amca,” Cesur araya girerken Naz ağlayarak babasına yaklaşmıştı. Hikmet bey kızına gülerek bakarken “Doğru seçim Naz,” diyen adamın sözleri açılan asansör sesiyle kesilmişti. Bütün çocuklarına kısa birer bakış atarken gözleri Çisem’e takılmıştı. Konuşmadan gözlerle anlaşan ikili adamın asansöre alınana kadar bakışmıştı.

Ameliyat kapısında oldukça gergin bir bekleyiş varken Çisem arada kardeşiyle Ali’yi kontrol ediyor sonra da kocasının yanına dönüyordu.

“Konağa dönmelisin Çisem, bugün çok yoruldun.”

“Ben iyiyim Erhan, Ali’ye bakmaya çıkmıştım. Bil bakalım başında kim var?” genç kadın imayla kocasına bakarken Erhan gözlerini kısmıştı.

“Neden böyle bakıyorsun?”

“Efsun kardeşinin başında bekliyor. Dediğine göre ona can borcu varmış.” Erhan karısını oturtarak başını iki yana salladı.

“Bu halde bile rahat durmuyorsun hanım ağam, lütfen kendine dikkat et.” Çisem omzunu silkerken dikkatle etrafına bakınmaya başlamıştı. Ameliyat önü haddinden fazla kalabalıktı. Aşiretin ağasının hastaneye kaldırıldığını öğrenen birçok kişi hastaneye akın etmişti. Kimi gerçek bir endişe taşırken kimi de ortalık karıştırmak için fırsat kolluyordu.

“Erhan burası çok kalabalık değil mi? Onları dışarı çıkarmanın bir yolunu bulmalısın. İçeride sadece baban ameliyat olmuyor, diğer hasta yakınlarına eziyet oluyor bu kalabalık.” Çisem kocasına konuşurken Erhan karısına hak vermişti. Erkan ve Gürsel’e işaret vererek yanına çağırdığında iki genç adam hemen yanına ulaşmıştı.

“Bir şey mi oldu abi?” Gürsel sorarken Erkan da merakla abisine bakıyordu.

“Fazla kalabalık oldu, insanları dağıtın. Hastanenin dışında da fazla kalabalık olmasın.”

“Bizi dinleyeceklerini sanmıyorum, hepsi merak ediyor babamı.” Erkan memnuniyetsiz bir şekilde konuşurken Erhan kaşlarını çatmıştı.

“Burada başka hastalarda var. Gerekirse adamlar araya girsin ama burası boşaltılsın.” Gürsel onaylarcasına başını sallayarak abisinin dediğini yapmak için hızla kalabalığa yönelmişti. Birkaç dakikalık konuşmadan sonra anlayışlı olanlar hastanenin bahçesine çıkarken diğerlerini çıkarmak için de otoritelerini kullanmak zorunda kalmışlardı. Ameliyathane önü hatırı sayılı bir şekilde boşalmıştı. Kızlar annesinin yanında endişeyle beklerken erkekler bir köşede ayakta dikilmiş konuşuyordu. Çisem, Çisil ve Evin ise başka bir köşede bağımsız dua ediyordu.

“Evin Adem seni konağa bıraksın.” Çisem genç kadına eğilerek konuşmuştu. Çisil ikisinin arasında oturduğu için ancak onu bu şekilde görebilmişti.

“Abla bir yere gitmek istemiyorum.”

“Çocuklar konakta yalnız kaldı. Araf sen olmayınca korkuyor biliyorsun. Burada yapacak bir şey yok. Siz konağa dönün,” diye itirazın önünü kapatan genç kadın koridorun başında teyakkuzda bekleyen Adem’e işaret vermişti. Genç adam koşturarak hanım ağasının yanına gelirken el pençe önüne dikilmişti.

“Buyur Hanım ağam?”

“Adem, Evin ve konağa gitmek isteyenleri güvenli bir şekilde konağa bırakın.”

“Erin olur ağam,” diyen adamla Çisem göz devirmeden edememişti. Alışamıyordu bu hitaba…

Adem yanından ayrılarak konağa gitmek isteyenleri götüreceğini Erhan’a bildirirken ilk yerinden kalkan Menekşe ve Zehra olmuştu. Erkan ve Ahmet eşlerinin konağa dönmek istemelerine ses çıkarmazken Çisem Adem’e seslenerek tekrar yanına çağırmıştı.

