Merhaba arkadaşlar. Öncelikle bu kadar uzun ara verdiğim için siz okuyuculardan çok özür dilerim. Bekletmek istemezdim ancak daha önce yaşamadığım sağlık sorunları yaşadım. Hastane yolunu resmen su yolu yaptım şu birkaç ay. Maalesef ailede, kanser, kalp ve bir çok ırsi hastalık olunca biraz daha ayrıntılı tetkik yapıldı. Şimdilik iyiyim ama hala ara ara göğüs ağrılarım devam ediyor. Kendimi iyi hissettiğim her an yazmaya çalıştım. Umarım uzun aranın sonunda bu bölümü seversiniz. Bu blog benim yıllar önce açtığım ilk blogtu. Açılış amacı çok farklıydı ancak asıl site olana kadar buradan devam edeceğiz. Keyifli okumalar!
Sevim
hanım kendine gelir gelmez başucunda duran büyük kızı Azra’ya Hikmet beyi
sormuştu. Genç kız üzgün bir şekilde annesine durumu anlatırken Sevim hanım
daha fazla yatmaya dayanamayarak kızının yardımıyla yerinden kalkmıştı. Genç
kız ona engel olmaya çalışsa da kadın kocasının yanında olmak istiyordu.
Azra’nın kolunda kalabalık koridorda ilerlerken kulağına yankılanan sözlerle
tüm siniri tepesine çıkmıştı. Daha önce yapmadığı bir şey yaparak ilk kez
karşısında ki kişinin kim olduğunu umursamadan konuşmuştu. Herkes haddini
bilecekti.
“Anne!”
Sevim hanım öfkeli gözlerini Zehra ve onun yanında olan Menekşe’nin üzerine
dikerken yaşlı kadından böyle bir çıkış beklemeyen çocukları şaşkınlıkla
annesine bakmıştı.
“Sen
sus!” Ahmet öne çıkmak istemiş ancak kadın boştaki elini kaldırarak onu
durdurmuştu.
“Bir
şey demeyecek misin Ahmet, annen…”
“Kes
sesini!” Azra bu kez araya girmişti. Sevim hanım çocuklarının arası bozulmasın
diye kızının kolunu uyarırcasına sıkarken Azra annesine kısa bir bakış atarak
sessiz kalmıştı.
“Bana
bakın ayağınızı denk alacaksınız. Size yüz verdikçe daha fazlasını istediniz.
Kimse benim çocuklarıma, hele ki kızlarıma karışamaz. Sizin haddiniz değil.
Babası dururken, ben yaşarken size söz düşmez.” Sevim hanım burnundan
soluyordu. Oğullarına dönerek konuşmasına devam etmişti.
“Biz
olmasak siz kardeşlerinize böyle mi sahip çıkacaksınız? Karılarınız onları
ezmeye çalışırken, gururlarını kırarken böyle sessiz mi kalacaksınız? Yazıklar
olsun size verdiğim emeklere…”
“Anne
yapma!” Erkan öne çıkacakken yaşlı kadın onu durdurmuştu.
“Babanız
içeride canıyla uğraşıyor. Kardeşiniz yoğun bakımda sizse karılarınızın
kardeşlerinizi daha da üzmesine izin veriyorsunuz. Siz mutlu olun diye bu
zamana kadar ağzımı açıp tek laf etmedim. Siz mutlu olun diye bir gün olsun
gelin sizi göreyim, torunlarımı seveyim demedim. Ama buraya kadar. Bundan sonra
hepiniz ayağınızı denk alın. Babanız şuradan sağ çıksın, kardeşiniz kendine
gelsin karılarınızı da alıp buradan gidiyorsunuz. Bir süre gözüme görünmeyin.”
Çisem ve Erhan üzgün bir şekilde yaşlı kadına bakarken Naz ağlayarak annesine
sarılmıştı. Olanlardan kendini sorumlu tutuyordu. Babası onun yüzünden içeride
yatıyormuş gibi hissediyordu.
“Ağlama
kızım, ağabeylerin olmasa da anan her zaman arkanda senin. Kiminle istersen
onunla evleneceksin. Kimin ne dediğine kulak asma…” kadının sözlerini
bitirmesiyle sürgülü kapı açılmış ve içerden Sadık çıkmıştı. Kalabalık genç
adamın önüne dikilirken şüphesiz Ahmet ve Erkan oldukça öfkeli bakıyordu. Sadık
etrafa bakınarak aradığı kişiyi görünce derin bir soluk bırakmıştı.
“Babam
nasıl?” Erhan ılımlı bir şekilde genç adamın omzuna elini koyarken buruk bir
şekilde gülümsemişti.
“Ameliyata
alacaklar, daha iyi olacak inşallah.” Genç adam kalabalığın arasından
sıyrılarak annesinin yanına oturmuş ağlayan kızın yanına gitmişti. Arkasından
homurdananları umursamayan genç adam önce Sevim hanımın elini öpmüş daha sonra
da genç kızın dizinin dibine çökerek genç kızın küçük ellerini avuçlarının
arasın almıştı.
