Sevgiye Susamış Kalpler 85. Bölüm

 Merhaba arkadaşlar. Uzun ve güzel bir bölüm olduğunu düşünüyorum. Hikayemiz finale adım atıyor. Son bir ya da iki bölüm kaldı haberiniz olsun. Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. Keyifli okumalar!


Genç kadın odasında kucağında oğluyla dönüp dururken bir yandan da oğlunun uyuması için onu sallıyordu. Bebek iki gündür huzursuzdu ve uyumadığı için Çisem de uyuyamıyordu. Derin bir nefes alarak göğsünü şişiren genç kadın yarı baygın gözlerle oğluna baktı.

“Oğlum, hayatım neden uyumuyorsun? Bak annenin pili bitti artık uyuman gerekiyor.” Cihan annesine gülümseyerek bakarken Çisem ağlamak istiyordu. Erhan birkaç gündür Ankara’daki işleri halletmek için gitmişti. Kendisi de gidecekti ancak hem çocuklar hem de konaktaki karışıklık onun geride kalmasını sağlamıştı.

“Anne acıktım!” Çisem çocuk odasından çıkıp yanına gelen Narin’e buruk bir şekilde bakmıştı. Sözleşmiş gibi üç çocuğu da aynı anda huysuzlanmıştı. Narin kadının eteğini çekiştirirken başını sallayarak “Tamam canım şimdi aşağıya ineriz,” dedi. Cihan’ı ana kucağıyla göğsüne bağlarken bir elinde Narin, diğerinde Cihangir odasından çıkmıştı. Konakta çalışanlar bayram temizliği yapıyordu.

“Kızım ne bu hal?” Sevim hanım gelininin perişan halini görünce üzüntüyle ona bakmıştı.

“Uyumuyorlar anne, çok yorgunum.”

“Neden bize söylemedin? Şu haline bak,” kadın oldukça endişelenmişti. Narin babaannesinin elini tutarken Cihangir eksik dişlerini göstererek ablasına bakıyordu.

“Sen odana çık kızım biz çocuklara bakarız.”

“Ama anne…”

“Hadi ne diyorsam o. Ver bakayım torunumu, konak adam dolu senin yaptığına bak!” Sevim hanım Zeynep’i çağırarak Cihangir’i almasını istemişti. İkili üç çocuğu alarak mutfağa yönelirken Çisem bebeği emzirmenin rahatlığıyla odasına dönüp kendini adeta yatağa atmıştı. Kısa sürede derin uykuya dalarken uyandığında başucunda kendisini izleyen kocasıyla göz göze gelmişti.

“Ne zaman geldin?” genç kadın yerinde kıpırdayarak mahmur bir sesle sorarken Erhan eğilerek karısının alnına dudaklarını bastırmıştı. İki günde çok özlemişti.

“Yeni geldim, annem uyuduğunu söyleyince hasta oldun sandım.”

“Yorgundum ama şimdi iyiyim.” Genç kadın yerinde doğrularak sırtını yatağın başlığına yaslamıştı. Erhan onun yanına oturarak karısını göğsüne çekerken dudakları kadının mis gibi saçlarına değdirdi. Kadının kokusunu içine çekerken derin bir nefes alan adam özlemle konuşmuştu.

“Bir dahaki sefere sende benimle geleceksin. İki gün geçmek bilmedi.”

“Bir de bana sor, çocuklar canıma okudu!” diyen Çisem hafif gülümsemişti.

“Kızlardan neden yardım istemedin? Annem çok üzülmüş seni görünce.” Çisem mırıldanarak kocasına daha çok sokulurken gözleri yeniden kapanmıştı.

“Hala çok uykum var.”

“Dinlen sen çocukları merak etme.” Genç kadın kocasının göğsünde gözlerini kapatırken Erhan bir süre daha karısının iyice dalmasını bekleyerek sessizce yerinden kalkmıştı. Dairenin salonuna geçtiğinde annesi Cihan’ı küçük pusetine yerleştiriyordu. Kendinden sallanan puset onların işine oldukça yarıyordu.