“Buyur Hanım ağam?”

“Evin’i ayrı arabayla götürün.” Adem başta neden Çisem’in bunu istediğini anlamazken sonradan iki gelini yan yana çıkışa doğru ilerlediğini görünce sıkıntıyla iç çekmişti.

“Emrin olur hanımım…” Adem konağa gidecekleri götürürken Erhan karısının yanına gelip “Sende konağa gitmelisin,” dedi.

“Ben iyiyim Erhan, sürekli beni göndermeye çalışmaya çalışma. Babam oradan çıkmadan hiçbir yere gitmeyeceğim.” Erhan sıkıntıyla nefesini dışarı verirken Ahmet “Abi biraz konuşalım mı?” diye sormuştu. Erhan kardeşinin konuşmasından hoşlanmayacağını düşünüyordu. Yerinden kalkarak ileride toplanan kardeşlerine bakmıştı. Erkan, Ahmet, Suat, Gürsel ve Asaf yan yana durarak Erhan’a bakmıştı.

“Toplandığınıza göre konu ciddi olmalı? Nedir karın ağrınız?” Erhan beş kardeşine sırasıyla göz gezdiren genç adam ilk söze başlayacak kişiyi bekliyordu.

“Sence de konuşmamız gereken önemli bir konu yok mu ağabey?”

“Sizi dinliyorum?” Ahmet’in gözü arkada yan yana oturan Sadık ve Naz’a takılmıştı. Genç adamın elleri istem dışı yumruk olurken Erhan onun bu davranışını gözden kaçırmamıştı. Gözleri kısılırken Ahmet eliyle ikiliyi göstererek “Şu görüntü seni rahatsız etmiyor mu?” diye sorduğunda Erkan kaşlarını çatmıştı. Ahmet’in konuşma şekli, ses tonu genç adamın hoşuna gitmemişti. Erhan arkasına bakmaya gerek duymamıştı. Ne göreceğini biliyordu ve bu durum kesinlikle onu rahatsız etmiyordu.

“Neyinden rahatsız olmam gerekiyor anlamadım?”

“Sadık ve Naz, denk mi sence?” Erkan’ın sözleriyle bu kez bakışları ona dönmüştü. Asaf ve Gürsel öne çıkmak isterken Erhan sert bir şekilde onlara bakarak yerinde kalmalarını sağlamıştı.

“Sen ve Menekşe ne kadar denkseniz onlarda o kadar denk. Ayrıca Sadık’ı bu zamana kadar sizden ayrı görmedim. Ne zamandan beri başkalarını küçümseyen biri oldunuz?”

“Abi…”

“Kes!” genç adam sessiz ama öfkeli bir şekilde kardeşlerine bakmıştı. “Utanmıyor musunuz? O adam sizin kardeşinizin hayatını kurtardı. Eğer Sadık olmasaydı şimdi Naz’ın ölüm emri ya da ölümden daha kötü olan evlenme emrini konuşuyorduk. Bunu geçtik babam içerde canıyla boğuşuyor siz burada statü derdine düştünüz. Size ne oldu böyle. Toprağınızdan ayrıldığınız için özünüzü mü unuttunuz. Annem sizi böyle mi yetiştirdi? Sizi uyarıyorum kimse Naz ve Sadık’a tek kelime etmeyecek. Babam onayladıktan sonra size de bana da laf düşmez. Kaldı ki kardeşiniz kötü bir olayın sonucunda sevdiği adamla evlenecek.” Erhan’ın son sözleri iki adamın yüzüne tokat gibi çarparken Erhan onları geride bırakmadan önce tekrar kardeşlerine kısa bir bakış atıp son sözlerini söylemişti.

“Hadi siz karınlarınıza benzemeye başladınız. Peki siz, Evin ve Çisil bu şekilde düşündüğünüzü bilseydi yüzünüze bakmazdı.” Asaf ve Gürsel şaşkınlıkla ağabeylerine bakarken Asaf yanlış anlaşılmanın derdiyle itiraz etmek istemiş ama Erhan arkasını dönerek onları geride bırakmıştı.