“Ağlama
artık, baban iyi olacak!” genç kız gözleri ıslak bir şekilde genç adama
bakarken Sevim Hanım birleşen elleri avucunun arasına alarak buruk bir şekilde
gülümsemişti. Sadık mahcup olup başını eğerken Sevim Hanım başını iki yana
salladı.
“Sen
başını eğecek bir şey yapmadın evladım kaldır başını. Allah senden razı olsun,
kızımın hayatını kurtardın. Bundan sonra sende benim bir evladımsın. Zaten
öyleydin ama artık gerçekten de evladımsın.” Sadık yaşlı kadının elini tekrar
öperken Naz sevdiği adamla annesine buruk bir gülümsemeyle bakıyordu.
“Babam
ne söyledi sana?”
“Bu
aramızda Naz söyleyemem. Ama bana bunu verdi,” dediğinde cebinden çıkardığı
imamesi özel yapım gümüş işlemeli tespihi göstermişti. Naz tespihi görünce
hıçkırarak ağlarken “Gerçekten bunu sana mı verdi?” diye sorduğunda Sadık
başını sallayarak onu onaylamıştı. Naz annesine dönerek “Anne gördün mü?” diye
sorduğunda Sadık genç kızın neden bu kadar sevindiğini anlamasa da Sevim Hanım gülümseyerek
“İstediğin oldu sonunda,” dediğinde Gül hemen ileri atılmıştı.
“Babam
gerçekten o tespihi sana mı verdi?” Sadık ne olduğunu anlamasa da erkekler
birbirine bakarak imayla Sadık’ı göstermişti. Erhan öne çıkarak genç adamın
omzunu sıkarken “Aileye hoş geldin Sadık, babam seni damat olarak kabul
ettikten sonra kimseye söz düşmez. Ama kardeşimi üzdüğünü görürsem canına
okurum.” Sadık yutkunarak Erhan’a bakarken yaklaşık yarım saat önce Hikmet
beyle yaptığı konuşmayı hatırlamıştı.
Genç
adam hızlı adımlarla Cesur’un peşinden giderken oldukça gergindi. İlk kez bu
şekilde baba olarak gördüğü beyinin karşısına çıkacaktı. Kırmızı alandan
içeriye girdiklerinde genç adam göğsü kablolarla dolu yatan adamı görünce
neredeyse olduğu yerde sendeleyecekti. Onun tanıdığı Hikmet Bey bu şekilde
kimseye görünmek istemezdi. Gözleri kapalı olan adam ayak seslerini
duymuşçasına yorgun bakışlarını Sadık’a dikmişti.
“Beyim!”
genç adam hızla adamın yanı başına biterken adam güçlükle nefes alarak maske
altından gülümsemişti. Güçlükle elini kaldırarak yüzündeki hava maskesini hafif
aşağıya çekmişti.
“Hikmet
amca havayı çıkarmamalısın,” Cesur maskeyi yeniden takmak istediğinde yaşlı
adam müsaade etmemişti.
“Bırak
kalsın,” diyen adam avucunda sıktığı tespihi genç adama uzatarak vermişti.
Sadık dalgın bir şekilde tespihi alırken Hikmet Bey güçlükle konuşmuştu.
“Kızım
sana emanet, olurda bana bir şey olursa ona iyi bak. Gerekirse onu buralardan
götür Sadık. Kızımın elini bırakma!” Sadık gözleri dolu bir şekilde yaşlı adama
bakarken “Allah geçinden versin beyim, böyle konuşma,” dediğinde Hikmet Bey
maskeyi takarak derin bir nefes almış tekrar aşağıya çekmişti.
“Erhan
her zaman arkanızda olacaktır. Kızımı mutlu et.”
“Beyim…”
“Baba…
Artık senin babanım evladım. Annen de size emanet. Erhan ona sahip çıkar ama
sende yanında ol.”
“Böyle
konuşma Hikmet baba, ben kızına ne derim. Sağlıkla o ameliyattan çıkacaksın.
Yine de gözün arkada kalmasın baba, kızına da anneme de iyi bakacağım.” Yaşlı
adam yorgunlukla gözlerini kapatırken Sadık korkuyla yerinden kalktı.
“Ne
oldu?” Cesur’a bakarken genç adam Sadık’ı rahatlatmak için “Merak etme yorgun
düştü, uyuyor. Birazdan kendine gelecektir. Biz dışarı çıkalım daha fazla
yorulmasın.” Sadık avucundaki tespihi sıkarken gözünden akan yaşı hızla
silmişti. Bu saatten sonra kimse umurunda değildi. O Hikmet babasından onay
aldıktan sonra karşısına kim çıkarsa çıksın Naz’ı bırakmayacaktı. Babasının da
dediği gibi gerekirse onu buradan götürürdü.
Yaşlı
adamın sedye üzerinde çıkarıldığını gören aile üyeleri hemen etrafına
doluşurken Sevim Hanım kocasının elini tutarak gözleri yaşlı bir şekilde adama
bakmıştı.
“Hakkını
helal et.”
“O
nasıl laf Hikmet, helal olsun, sende helal et.”
