Merhaba arkadaşlar biliyorum uzun zaman oldu bölüm yazıp yayınlamayalı. İnanın bayramdan sonra bir türlü toparlanamadım. Bilenler bilir benim gözlerimde sıkıntı var ve yine iltihaplanma yaşıyorum. Dolayısıyla ekrana uzun süre bakamıyorum. Göz doktorları da maşallah bir türlü randevu açmıyor. Neyse salgın var ve salgından bende üzerime düşeni aldım. hastalıklarla bu aralar başım dertte. İstanbul sıcağında hiç çekilmiyor. Umarım siz iyisinizdir. En güzele emanetsiniz. Keyifli okumalar.
Genç kadın
binanın dış merdivenine oturmuş, kollarıyla bedenini sararak ileri geri
sallanıyordu. Karan’ın biran önce kızını getirmesini beklerken dünyadan
soyutlanmış gibiydi. Kendisini izleyenlerin üzgün bakışlarının farkında bile
değildi. Onun perişan halini görenler eski kocasına lanet okuyordu.
“Kız ne hale
geldi. O adamı elime bir geçirirsem geberteceğim.” Cengiz’in sözleriyle Kenan
onu onaylamıştı. Esma hanım genç kadının yanına gelerek omzuna kolunu atıp onu
göğsüne çekmişti.
“Korkma kızım,
Karan birazdan getirecek kızını.”
“Getirecek
değil mi? Öyle dedi, yolda bir şey olmaz değil mi?” Suna korkuyla kadına
sığınırken etraftakiler ikilinin yakınlığını yadırgamamıştı. O mahalledeki
herkes biliyordu ki Esma teyze mahallenin çocuklarının ikinci annesiydi.
Özellikle Suna ile olan bağını bilmeyen yoktu. Suna’yı kendi kızından
ayırmazdı. Mahallenin girişinde görünen arabayla Suna hızla yerinden kalkmıştı.
Araba onlara doğru gelirken genç kadın koşarak arabanın önüne atladığında genç
adam güçlükle arabayı durdurmuştu.
“Suna aklını
mı kaçırdın?” Karan hızla arabadan inerek genç kadını kollarından tutarken
oldukça korkmuş görünüyordu.
“Kızım?”
Suna’nın kızarık gözleri genç adamın canını yakarken derin bir iç çekerek “Esra
arabada, yolda uyuya kaldı,” dedi. Suna hızla arabanın arka kapısını açarken
kızının sağlıklı bir şekilde arabada olduğunu görünce kendisine hakim
olamayarak yere çöküp ağlamaya başlamıştı. Küçük kızı uyandırmamak için
hıçkırıklarını avucunu içine gömerken Karan dayanamayarak genç kadını çekip
sıkıca sarılmıştı.
“Ağlama artık
bak iyi kızın. Uyanıp seni böyle görürse çok korkar.” Suna genç adamın boynuna
sarılırken yüzünü adamın boynuna gömerek ağlamaya devam etmişti.
“Çok korktum
Karan, onu bir daha göremeyeceğim diye çok korktum.” Genç adam kadının sırtını
sıvazlarken içi gidiyordu. Onu böyle ağlatan adam elinde olsa öldürebilirdi.
Kendilerini üzgün bir şekilde izleyen annesi ile göz göze geldiğinde genç adam
kızla birlikte doğrularak geri çekilmişti. Suna’nın ıslak yanaklarını silerek
göz teması kurmaya çalışıyordu.
“Herkes sana
bakıyor güzelim, hadi toparlan ben de Esra’yı alayım eve çıkalım.” Suna mahcup
bir şekilde gözlerini kaçırırken “Özür dilerim ben farkında değildim,” derken
ilk kez genç adamdan utandığını hissetmişti. Adama ahtapot gibi sarılmıştı
resmen. Karan buruk bir şekilde gülümseyerek başını iki yana sallayıp “Hadi
toparlan,” dedi. Suna hızla yanağındaki ıslaklığı silerken Karan’ın kızını
usulca kucağına aldığını görünce yanına yaklaşmıştı. İkili eve doğru ilerlerken
kalabalık onlara yol veriyordu. Karan Kenan’a bakarak “Anahtar arabanın
üzerinde ilgilen Kenan,” dediğinde Kenan yol ortasında duran arabaya doğru
ilerlemişti.
Asansörle eve
çıkan aile üyeleri oldukça sessizdi. Esra’nın uyanmasını istemedikleri için
kimse çıt çıkarmıyordu. Karan eve girdiğinde Suna onu hemen odasına
yönlendirmişti. Genç adam usulca kızı annesinin yatağının üzerine bırakırken
genç kadın kimseye aldırmayarak hemen kızının yanına uzanarak başını kızının
boynuna sokmuştu. Kolunu usulca küçük bedene dolarken Karan kadının çabası
karşısında içinin acıdığını hissetmişti. Koluna hissettiği temasla geriye
baktığında annesinin kapıyı işaret ettiğini görünce sessizce odadan çıkmıştı.