Beklemek zordu. Özellikle sonucunun iyi olmayacağı bir durumu beklemek daha zordu. Ataları, babaları büyük bir savaş verirken onlar elleri kolları bağlı bir şekilde iyi bir habere mi yoksa kötü bir habere mi açılacağı belli olmayan bir kapının önünde saatlerdir bekliyordu. Kimse yerinden kıpırdamazken zaman akmış ama saatler bir türlü geçmek bilmemişti. Gözlerde yaş, dillerde dua beklemeye devam ederlerken içlerinden Çisem ve Çisil arada yerinden kalkıp diğer hastaları Ali’nin kaldığı yoğun bakım kapısına geliyordu.

“Sence de bizimkiler tartışmış olabilir mi?” Çisil şüpheyle ablasına sorarken Çisem başını sallamıştı.

“Erhan’ı kızdırmış olmalılar,”

“Asaf’ın rengi attı Erhan abi ne dediyse… Konunun ne olduğunu tahmin edebiliyorum aslında…” Çisil’in sözleriyle ikili Naz’a bakmıştı.

“Sence karşı mı çıkıyorlar?” Çisem kardeşine merakla bakarken ilk kez onun mesleki deneyiminden yararlanmak istemişti.

“Ahmet ve Erkan abi karşı çıkıyor gibi geldi. Gürsel ve Asaf’tan emin değilim, Suat kararsız görünüyor.”

“Sen olsan ne yapardın?” Çisem kardeşinin cevabını beklerken kardeşi onu yanıltmayarak “Kardeşim mutlu olacaksa yanında olurdum,” dediğinde Çisem ağzının içinden “Zamanında benim yanımda olduğun gibi…” dedi. Nedense aklına Soner gelmişti. Onunla evlenmek istediğinde Çisil eski kocasını hiç sevmemesine rağmen sırf kendi için kabullenmiş yanında olmuştu.

“Soner için seni uyarmıştım ama sen çok mutlu görünüyordun abla.”

“Öyle, gözüm boyanmıştı.”

“Aman neyse kapatalım bu tatsız konuları. Şimdi bakıyorum da eniştemle çok iyi görünüyorsun. Üstelik…” Çisil’in imalı bakışları ablasının karnına dönerken Çisem iç çekerek derin soluk almıştı. Bakışları kocasına dönerken yeniden iç çekmeden edememişti.

“Erhan’a bakınca Soner’i hiç sevmediğimi anlıyorum Çisil. Erhan vurulduğunda nefesim kesildi, ölecek gibi hissettim. Bu saatten sonra onsuz ne yaparım bilmiyorum.” Erhan karısının bakışlarını hissetmiş gibi ona dönerken genç kadın istem dışı kızarmıştı. Onu gözetlerken yakalanmak kadını utandırmıştı.

“Şu halinize bak, yirmilik gençler gibi kaçamak bakışlar atıyorsunuz birbirinize. Yalnız eniştem fena bakıyor sana abla haberin olsun.”

“Nasıl?”

“Aşık gibi…” Çisem iç çekerek gülümsemişti.

“Aşık değil mi?” Çisil başını sallarken koridorun sonundaki hareketlilik dikkat çekmişti. Yerinde doğrulurken onunla birlikte Erhan da öne çıkmıştı. Önde Engin, hemen ardında dört asker onlara doğru gelirken Erhan yarı yolda askerleri karşılamıştı.

“Komutanım?” üzerinde üniforması olan adam kendisini karşılayan Erhan’a selam verirken elini uzatıp tokalaşmıştı.

“Hikmet Beyin rahatsızlandığını duydum. Hastaneye gelmişken bir geçmiş olsun dilemek istedik. Nasıl oldu?” yine bir sorun çıktığını düşünen Erhan rahat bir nefes alırken başını sallayarak genç adama cevap vermişti.

“Teşekkür ederim komutan, babam hala ameliyatta. Tutuklulardan bir haber var mı?”

“Olsaydı Suat ve Gürsel’in haberi olurdu. Sorguları hala devam ediyor ancak işin içinde daha fazla kişi olduğunu düşünüyorum. Bu suçlar tek aile ile olacak suçlar değil. Sadece Nedret Hanım ve Nusret beyle sınırlı olduğunu sanmıyorum. Kaleliler bu işin içine kadar batmış durumda.”