“Çocuklar
sana emanet Sevim, kızlarıma iyi bak.” Erhan adamın diğer elini tutarken adamın
buruk bakışları en büyük oğluna dönmüştü.
“Annen
sana emanet Erhan, kız kardeşlerini her zaman koru.”
“Gitmemiz
gerek Hikmet amca,” Cesur araya girerken Naz ağlayarak babasına yaklaşmıştı.
Hikmet bey kızına gülerek bakarken “Doğru seçim Naz,” diyen adamın sözleri
açılan asansör sesiyle kesilmişti. Bütün çocuklarına kısa birer bakış atarken
gözleri Çisem’e takılmıştı. Konuşmadan gözlerle anlaşan ikili adamın asansöre
alınana kadar bakışmıştı.
Ameliyat
kapısında oldukça gergin bir bekleyiş varken Çisem arada kardeşiyle Ali’yi
kontrol ediyor sonra da kocasının yanına dönüyordu.
“Konağa
dönmelisin Çisem, bugün çok yoruldun.”
“Ben
iyiyim Erhan, Ali’ye bakmaya çıkmıştım. Bil bakalım başında kim var?” genç
kadın imayla kocasına bakarken Erhan gözlerini kısmıştı.
“Neden
böyle bakıyorsun?”
“Efsun
kardeşinin başında bekliyor. Dediğine göre ona can borcu varmış.” Erhan
karısını oturtarak başını iki yana salladı.
“Bu
halde bile rahat durmuyorsun hanım ağam, lütfen kendine dikkat et.” Çisem
omzunu silkerken dikkatle etrafına bakınmaya başlamıştı. Ameliyat önü haddinden
fazla kalabalıktı. Aşiretin ağasının hastaneye kaldırıldığını öğrenen birçok
kişi hastaneye akın etmişti. Kimi gerçek bir endişe taşırken kimi de ortalık
karıştırmak için fırsat kolluyordu.
“Erhan
burası çok kalabalık değil mi? Onları dışarı çıkarmanın bir yolunu bulmalısın.
İçeride sadece baban ameliyat olmuyor, diğer hasta yakınlarına eziyet oluyor bu
kalabalık.” Çisem kocasına konuşurken Erhan karısına hak vermişti. Erkan ve
Gürsel’e işaret vererek yanına çağırdığında iki genç adam hemen yanına
ulaşmıştı.
“Bir
şey mi oldu abi?” Gürsel sorarken Erkan da merakla abisine bakıyordu.
“Fazla
kalabalık oldu, insanları dağıtın. Hastanenin dışında da fazla kalabalık
olmasın.”
“Bizi
dinleyeceklerini sanmıyorum, hepsi merak ediyor babamı.” Erkan memnuniyetsiz
bir şekilde konuşurken Erhan kaşlarını çatmıştı.
“Burada
başka hastalarda var. Gerekirse adamlar araya girsin ama burası boşaltılsın.”
Gürsel onaylarcasına başını sallayarak abisinin dediğini yapmak için hızla
kalabalığa yönelmişti. Birkaç dakikalık konuşmadan sonra anlayışlı olanlar
hastanenin bahçesine çıkarken diğerlerini çıkarmak için de otoritelerini
kullanmak zorunda kalmışlardı. Ameliyathane önü hatırı sayılı bir şekilde
boşalmıştı. Kızlar annesinin yanında endişeyle beklerken erkekler bir köşede
ayakta dikilmiş konuşuyordu. Çisem, Çisil ve Evin ise başka bir köşede bağımsız
dua ediyordu.
“Evin
Adem seni konağa bıraksın.” Çisem genç kadına eğilerek konuşmuştu. Çisil
ikisinin arasında oturduğu için ancak onu bu şekilde görebilmişti.
“Abla
bir yere gitmek istemiyorum.”
“Çocuklar
konakta yalnız kaldı. Araf sen olmayınca korkuyor biliyorsun. Burada yapacak
bir şey yok. Siz konağa dönün,” diye itirazın önünü kapatan genç kadın
koridorun başında teyakkuzda bekleyen Adem’e işaret vermişti. Genç adam
koşturarak hanım ağasının yanına gelirken el pençe önüne dikilmişti.
“Buyur
Hanım ağam?”
“Adem,
Evin ve konağa gitmek isteyenleri güvenli bir şekilde konağa bırakın.”
“Erin
olur ağam,” diyen adamla Çisem göz devirmeden edememişti. Alışamıyordu bu
hitaba…
Adem
yanından ayrılarak konağa gitmek isteyenleri götüreceğini Erhan’a bildirirken
ilk yerinden kalkan Menekşe ve Zehra olmuştu. Erkan ve Ahmet eşlerinin konağa
dönmek istemelerine ses çıkarmazken Çisem Adem’e seslenerek tekrar yanına
çağırmıştı.
“Buyur
Hanım ağam?”
“Evin’i
ayrı arabayla götürün.” Adem başta neden Çisem’in bunu istediğini anlamazken
sonradan iki gelini yan yana çıkışa doğru ilerlediğini görünce sıkıntıyla iç
çekmişti.