Salona girdiğinde oldukça kalabalık bir grup karşılamıştı onu.
“Karan
evladım, Allah senden razı olsun. Torunumu bulmasaydın kızım aklını kaçırırdı.”
Karan Gülay hanımın sözleriyle kadının elini tutarak öpmüştü.
“Allah korusun
Gülay teyze o nasıl söz. Artık endişelenmeyin. Esra biraz korktu onu tek
bırakmazsınız.”
“Çok sağ ol
evladım, sen olmasaydın ne ederdik bilmiyorum.” Hilmi bey de araya girerken
Karan mahcup bir şekilde adama bakmıştı. Arkadaşları uzaktan ona işaret ederken
Karan derin bir iç çekerek “Benim geri dönmem gerek, bir şey olursa haber
edersiniz.” Genç adam arkadaşlarıyla evden ayrılırken oldukça sinirliydi.
“Hey
beklesene, nereye gidiyorsun?” Cengiz Karan’ın ardından koştururken Kenan’da
onları takip ediyordu. Cengiz Karan’ın
kolunu yakalayarak onu durdurmuştu.
“Sakin ol
biraz, sen savcısın. Böyle yaparsan zarar görürsün.”
“Umurumda mı
sence? Kızın halini görmediniz mi? O adamın nefes alması bile haram.”
“Sen sana bir
şey olursa Suna mutlu mu olacak sanıyorsun? Saçmalama ve sakinleş. Bu iş
kişisel olsa da profesyonel olmalısın. Şimdi biraz hava alalım sonra geri
dönelim.”
“Benim işe
dönmem gerekiyor.”
“Gitmemelisin.”
Kenan yeniden araya girerken Karan kaşlarını çatarak arkadaşına çıkışmıştı.
“Saçmalamayı
bırakın artık. Benim başka davalarımda var.” Karan arabasına atlayarak ıradan
ayrılırken mahalle eski sakin haline dönmüştü. Mahallenin delikanlıları arada
binanın etrafında dolanıyordu. Kedilerince mahallede devriye gezmeye
başlamışlardı.
“Şimdi
yandık,” Kenan çalan telefonunun ekranını Cengiz’e çevirerek arayanı
göstermişti.
“Belli etmeden
konuş. Adam balayında bölüp gelmesin.” Kenan başını sallayarak telefonu
cevaplamıştı.
“Dostum, nasıl
gidiyor tatil?”
“Bırak
gevezeliği Kenan, duyduklarım doğru mu? Neden bana haber vermediniz?” Ahmet’in
sert sesi telefonda yankılanırken Kenan az kalsın telefonu elinden düşürecekti.
“Sakin ol abi,
her şey yolunda.”
“Yoldayız
geliyoruz.”
“Saçmalama
Ahmet ne demek yoldayız? Geri falan dönmüyorsun.”
“Yolu
yarıladık bile. Zamanında haber verseydiniz böyle olmayacaktı.”
“Daha birkaç
saat oldu, ne çabuk haberin oldu senin?”
“Banu ablasına
söyledi.” Kenan göz devirerek Cengiz’e bakmıştı.
“İyi halt
etti. Her şey yolunda buraya gelmiyorsun Ahmet. Arabayı güzel bir yere döndür.
Tatilinin tadını çıkar.”
“Bu kafayla
nasıl tatil yapalım. Hem Efnan da çok endişelendi.”
“Sen aptal
mısın Ahmet, bu sizin içim büyük fırsat. Buraya gelirseniz bir daha tatile
çıkamazsınız.” Kenan’ı destekleyen Cengiz araya girmişti.
“Ablanda
çocuklarda iyi, Karan onlarla ilgileniyor. Bizde buradayız…”
“Bana yalan
söylemiyorsunuz değil mi?”
“Sana yalan
borcumuz mu var kardeşim. Burayı düşünme her şey yolunda.” Ahmet telefonu
kapattığında Cengiz ve Kenan birbirine bakmıştı.
“Şu kızı
uyarmamız gerekecek, burada olanları ablasına yetiştirmeyi bıraksın.” Cengiz
söylenirken Kenan da ona başını sallayarak onay vermişti.
