Kördüğüm Kalpler 37. Bölüm

 Merhaba arkadaşlar biliyorum uzun zaman oldu bölüm yazıp yayınlamayalı. İnanın bayramdan sonra bir türlü toparlanamadım. Bilenler bilir benim gözlerimde sıkıntı var ve yine iltihaplanma yaşıyorum. Dolayısıyla ekrana uzun süre bakamıyorum. Göz doktorları da maşallah bir türlü randevu açmıyor. Neyse salgın var ve salgından bende üzerime düşeni aldım. hastalıklarla bu aralar başım dertte. İstanbul sıcağında hiç çekilmiyor. Umarım siz iyisinizdir. En güzele emanetsiniz. Keyifli okumalar. 



Genç kadın binanın dış merdivenine oturmuş, kollarıyla bedenini sararak ileri geri sallanıyordu. Karan’ın biran önce kızını getirmesini beklerken dünyadan soyutlanmış gibiydi. Kendisini izleyenlerin üzgün bakışlarının farkında bile değildi. Onun perişan halini görenler eski kocasına lanet okuyordu.

“Kız ne hale geldi. O adamı elime bir geçirirsem geberteceğim.” Cengiz’in sözleriyle Kenan onu onaylamıştı. Esma hanım genç kadının yanına gelerek omzuna kolunu atıp onu göğsüne çekmişti.

“Korkma kızım, Karan birazdan getirecek kızını.”

“Getirecek değil mi? Öyle dedi, yolda bir şey olmaz değil mi?” Suna korkuyla kadına sığınırken etraftakiler ikilinin yakınlığını yadırgamamıştı. O mahalledeki herkes biliyordu ki Esma teyze mahallenin çocuklarının ikinci annesiydi. Özellikle Suna ile olan bağını bilmeyen yoktu. Suna’yı kendi kızından ayırmazdı. Mahallenin girişinde görünen arabayla Suna hızla yerinden kalkmıştı. Araba onlara doğru gelirken genç kadın koşarak arabanın önüne atladığında genç adam güçlükle arabayı durdurmuştu.

“Suna aklını mı kaçırdın?” Karan hızla arabadan inerek genç kadını kollarından tutarken oldukça korkmuş görünüyordu.

“Kızım?” Suna’nın kızarık gözleri genç adamın canını yakarken derin bir iç çekerek “Esra arabada, yolda uyuya kaldı,” dedi. Suna hızla arabanın arka kapısını açarken kızının sağlıklı bir şekilde arabada olduğunu görünce kendisine hakim olamayarak yere çöküp ağlamaya başlamıştı. Küçük kızı uyandırmamak için hıçkırıklarını avucunu içine gömerken Karan dayanamayarak genç kadını çekip sıkıca sarılmıştı.

“Ağlama artık bak iyi kızın. Uyanıp seni böyle görürse çok korkar.” Suna genç adamın boynuna sarılırken yüzünü adamın boynuna gömerek ağlamaya devam etmişti.

“Çok korktum Karan, onu bir daha göremeyeceğim diye çok korktum.” Genç adam kadının sırtını sıvazlarken içi gidiyordu. Onu böyle ağlatan adam elinde olsa öldürebilirdi. Kendilerini üzgün bir şekilde izleyen annesi ile göz göze geldiğinde genç adam kızla birlikte doğrularak geri çekilmişti. Suna’nın ıslak yanaklarını silerek göz teması kurmaya çalışıyordu.

“Herkes sana bakıyor güzelim, hadi toparlan ben de Esra’yı alayım eve çıkalım.” Suna mahcup bir şekilde gözlerini kaçırırken “Özür dilerim ben farkında değildim,” derken ilk kez genç adamdan utandığını hissetmişti. Adama ahtapot gibi sarılmıştı resmen. Karan buruk bir şekilde gülümseyerek başını iki yana sallayıp “Hadi toparlan,” dedi. Suna hızla yanağındaki ıslaklığı silerken Karan’ın kızını usulca kucağına aldığını görünce yanına yaklaşmıştı. İkili eve doğru ilerlerken kalabalık onlara yol veriyordu. Karan Kenan’a bakarak “Anahtar arabanın üzerinde ilgilen Kenan,” dediğinde Kenan yol ortasında duran arabaya doğru ilerlemişti.