“Emrin
olur hanımım…” Adem konağa gidecekleri götürürken Erhan karısının yanına gelip
“Sende konağa gitmelisin,” dedi.
“Ben
iyiyim Erhan, sürekli beni göndermeye çalışmaya çalışma. Babam oradan çıkmadan
hiçbir yere gitmeyeceğim.” Erhan sıkıntıyla nefesini dışarı verirken Ahmet “Abi
biraz konuşalım mı?” diye sormuştu. Erhan kardeşinin konuşmasından
hoşlanmayacağını düşünüyordu. Yerinden kalkarak ileride toplanan kardeşlerine
bakmıştı. Erkan, Ahmet, Suat, Gürsel ve Asaf yan yana durarak Erhan’a bakmıştı.
“Toplandığınıza
göre konu ciddi olmalı? Nedir karın ağrınız?” Erhan beş kardeşine sırasıyla göz
gezdiren genç adam ilk söze başlayacak kişiyi bekliyordu.
“Sence
de konuşmamız gereken önemli bir konu yok mu ağabey?”
“Sizi
dinliyorum?” Ahmet’in gözü arkada yan yana oturan Sadık ve Naz’a takılmıştı.
Genç adamın elleri istem dışı yumruk olurken Erhan onun bu davranışını gözden
kaçırmamıştı. Gözleri kısılırken Ahmet eliyle ikiliyi göstererek “Şu görüntü
seni rahatsız etmiyor mu?” diye sorduğunda Erkan kaşlarını çatmıştı. Ahmet’in
konuşma şekli, ses tonu genç adamın hoşuna gitmemişti. Erhan arkasına bakmaya
gerek duymamıştı. Ne göreceğini biliyordu ve bu durum kesinlikle onu rahatsız
etmiyordu.
“Neyinden
rahatsız olmam gerekiyor anlamadım?”
“Sadık
ve Naz, denk mi sence?” Erkan’ın sözleriyle bu kez bakışları ona dönmüştü. Asaf
ve Gürsel öne çıkmak isterken Erhan sert bir şekilde onlara bakarak yerinde
kalmalarını sağlamıştı.
“Sen
ve Menekşe ne kadar denkseniz onlarda o kadar denk. Ayrıca Sadık’ı bu zamana
kadar sizden ayrı görmedim. Ne zamandan beri başkalarını küçümseyen biri
oldunuz?”
“Abi…”
“Kes!”
genç adam sessiz ama öfkeli bir şekilde kardeşlerine bakmıştı. “Utanmıyor
musunuz? O adam sizin kardeşinizin hayatını kurtardı. Eğer Sadık olmasaydı
şimdi Naz’ın ölüm emri ya da ölümden daha kötü olan evlenme emrini
konuşuyorduk. Bunu geçtik babam içerde canıyla boğuşuyor siz burada statü
derdine düştünüz. Size ne oldu böyle. Toprağınızdan ayrıldığınız için özünüzü
mü unuttunuz. Annem sizi böyle mi yetiştirdi? Sizi uyarıyorum kimse Naz ve
Sadık’a tek kelime etmeyecek. Babam onayladıktan sonra size de bana da laf düşmez.
Kaldı ki kardeşiniz kötü bir olayın sonucunda sevdiği adamla evlenecek.”
Erhan’ın son sözleri iki adamın yüzüne tokat gibi çarparken Erhan onları geride
bırakmadan önce tekrar kardeşlerine kısa bir bakış atıp son sözlerini
söylemişti.
“Hadi
siz karınlarınıza benzemeye başladınız. Peki siz, Evin ve Çisil bu şekilde
düşündüğünüzü bilseydi yüzünüze bakmazdı.” Asaf ve Gürsel şaşkınlıkla
ağabeylerine bakarken Asaf yanlış anlaşılmanın derdiyle itiraz etmek istemiş
ama Erhan arkasını dönerek onları geride bırakmıştı.
Beklemek
zordu. Özellikle sonucunun iyi olmayacağı bir durumu beklemek daha zordu.
Ataları, babaları büyük bir savaş verirken onlar elleri kolları bağlı bir
şekilde iyi bir habere mi yoksa kötü bir habere mi açılacağı belli olmayan bir
kapının önünde saatlerdir bekliyordu. Kimse yerinden kıpırdamazken zaman akmış
ama saatler bir türlü geçmek bilmemişti. Gözlerde yaş, dillerde dua beklemeye
devam ederlerken içlerinden Çisem ve Çisil arada yerinden kalkıp diğer
hastaları Ali’nin kaldığı yoğun bakım kapısına geliyordu.
“Sence
de bizimkiler tartışmış olabilir mi?” Çisil şüpheyle ablasına sorarken Çisem
başını sallamıştı.
“Erhan’ı
kızdırmış olmalılar,”
“Asaf’ın
rengi attı Erhan abi ne dediyse… Konunun ne olduğunu tahmin edebiliyorum aslında…”
Çisil’in sözleriyle ikili Naz’a bakmıştı.
“Sence
karşı mı çıkıyorlar?” Çisem kardeşine merakla bakarken ilk kez onun mesleki
deneyiminden yararlanmak istemişti.