“Anne, uyudu mu?” Sevim hanım başını sallayarak oğlunu onaylarken genç adam hayranlıkla oğluna bakarak tepesindeki seyrek sarı saçları okşamıştı. Oğlu dayısına benzese de annesi gibi sarışın olacaktı. Gözlerini şimdiden merak ediyordu. Karısının mavi gözlerini almasını çok isterdi. Sevim hanım oğluna bakarken şükrediyordu. Evladı mutluydu, seviyor seviliyordu. Başta Çisem’le evlendiğinde tereddütleri olsa da umudunu kaybetmemişti.

“Çok şükür şu halini gördüm ya…” Erhan annesine dönerek gülümsedi. Sevim hanımın gözleri dolarken genç adam uzanarak yaşlı kadını kollarının arasına hapsetmişti. Annesi genç adamın her şeyiydi. Belki kardeşleri vardı ama o her zaman annesi için özel olduğunu biliyordu. Çocukluğu ve yirmili yaşları annesiyle birlikte mücadele ederek geçmişti. Yaşadıklarını ikili diğer çocuklara ve babasına yansıtmamaya çalışmış ve başarılı da olmuştu. Dedesi ilk torun olduğu için üzerine titrerdi ve bu yüzden annesi ile vermiş olduğu mücadeleye sık sık şahit olmuştu. Özellikle babaannesi ve amcası olmayan ama yıllarca amcası olduğunu düşündüğü adama karşı sürekli tetikte yaşamışlardı.

“Şükür halimize ana, artık huzurlu bir hayat yaşayabiliriz.”

“İnşallah, bu topraklarda nasıl olacaksa artık.”

“Merak etme anne, bak çocukların hepsi yuvasını kurdu mutlular. Artık onları değil kendini düşünmelisin.”

“Senin de evladın var Erhan, ne kadar büyümüş olsanız da benim gözümde hala küçüksünüz. Erkan ve Gül’ü nasıl düşünmem. Erkan iyice kendini kapattı. Gözü oğlundan ve işinden başka bir şey görmüyor. Menekşe sürekli oğlanı görmeye okula gidiyormuş. Erkan’ın sabrı taşmak üzere. Üstelik Anıl annesini her gördüğünde korkudan saklanır oldu.”

“Merak etme anne, zamanla hepsi geçecek. Erkan’ı da merak etme. Kafasını topladığında eski haline dönecektir.”

“İnşallah evladım. Elini kana bulayacak diye çok korkuyorum.” Erhan annesine hak verse de sessiz kalmıştı. Gözünün önüne birkaç hafta önce Erkan’ı eski kayınbiraderinin üzerinden zorla aldığı anlar gelmişti. Yetişmeseydi adamı öldürecekti. Kardeşi adeta çıldırmıştı. Gözü dönmüş bir şekilde önüne gelene saldırırken Menekşe’nin araya girme çabaları ise Erkan’ı daha a tetiklemişti. Kulaklarından kardeşinin “Oğlunu döverken de böyle araya girdin mi Menekşe!” diye bağırması birkaç gün gitmemişti. Adam öyle can acısıyla karısına çıkışmıştı ki Erhan engel olmasaydı Menekşe de kardeşinden nasibini alacaktı.

“Ne düşünüyorsun Erhan?” genç adam annesine bakarak iç çekmişti. Kadının çektiği acılar yüzüne yansıyordu. Bu yaşta hala evlatlarının sorunlarıyla uğraşıyordu.

“Ne dersin anne, Kurban Bayramı’nda seni umreye götüreyim mi?” Sevim hanım şaşkınlıkla oğluna bakarken gözleri birden parlamıştı. Erkan annesinin umreye gitmeyi ne kadar çok istediğini biliyordu.

“Gider miyiz gerçekten?”

“Sen iste yeter ki, gideriz…” Sevim Hanım oğluna yeniden sarılırken başını genç adamın göğsüne saklamıştı. Derince yavrusunun kokusunu içine çekerken eski bebek kokusunun yerini etkileyici parfümler aldığı için yüzünü buruşturmuştu.

 “Nasıl olacak ki Erhan, Çisem var, çocuklar var. Onları bırakamazsın.”