Asansörle eve çıkan aile üyeleri oldukça sessizdi. Esra’nın uyanmasını istemedikleri için kimse çıt çıkarmıyordu. Karan eve girdiğinde Suna onu hemen odasına yönlendirmişti. Genç adam usulca kızı annesinin yatağının üzerine bırakırken genç kadın kimseye aldırmayarak hemen kızının yanına uzanarak başını kızının boynuna sokmuştu. Kolunu usulca küçük bedene dolarken Karan kadının çabası karşısında içinin acıdığını hissetmişti. Koluna hissettiği temasla geriye baktığında annesinin kapıyı işaret ettiğini görünce sessizce odadan çıkmıştı. Salona girdiğinde oldukça kalabalık bir grup karşılamıştı onu.

“Karan evladım, Allah senden razı olsun. Torunumu bulmasaydın kızım aklını kaçırırdı.” Karan Gülay hanımın sözleriyle kadının elini tutarak öpmüştü.

“Allah korusun Gülay teyze o nasıl söz. Artık endişelenmeyin. Esra biraz korktu onu tek bırakmazsınız.”

“Çok sağ ol evladım, sen olmasaydın ne ederdik bilmiyorum.” Hilmi bey de araya girerken Karan mahcup bir şekilde adama bakmıştı. Arkadaşları uzaktan ona işaret ederken Karan derin bir iç çekerek “Benim geri dönmem gerek, bir şey olursa haber edersiniz.” Genç adam arkadaşlarıyla evden ayrılırken oldukça sinirliydi.

“Hey beklesene, nereye gidiyorsun?” Cengiz Karan’ın ardından koştururken Kenan’da onları takip ediyordu.  Cengiz Karan’ın kolunu yakalayarak onu durdurmuştu.

“Sakin ol biraz, sen savcısın. Böyle yaparsan zarar görürsün.”

“Umurumda mı sence? Kızın halini görmediniz mi? O adamın nefes alması bile haram.”

“Sen sana bir şey olursa Suna mutlu mu olacak sanıyorsun? Saçmalama ve sakinleş. Bu iş kişisel olsa da profesyonel olmalısın. Şimdi biraz hava alalım sonra geri dönelim.”

“Benim işe dönmem gerekiyor.”

“Gitmemelisin.” Kenan yeniden araya girerken Karan kaşlarını çatarak arkadaşına çıkışmıştı.

“Saçmalamayı bırakın artık. Benim başka davalarımda var.” Karan arabasına atlayarak ıradan ayrılırken mahalle eski sakin haline dönmüştü. Mahallenin delikanlıları arada binanın etrafında dolanıyordu. Kedilerince mahallede devriye gezmeye başlamışlardı.

“Şimdi yandık,” Kenan çalan telefonunun ekranını Cengiz’e çevirerek arayanı göstermişti.

“Belli etmeden konuş. Adam balayında bölüp gelmesin.” Kenan başını sallayarak telefonu cevaplamıştı.

“Dostum, nasıl gidiyor tatil?”

“Bırak gevezeliği Kenan, duyduklarım doğru mu? Neden bana haber vermediniz?” Ahmet’in sert sesi telefonda yankılanırken Kenan az kalsın telefonu elinden düşürecekti.

“Sakin ol abi, her şey yolunda.”

“Yoldayız geliyoruz.”

“Saçmalama Ahmet ne demek yoldayız? Geri falan dönmüyorsun.”

“Yolu yarıladık bile. Zamanında haber verseydiniz böyle olmayacaktı.”

“Daha birkaç saat oldu, ne çabuk haberin oldu senin?”

“Banu ablasına söyledi.” Kenan göz devirerek Cengiz’e bakmıştı.

“İyi halt etti. Her şey yolunda buraya gelmiyorsun Ahmet. Arabayı güzel bir yere döndür. Tatilinin tadını çıkar.”

“Bu kafayla nasıl tatil yapalım. Hem Efnan da çok endişelendi.”

“Sen aptal mısın Ahmet, bu sizin içim büyük fırsat. Buraya gelirseniz bir daha tatile çıkamazsınız.” Kenan’ı destekleyen Cengiz araya girmişti.

“Ablanda çocuklarda iyi, Karan onlarla ilgileniyor. Bizde buradayız…”

“Bana yalan söylemiyorsunuz değil mi?”

“Sana yalan borcumuz mu var kardeşim. Burayı düşünme her şey yolunda.” Ahmet telefonu kapattığında Cengiz ve Kenan birbirine bakmıştı.

“Şu kızı uyarmamız gerekecek, burada olanları ablasına yetiştirmeyi bıraksın.” Cengiz söylenirken Kenan da ona başını sallayarak onay vermişti.