“Anlıyorum, her türlü yardıma hazır olduğumu bilmelisiniz.” Engin başını sallayarak genç adamı onaylarken yanlarına diğer erkek kardeşleri de gelmişti. Engin onlara da geçmiş olsun derken Çisem’e kısa bir baş selamı vererek “Ben Efsun’u da görüp askeriyeye döneceğim. Bir ihtiyaç olursa elimizden ne gelirse.” Engin onların yanından ayrılırken arkasından dikkatli bakan gözlerden habersizdi.

 Ameliyat başlayalı yedi saati bulmuştu. Sevim hanım artık dayanacak durumda değildi. Büyük oğluna bakarak “Erhan bir haber yok mu daha ne kadar bekleyeceğiz. Biri bir şey söylesin…” dedi.

“Merak etme anne haber olmaması kötü haber almaktan daha iyidir. Cesur söylemişti ameliyatın uzun süreceğini. Endişelenme…”

“Başhekimden öğrensen ameliyatın nasıl geçtiğini olmaz mı?” Sevim hanım perişan bir haldeydi. Genç adam annesinin bu haline dayanamazken Çisem kocasının üzün oluşuna dayanamayarak Sevim hanımın önünde eğilmişti.

“Anne kendine eziyet etme lütfen. Babam iyi olacak, abim elinden geleni yapacaktır.”

“Kızım nasıl dayanayım. Hikmet benim kolum kanadım, ona bir şey olursa ben ne yaparım.”

“Anne lütfen böyle konuşma, babam iyi olacak. Hem Allah geçinden verisin ölüm her canlıya haktır.” Yaşlı kadın oğlunun sözleriyle yine doldurmuştu gözlerini. Azra annesinin elini sıkarak kendisine bakmasını sağlamıştı.

“Babam oradan sağ salim çıkacak ancak sen hastalanacaksın anne, lütfen kendine mukayyet olmaya çalış.”

“Kızım ben iyiyim, herkes burada kardeşin yukarıda tek kaldı. Gidip bir baksan?”

“Sen yeter ki üzülme anne ben hemen Ali’ye bakıp gelirim.”

“Gelme kızım orada bekle. Nasılsa babanı da yoğun bakıma getirecekler. Belki biz görmeyiz ameliyattan çıktığını sen haber edersin.” Azra başını sallayarak yaşlı kadının elini öperek yerinden kalkmıştı.

“Gül sende benimle gel.”

“Tamam abla,” diyen genç kız ablasıyla koridorda ilerlerken Erhan iki adama onların peşinden gitmesi için işaret vermişti. Naz’ın olayından sonra kız kardeşlerini bir süre yalnız bırakmaya niyeti yoktu. İki genç kız koridorda kaybolurken Erhan derin bir soluk bırakmıştı.

***

Genç kız bir süredir camın önünde dikilip içeride yatan adamı seyrediyordu. Hala kendisini korumak için kurşunun önüne atlamış olmasına inanamayan Efsun derin bir soluk bıraktı. Uzun zamandır uzaktan da olsa Günay ailesini tanıyordu. Tüm kardeşleri bir şekilde araştırmıştı. Bütün kardeşler Ankara’da kendine bir hayat kurmuşken sadece karşısında yatan adam ailesinin yanında kalmaya devam etmişti. Hikmet bey aşiret ağalığını bıraktığında Erhan’ın Ankara’daki tüm düzenini bozarak Urfa’ya döndüğünü de biliyordu. Herkes bir yerlere gitmiş ancak Ali hep Urfa’da kalmıştı. Başta onun en küçük erkek olduğu için anne babasından ayrılmak istemediğini düşünmüştü ancak genç adam mesleğinde oldukça iyi ve çok aktif bir hayat sürüyordu. Urfa da olması, ailesiyle yaşaması hayatını kısıtlamasına neden olmuyordu. O doğup büyüdüğü, yaşadığı şehri seviyordu.

“Burada olduğunu biliyordum, nasıl oldu?” Engin askerleri geride bırakarak genç kızın yanına gelmişti. Efsun boş bulunup irkilirken Engin onun u haline gülmüştü.

“Komik mi? Neden gülüyorsun?”