“Onları da götürürüz.” Erhan’ın çıkışıyla kadın gülmüştü. Gitmeyi çok istiyordu ama torunlarına kıyamıyordu. O kadar yolu çekmelerini istemiyordu.

“Karına sormadan karar verme oğlum.” Bir süre daha sessizce konuştuktan sonra yaşlı kadın işlerini halletmek için yanından ayrılmıştı. Erhan çalışma masasına geçerek işlerini hallederken bir yandan da oğlunu gözlemliyordu.

***

Genç kadın tepedeki güneşten korunmak için başına kocaman bir hasır şapka takmış göğsünde uyuyan küçük oğlunun sırtını sıvazlamıştı. Diğer elinde Cihangir yanında yürürken beraber okuldaki kızını almaya gidiyorlardı. Havanın bu kadar sıcak olacağını tahmin etmediği için arabasını almamıştı. Yolda ilerledikçe kendisine selam verenlerle zorunlu kısa sohbetler yapıyordu.

“Anne yoruldum!” Cihangir’in sızlanmasıyla genç kadın oğluna bakarak gülümsemişti.

“Az kaldı oğlum, ablanı alamaya gidiyoruz.” Cihangir yere oturarak yürümeyeceğini ilan ederken Çisem derin bir nefes vererek çantasında bulundurduğu uzun şalı çıkarıp uçlarını bağlamıştı. Arkasından onu takip eden Adem yanına koştururken “Hanımım küçük ağamı ben tutayım,” derken Çisem başını iki yana sallayarak cevap vermişti. “Sende durmaz Adem, şunu tut da sırtıma alayım onu.” Adem genç kadını kucağındaki bebeğe kısa bir bakış atarken Çisem gülümseyerek konuşmasına devam etmişti.

“Bakma öyle, iki adımlık yola gidiyoruz zaten.” Adem’in yardımıyla Cihangir’i sırtına alırken yoldan geçenler şaşkınlıkla hanım ağalarına bakıyordu. Önü ve arkası dolu olan genç kadın sıcaktan bunalsa da evlatlarını taşımak ona yük olmuyordu. Koynunda bir dünyayı taşıyormuş gibi hissediyordu. Geçtiği yollarda adımları hızlanırken Adem’e dönerek “Şu dükkana baksana şemsiye var mı? Varsa bana bir tane al,” dediğinde Adem şaşırmıştı. Kendisi için sorun yoktu ancak iki küçük oğlan için güneş tehlikeli hal almaya başlamıştı. Adem hanımının şemsiyeyi ne yapacağını bilmezken lafını ikiletmeden hızla bin bir çeşit denilen dükkana girmişti. Şemsiyeyi aldığında çalışan onunla şakalaşsa da kapıdaki hanımını görünce hemen el pençe saygıyla kadını selamlamıştı. Genç kadın şemsiyeyi açarak kendilerine gölgelik yaparken yoluna devam etmişti. Hanımını görenler hem şaşkınlık hem de hayranlıkla onu izliyordu. İster istemez diğer eltileriyle genç kadını kıyaslıyorlardı.

“Hanım kızım bir limonata ikram etseydik,” diye seslenen yaşlıca kadına gülümseyen genç kadın başını sallayarak “Başka sefere teyze okula yetişmem gerek,” diye karşılık vermişti.

“Söz verdin hanım kızım bekleriz.” Çisem kadını onaylarken okula geldiğinde derin bir nefes almıştı. Narin ve Anıl aynı okulda okuyordu. Narin kuzenini yalnız bırakmazken Anıl eskisi gibi kimseyle muhatap olmuyordu. Bir kişi hariç, Asena!

“Anne!” Narin koşarak annesine sarılırken annesinin kucağındaki bebeğe bakınmaya çalışıyordu.

“Abla!” genç kadın sırtında tepinen oğluna göz devirirken Adem’e işaret ederek Cihangir’i almasını söylemişti. Adem küçük çocuğu alıp yere bıraktığında çocuğun Narin’e sarılması görülmeye değerdi. Narin kardeşini severek elini tutarken Çisem kızının başını okşayarak “Hadi babaya gidelim çocuklar,” dedi.