“Yine de dikkatli konuşmak lazım, üzülürse yenge de üzülür. O zaman Ahmet’in elinden kurtulamayız.” Derin bir nefes alan ikili başını yukarı kaldırarak Ahmet’in dairesine bakmıştı. Arkadaşları mutlu olacak derken birden yeni sorunlar çıkmaya başlamıştı. Tek duaları Ahmet’in mutluluğunun bozulmaması yönündeydi. Uzun zamandır arkadaşlarını düğündeki kadar mutlu görmemişlerdi.

“Ne yapmayı planlıyorsun?”

“Burada ayrılalım, ben şu kızla konuşacağım sen de Karan’ın yanına git. Sinirlenip o şerefsize çatmasın. Mesleğine zarar verirse Suna abla daha çok üzülür.” Kenan arkadaşının önerisini kabul ederken Cengiz mahallenin gençlerine dikkatli olmaları konusunda uyarıda bulunmuştu. Zeynel tutuklu olsa da tedbirli olmakta fayda vardı.

***

Genç adam aldığı haberler oldukça endişelenmişti. Efnan kardeşinin telefonundan sonra Ahmet’e olanları söylemiş, geri dönmeleri gerektiğini bildirmişti. Ahmet hem sinirlenmiş hem de endişelenmişti. Annesini aradığında haber doğrulanmış ancak Karan tarafından yeğeninin bulunduğunu öğrenince içi biraz olsun rahatlamıştı. Yarım saat içinde yola çıktıklarında ikisi de oldukça sessizdi.

“Özür dilerim!” bir süre sonra konuşan genç adamla Efnan kocasına dönmüştü.

“Neden?”

“Henüz bir hafta olmadan seni sıkıntıya soktum. Bu tatil senin için çok önemliydi ama…”

“Bu şekilde düşünmemelisin Ahmet. Onlar bizim ailemiz, zorda olduklarında elbette yanlarında olacağız. Ayrıca Suna abla çok korkmuş olmalı. Biz ilerde yeniden tatile çıkarız.”

“Bu bizim balayımızdı Efnan,” Ahmet çocuk gibi yüzünü asarken Efnan neredeyse ona gülecekti. Ahmet dayanamayarak bu kez Kenan’ı aramıştı. Kenan’la yaptığı kısa görüşmeden sonra telefonu kapattığında henüz Ordu’ya yeni varmışlardı. Kenan’ın sözlerine hak vererek “Ne dersin burada konaklayalım mı? Gezilecek güzel yerler var,” dedi. Efnan şaşkınlıkla kocasına bakarken ne söyleyeceğini bilememişti.

“Bana şöyle bakma, geri dönmemize hala dört gün var. Bu günleri değerlendirmeliyiz. Hadi kalacak otel bulalım.” Efnan onun kararlı olduğunu görünce itiraz etmemişti. Kalacak yer bulduktan sonra yakın olan turistlik yerleri gezmişlerdi. Akşamüzeri teleferikle Boztepe’ye çıkarak manzara eşliğinde yemek yemişlerdi. Ahmet biran olsun elini karısının üzerinden çekmemişti. Genç kız utansa da makul davranışlarla genç adama ayak uydurmaya çalışıyordu. Otellerine döndüklerinde ikisi de oldukça yorgundu. Duşlarını alarak uykuya daldıklarında sabah erkenden tur düzenleyen bir firmaya gitmeye karar vermişlerdi. Rast gele bilmedikleri gezmek yerine bilen birileriyle gezmek daha doğru zaman kullanımı olacaktı. İkili grupla birlikte tura katılırken yaylalara doğru yola çıkmışlardı. Efnan ilgiyle etrafı izlerken Ahmet’te karısını izliyordu. Genç kızın parlayan gözleri izlenilesi en güzel manzara gibi geliyordu.

“Sevdin mi?” Ahmet genç kadının kulağının dibinde konuşurken Efnan ona dönerek gülümsemişti.

“Çok güzel yerler, ilerde yeniden gelelim.” Genç adam karısının elini sıkarken Efnan farkında olmadan tamamen doğal bir içgüdüyle başını genç adamın omzuna yaslayarak dışarıyı izlemeye başlamıştı.

“Tura katılmak iyi fikirdi. En azından nereye gideceğiz diye vakit kaybetmeyeceğiz.” Araba durduğunda ikili el ele aşağıya inmişti. Yeşilliğin ortasında bir vahada gibiydiler. Tur rehberi bir süre onları gezdirdikten sonra kendi hallerine bırakmıştı. Belirlenen saate kadar serbest zaman geçireceklerdi. Efnan ve Ahmet etrafın güzelliğinde kaybolurken bol bol resim çekilmişlerdi. Acıktıklarında küçük bir restoranda yemek yediler. Yayla olmasına rağmen turistler için birkaç kafe ve yemek yiyecekleri otantik restoranlar vardı. Dönüş saati geldiğinde başka bir uğrak yerine gitmek için yola koyuldular. Gün boyu birkaç yer gezdikten sonra geri dönerek gruptan ayrıldıklarında Ahmet karısına dönerek sahilde gezmeyi teklif etmişti. Ordu sahili oldukça güzel ve keyifliydi. Dalgaların sesi onlara huzur verirken Ahmet oturdukları bankta karısını kendine ekerek kolunu omzunun üzerinden geçirip başının üzerini öpmüştü.