“Yine de dikkatli
konuşmak lazım, üzülürse yenge de üzülür. O zaman Ahmet’in elinden
kurtulamayız.” Derin bir nefes alan ikili başını yukarı kaldırarak Ahmet’in
dairesine bakmıştı. Arkadaşları mutlu olacak derken birden yeni sorunlar
çıkmaya başlamıştı. Tek duaları Ahmet’in mutluluğunun bozulmaması yönündeydi. Uzun
zamandır arkadaşlarını düğündeki kadar mutlu görmemişlerdi.
“Ne yapmayı
planlıyorsun?”
“Burada
ayrılalım, ben şu kızla konuşacağım sen de Karan’ın yanına git. Sinirlenip o
şerefsize çatmasın. Mesleğine zarar verirse Suna abla daha çok üzülür.” Kenan
arkadaşının önerisini kabul ederken Cengiz mahallenin gençlerine dikkatli olmaları
konusunda uyarıda bulunmuştu. Zeynel tutuklu olsa da tedbirli olmakta fayda
vardı.
***
Genç adam
aldığı haberler oldukça endişelenmişti. Efnan kardeşinin telefonundan sonra
Ahmet’e olanları söylemiş, geri dönmeleri gerektiğini bildirmişti. Ahmet hem
sinirlenmiş hem de endişelenmişti. Annesini aradığında haber doğrulanmış ancak
Karan tarafından yeğeninin bulunduğunu öğrenince içi biraz olsun rahatlamıştı. Yarım
saat içinde yola çıktıklarında ikisi de oldukça sessizdi.
“Özür dilerim!”
bir süre sonra konuşan genç adamla Efnan kocasına dönmüştü.
“Neden?”
“Henüz bir
hafta olmadan seni sıkıntıya soktum. Bu tatil senin için çok önemliydi ama…”
“Bu şekilde
düşünmemelisin Ahmet. Onlar bizim ailemiz, zorda olduklarında elbette
yanlarında olacağız. Ayrıca Suna abla çok korkmuş olmalı. Biz ilerde yeniden
tatile çıkarız.”
“Bu bizim balayımızdı
Efnan,” Ahmet çocuk gibi yüzünü asarken Efnan neredeyse ona gülecekti. Ahmet dayanamayarak
bu kez Kenan’ı aramıştı. Kenan’la yaptığı kısa görüşmeden sonra telefonu
kapattığında henüz Ordu’ya yeni varmışlardı. Kenan’ın sözlerine hak vererek “Ne
dersin burada konaklayalım mı? Gezilecek güzel yerler var,” dedi. Efnan
şaşkınlıkla kocasına bakarken ne söyleyeceğini bilememişti.
“Bana şöyle
bakma, geri dönmemize hala dört gün var. Bu günleri değerlendirmeliyiz. Hadi kalacak
otel bulalım.” Efnan onun kararlı olduğunu görünce itiraz etmemişti. Kalacak yer
bulduktan sonra yakın olan turistlik yerleri gezmişlerdi. Akşamüzeri teleferikle
Boztepe’ye çıkarak manzara eşliğinde yemek yemişlerdi. Ahmet biran olsun elini
karısının üzerinden çekmemişti. Genç kız utansa da makul davranışlarla genç
adama ayak uydurmaya çalışıyordu. Otellerine döndüklerinde ikisi de oldukça
yorgundu. Duşlarını alarak uykuya daldıklarında sabah erkenden tur düzenleyen
bir firmaya gitmeye karar vermişlerdi. Rast gele bilmedikleri gezmek yerine
bilen birileriyle gezmek daha doğru zaman kullanımı olacaktı. İkili grupla
birlikte tura katılırken yaylalara doğru yola çıkmışlardı. Efnan ilgiyle etrafı
izlerken Ahmet’te karısını izliyordu. Genç kızın parlayan gözleri izlenilesi en
güzel manzara gibi geliyordu.
“Sevdin mi?”
Ahmet genç kadının kulağının dibinde konuşurken Efnan ona dönerek gülümsemişti.
“Çok güzel
yerler, ilerde yeniden gelelim.” Genç adam karısının elini sıkarken Efnan
farkında olmadan tamamen doğal bir içgüdüyle başını genç adamın omzuna
yaslayarak dışarıyı izlemeye başlamıştı.