“Ama hanımım, araba konakta kaldı.”

“Taksi diye bir şey var Adem, taksi çağır.” Adem onaylamasa da emir büyük yerdendi. Taksi çağıran genç adam hanımının arkaya binmesiyle kendisi de şoförün yanına geçmişti. Şoför şaşkınlıkla dikiz aynasından arkada oturan kadına bakarken Adem boğazını temizleyerek “Şirkete gidiyoruz,” dediğinde adam hemen yola koyulmuştu. Arabada çocukların sesinden başka çıt çıkmıyordu. Kısa süren yolculukla Adem ücreti öderken Çisem çocukların elini tutarak güvenliğe doğru ilerlemişti. Genç kadını görenler saygıyla selam verirken Çisem onlara hafif gülümseme ile karşılık veriyordu.

“Baba!” Narin asansörden inen babasını görünce hızla ona koşarken Erhan eğilerek kızını kucağına almıştı.

“Kızım, bu ne güzel sürpriz oldu.” Cihangir de Erhan’ın bacaklarına sarılırken Erhan bu kez onu kucaklayarak sevmişti. Erhan gözlerini kısarak ağır adımlarla kendisine doğru gelen karısını izlerken tek kaşını kaldırarak “Hanım ağam, bu ne şeref!” dedi. Çisem ciddiyetini bozmadan başını eğerek “O şeref bize ait ağam, bizi kapılarda karşılıyorsunuz.” Erhan gülerek karısına bakmıştı.

“Hanım ağam şirkete kadar teşrif etmiş, karşılamazsak olmazdı. Hem bu şekilde neden taksiyle geldiğini de öğreniriz.”

“Senden de bir şey kaçmıyor ağam, arabayı konakta bıraktık.” Erhan karısının omzuna kolunu atarak şakağını öpünce Çisem hemen etrafa bakınmıştı.

“Ne yapıyorsun Erhan, millet bize bakıyor.”

“Baksın ne olacak, helalimi öpüyorum kime ne?”

“Karizmayı çizdireceksiniz ağam…” Çisem’in neşeli sesi Erhan’ı daha da keyiflendirmişti.

“Karizmam bunun için çizilecekse çizilsin. Uyuyor mu bizimki?” karısının kucağındaki oğlunu gösterirken Çisem iç çekerek “Çok sıcakladım Erhan hadi odaya geçelim. Dışarısı alev atıyor.”

“Şemsiye ne için?”

“Sıcaktan korunmak için elbette.” İkili ofise geçerken çocuklar sürekli babalarına sorular sorup duruyordu. Yengesinin şirkete geldiğini duyan Ali koşturarak ağabeyinin odasına geçerken Erhan kaşlarını çatarak “Bir rahat vermediniz,” diye söylenmişti.

“Hoş geldin yenge, ne iyi ettin de geldin.” Çisem küçük kaynına karşılık vererek gülümsemişti.

“Hayırdır Ali, sanki ilk kez görüyorsun beni. Aynı konakta yaşıyoruz.”

“Yenge yardımına ihtiyacım var.” Çisem merakla ona bakarken genç adam üzerine çalıştığı davayla alakalı bilgileri genç kadın aktarıyordu. Erhan karısının keyifli olduğunu görünce ses etmezken çocuklarla ilgilenmeyi tercih etmişti. Bir süre daha bilgi alışverişi yapan ikili odadaki diğer kişileri fark edince susmuştu.

“Sonunda karım nerede olduğunu hatırladı.”

“Özür dilerim Erhan, önemli bir meseleydi.” Çocuklara kısa bir bakış atan genç kadın Ali’ye dönmüştü.

“Efsun ne zaman dönecek bilgin var mı?” Efsun iki gün önce operasyona çıkmıştı. Ali yüreği ağzında sevdiceğini beklerken sağ salim gelmesi için dua ediyordu.

“Gizli görevmiş, bilgi vermiyorlar. Yakında gelir elbette.”

“Senin de kaderin beklemek Ali, karın mesleğini çok seviyor.”