“Geri dönmek istemiyorum.” Efnan Ahmet’in sözleriyle derin bir iç çekmişti.

“Sorumluluklarımızdan kaçamayız sende biliyorsun.” Ahmet başını sallarken Efnan’ın yanında bu kadar rahat hareket ettiğine inanamıyordu. Yıllar vardı kimseye böylesine yakın davranmamıştı. Kollarındaki kadın onun karısıydı ve Ahmet hala onunla evlendiğine inanamıyordu. Efnan’ın esnemesiyle genç adam eğilerek ona bakmıştı.

“Uykun mu geldi?”

“Yorulmuşum sen yorulmadın mı?”

“Pek değil. Hareketli hayata alıştım. Temiz hava seni sarsmış olmalı.” Efnan bir süre sessiz kalarak gözlerini kapatmıştı. Dalgaların sesini dinlerken Ahmet yerinde doğrularak elini karısına uzattı.

“Hadi gidelim, gece rüzgarı çarpmasın seni.” Efnan adamın elini tutarak yerinden kalkarken arabaya kadar el ele ilerlemişlerdi. Genç kadının bakışları arada ikisinin birleşmiş ellerine kayıyordu. Yanındaki adam onun çocukluğuydu. Gençliğinde yan yana olamasalar da uzaktan onun büyümesini izlemişti. Ahmet bilmese de Efnan kurs tatillerinde genç adam hakkında her şeyi öğreniyor, onun hakkında tüm bilgileri ediniyordu. Annesi o istemese de sürekli Ahmet ve onun arkadaşlarından bahsettiği için ondan hiç ayrılmamış gibi hissediyordu. O hala çocukken tanıdığı kişiydi. Belki bedeni büyümüş, olgunlaşmıştı ancak arada o çocuk Ahmet’i hala onda görebiliyordu. Sahiplenici, güzel kalpli adamı…

“Ne düşünüyorsun?”

“Sanki hiç ayrılmamışız gibi hissediyorum. Aradan yıllar geçse de…” Efnan sözlerini devam ettirmezken Ahmet’in bakışlarıyla utanmıştı. Genç adam gülümseyerek karısının yüzünü avuçlarının arasına almıştı.

“Sende mi aynı hissediyorsun? Bazen her zaman vardın gibi geliyor. Çocukken saklambaç oynardık ve sen iyi saklanırdın. Seni bulmak her zaman güç olurdu. Oradaydın ve saklambaç oynadığımız gibi seni bulmak için senelerimi harcamışım gibi geliyor. Bu kez hiç saklanamayacaksın Efnan, izin vermeyeceğim. Her zaman gözümün önünde olacaksın.”

“Aslında her zaman gözünüzün önündeydim ama siz bulamıyordunuz!”

“Saklanmak istiyorsan en basit yerlerde saklanacaksın. Kimse bu kadar kolay olacağını tahmin edemez.” Efnan gülerken Ahmet onu arabaya bindirerek direksiyona geçmişti. Kaldıkları otele vardıklarında günün pisliğinden arınmak için önce kısa bir duş aldılar. Efnan ailesini ararken Gülay hanımı da aramayı ihmal etmemişti. Suna ile de konuştuktan sonra telefonu kapattığında genç adam banyodan odaya geçmişti.

“Kiminle konuşuyordun?”

“Bizimkileri aradım, Banu çok konuşmadı sanırım bir derdi var.”

“Banu mu?” Ahmet gözlerini kısarak karısına bakmıştı.

“Nedenini sana söylemedi mi? Gidince öğreniriz.” Efnan derin bir iç çekerek yatağa girmişti. Ahmet ışığı kapatarak karısının yanına uzanırken oldukça yorgundu.

***

“Kızım çık artık şu evden işe gitmeyecek misin?” Gülay hanım Suna’ya sorarken genç kadın iki gündür evden dışarıya adım atmıyordu. İki kızını da gözünün önünden ayırmazken yaşlı kadın ne yapacağını şaşırmış durumdaydı.

“Ben böyle iyiyim anne, bir süre daha evde kalacağım.”

“İş ne olacak?”