“Tura katılmak
iyi fikirdi. En azından nereye gideceğiz diye vakit kaybetmeyeceğiz.” Araba durduğunda
ikili el ele aşağıya inmişti. Yeşilliğin ortasında bir vahada gibiydiler. Tur
rehberi bir süre onları gezdirdikten sonra kendi hallerine bırakmıştı. Belirlenen
saate kadar serbest zaman geçireceklerdi. Efnan ve Ahmet etrafın güzelliğinde
kaybolurken bol bol resim çekilmişlerdi. Acıktıklarında küçük bir restoranda
yemek yediler. Yayla olmasına rağmen turistler için birkaç kafe ve yemek
yiyecekleri otantik restoranlar vardı. Dönüş saati geldiğinde başka bir uğrak
yerine gitmek için yola koyuldular. Gün boyu birkaç yer gezdikten sonra geri
dönerek gruptan ayrıldıklarında Ahmet karısına dönerek sahilde gezmeyi teklif
etmişti. Ordu sahili oldukça güzel ve keyifliydi. Dalgaların sesi onlara huzur
verirken Ahmet oturdukları bankta karısını kendine ekerek kolunu omzunun
üzerinden geçirip başının üzerini öpmüştü.
“Geri dönmek
istemiyorum.” Efnan Ahmet’in sözleriyle derin bir iç çekmişti.
“Sorumluluklarımızdan
kaçamayız sende biliyorsun.” Ahmet başını sallarken Efnan’ın yanında bu kadar
rahat hareket ettiğine inanamıyordu. Yıllar vardı kimseye böylesine yakın
davranmamıştı. Kollarındaki kadın onun karısıydı ve Ahmet hala onunla
evlendiğine inanamıyordu. Efnan’ın esnemesiyle genç adam eğilerek ona bakmıştı.
“Uykun mu
geldi?”
“Yorulmuşum
sen yorulmadın mı?”
“Pek değil. Hareketli
hayata alıştım. Temiz hava seni sarsmış olmalı.” Efnan bir süre sessiz kalarak
gözlerini kapatmıştı. Dalgaların sesini dinlerken Ahmet yerinde doğrularak
elini karısına uzattı.
“Hadi gidelim,
gece rüzgarı çarpmasın seni.” Efnan adamın elini tutarak yerinden kalkarken
arabaya kadar el ele ilerlemişlerdi. Genç kadının bakışları arada ikisinin
birleşmiş ellerine kayıyordu. Yanındaki adam onun çocukluğuydu. Gençliğinde yan
yana olamasalar da uzaktan onun büyümesini izlemişti. Ahmet bilmese de Efnan
kurs tatillerinde genç adam hakkında her şeyi öğreniyor, onun hakkında tüm
bilgileri ediniyordu. Annesi o istemese de sürekli Ahmet ve onun
arkadaşlarından bahsettiği için ondan hiç ayrılmamış gibi hissediyordu. O hala
çocukken tanıdığı kişiydi. Belki bedeni büyümüş, olgunlaşmıştı ancak arada o
çocuk Ahmet’i hala onda görebiliyordu. Sahiplenici, güzel kalpli adamı…
“Ne
düşünüyorsun?”
“Sanki hiç
ayrılmamışız gibi hissediyorum. Aradan yıllar geçse de…” Efnan sözlerini devam
ettirmezken Ahmet’in bakışlarıyla utanmıştı. Genç adam gülümseyerek karısının
yüzünü avuçlarının arasına almıştı.
“Sende mi aynı
hissediyorsun? Bazen her zaman vardın gibi geliyor. Çocukken saklambaç oynardık
ve sen iyi saklanırdın. Seni bulmak her zaman güç olurdu. Oradaydın ve saklambaç
oynadığımız gibi seni bulmak için senelerimi harcamışım gibi geliyor. Bu kez
hiç saklanamayacaksın Efnan, izin vermeyeceğim. Her zaman gözümün önünde
olacaksın.”
“Aslında her
zaman gözünüzün önündeydim ama siz bulamıyordunuz!”
“Saklanmak
istiyorsan en basit yerlerde saklanacaksın. Kimse bu kadar kolay olacağını
tahmin edemez.” Efnan gülerken Ahmet onu arabaya bindirerek direksiyona
geçmişti. Kaldıkları otele vardıklarında günün pisliğinden arınmak için önce
kısa bir duş aldılar. Efnan ailesini ararken Gülay hanımı da aramayı ihmal
etmemişti. Suna ile de konuştuktan sonra telefonu kapattığında genç adam
banyodan odaya geçmişti.
“Kiminle
konuşuyordun?”
“Bizimkileri
aradım, Banu çok konuşmadı sanırım bir derdi var.”
“Banu mu?”
Ahmet gözlerini kısarak karısına bakmıştı.
“Nedenini sana
söylemedi mi? Gidince öğreniriz.” Efnan derin bir iç çekerek yatağa girmişti.
Ahmet ışığı kapatarak karısının yanına uzanırken oldukça yorgundu.
***
“Kızım çık
artık şu evden işe gitmeyecek misin?” Gülay hanım Suna’ya sorarken genç kadın
iki gündür evden dışarıya adım atmıyordu. İki kızını da gözünün önünden
ayırmazken yaşlı kadın ne yapacağını şaşırmış durumdaydı.