“O iyi olsun da ben beklerim. Konağa gidecekseniz sizi götüreyim. Abimin toplantısı vardı.” Çisem kocasına dönerken Erhan kardeşini onaylamıştı. Genç kadın çocukları alıp kocasıyla vedalaşarak kapıya yönelmişti. Ali küçük yeğenini kucağına alırken Çisem iki çocuğun elinden tutarak çıkışa yönelmişti. Erhan onları kapıdan yolcularken iç çekerek arkalarından bakmıştı.

***

Genç kadın göbeğinin üzerine koyduğu kaseden meyvesini yerken bir yandan da televizyondaki tartışma programındaki adama saydırıyordu. Kapı zilinin çalmasıyla yerinden doğrulmaya çalışırken başarılı olamayınca seslenerek “Her kimsen bahçe kapısından gel, kalkamıyorum!” diye. Bir süre sonra bahçe kapısında beliren kadınla yüzü asılan genç kadın televizyona dönerek “Kardeşin yine başıma bekçi diye mi gönderdi seni,” diyerek görümcesine söylenmişti. Son aylarında olduğu için Çisil izne çıkmış, evde vakit geçiriyordu. Asaf onun yalnız kalmaması için ya Evin’i yanına gönderiyor ya da ikizi Azra’yı görevlendiriyordu.

“Asma suratını, Asaf haklı erken doğum riskin var. Elbette yanında olacağız.”

“Yine de çok sıkıcı, sizin de işiniz gücünüz var.”

“Senden daha önemli iş yok Çisil, hadi oturuşunu düzeltelim. Daha kapıyı açmak için yerinden kalkamıyorsun. Güvenlik olmasa eve başkası girerdi. Önüne geleni bahçe kapısına yönlendirme.”

“Ne yapayım, kalkamadım işte. Hep o kardeşin olacak adamın suçu, şu halime bak topaca döndüm.” Genç kadının söylenmesi Azra’yı güldürmüştü.

“Merak etme yakında bende topaca döneceğim.” Çisil şaşkınlıkla görümcesine bakarken sevinçle ellerini şaklatmıştı.

“Ay hamile misin?”

“Şiş sessiz ol henüz kimse bilmiyor.”

“Ne yani ilk bana mı söyledin?” Çisil heyecanla sorarken bahçe kapısından “Neyi ilk sana söyledi?” diye sorarak içeriye Evin girmişti. Kucağında ki Araf’ı yere bırakırken Azra’ya sarılarak “Hoş geldin abla, nasıl oldun?” diye sorunca Azra gülümseyerek “İyiyim canım sen nasıl oldun?” diye sorusuna karşılık vermişti.

“Şükür çok iyiyim,” Evin’in yüzünde inanılmaz bir parlama vardı ve bu durum iki kadının da dikkatinden kaçmamıştı.

“İyi bir şey olmuş hemen anlat. Ne bu yüzünün parlaklığı?” Evin utanarak bakışlarını kaçırırken Çisil ellerini vurarak “aha bir şey oldu, ne oldu?” diye sormuştu. Evin bakışlarını kaçırırken Azra da merakla ona bakıyordu.

“Abla senden bir şey istesem yapar mısın?” Azra kızın çekingen hali karşısında duraksamıştı.

“Yapabileceğim bir şey ise elbette.”

“Ben gidemiyorum, acaba bana senin eczaneden test getirebilir misin?”

“Ne testi?” Azra sorsa da yaşadığı aydınlanma ile ellerini ağzına kapatmıştı.

“Hamile misin?”

“Bilmiyorum ama şüpheleniyorum.” Evin utanarak bakışlarını kaçırırken Azra genç kadına sarılarak kahkaha atmıştı.

“Küçüğüm baba mı olacak?”

“Ay bana da sarılın kalkamıyorum.” Çisil oturduğu yerden kollarını uzatırken iki kadın ona gülmüştü. Evin genç kadına sarılarak geri çekilirken genç kadın “Benim odamda test vardı onu kullan. Ben meraktan doğururum şimdi,” diye söylenmişti. Evin başını sallarken genç kadın testin odanın banyosunda olduğunu söyleyerek alıp yapmasını istemişti. Evin heyecanla banyoya geçerken Çisil yerde oynayan Araf’a seslenerek dikkatini çekmeye çalıştı.