“Müdire ile konuştum izin aldım. Sen bizi merak etme anne işin varsa onları hallet. Zeynep yengemle işiniz yok muydu?” yaşlı kadın düşüncelere dalarken Zeynep ile fabrikaya gideceği tamamen aklından çıkmıştı.

“Ben yengene ineceğim sen sıkılırsan aşağıya gel.” Suna annesini onaylarken salonda oynayan kızlarına bakıyordu. Onlar uslu uslu oynarken kendisi de mutfağa geçerek akşam için yemek yapmaya başladı. Bir saat sonra evin zili çaldığında tedirgin olan genç kadın koşarak kapıyı açan kızına engel olamadan Elif kapıyı açıp gelen kişinin boynuna atladığında Suna endişeyle ardından koşmuştu.

“Size kapıyı açmayın kaç kez söyleyeceğim?” Suna’nın korku dolu sesi kapıdaki adamın kulağına yankılandığında genç adam gözlerini kapatmıştı.

“Karan!” genç kadın Karan’ı görünce rahatlarken genç adam üzgün bir şekilde çocukla birlikte eve girmişti.

“Hazırlanın sizi dışarıya götüreceğim.” Karan kucağındaki Elif’i yere bırakarak Esra’ya sarılmıştı.

“Karan amca hoş geldin.”

“Nasılsın küçüğüm? Anneni dışarı çıkaralım olur mu?” Esra kapı pervazına omzunu dayayıp kendilerine bakan annesine gülümseyerek “Gidelim mi anne?” diye sormuştu. Suna kızının isteğiyle derin bir nefes almıştı. Onları eve hapis edemezdi. Kendi korkusunu çocuklarına aşılayamazdı.

“Nereye gideceğiz?” Suna’nın sorusuyla genç adam mutlu olmuştu.

“Önce çocukları parka götürürüz sonra da bize geçeriz. Annem çocukları özledi.” Esma hanımı öne atan genç adam aslında Suna’nın annesi ile dertleşmesini istiyordu. Biliyordu ki annesi ile konuşmak genç kadına her zaman iyi gelmişti.

“Ben annemlere haber vereyim o zaman.” Suna annesine haber verirken Karan küçük kızların üzerine hırka alması için onu uyarıyordu. Evden ayrıldıklarında Suna tedirgin bir şekilde etrafına bakınıyordu. Karan bunu fark ettiğinde “Korkma artık, kimse sana da çocuklara da yaklaşamaz.” Suna genç adama üzgün bir şekilde bakarak “Elimde değil,” dedi. İki çocuğun elini tutan adam Suna’ya hafif gülümseyerek konuşmuştu.

“Çocukları da korkutacaksın. Onların iyi olması için senin iyi olman gerekiyor. Mahallede herkes yanında, kimse size bir şey olmasına izin vermez. Başta ben vermem bunu sakın aklından çıkarma. Şimdi rahatla ve çocukları parka götürelim.”

Üçlü önde ilerlerken Suna hemen arkalarından onları izliyordu. İster istemez eski kocasıyla Karan’ı kıyaslıyordu. Zeynel kızlarını parka hiç götürmemişti. Bırak parkı ellerinden tutup dışarıya bile çıkarmamıştı. O anda kızlarından ne kadar çok şeyi esirgediğini fark ediyordu.

“Gelmiyor musun?” Karan onları takip etmeyen kadına dönerek sormuştu. Dışarıdan aile gibi görünen grup mahallenin dikkatini çekiyordu. Mahallede Karan’ın Suna’yı sevdiğini bilmeyen yoktu. Suna’dan başka…

***

Gülay hanım üzgün bir şekilde eltisinin mutfağında oturmuş düşünüyordu. Zeynep hanım ise Banu’nun yapmaya çalıştığı pastaya yardım ediyordu. Genç kız ne kadar yardıma ihtiyacı olmadığını söylese de kadın ona yardımcı olmakta ısrarcı olmuştu. Banu’nun iki gündür keyfi yerinde değildi. Sorsa da nedenini öğrenememişti. Kız iki gündür sürekli mutfakta pasta börekle uğraşıyor sonra da okula götürüyordu. Onun bu kadar yetenekli olabileceğini düşünmeyen Zeynep Hanım kızın rahatlamak için mutfakta oyalandığını anlamıştı. Anlamadığı kızın neye üzüldüğüydü.

“Bu böyle olmayacak, Zeynep anne ben dışarıya çıkıyorum.” Banu sinirle portmantodaki hırkasını alarak üzerine geçirmişti.

“Nereye kızım?”