“Ben böyle
iyiyim anne, bir süre daha evde kalacağım.”
“İş ne olacak?”
“Müdire ile
konuştum izin aldım. Sen bizi merak etme anne işin varsa onları hallet. Zeynep
yengemle işiniz yok muydu?” yaşlı kadın düşüncelere dalarken Zeynep ile fabrikaya
gideceği tamamen aklından çıkmıştı.
“Ben yengene
ineceğim sen sıkılırsan aşağıya gel.” Suna annesini onaylarken salonda oynayan
kızlarına bakıyordu. Onlar uslu uslu oynarken kendisi de mutfağa geçerek akşam
için yemek yapmaya başladı. Bir saat sonra evin zili çaldığında tedirgin olan
genç kadın koşarak kapıyı açan kızına engel olamadan Elif kapıyı açıp gelen kişinin
boynuna atladığında Suna endişeyle ardından koşmuştu.
“Size kapıyı
açmayın kaç kez söyleyeceğim?” Suna’nın korku dolu sesi kapıdaki adamın
kulağına yankılandığında genç adam gözlerini kapatmıştı.
“Karan!” genç
kadın Karan’ı görünce rahatlarken genç adam üzgün bir şekilde çocukla birlikte
eve girmişti.
“Hazırlanın
sizi dışarıya götüreceğim.” Karan kucağındaki Elif’i yere bırakarak Esra’ya
sarılmıştı.
“Karan amca hoş
geldin.”
“Nasılsın küçüğüm?
Anneni dışarı çıkaralım olur mu?” Esra kapı pervazına omzunu dayayıp
kendilerine bakan annesine gülümseyerek “Gidelim mi anne?” diye sormuştu. Suna kızının
isteğiyle derin bir nefes almıştı. Onları eve hapis edemezdi. Kendi korkusunu
çocuklarına aşılayamazdı.
“Nereye
gideceğiz?” Suna’nın sorusuyla genç adam mutlu olmuştu.
“Önce
çocukları parka götürürüz sonra da bize geçeriz. Annem çocukları özledi.” Esma
hanımı öne atan genç adam aslında Suna’nın annesi ile dertleşmesini istiyordu. Biliyordu
ki annesi ile konuşmak genç kadına her zaman iyi gelmişti.
“Ben annemlere
haber vereyim o zaman.” Suna annesine haber verirken Karan küçük kızların
üzerine hırka alması için onu uyarıyordu. Evden ayrıldıklarında Suna tedirgin
bir şekilde etrafına bakınıyordu. Karan bunu fark ettiğinde “Korkma artık,
kimse sana da çocuklara da yaklaşamaz.” Suna genç adama üzgün bir şekilde
bakarak “Elimde değil,” dedi. İki çocuğun elini tutan adam Suna’ya hafif
gülümseyerek konuşmuştu.
“Çocukları da
korkutacaksın. Onların iyi olması için senin iyi olman gerekiyor. Mahallede herkes
yanında, kimse size bir şey olmasına izin vermez. Başta ben vermem bunu sakın
aklından çıkarma. Şimdi rahatla ve çocukları parka götürelim.”
Üçlü önde
ilerlerken Suna hemen arkalarından onları izliyordu. İster istemez eski
kocasıyla Karan’ı kıyaslıyordu. Zeynel kızlarını parka hiç götürmemişti. Bırak parkı
ellerinden tutup dışarıya bile çıkarmamıştı. O anda kızlarından ne kadar çok
şeyi esirgediğini fark ediyordu.
“Gelmiyor
musun?” Karan onları takip etmeyen kadına dönerek sormuştu. Dışarıdan aile gibi
görünen grup mahallenin dikkatini çekiyordu. Mahallede Karan’ın Suna’yı
sevdiğini bilmeyen yoktu. Suna’dan başka…
***
Gülay hanım
üzgün bir şekilde eltisinin mutfağında oturmuş düşünüyordu. Zeynep hanım ise
Banu’nun yapmaya çalıştığı pastaya yardım ediyordu. Genç kız ne kadar yardıma
ihtiyacı olmadığını söylese de kadın ona yardımcı olmakta ısrarcı olmuştu. Banu’nun
iki gündür keyfi yerinde değildi. Sorsa da nedenini öğrenememişti. Kız iki
gündür sürekli mutfakta pasta börekle uğraşıyor sonra da okula götürüyordu. Onun
bu kadar yetenekli olabileceğini düşünmeyen Zeynep Hanım kızın rahatlamak için
mutfakta oyalandığını anlamıştı. Anlamadığı kızın neye üzüldüğüydü.