“Seni ilk kez bu kadar tedbirsiz görüyorum. Sana yaklaştığımı bile fark etmedin.” Efsun buruk bir şekilde genç adama bakmıştı.

“Hala uyanmadı, doktoru da cevap vermiyor.”

“Sana mı?” Engin inanmazca tek kaşını kaldırmıştı. Efsun dayanamayarak genç adamın koluna sertçe vururken yeniden cama dönüp Ali’ye bakmaya başlamıştı. Engin kolunu genç kızın omzuna atarak başını omzuna yaslamıştı.

“Merak etme iyi olacak, sende bundan sonra ne yapacağına karar vereceksin.” Genç kızın gözleri nemlenmişti. Uzun zamandır gözyaşını ininde tutan genç kız farkında olmadan yanağından aşağıya akıtmıştı yaşlarını. Engin camdaki yansımasından bunu görse de sessiz kalmıştı. Arkalarından gelen boğaz temizleme sesiyle ikili ağır bir şekilde arkasını dönerken karşılarında duran iki kızla donup kalmıştı. Azra ve Gül ikiliye bakarken şüphesiz en büyük şoku Engin ve Azra yaşıyordu. Efsun ani bir manevra ile Engin’in kolunun altından çıkarken yutkunmadan edememişti. Gül donup kalan ablasının koluna dokunurken Azra kendine gelerek hemen toparlanmıştı. Efsun yanında şok geçiren arkadaşının koluna vursa da genç adamın kendine geleceği yoktu.

“Siz geldiğinize göre biz kantine inelim.” Efsun Engin’in kolunu tutarak onu çekiştirmeye başlamıştı. Azra yanından geçip giden ikiliyi umursamamıştı. Gül ablasının yanına camın önüne geldiğinde hala dalgın olduğunu görünce “Abla iyi misin?” diye sorumuştu. Azra bakışlarını kaçırarak başını salladı.

“Yorgunum sadece beni merak etme.” Gül ablasına inanmasa da son yaşadıkları olayları düşününce üzerine gitmek istememişti. Neredeyse bir aydır hastanelerde sürünüyorlardı. Önce ağabeyi, sonra Ali şimdi de babası… Gül kısa bir duraksamanın ardından birden gözlerini sonuna kadar açmıştı.

“O komutan…”

“Gül konuşma…”

“Abla o…” Gül şaşkınlıkla iki elini ağzına kapatırken Azra derin bir soluk almıştı. Sormak istiyor ancak ablasının ruh haline bakınca sessiz kalmıştı. Bakışları erkek kardeşine döndüğünde onun kıpırdamaya başladığını görünce heyecanlanmıştı.

“Uyanıyor…”

Genç adam koridoru döndüğünde sırtını duvara yaslayarak nefes almaya çalışmıştı. Göğsü hızla inip kalkarken genç kız onun için endişelenmeye başladı.

“İyi misin? Derin nefes almaya çalış…”

“O… O burada ne arıyor?” Engin güçlükle konuşurken Efsun onun için üzülmeye başlamıştı.

“Sakin ol,” Efsun onu sakinleştirmeye çalışsa da başarılı olamıyordu. Engin genç kızı kollarından tutarak sarsmaya başlamıştı.

“Sana onun burada ne aradığını sordum. Sen mi çağırdın?”

“Saçmalama Engin, kardeşini görmeye geldi!”

“Kardeşi mi? Kim?” Engin şaşkındı. Yıllardır içinde yanan yangının sahibini yıllar sonra karşısında bumbuz gözlerle kendisine bakarken bulmuştu. Nefes almakta güçlük çeken genç adam göğsüne vurmaya başladığında Efsun elini tutmaya çalışmıştı.

“Yapma, kendine zarar veriyorsun.” Engin perişan bir halde genç kıza bakarken güçlükle sormuştu.

“O neden burada?”

“O Azra Günay, Hikmet Günay’ın büyük kızı. Elbette burada olacak. Sana kaç kez söyledim onu araştır diye. Eğer araştırsaydın, şimdi bu halde olmazdın. Yıllardır boş yere acı çekmezdin.” Engin büyük bir acıyla duvarın dibine çökerken ne yapacağını bilmez haldeydi.