“Ahmet
ve Erkan abi karşı çıkıyor gibi geldi. Gürsel ve Asaf’tan emin değilim, Suat
kararsız görünüyor.”
“Sen
olsan ne yapardın?” Çisem kardeşinin cevabını beklerken kardeşi onu
yanıltmayarak “Kardeşim mutlu olacaksa yanında olurdum,” dediğinde Çisem
ağzının içinden “Zamanında benim yanımda olduğun gibi…” dedi. Nedense aklına
Soner gelmişti. Onunla evlenmek istediğinde Çisil eski kocasını hiç sevmemesine
rağmen sırf kendi için kabullenmiş yanında olmuştu.
“Soner
için seni uyarmıştım ama sen çok mutlu görünüyordun abla.”
“Öyle,
gözüm boyanmıştı.”
“Aman
neyse kapatalım bu tatsız konuları. Şimdi bakıyorum da eniştemle çok iyi
görünüyorsun. Üstelik…” Çisil’in imalı bakışları ablasının karnına dönerken
Çisem iç çekerek derin soluk almıştı. Bakışları kocasına dönerken yeniden iç
çekmeden edememişti.
“Erhan’a
bakınca Soner’i hiç sevmediğimi anlıyorum Çisil. Erhan vurulduğunda nefesim
kesildi, ölecek gibi hissettim. Bu saatten sonra onsuz ne yaparım bilmiyorum.”
Erhan karısının bakışlarını hissetmiş gibi ona dönerken genç kadın istem dışı
kızarmıştı. Onu gözetlerken yakalanmak kadını utandırmıştı.
“Şu
halinize bak, yirmilik gençler gibi kaçamak bakışlar atıyorsunuz birbirinize.
Yalnız eniştem fena bakıyor sana abla haberin olsun.”
“Nasıl?”
“Aşık
gibi…” Çisem iç çekerek gülümsemişti.
“Aşık
değil mi?” Çisil başını sallarken koridorun sonundaki hareketlilik dikkat çekmişti.
Yerinde doğrulurken onunla birlikte Erhan da öne çıkmıştı. Önde Engin, hemen
ardında dört asker onlara doğru gelirken Erhan yarı yolda askerleri
karşılamıştı.
“Komutanım?”
üzerinde üniforması olan adam kendisini karşılayan Erhan’a selam verirken elini
uzatıp tokalaşmıştı.
“Hikmet
Beyin rahatsızlandığını duydum. Hastaneye gelmişken bir geçmiş olsun dilemek
istedik. Nasıl oldu?” yine bir sorun çıktığını düşünen Erhan rahat bir nefes
alırken başını sallayarak genç adama cevap vermişti.
“Teşekkür
ederim komutan, babam hala ameliyatta. Tutuklulardan bir haber var mı?”
“Olsaydı
Suat ve Gürsel’in haberi olurdu. Sorguları hala devam ediyor ancak işin içinde
daha fazla kişi olduğunu düşünüyorum. Bu suçlar tek aile ile olacak suçlar
değil. Sadece Nedret Hanım ve Nusret beyle sınırlı olduğunu sanmıyorum.
Kaleliler bu işin içine kadar batmış durumda.”
“Anlıyorum,
her türlü yardıma hazır olduğumu bilmelisiniz.” Engin başını sallayarak genç
adamı onaylarken yanlarına diğer erkek kardeşleri de gelmişti. Engin onlara da
geçmiş olsun derken Çisem’e kısa bir baş selamı vererek “Ben Efsun’u da görüp
askeriyeye döneceğim. Bir ihtiyaç olursa elimizden ne gelirse.” Engin onların
yanından ayrılırken arkasından dikkatli bakan gözlerden habersizdi.
Ameliyat başlayalı yedi saati bulmuştu. Sevim
hanım artık dayanacak durumda değildi. Büyük oğluna bakarak “Erhan bir haber
yok mu daha ne kadar bekleyeceğiz. Biri bir şey söylesin…” dedi.
“Merak
etme anne haber olmaması kötü haber almaktan daha iyidir. Cesur söylemişti
ameliyatın uzun süreceğini. Endişelenme…”
“Başhekimden
öğrensen ameliyatın nasıl geçtiğini olmaz mı?” Sevim hanım perişan bir
haldeydi. Genç adam annesinin bu haline dayanamazken Çisem kocasının üzün
oluşuna dayanamayarak Sevim hanımın önünde eğilmişti.
“Anne
kendine eziyet etme lütfen. Babam iyi olacak, abim elinden geleni yapacaktır.”
“Kızım
nasıl dayanayım. Hikmet benim kolum kanadım, ona bir şey olursa ben ne
yaparım.”
“Anne
lütfen böyle konuşma, babam iyi olacak. Hem Allah geçinden verisin ölüm her
canlıya haktır.” Yaşlı kadın oğlunun sözleriyle yine doldurmuştu gözlerini. Azra
annesinin elini sıkarak kendisine bakmasını sağlamıştı.
“Babam
oradan sağ salim çıkacak ancak sen hastalanacaksın anne, lütfen kendine
mukayyet olmaya çalış.”