“Araf, küçük aşkım sen yengeye sarılmayacak mısın?” Araf genç kadının sevgi dolu sesi karşısında kadına bakarak gülümsemişti.

“Yenge!”

“Yenge diyen dillerini yesinler senin. Hadi gel yengeye,” ellerini uzatan kadına kayıtsız kalmayan çocuk Çisil’e giderek kollarını uzatmıştı. Çocuğu kendi çabalarıyla kucağına alamayınca Azra’ya bakarak mahsun gözleriyle onu ikna etmeye çalışmıştı.

“Koca göbeğinle neyi kucağına alacaksın acaba? Asaf görse çok kızar.” Araf’ın kolları havada kalınca genç kadın ağlamaya başlamıştı.

“Neden ağlıyorsun?”

“Baksana bana gelmek istiyor. Bari yanıma oturt çocuğu!” Azra Araf’ı genç kadının yanına oturturken Çisil onu sevmeye başlamıştı. Araf neşeli karşılık verirken Evin elindeki test çubuğuyla yanlarına gelerek donmuş bir şekilde onlara bakıyordu.

“Ne oldu? Neden öyle duruyorsun?”

“Bu…” genç kadın yutkunurken gözleri nemlenmişti. Azra daha fazla dayanamayarak testin sonucuna bakmıştı. Çift çizgiyi gören genç kadın çığlık atarak Evin’e sarılırken Evin korkarak geri kaçmıştı. Çisil Azra’nın tepkisiyle heyecanlanırken ağlamaya başlayan Evin onları şaşkınlığa uğratmıştı.

“Evin hayatım niye ağlıyorsun?”

“Ne yapacağım şimdi? Gürsel’e ne diyeceğim ki?”

“Baba olacağını söyleyeceksin ne söylemeyi bekliyorsun acaba?” Çisil kızarken Evin genç kadına üzgün bir şekilde bakmıştı.

“Ama biz çocuk istemiyorduk bir süre.”

“Saçmalama Evin ne demek çocuk istemiyorduk?”

“Ben okuyacaktım, Gürsel şimdi okula gidemeyeceğimi duyunca kızacak,” diyen Evin ağlamasına devam etmişti.

“Kes artık zırlamayı Evin ne demek okuyacaktım? Okursun yine, çocuk buna engel değil ki? Seni duyanda kimin kimsen yok sanır. Biz ne güne duruyoruz?” Çisil hamilelikten sonra ani çıkışlar yapmaya başlamıştı. Özellikle sinirlendiğinde. Evin’in ağlaması anında kesilirken Azra gülmemek için kendisini tutmuştu.

“Ne güzel işte Evin, birlikte büyütürüz bebeklerimizi. Neden ağlıyorsun?”

“Gürsel kızmaz değil mi?”

“Kızmak mı sevinçten havalara uçacaktır. Senelerdir bu haberi duymayı beklemiyorsa bende kardeşimi hiç tanımıyorumdur. Hadi sil göz yaşlarını.” Evin’in ıslak yanaklarını silen genç kadın Çisil’e bakarak gülümsemişti.

“Ne bereketli bir yıl oldu. Aile çocuklarla doldu. Birlikte büyürler artık.”

“Naz da hamileyse tam olacak!” Azra’nın sözleriyle iki kadın gülerken Çisil hafif hissettiği sancıyla inlemişti.

“Ne oldu?”

“Bir şey yok hafif sancı girdi.” Azra endişelenirken Evin sakin bir şekilde sancının şeklini öğrenmeye çalışıyordu. Yarım saat sonra evin erkekleri işten geldiğinde kadınlar sessizce oturuyordu. Onların sessizliği erkeklerin dikkatini çekerken Gürsel karısının kızarık gözlerini görünce kaşlarını çatmıştı.