“Azra Günay!” adı dilini yakarken yanağından akan yaşı hızla silip yerinden kalkmıştı. Hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken “Nereye gidiyorsun?” diye soran kızı duymamıştı. Genç adam yoğun bakım ünitesine doğru hızlı adımlarla ilerlerken Azra’nın orada olmasını umuyordu. Yanından koşturarak geçen sağlık görevlileriyle daha da hızlanmıştı adam. Sonunda hedefine ulaştığında tanımadığı bir adama sarılarak ağlayan genç kadını görünce duraksamıştı. Onun duraksamasıyla yanına gelen Efsun genç adamın baktığı yöne gözlerini dikerken “Kim bu?” diye sormuştu. Efsun omzunu silkerek “Bilmem belki de sevgilisidir,” dedi. Aslında adamın kim olduğunu çok iyi biliyordu. Çisem’in abisi Doktor Cesur’du. Ali’ye bir şey olduğunu düşünerek hızla onlara doğru ilerledi.

“Ne oluyor, Ali’ye bir şey mi oldu?” Azra geri çekilerek genç kıza bakmıştı. Bakışları oldukça soğuktu.

“Kardeşim iyi, babam da ameliyattan çıktı. İkisi de içeride,” dediğinde Efsun’un bakışları cama dönmüştü. Ali gözlerini aralamış genç kıza bakıyordu. Oldukça yorgun olan bakışları Efsun’un rahatlamasına eden olurken sadece kendisinin değil, genç adamın da rahatladığını bakışlarından anlayabiliyordu. Engin ağır adımlarla yanlarına geldiğinde genç kız kardeşine bakarak “Ben annemlere haber vereyim, hala aşağıda bekliyorlar.” Azra genç adamın yanından hızla geçerken Engin yumruk olan ellerini açarak hızla peşine takılmıştı.

“Azra!” genç kız yıllar sonra adını genç adamın ağzından duyarken kendine hakim olmaya çalışmıştı. Genç kız adamın seslenmesini duymazdan gelerek asansörün önüne gelerek çağırma duşuna basmıştı. Engin genç kızın kolunu tutarak kendine çevirdiğinde Azra hızla kolunu çekerek “Sakın bana dokunma,” diye öfkeyle konuşmuştu.

“Azra…”

“Üzerinizdeki üniformadan utanın yüzbaşı, şimdi izninizle.” Genç kız hızla asansöre binerek kapıların kapanmasını sağlarken içi kan ağlıyordu. Belki de çok fazla tepki veriyordu. Onlar sadece birkaç hafta birlikte olmuşlardı. Ama bazen birkaç gün bile yıllarca süren ilişkiden daha unutulmaz oluyordu. Azra’nın yaşadığı da buydu. Birkaç hafta hayatında yaşamadığı bir mutluluk yaşamıştı ve o mutluluğu bir anda bıçak gibi kesilmişti. Kendisini sevdiğini düşündüğü adam ‘yapamayacağım’ diye tek kelimelik not bırakarak birden ortadan kaybolmuştu. Derin bir nefes alarak açılan asansör kapısından dışarıya çıkarak bekleyen ailesinin yanına gitmişti. Annesi hala onu bıraktığı yerde oturuyordu.

“Annem,” genç kız kadının artık buruşmaya başlamış ellerini öperken Sevim Hanım üzgün bakan kızının başını okşamıştı.

“Azra’m…”

“Babamı çıkardılar, yukarıda yoğun bakıma aldılar. İçeride hasta asansörü varmış, onunla yoğun bakıma çıkardılar.”

“Gerçekten mi? Ama bize kimse bir şey demedi.” Sevim hanım heyecanla yerinden kalkarken Erhan annesinin diğer koluna girmişti.

“Cesur abi onunla yoğun bakıma geldi. Size haberi yoğun bakım yatışını yaptıktan sonra verecekti. Burası çok kalabalık, babamın bu kalabalıktan korunması için böyle yaptı. Gül yukarıda Ali ve babamın kapısında bekliyor. Cesur abi kalabalık olmamasını istedi. Bizde maşallah…” Azra kardeşleri ve koruma olarak bekleyen adamlara bakmıştı. Erhan annesinin elini sıkarak “Hadi seni yukarı çıkarayım. Diğerleri de sırayla babamı görmeye gelir. Daha fazla rahatsızlık vermeyelim.”