“Birine bir iki çift laf etmezsem sinirden kendimi yiyeceğim.” Kız evden çıkıp giderken Zeynep Hanım şaşkın bir şekilde arkasından bakmıştı.

“Zeynep kız nereye gitti?” Gülay hanım şaşkın bir şekilde eltisine sorarken kadın bilmediğini söyleyerek dış kapıyı kapatmıştı.

“İki gündür var kızda bir haller. Allah verede başına iş açmasa. Emanet kız bir şey olursa hesabını veremeyiz.”

“Merak etme Zeynep, mahallede ona bir şey olmaz. Herkes kim olduğunu biliyor.”

“Öyle de ne bileyim.” İkili mutfağa geçerken konuşmasına devam etmişti.

Banu oldukça sinirliydi. Doluya koysa oluyor, boşa koysa dolmuyordu. Daha fazla dayanamayarak arkadaşının evine doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başlamıştı. Hedeflediği adrese geldiğindeyse siniri hala geçmemişti. İki gün önce Ahmet’in arkadaşı, kendisinin de arkadaşının ağabeyi olan Cengiz’in alttan alta ona tehditvari konuşması aklından çıkmıyordu. Olayları ablasına anlattığı için kızdığını anlayabiliyordu ancak bu şekilde tepki vermek ona düşmezdi. Kapıyı sert bir şekilde çalarken ne yaptığının farkında değildi.

“Banu hayırdır ne bu hal?” Banu kapıyı açan arkadaşı Sevda’ya kısa bir bakış atarak sormuştu.

“Abin olacak kazulet evde mi?” Sevda şaşın bir şekilde arkadaşına bakarken farkında olmadan “İçeride,” dedi. Sevda hızını kesmeden eve girerek salondakilere aldırış etmeden kanepede oturan adamın sırtına vurarak karşısına geçmişti.

“Ne oluyor be!”

“Bana baksana sen? Sen kim oluyorsun da bana laf taşıyıcı muamelesi yapıyorsun? Kimsin sen? Haddine mi bana o şekilde konuşmak.”

“Banu ne oluyor!” Banu kendisini uyaran arkadaşını duymuyordu bile. İçine o kadar oturmuştu ki zehrini kusmazsa sakinleşemezdi.

“Size böyle mi öğretiyorlar? Anlamadan dinlemeden yargılamayı mı öğrendin bu yaşına kadar. Kalıbına bakanda…” kız lafını tamamlamayarak derin bir nefes almıştı. “Birde eniştem arkadaşlarıma güvenebilirsin demişti. Size güvenmek mi? Kalsın, bir daha da karşıma çıkma harcarım seni!” Banu o sözleri nasıl ettiğini bilmiyordu ancak içi oldukça rahatlamış bir şekilde geldiği hızla evden ayrılmıştı. Kendisine yönetilen şaşkın bakışların farkında bile değildi. Kızın çıkıp gitmesiyle Sevda arkadaşının peşinden giderken Cengiz kızın ardından donup kalmıştı. Küçücük kızdan posta yemişti. Omzuna koyulan baskıyla bakışları arkadaşına kayarken Kenan’ın ters bakışlarıyla karşılaşırken asıl ters bakışların sahibi anne ve babasıydı.

“Ne oluyor Cengiz, kıza ne yaptın da esti gürledi sana!”

“Sana kızın kalbini kırmadan konuş demiştim, ne dedin de bu hale geldi bu kız?” Kenan da en az oradakiler kadar şaşkındı. Gözlemlediği kadarıyla Banu sessiz sakin bir kızdı. Cengiz damarına basmış olmalıydı ki kız bu hale gelmişti.

“Adamlığıma laf mı etti o?” şaşkınlıkla sorarken babası çıkışmıştı.

“Kıza ne yaptın?”

“Baba sende mi? Sadece duyduklarını hemen ablasına yetiştirmemesi gerektiğini hatırlattım.” Kenan arkadaşına inanmazken Cengiz göz devirerek “Ne bileyim bu kadar narin olduğunuz,” diye kendini savunmuştu.

“Narin mi? Az önce içinden geçti senin.” Kenan gülerek kapıya doğru ilerlerken “Ahmet’in bu olanları duyduğunu düşün,” dedi. Cengiz ileri atılırken Kenan hızla evden çıkıp gitmişti. Cengiz ise arkasından saydırıyordu. Resmen küçük bir kızın ağzında sonunu bekliyordu. Ahmet’in yeri geldiğinde ne kadar korkunç davranacağının en büyük şahidiydi. Şakaları bile insanı bezdirecek türdeydi.

“Banu dursana artık, ne oluyor?”

“Senin abin, tam bir öküz. Sinirimi bozdu.”