“Kızım
ben iyiyim, herkes burada kardeşin yukarıda tek kaldı. Gidip bir baksan?”
“Sen
yeter ki üzülme anne ben hemen Ali’ye bakıp gelirim.”
“Gelme
kızım orada bekle. Nasılsa babanı da yoğun bakıma getirecekler. Belki biz
görmeyiz ameliyattan çıktığını sen haber edersin.” Azra başını sallayarak yaşlı
kadının elini öperek yerinden kalkmıştı.
“Gül
sende benimle gel.”
“Tamam
abla,” diyen genç kız ablasıyla koridorda ilerlerken Erhan iki adama onların
peşinden gitmesi için işaret vermişti. Naz’ın olayından sonra kız kardeşlerini
bir süre yalnız bırakmaya niyeti yoktu. İki genç kız koridorda kaybolurken
Erhan derin bir soluk bırakmıştı.
***
Genç
kız bir süredir camın önünde dikilip içeride yatan adamı seyrediyordu. Hala kendisini
korumak için kurşunun önüne atlamış olmasına inanamayan Efsun derin bir soluk
bıraktı. Uzun zamandır uzaktan da olsa Günay ailesini tanıyordu. Tüm kardeşleri
bir şekilde araştırmıştı. Bütün kardeşler Ankara’da kendine bir hayat kurmuşken
sadece karşısında yatan adam ailesinin yanında kalmaya devam etmişti. Hikmet
bey aşiret ağalığını bıraktığında Erhan’ın Ankara’daki tüm düzenini bozarak
Urfa’ya döndüğünü de biliyordu. Herkes bir yerlere gitmiş ancak Ali hep Urfa’da
kalmıştı. Başta onun en küçük erkek olduğu için anne babasından ayrılmak
istemediğini düşünmüştü ancak genç adam mesleğinde oldukça iyi ve çok aktif bir
hayat sürüyordu. Urfa da olması, ailesiyle yaşaması hayatını kısıtlamasına
neden olmuyordu. O doğup büyüdüğü, yaşadığı şehri seviyordu.
“Burada
olduğunu biliyordum, nasıl oldu?” Engin askerleri geride bırakarak genç kızın
yanına gelmişti. Efsun boş bulunup irkilirken Engin onun u haline gülmüştü.
“Komik
mi? Neden gülüyorsun?”
“Seni
ilk kez bu kadar tedbirsiz görüyorum. Sana yaklaştığımı bile fark etmedin.”
Efsun buruk bir şekilde genç adama bakmıştı.
“Hala
uyanmadı, doktoru da cevap vermiyor.”
“Sana
mı?” Engin inanmazca tek kaşını kaldırmıştı. Efsun dayanamayarak genç adamın
koluna sertçe vururken yeniden cama dönüp Ali’ye bakmaya başlamıştı. Engin
kolunu genç kızın omzuna atarak başını omzuna yaslamıştı.
“Merak
etme iyi olacak, sende bundan sonra ne yapacağına karar vereceksin.” Genç kızın
gözleri nemlenmişti. Uzun zamandır gözyaşını ininde tutan genç kız farkında
olmadan yanağından aşağıya akıtmıştı yaşlarını. Engin camdaki yansımasından
bunu görse de sessiz kalmıştı. Arkalarından gelen boğaz temizleme sesiyle ikili
ağır bir şekilde arkasını dönerken karşılarında duran iki kızla donup kalmıştı.
Azra ve Gül ikiliye bakarken şüphesiz en büyük şoku Engin ve Azra yaşıyordu. Efsun
ani bir manevra ile Engin’in kolunun altından çıkarken yutkunmadan edememişti.
Gül donup kalan ablasının koluna dokunurken Azra kendine gelerek hemen toparlanmıştı.
Efsun yanında şok geçiren arkadaşının koluna vursa da genç adamın kendine
geleceği yoktu.
“Siz
geldiğinize göre biz kantine inelim.” Efsun Engin’in kolunu tutarak onu
çekiştirmeye başlamıştı. Azra yanından geçip giden ikiliyi umursamamıştı. Gül ablasının
yanına camın önüne geldiğinde hala dalgın olduğunu görünce “Abla iyi misin?”
diye sorumuştu. Azra bakışlarını kaçırarak başını salladı.
“Yorgunum
sadece beni merak etme.” Gül ablasına inanmasa da son yaşadıkları olayları
düşününce üzerine gitmek istememişti. Neredeyse bir aydır hastanelerde
sürünüyorlardı. Önce ağabeyi, sonra Ali şimdi de babası… Gül kısa bir
duraksamanın ardından birden gözlerini sonuna kadar açmıştı.
“O
komutan…”
“Gül
konuşma…”
“Abla
o…” Gül şaşkınlıkla iki elini ağzına kapatırken Azra derin bir soluk almıştı. Sormak
istiyor ancak ablasının ruh haline bakınca sessiz kalmıştı. Bakışları erkek
kardeşine döndüğünde onun kıpırdamaya başladığını görünce heyecanlanmıştı.