“Bu böyle
olmayacak, Zeynep anne ben dışarıya çıkıyorum.” Banu sinirle portmantodaki
hırkasını alarak üzerine geçirmişti.
“Nereye kızım?”
“Birine bir
iki çift laf etmezsem sinirden kendimi yiyeceğim.” Kız evden çıkıp giderken Zeynep
Hanım şaşkın bir şekilde arkasından bakmıştı.
“Zeynep kız
nereye gitti?” Gülay hanım şaşkın bir şekilde eltisine sorarken kadın
bilmediğini söyleyerek dış kapıyı kapatmıştı.
“İki gündür
var kızda bir haller. Allah verede başına iş açmasa. Emanet kız bir şey olursa
hesabını veremeyiz.”
“Merak etme
Zeynep, mahallede ona bir şey olmaz. Herkes kim olduğunu biliyor.”
“Öyle de ne
bileyim.” İkili mutfağa geçerken konuşmasına devam etmişti.
Banu oldukça
sinirliydi. Doluya koysa oluyor, boşa koysa dolmuyordu. Daha fazla
dayanamayarak arkadaşının evine doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başlamıştı. Hedeflediği
adrese geldiğindeyse siniri hala geçmemişti. İki gün önce Ahmet’in arkadaşı, kendisinin
de arkadaşının ağabeyi olan Cengiz’in alttan alta ona tehditvari konuşması
aklından çıkmıyordu. Olayları ablasına anlattığı için kızdığını anlayabiliyordu
ancak bu şekilde tepki vermek ona düşmezdi. Kapıyı sert bir şekilde çalarken ne
yaptığının farkında değildi.
“Banu hayırdır
ne bu hal?” Banu kapıyı açan arkadaşı Sevda’ya kısa bir bakış atarak sormuştu.
“Abin olacak
kazulet evde mi?” Sevda şaşın bir şekilde arkadaşına bakarken farkında olmadan “İçeride,”
dedi. Sevda hızını kesmeden eve girerek salondakilere aldırış etmeden kanepede
oturan adamın sırtına vurarak karşısına geçmişti.
“Ne oluyor be!”
“Bana baksana
sen? Sen kim oluyorsun da bana laf taşıyıcı muamelesi yapıyorsun? Kimsin sen? Haddine
mi bana o şekilde konuşmak.”
“Banu ne
oluyor!” Banu kendisini uyaran arkadaşını duymuyordu bile. İçine o kadar
oturmuştu ki zehrini kusmazsa sakinleşemezdi.
“Size böyle mi
öğretiyorlar? Anlamadan dinlemeden yargılamayı mı öğrendin bu yaşına kadar. Kalıbına
bakanda…” kız lafını tamamlamayarak derin bir nefes almıştı. “Birde eniştem
arkadaşlarıma güvenebilirsin demişti. Size güvenmek mi? Kalsın, bir daha da
karşıma çıkma harcarım seni!” Banu o sözleri nasıl ettiğini bilmiyordu ancak
içi oldukça rahatlamış bir şekilde geldiği hızla evden ayrılmıştı. Kendisine yönetilen
şaşkın bakışların farkında bile değildi. Kızın çıkıp gitmesiyle Sevda arkadaşının
peşinden giderken Cengiz kızın ardından donup kalmıştı. Küçücük kızdan posta yemişti.
Omzuna koyulan baskıyla bakışları arkadaşına kayarken Kenan’ın ters
bakışlarıyla karşılaşırken asıl ters bakışların sahibi anne ve babasıydı.
“Ne oluyor
Cengiz, kıza ne yaptın da esti gürledi sana!”
“Sana kızın
kalbini kırmadan konuş demiştim, ne dedin de bu hale geldi bu kız?” Kenan da en
az oradakiler kadar şaşkındı. Gözlemlediği kadarıyla Banu sessiz sakin bir
kızdı. Cengiz damarına basmış olmalıydı ki kız bu hale gelmişti.
“Adamlığıma
laf mı etti o?” şaşkınlıkla sorarken babası çıkışmıştı.
“Kıza ne
yaptın?”
“Baba sende
mi? Sadece duyduklarını hemen ablasına yetiştirmemesi gerektiğini hatırlattım.”
Kenan arkadaşına inanmazken Cengiz göz devirerek “Ne bileyim bu kadar narin
olduğunuz,” diye kendini savunmuştu.
“Narin mi? Az
önce içinden geçti senin.” Kenan gülerek kapıya doğru ilerlerken “Ahmet’in bu
olanları duyduğunu düşün,” dedi. Cengiz ileri atılırken Kenan hızla evden çıkıp
gitmişti. Cengiz ise arkasından saydırıyordu. Resmen küçük bir kızın ağzında
sonunu bekliyordu. Ahmet’in yeri geldiğinde ne kadar korkunç davranacağının en
büyük şahidiydi. Şakaları bile insanı bezdirecek türdeydi.