“Senin mi? Neden ne olduğunu anlatmıyorsun?”

“Boş ver tekrar canımı sıkamam. Hadi bize gidelim çok güzel pasta yaptım.” Banu arkadaşının koluna girerek eve doğru ilerlerken oldukça rahatlamıştı.

“Ah abinin aptal suratı gözümün önünden gitmiyor.” Genç kız kıkırdarken Sevda şaşkın bir şekilde arkadaşına bakarken abisine ‘aptal surat’ dediği için neredeyse kahkaha atacaktı. Beraber eve geldiklerinde Gülay ve Zeynep hanımı mutfakta pasta yerken bulmuştu.

“Geldin mi kızım neden öyle sinirli gittin?” diye soran Zeynep hanımla Banu konuyu değiştirerek “Pasta nasıl oldu Zeynep anne?” diye sordu.

“Eline sağlık kızım yediğim en güzel pastaydı.” Gülay hanım cevaplarken Banu gülümseyerek “Afiyet olsun Gülay yenge,” dedi.

“Kız bu harika bir şey bu sana pastane açalım. Müthiş bir tat!” Sevda keyiflenerek pastasını yerken Banu aldığı övgüyle mutlu olmuştu.

“Zaten okul bitsin ablamla pastane açacağım. Bana yardım edeceğini söyledi.”

“Okumaya devam etmeyecek misin?” Sevda ve diğerleri merakla kıza bakmıştı. Banu omzunu silkerek “Okumak istemiyorum,” dedi. Genç kızın telefonu çalınca Banu hızla salona geçip telefonuna cevap vermişti. Arayan ablasıydı ve iki gün içinde döneceklerini söylüyordu. Kızın keyfi yerinde olduğu için mutlu bir şekilde ablasına karşılık vermişti. Ablasının içini ne kadar rahatlattığını bilmeden.

“Banu sana bir şey söyleyeceğim, bugün olanlardan sonra bir süre abime görünme olur mu?” Banu umursamaz bir şekilde “O niye?” diye sorduğunda Sevda gülerek cevap vermişti.

“Anne babamın önünde onu madara ettin, sinirlidir şimdi,” dedi.

“Anne ve baban mı?” Banu yutkunarak arkadaşına bakarken gözünün döndüğünü o anda anlayabilmişti. Sevda’nın anne ve babasını göremeyecek kadar gözü kararmıştı.

“Kenan abiyi de unutmamak lazım. Onu biraz olsun tanıyorsam abimle uzun bir süre dalga geçecektir.” Genç kız kıkırdarken Banu eliyle yüzünü kapatarak “Ya rezil oldum,” dedi. Kızın utanması Sevda’nın daha da gülmesine neden olmuştu.

“İyi oldu iyi, abimin burnu sürtsün biraz. Bana o kadar çektirdi birazda kendisi çeksin.”

“Ne dediğini anlamıyorum Sevda ne alaka onun çekmesiyle.”

“Sen bilmezsin. Bugün olanlar Ahmet abinin ulağına gittiğinde abimin çekeceği var.” Sevda düşündükçe kıkırdıyordu. İki kız bir süre daha konuştuktan sonra Banu pastanın yarısını Sevda’ya vererek eve göndermişti. Kendince ailesinden özür diliyordu. Ablası yakında gelecekti. Babası da hastaneden çıktığında her şey yoluna girecekti.


****

Yorum yaparsanız sevinirim...

Yorumlar

  1. Çok geçmiş olsun yazarcım. Umarım çabucak iyileşirsin. Her bölüm olduğu gibi bu bölümde çok güzeldi. Banu pastayı Sevda’yla gönderdiğine göre o güzel pastadan Cengiz de yiyecek demektir. Karakterler arasındaki tatlı atışmalar çok güzel oluyor. Yeni bölümleri sabırsızlıkla bekliyorum.

    YanıtlaSil
  2. Özlemişim bölüm okumayı. Karanla Suna baya güzel olacaklar. Diğer yandan Cengiz ve Banu çıktı. onların atışmalı hallerini okumak da güzel olacak gibi duruyor. yeni bölümü merakla bekliyorum

    YanıtlaSil
  3. Emeğine sağlık harikaydı yazarım ♥️Suna ve Karan'a bayılıyorum yaa çok güzeller 😍 bütün mahalleli Karanın sevdiğini bilirken Sinan'ın hiç fark etmemesi çok üzüyor beni 🥺ama cocukalr bile Karani seçti🥺😍 Cengiz ve Banu'ya çok şaşırdım ama harika olacaklar bence ve pastayı cengiz de yiyecek gibi hayran kalır artık😂babaları iyileşir umarım ya kızlarıyla vakit geçirmesini istiyorum 🥺💛