“Uyanıyor…”
Genç
adam koridoru döndüğünde sırtını duvara yaslayarak nefes almaya çalışmıştı. Göğsü
hızla inip kalkarken genç kız onun için endişelenmeye başladı.
“İyi
misin? Derin nefes almaya çalış…”
“O…
O burada ne arıyor?” Engin güçlükle konuşurken Efsun onun için üzülmeye
başlamıştı.
“Sakin
ol,” Efsun onu sakinleştirmeye çalışsa da başarılı olamıyordu. Engin genç kızı
kollarından tutarak sarsmaya başlamıştı.
“Sana
onun burada ne aradığını sordum. Sen mi çağırdın?”
“Saçmalama
Engin, kardeşini görmeye geldi!”
“Kardeşi
mi? Kim?” Engin şaşkındı. Yıllardır içinde yanan yangının sahibini yıllar sonra
karşısında bumbuz gözlerle kendisine bakarken bulmuştu. Nefes almakta güçlük
çeken genç adam göğsüne vurmaya başladığında Efsun elini tutmaya çalışmıştı.
“Yapma,
kendine zarar veriyorsun.” Engin perişan bir halde genç kıza bakarken güçlükle
sormuştu.
“O
neden burada?”
“O
Azra Günay, Hikmet Günay’ın büyük kızı. Elbette burada olacak. Sana kaç kez
söyledim onu araştır diye. Eğer araştırsaydın, şimdi bu halde olmazdın. Yıllardır
boş yere acı çekmezdin.” Engin büyük bir acıyla duvarın dibine çökerken ne
yapacağını bilmez haldeydi.
“Azra
Günay!” adı dilini yakarken yanağından akan yaşı hızla silip yerinden
kalkmıştı. Hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken “Nereye gidiyorsun?” diye soran
kızı duymamıştı. Genç adam yoğun bakım ünitesine doğru hızlı adımlarla
ilerlerken Azra’nın orada olmasını umuyordu. Yanından koşturarak geçen sağlık
görevlileriyle daha da hızlanmıştı adam. Sonunda hedefine ulaştığında
tanımadığı bir adama sarılarak ağlayan genç kadını görünce duraksamıştı. Onun duraksamasıyla
yanına gelen Efsun genç adamın baktığı yöne gözlerini dikerken “Kim bu?” diye
sormuştu. Efsun omzunu silkerek “Bilmem belki de sevgilisidir,” dedi. Aslında adamın
kim olduğunu çok iyi biliyordu. Çisem’in abisi Doktor Cesur’du. Ali’ye bir şey olduğunu
düşünerek hızla onlara doğru ilerledi.
“Ne
oluyor, Ali’ye bir şey mi oldu?” Azra geri çekilerek genç kıza bakmıştı. Bakışları
oldukça soğuktu.
“Kardeşim
iyi, babam da ameliyattan çıktı. İkisi de içeride,” dediğinde Efsun’un
bakışları cama dönmüştü. Ali gözlerini aralamış genç kıza bakıyordu. Oldukça yorgun
olan bakışları Efsun’un rahatlamasına eden olurken sadece kendisinin değil,
genç adamın da rahatladığını bakışlarından anlayabiliyordu. Engin ağır
adımlarla yanlarına geldiğinde genç kız kardeşine bakarak “Ben annemlere haber
vereyim, hala aşağıda bekliyorlar.” Azra genç adamın yanından hızla geçerken
Engin yumruk olan ellerini açarak hızla peşine takılmıştı.
“Azra!”
genç kız yıllar sonra adını genç adamın ağzından duyarken kendine hakim olmaya
çalışmıştı. Genç kız adamın seslenmesini duymazdan gelerek asansörün önüne
gelerek çağırma duşuna basmıştı. Engin genç kızın kolunu tutarak kendine
çevirdiğinde Azra hızla kolunu çekerek “Sakın bana dokunma,” diye öfkeyle
konuşmuştu.
“Azra…”
“Üzerinizdeki
üniformadan utanın yüzbaşı, şimdi izninizle.” Genç kız hızla asansöre binerek
kapıların kapanmasını sağlarken içi kan ağlıyordu. Belki de çok fazla tepki
veriyordu. Onlar sadece birkaç hafta birlikte olmuşlardı. Ama bazen birkaç gün
bile yıllarca süren ilişkiden daha unutulmaz oluyordu. Azra’nın yaşadığı da
buydu. Birkaç hafta hayatında yaşamadığı bir mutluluk yaşamıştı ve o mutluluğu
bir anda bıçak gibi kesilmişti. Kendisini sevdiğini düşündüğü adam ‘yapamayacağım’
diye tek kelimelik not bırakarak birden ortadan kaybolmuştu. Derin bir nefes alarak
açılan asansör kapısından dışarıya çıkarak bekleyen ailesinin yanına gitmişti. Annesi
hala onu bıraktığı yerde oturuyordu.
“Annem,”
genç kız kadının artık buruşmaya başlamış ellerini öperken Sevim Hanım üzgün
bakan kızının başını okşamıştı.