“Banu dursana
artık, ne oluyor?”
“Senin abin, tam
bir öküz. Sinirimi bozdu.”
“Senin mi? Neden
ne olduğunu anlatmıyorsun?”
“Boş ver tekrar
canımı sıkamam. Hadi bize gidelim çok güzel pasta yaptım.” Banu arkadaşının
koluna girerek eve doğru ilerlerken oldukça rahatlamıştı.
“Ah abinin
aptal suratı gözümün önünden gitmiyor.” Genç kız kıkırdarken Sevda şaşkın bir
şekilde arkadaşına bakarken abisine ‘aptal surat’ dediği için neredeyse kahkaha
atacaktı. Beraber eve geldiklerinde Gülay ve Zeynep hanımı mutfakta pasta
yerken bulmuştu.
“Geldin mi
kızım neden öyle sinirli gittin?” diye soran Zeynep hanımla Banu konuyu değiştirerek
“Pasta nasıl oldu Zeynep anne?” diye sordu.
“Eline sağlık
kızım yediğim en güzel pastaydı.” Gülay hanım cevaplarken Banu gülümseyerek “Afiyet
olsun Gülay yenge,” dedi.
“Kız bu harika
bir şey bu sana pastane açalım. Müthiş bir tat!” Sevda keyiflenerek pastasını
yerken Banu aldığı övgüyle mutlu olmuştu.
“Zaten okul bitsin
ablamla pastane açacağım. Bana yardım edeceğini söyledi.”
“Okumaya devam
etmeyecek misin?” Sevda ve diğerleri merakla kıza bakmıştı. Banu omzunu
silkerek “Okumak istemiyorum,” dedi. Genç kızın telefonu çalınca Banu hızla
salona geçip telefonuna cevap vermişti. Arayan ablasıydı ve iki gün içinde
döneceklerini söylüyordu. Kızın keyfi yerinde olduğu için mutlu bir şekilde
ablasına karşılık vermişti. Ablasının içini ne kadar rahatlattığını bilmeden.
“Banu sana bir
şey söyleyeceğim, bugün olanlardan sonra bir süre abime görünme olur mu?” Banu umursamaz
bir şekilde “O niye?” diye sorduğunda Sevda gülerek cevap vermişti.
“Anne babamın
önünde onu madara ettin, sinirlidir şimdi,” dedi.
“Anne ve baban
mı?” Banu yutkunarak arkadaşına bakarken gözünün döndüğünü o anda anlayabilmişti.
Sevda’nın anne ve babasını göremeyecek kadar gözü kararmıştı.
“Kenan abiyi
de unutmamak lazım. Onu biraz olsun tanıyorsam abimle uzun bir süre dalga geçecektir.”
Genç kız kıkırdarken Banu eliyle yüzünü kapatarak “Ya rezil oldum,” dedi. Kızın
utanması Sevda’nın daha da gülmesine neden olmuştu.
“İyi oldu iyi,
abimin burnu sürtsün biraz. Bana o kadar çektirdi birazda kendisi çeksin.”
“Ne dediğini
anlamıyorum Sevda ne alaka onun çekmesiyle.”
“Sen bilmezsin.
Bugün olanlar Ahmet abinin ulağına gittiğinde abimin çekeceği var.” Sevda düşündükçe
kıkırdıyordu. İki kız bir süre daha konuştuktan sonra Banu pastanın yarısını
Sevda’ya vererek eve göndermişti. Kendince ailesinden özür diliyordu. Ablası yakında
gelecekti. Babası da hastaneden çıktığında her şey yoluna girecekti.
****
Yorum yaparsanız sevinirim...

Çok geçmiş olsun yazarcım. Umarım çabucak iyileşirsin. Her bölüm olduğu gibi bu bölümde çok güzeldi. Banu pastayı Sevda’yla gönderdiğine göre o güzel pastadan Cengiz de yiyecek demektir. Karakterler arasındaki tatlı atışmalar çok güzel oluyor. Yeni bölümleri sabırsızlıkla bekliyorum.