    YanıtlaSil
  4. Canım eline emeğine yüreğine sağlık güzel bir bölüm okudum ekran çok küçük okumak çok zor

    YanıtlaSil
  5. çok geçmiş olsun. Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  6. Emeğine yüreğiağlık yazarcım bölüm güzel olmuş s

    YanıtlaSil
  7. 12 yıllık evliliğimizin ardından eşim aniden boşanma davası açtı ve üç çocuğumuzu da alacağını söyledi. Kalbim kırıldı. Yalvarma, danışmanlık, uzun konuşmalar gibi her şeyi denedim ama hiçbir şey işe yaramadı. Duygusal olarak kendini geri çekmişti ve dünyam başıma yıkılıyormuş gibi hissettim. Dr. Ajayi adında güçlü bir büyücü hakkında bir paylaşım gördüğümde çaresiz ve kırgındım. Ona ulaştım ve kaybettiğimiz aşkı geri getirebileceğine dair bana güvence verdi. Benim için bir aşk büyüsü yaptı ve birkaç gün içinde bir değişiklik görmeye başladım. Eşim yavaş yavaş tekrar açılmaya başladı. Konuştuk, ağladık ve bana hala beni sevdiğini söyledi. Boşanmayı iptal etti ve işleri yoluna koymak istediğini söyledi. Şimdi evliliğimizi yeniden inşa ediyoruz ve çocuklarımız tekrar mutlu. Dr. Ajayi'ye minnettarım. Sadece eşimi geri getirmekle kalmadı, ailemi de hayata döndürdü. Acı çekiyorsanız, pes etmeyin. Umut var. Herhangi bir sorun yaşıyorsanız ve kalıcı bir çözüme ihtiyacınız varsa, Dr. Ajayi ile Whatsapp/Viber üzerinden +2347084887094 veya E-posta: drajayi1990@gmail.com adresinden iletişime geçin.

    YanıtlaSil
  8. Banu ve cengiz mi acaba?😏

    YanıtlaSil
  9. Yazarım çok geçmiş olsun Rabbim şifa versin inşallah ♥️

    YanıtlaSil
  10. Keşke eski hikayeler burada yeniden yayınlansa. Öbür sitedeyken ara ara eski hikayeleri de okuyordum. Cesur olsun ikizler olsun diğer hikayeler olsun. Böylece bölümleri beklemek de daha kolay oluyordu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay evet yaa ikizleri cesuru okumayı özledim bende

      Sil
  11. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  12. Hikayedeki yan karakterler çift oldukça daha heyecanlandırıp meraklandırıyor bizi emeğinize kaleminize sağlık 🙏🏻❤️🥰

    YanıtlaSil
  13. Çok geçmiş olsun. Acil sifa dilerim. Dr randevu almak sorun. Tatmin olmaz aynı branşta başka dr gitmeniz için 10 kusur gün beklemeniz sorun Allah yardımcımız olsun...

    YanıtlaSil
  14. Geçmiş olsun🙏🏻.Karan ve Suna çok güzel olacak . Çocuklar çok seviyor karanı ah bir de suna fark etse artık bütün mahalle biliyor suna hariç.
    Banu , cengizin bir güzel hakkından geldi acaba gönderdiği pastadan yer mi? Güzel pastalar yapan banuya aşık olur. Bu çift baya eğlenceli olur

    YanıtlaSil
  15. Gecmis olsun güzel bir bölüm olmuş

    YanıtlaSil
  16. Geçmiş olsun canım, Rabbim şifalar versin, Karan ve Suna nasıl birleşecek çok merak ediyorum, Cengiz ve Banu da güzel bir çift mi oldular ne yeni bölümü merakla bekliyorum, ellerine yüreğine gözlerine sağlık canım

    YanıtlaSil
  17. Bölüm ne zaman gelir acaba çok özledik

    YanıtlaSil
  18. Yeni bölüm gelse keşke artık

    YanıtlaSil
  19. Tekrar geçmiş olsun yazarcım. Umarım iyileşmişsindir. Senin cümlelerinle yazılan hikayeleri severek takip ediyorum. Umarım yakın zamanda yeni bölümler gelir. Tekrar çok geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
  20. Yazarım geçmiş olsun. Özlettin kendini. Hergün yeni bölüm varmı diye bakıyorum bloğa🌹🌹🌹

    YanıtlaSil
  21. Tatilleri bozulmadığına sevindim. Agah bey Banunun velayetini de verir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Teşekkür ederim...