“Azra’m…”
“Babamı
çıkardılar, yukarıda yoğun bakıma aldılar. İçeride hasta asansörü varmış,
onunla yoğun bakıma çıkardılar.”
“Gerçekten
mi? Ama bize kimse bir şey demedi.” Sevim hanım heyecanla yerinden kalkarken
Erhan annesinin diğer koluna girmişti.
“Cesur
abi onunla yoğun bakıma geldi. Size haberi yoğun bakım yatışını yaptıktan sonra
verecekti. Burası çok kalabalık, babamın bu kalabalıktan korunması için böyle
yaptı. Gül yukarıda Ali ve babamın kapısında bekliyor. Cesur abi kalabalık olmamasını
istedi. Bizde maşallah…” Azra kardeşleri ve koruma olarak bekleyen adamlara
bakmıştı. Erhan annesinin elini sıkarak “Hadi seni yukarı çıkarayım. Diğerleri de
sırayla babamı görmeye gelir. Daha fazla rahatsızlık vermeyelim.”
“Abim
haklı, hadi siz çıkın. Hem Ali de gözlerini açtı. Bak her şey yoluna giriyor. Yakında
ikisi de buradan sağ salim çıkacak anne. Sen sağlığını düşün. Hadi gidelim
şimdi!” Azra ve Erhan annesinin koluna girip asansöre doğru ilerlerken genç
adam kardeşlerini uyararak yukarıdan aşağıya inilmeden kimsenin yoğun bakım
ünitesine gelmemesini söylemişti. Kardeşlerden bazıları itiraz etse de sonunda
ikna olmuşlardı. Onları uzaktan izleyen Engin ne yapacağını şaşırmış
durumdaydı. Kader sevdiği kadını yeniden karşısına çıkarmıştı ve ne pahasına
olursa olsun bu kez onu bırakmaya niyeti yoktu.
Engin
belki de en çetin savaşını verecekti! Gönül savaşını! Bu savaşta onu zafere
götürecek her şeyi yapmaya hazırdı ve yapacaktı!
***
Uzun zaman sonra yeniden birlikteyiz. Hikaye ilk bölümden değil kaldığı yerden devam edecek. İlk bölümleri yeni açılacak sitede yayınlayacağım. Yorumlarınızı bekliyorum... Sizce Azra ve Engin birleşir mi?

Emeğine sağlık yazarcigim ♥️ özlemişiz ♥️ Engin madem bu kadar aşıksın niye bıraktın yaa :( Azranin sevdiği kişinin Engin olduğu doğru çıktı ve sevindik♥️ Hikmet beye bir şey olmasın yaa 🥺 bu iki oğlan nasıl salak yaa gelinler hemen gitme derdine düşüyor laf sayıyorlar ama kocalar yine sustu ne zaman akillanacak bunlar 😡😡 :x Sadık ve Naz da harika♥️. Cokk geçmiş olsun yazarım bir şey çıkmamasına sevindim ♥️
YanıtlaSilEmeğine sağlık yazarcigim ♥️ özlemişiz ♥️ Engin madem bu kadar aşıksın niye bıraktın yaa :( Azranin sevdiği kişinin Engin olduğu doğru çıktı ve sevindik♥️ Hikmet beye bir şey olmasın yaa 🥺 bu iki oğlan nasıl salak yaa gelinler hemen gitme derdine düşüyor laf sayıyorlar ama kocalar yine sustu ne zaman akillanacak bunlar 😡😡 :x Sadık ve Naz da harika♥️. Cokk geçmiş olsun yazarım bir şey çıkmamasına sevindim ♥️
YanıtlaSilGeri dönüşünüzü sevindim basılı tüm kitaplarınız kütüphanemde watpatta okuduğum halde aldım ve tekrar okuyorum kaleminiz gerçekten güçlü hosgeldiniz...
YanıtlaSilBölüm ne zaman gelir acaba
YanıtlaSilNihayet buluştuk teşekkürler
YanıtlaSilPapatya74 Emeğinize sağlık. Yayınlanmış tüm kitaplarınızı aldım.
YanıtlaSilKibir sen ne kadar kötüsün ve insan gerçekten yanındakine benziyor. Bu benzemede kötüye daha çok oluyor
YanıtlaSilYazarcım blogu yeni keşfettim. Kalemine sağlık, arkası bol olsun. Enginin kara sevdasınıda çözdük sonunda Azra burnunu sürterken k
YanıtlaSil... Azranın burnunu sürterken estetik yaptırmışa çevirmesini bekliyorum.
YanıtlaSilCok uzun bir aradan sonra tekrar col güzel dş
YanıtlaSilÇok heyecanlı bir bölümdü ❤️
YanıtlaSilHeyecanla yeni bölümleri bekliyorum
YanıtlaSilHikayelerin devam ettiğini bilmiyordum. Yeni gördüm. Sevgiye Susamış Kalpleri okumayı özlemişim. Yarım kaldığı için çok üzülmüştüm platformlar gidince.. Güzel bir bölüm olmuş. Engin ve Azranın hikayesini merak ediyorum. Efsun ve Aliyi de diğerlerinin kalan hikayelerini de..
YanıtlaSil