“Evin, ne bu gözlerinin hali? Biri bir şey mi yaptı sana?” Gürsel oldukça ciddi sormuştu. Çisil ve Azra genç kadına dikkatle bakarken merakla Gürsel’in ne tepki vereceğini bekliyordu. Evin utanarak bakışlarını kaçırsa da Gürsel ısrarla soruyordu. Karısından cevap alamayan genç adam bu kez ablasına dönmüştü.

“Ne oluyor abla, karım neden ağladı? Ona bir şey mi dediniz?” Gürsel’in ablasının üzerine gideceğini düşünen Evin hızla atılmıştı.

“Ablam bir şey söylemedi ne diye kızar gibi soruyorsun?”

“Kızarım tabi, gözümden sakındığımı kim üzdü. Hadi güzelim söyle neden ağladın?” Asaf kardeşine gülümseyerek bakarken yanına oturduğu karısını göğsüne çekmişti. Azra ikiliye iç çekerek bakarken görevde olan kocasını düşünüyordu.

“Gürsel!” genç adam dikkatle karısına bakarken karısının yanaklarını avucunun arasına almıştı.

“Söyle güzelim, ne oldu?”

“Şey oldu…” Azra kadının kıvranması karşısında gülmesini saklamaya çalışırken Çisil bunalmış gibi araya girmişti.

“Ay içim şişti söylesene artık, ne bu kıvranmalar.”

“Sen karışma hayatım onlar halleder…”

“Yenge, karımın üzerine gitme.” Gürsel Çisil’e çıkışırken yeniden karısına dönmüştü. Çisil göz devirerek kocasına daha çok sokuldu. Asaf alışa gelmiş bir hareketle karısının tepesini öperken Evin gözlerini kapayarak “Bebek oldu!” dediğinde Gürsel anlamaz bir şekilde ona bakmıştı.

“Bebek olalı çok oldu güzelim, Çisem yengem mi bir şey dedi sana?”

“Ay bu adam kalın kafalı, sende düzgün söyle şunu!” Çisil yine araya girerken Asaf anladığı şeyle gözlerini büyütmüştü. İleri atılacakken Çisil tarafından durdurulmuştu.

“Bizim bebeğimiz oldu!” Evin’in sözleriyle genç adam kocaman gülümsemişti. Bakışlar diğer kanepede uyuyan Araf’a kayarken sonradan fark ettiği şeyle gözleri sonuna kadar açılarak yeniden karısına bakmıştı.

“Bebek…” Ellerini hızla karısının yüzünden çekerek ayağa kalkan genç adam yüzünü sıvazlayarak “Bebek!” diye yeniden sayıklamıştı. Adamın şaşkınlığı görülmeye değerdi. Ellerini nereye koyacağını şaşıran Gürsel ablasının kahkahasıyla kendine gelmişti.

“Gürsel…”

“Evin sen hamile misin?” adam öyle bir sormuştu ki genç kadın korkmadan edememişti.

“Gürsel sesini kıs biraz, ne bağırıyorsun?”

“Duymadın mı abi, bebeğimiz olacak dedi,” dediğinde Asaf gülerek kardeşine bakıyordu. Onun hala olayı idrak ettiğini düşünmüyordu. Gürsel kendi sözlerini fark ettiğinde birden “Allah!” diye bağırmıştı. Evin korkuyla geriye yaslanırken sesten ürken araf ağlayarak uyanmıştı.

“Eh be oğlum yaptığını beğendin mi?” Gürsel elleri ağzında bağırtısına devam ederken Evin adamın tepkisini şaşkınlıkla izliyordu. Ağlayan oğlu daha fazla korkması diye yerinden kalkarak hızla Araf’ı kucağına almıştı. Gürsel’in radarına takıldığında istem dışı genç kadın kucağındaki oğluyla Azra’nın arkasına saklandı.

“Oğlum sakin ol çocuğu korkutuyorsun!”

“Evin… Gerçek mi?” Evin başını Azra’nın arkasından çıkararak adama baktığında az önce sevinçten bağıran adamın yanağından aşağıya yuvarlanan yaşları görünce yutkunmadan edememişti.