“Abim haklı, hadi siz çıkın. Hem Ali de gözlerini açtı. Bak her şey yoluna giriyor. Yakında ikisi de buradan sağ salim çıkacak anne. Sen sağlığını düşün. Hadi gidelim şimdi!” Azra ve Erhan annesinin koluna girip asansöre doğru ilerlerken genç adam kardeşlerini uyararak yukarıdan aşağıya inilmeden kimsenin yoğun bakım ünitesine gelmemesini söylemişti. Kardeşlerden bazıları itiraz etse de sonunda ikna olmuşlardı. Onları uzaktan izleyen Engin ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Kader sevdiği kadını yeniden karşısına çıkarmıştı ve ne pahasına olursa olsun bu kez onu bırakmaya niyeti yoktu.

Engin belki de en çetin savaşını verecekti! Gönül savaşını! Bu savaşta onu zafere götürecek her şeyi yapmaya hazırdı ve yapacaktı!

***

Uzun zaman sonra yeniden birlikteyiz.  Hikaye ilk bölümden değil kaldığı yerden devam edecek. İlk bölümleri yeni açılacak sitede yayınlayacağım. Yorumlarınızı bekliyorum... Sizce Azra ve Engin birleşir mi? 

Yorumlar

  1. Emeğine sağlık yazarcigim ♥️ özlemişiz ♥️ Engin madem bu kadar aşıksın niye bıraktın yaa :( Azranin sevdiği kişinin Engin olduğu doğru çıktı ve sevindik♥️ Hikmet beye bir şey olmasın yaa 🥺 bu iki oğlan nasıl salak yaa gelinler hemen gitme derdine düşüyor laf sayıyorlar ama kocalar yine sustu ne zaman akillanacak bunlar 😡😡 :x Sadık ve Naz da harika♥️. Cokk geçmiş olsun yazarım bir şey çıkmamasına sevindim ♥️

    YanıtlaSil
  2. Emeğine sağlık yazarcigim ♥️ özlemişiz ♥️ Engin madem bu kadar aşıksın niye bıraktın yaa :( Azranin sevdiği kişinin Engin olduğu doğru çıktı ve sevindik♥️ Hikmet beye bir şey olmasın yaa 🥺 bu iki oğlan nasıl salak yaa gelinler hemen gitme derdine düşüyor laf sayıyorlar ama kocalar yine sustu ne zaman akillanacak bunlar 😡😡 :x Sadık ve Naz da harika♥️. Cokk geçmiş olsun yazarım bir şey çıkmamasına sevindim ♥️

    YanıtlaSil
  3. Geri dönüşünüzü sevindim basılı tüm kitaplarınız kütüphanemde watpatta okuduğum halde aldım ve tekrar okuyorum kaleminiz gerçekten güçlü hosgeldiniz...

    YanıtlaSil
  4. Bölüm ne zaman gelir acaba

    YanıtlaSil
  5. Nihayet buluştuk teşekkürler

    YanıtlaSil
  6. Papatya74 Emeğinize sağlık. Yayınlanmış tüm kitaplarınızı aldım.

    YanıtlaSil
  7. Kibir sen ne kadar kötüsün ve insan gerçekten yanındakine benziyor. Bu benzemede kötüye daha çok oluyor

    YanıtlaSil
  8. Yazarcım blogu yeni keşfettim. Kalemine sağlık, arkası bol olsun. Enginin kara sevdasınıda çözdük sonunda Azra burnunu sürterken k

    YanıtlaSil
  9. ... Azranın burnunu sürterken estetik yaptırmışa çevirmesini bekliyorum.

    YanıtlaSil
  10. Cok uzun bir aradan sonra tekrar col güzel dş

    YanıtlaSil
  11. Çok heyecanlı bir bölümdü ❤️

    YanıtlaSil
  12. Heyecanla yeni bölümleri bekliyorum

    YanıtlaSil
  13. Hikayelerin devam ettiğini bilmiyordum. Yeni gördüm. Sevgiye Susamış Kalpleri okumayı özlemişim. Yarım kaldığı için çok üzülmüştüm platformlar gidince.. Güzel bir bölüm olmuş. Engin ve Azranın hikayesini merak ediyorum. Efsun ve Aliyi de diğerlerinin kalan hikayelerini de..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Teşekkür ederim...