YanıtlaSilÖzlemişim bölüm okumayı. Karanla Suna baya güzel olacaklar. Diğer yandan Cengiz ve Banu çıktı. onların atışmalı hallerini okumak da güzel olacak gibi duruyor. yeni bölümü merakla bekliyorum
YanıtlaSilEmeğine sağlık harikaydı yazarım ♥️Suna ve Karan'a bayılıyorum yaa çok güzeller 😍 bütün mahalleli Karanın sevdiğini bilirken Sinan'ın hiç fark etmemesi çok üzüyor beni 🥺ama cocukalr bile Karani seçti🥺😍 Cengiz ve Banu'ya çok şaşırdım ama harika olacaklar bence ve pastayı cengiz de yiyecek gibi hayran kalır artık😂babaları iyileşir umarım ya kızlarıyla vakit geçirmesini istiyorum 🥺💛
YanıtlaSilCanım eline emeğine yüreğine sağlık güzel bir bölüm okudum ekran çok küçük okumak çok zor
YanıtlaSilçok geçmiş olsun. Emeğinize sağlık
YanıtlaSilEmeğine yüreğiağlık yazarcım bölüm güzel olmuş s
YanıtlaSil12 yıllık evliliğimizin ardından eşim aniden boşanma davası açtı ve üç çocuğumuzu da alacağını söyledi. Kalbim kırıldı. Yalvarma, danışmanlık, uzun konuşmalar gibi her şeyi denedim ama hiçbir şey işe yaramadı. Duygusal olarak kendini geri çekmişti ve dünyam başıma yıkılıyormuş gibi hissettim. Dr. Ajayi adında güçlü bir büyücü hakkında bir paylaşım gördüğümde çaresiz ve kırgındım. Ona ulaştım ve kaybettiğimiz aşkı geri getirebileceğine dair bana güvence verdi. Benim için bir aşk büyüsü yaptı ve birkaç gün içinde bir değişiklik görmeye başladım. Eşim yavaş yavaş tekrar açılmaya başladı. Konuştuk, ağladık ve bana hala beni sevdiğini söyledi. Boşanmayı iptal etti ve işleri yoluna koymak istediğini söyledi. Şimdi evliliğimizi yeniden inşa ediyoruz ve çocuklarımız tekrar mutlu. Dr. Ajayi'ye minnettarım. Sadece eşimi geri getirmekle kalmadı, ailemi de hayata döndürdü. Acı çekiyorsanız, pes etmeyin. Umut var. Herhangi bir sorun yaşıyorsanız ve kalıcı bir çözüme ihtiyacınız varsa, Dr. Ajayi ile Whatsapp/Viber üzerinden +2347084887094 veya E-posta: drajayi1990@gmail.com adresinden iletişime geçin.
YanıtlaSilBanu ve cengiz mi acaba?😏
YanıtlaSilYazarım çok geçmiş olsun Rabbim şifa versin inşallah ♥️
YanıtlaSilKeşke eski hikayeler burada yeniden yayınlansa. Öbür sitedeyken ara ara eski hikayeleri de okuyordum. Cesur olsun ikizler olsun diğer hikayeler olsun. Böylece bölümleri beklemek de daha kolay oluyordu.
YanıtlaSilAy evet yaa ikizleri cesuru okumayı özledim bende
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilHikayedeki yan karakterler çift oldukça daha heyecanlandırıp meraklandırıyor bizi emeğinize kaleminize sağlık 🙏🏻❤️🥰
YanıtlaSilÇok geçmiş olsun. Acil sifa dilerim. Dr randevu almak sorun. Tatmin olmaz aynı branşta başka dr gitmeniz için 10 kusur gün beklemeniz sorun Allah yardımcımız olsun...
YanıtlaSilGeçmiş olsun🙏🏻.Karan ve Suna çok güzel olacak . Çocuklar çok seviyor karanı ah bir de suna fark etse artık bütün mahalle biliyor suna hariç.
YanıtlaSilBanu , cengizin bir güzel hakkından geldi acaba gönderdiği pastadan yer mi? Güzel pastalar yapan banuya aşık olur. Bu çift baya eğlenceli olur
Gecmis olsun güzel bir bölüm olmuş
YanıtlaSilGeçmiş olsun canım, Rabbim şifalar versin, Karan ve Suna nasıl birleşecek çok merak ediyorum, Cengiz ve Banu da güzel bir çift mi oldular ne yeni bölümü merakla bekliyorum, ellerine yüreğine gözlerine sağlık canım
YanıtlaSilBölüm ne zaman gelir acaba çok özledik
YanıtlaSilYeni bölüm gelse keşke artık
YanıtlaSilTekrar geçmiş olsun yazarcım. Umarım iyileşmişsindir. Senin cümlelerinle yazılan hikayeleri severek takip ediyorum. Umarım yakın zamanda yeni bölümler gelir. Tekrar çok geçmiş olsun.
YanıtlaSilYazarım geçmiş olsun. Özlettin kendini. Hergün yeni bölüm varmı diye bakıyorum bloğa🌹🌹🌹
YanıtlaSilTatilleri bozulmadığına sevindim. Agah bey Banunun velayetini de verir.
YanıtlaSil