“Kızmayacak mısın?” Evin’in ağzından ilk çıkan kelime bu olmuştu. Gürsel şaşkınlıkla karısına bakarken ablasına “Abla aramızdan artık çekilsen,” diye söylendi. Azra kenara çekilirken karı koca karşı karşıya kalmıştı.

“Evin!”

“Ben anlamadım Gürsel, gerçekten… Bebek için erken diyordun ama…” genç kadının sözleri bedenine dolanan kollarla kesilmişti.

“Çok şükür… Bu günleri gösteren Allah’a çok şükür. Evin bizim bir bebeğimiz daha olacak.”

“Ama okul…”

“Bu kadar insanız elbette sana yardım edeceğiz. Sen okulunu okuyacaksın. Gerekirse bakıcı tutarız ama gerek kalacağını sanmıyorum.” Elini genç kadının düz karnına koyarak yeniden yaşaran gözlerini karısına dikmişti.

“Evin bizden bir parça doğacak.” Evin başını sallarken Araf ‘baba’ diyerek genç adama uzanmıştı. Gürsel çocuğu hemen kucağına alırken “Araf’ım abi olacak,” diyerek çocuğu seviyordu.

“Allah analı babalı büyütsün kardeşim,” Asaf genç kıza sarılırken Azra da erkek kardeşine sarılıyordu. Mutlu bir haber almışlardı. Gürsel ve Evin’in evleri bebek sesiyle şenlenecekti. Tıpkı Azra ve Engin’in yuvası gibi… Evin’in hamileliği kısa sürede tüm Urfa’ya yayılırken şüphesiz en mutlu olan kişi Sevim Hanım ve Hikmet Bey olmuştu. Çocuklar bir bir yuvalarında tamamlanıyordu!


***

Bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Lütfen yorumlarla belirtin. En güzele emanetsiniz! 



Yorumlar

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bayıldım beklediğimize deydi. Mutlu mutlu bol bebekli harika bir bölüm. ❤️🥰

    YanıtlaSil
  3. Aileye bebişler geliyor☺️ çok güzel. Bakalım gül de mutlu olacak mı?
    Erkan , oğluna yapılanların acısını çıkarıyor. Küçük anıl bir babası bir Asena nın yanında iyi hissediyor anlaşılan.
    Çisem herkesin kalbini fethediyor insanlar onu çok seviyor

    YanıtlaSil
  4. Kötü olayların olmadığı çok güzel bir bölümdü. Adım adım mutlu sona gidiyor hikaye. İnsan hiç bitsin istemiyor. Çok güzel hikayelerin yazıyorsun yazarcım eline emeğine sağlık 😊

    YanıtlaSil
  5. Ellerine yüreğine sağlık canım, yeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum, çok sevmiştik bu kalabalık aileyi özleyeceğiz onları

    YanıtlaSil
  6. Mükemmel bir bölümdü yaa duygulandım vallahi🥹🥹

    YanıtlaSil
  7. Çok güzel ve pozitif bölümdü. Çisemle Erhanı ve Çişilleri severek okudum. Hem evinin hem de azranın aynı anda hamile olması süper oldu. Final konusunda ise devam kitabı olmayacak final olmamalı bence. Gülün hikayesini duymadık, Suat-Yonca vardı onları okumuyoruz uzun zamandır. Yine erkan ve asena olacak gibi onlar falan.Hepsi 2 bölüme sığmaz diye düşünüyorum

    YanıtlaSil
  8. Emeğine sağlık harikaydı yazarım keşke bitmese hıc hem diğer çiftleri de okuyalım biraz bitmesin ya🥺😍ya bebisler geliyor ha😅😍Gül de mutlu olur inşallah 💜Erkan ve Anıl Asena ile mutlu olurlar inşallah 😍

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahmet de karısının yüzünü görür inşallah, Yonca ve Suat okumak isterim sahsen,Gul de var hem🙈😍

      Sil
  9. Canım eline emeğine yüreğine sağlık yine harika bir bölüm okudum

    YanıtlaSil
  10. Emeğine sağlık yazarım çok güzeldi

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Teşekkür ederim...