Herkese merhaba arkadaşlar. Bu akşam bölümü erken gönderiyorum. Biter bitmez yayınladım. Umarım bölümü seversiniz. Lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. Keyifli okumalar.
“İşte biri de
geldi!” Zeynep hanım ağzının içinden homurdansa da genç çift onun ne dediğini
duymuştu. Bakışları öfkeyle ikiliye bakan kıza döndüğünde Zeynep Hanım öne
çıkarak “Hayırdır kızım, seni tanıyor muyuz?” dedi. Aslında onun kim olduğunu çok
iyi biliyordu. Zamanında Gülay yengesi Ahmet’le ikisinin fotoğrafını az
göstermemişti. Bir zamanlar Ahmet’in sevdiği kızdı. Şu anda kendi kızının
karşısında dikiliyor olması kadını sinirlendirmeye yetiyordu.
“Ahmet!” genç
kızın üzgün çıkan sesi Efnan’ın canını sıkmıştı. Kocasına döndüğünde Ahmet’in
kendisini izlediğini görünce yutkunarak bakışlarını kaçırmıştı.
“Ne söyleyeceksen
söyleyip git Aslı, seni davet ettiğimizi hatırlamıyorum.”
“Bana
bakmayacak mısın?” Efnan kızın sorusuyla gerilmişti. Avucundaki el sıkılaşırken
genç kız dayanamayarak kocasına dönmüştü. O dumanlı gözleri mavinin en
koyusuyla çarpışırken Ahmet etrafta olan herkesi unutmuştu. Aslı kendi kendine
konuşuyor ancak Ahmet onu duymuyordu. Daha ki “Bana bakarsan vazgeçmekten mi
korkuyorsun?” diye sorana kadar. Genç adam öfkeyle başını çevirirken Aslı
adamın bakışlarından ürkerek geri adım atmıştı.
“Seni sürekli
uyarmak zorunda bırakma beni. Sana bakmamanın tek nedeni karımın harama
bakmamdan hoşlanmaması. Kendini nimetten sanma Aslı. Ben hatayı bir kez yaparım
ve sen benim en büyük hatamdın. Beni hatamdan döndürdüğün için teşekkür ederim.
Şimdi mutlu günümü zehir etme ve buradan çık git.” Ahmet’in sesi o kadar soğuk
çıkmıştı ki Efnan ve Zeynep Hanım şaşkınlıkla ona bakmıştı. Aslı ağlayarak odadan
çıkarken içeriye bu kez karnı burnunda Akasya girmişti.
“O yılan ne
diye odanızdaydı?” Ahmet Akasya’nın sorusuyla ona ters bir şekilde bakmıştı.
“Seni hiç
çekemem Akasya, lütfen bizi yalnız bırakın.” Zeynep hanım Akasya’nın konuşma
çabalarına rağmen kadının kolundan tutarak onu gelin odasından dışarıya
çıkarmıştı. Genç adam yüzünü sıvazlayarak kendisine bakan genç kızın önüne
eğilerek ellerini tutmuştu. Efnan sessizce genç adamı izlerken Ahmet derin bir
nefes alarak başını kaldırıp karısının gözlerine bakmıştı.
“Özür dilerim.”
“Ne için?”
“Böyle bir
günde seni üzdüğüm için. Onun buraya kadar gelip seni rahatsız etmesini
istemezdim. Tahmin etmeliydim.”
“O şirketin
bir çalışanı Ahmet, herkes düğüne katılabilir.”
“Yine de seni
üzdüğüm için özür dilerim,” dediğinde Efnan gülümseyerek genç adama bakmıştı. Yüzü
öyle bir aydınlanmıştı ki Ahmet nefesini tutmak zorunda kalmıştı.
“Kalbime
zararsın!” Efnan adamın sözlerine şaşırırken Ahmet başını iki yana sallayarak
genç kızın yanına oturmuştu. Karısının elini biran olsun bırakmamıştı. Alya onları
çağırmaya geldiğinde Ahmet istemeden de olsa karısını kadınların toplandığı
alandaki gelin için hazırlanan alana bırakarak duvağını açmıştı. Salondan çıkana
kadar kulaklarına dolan karısının güzelliğini öven sözler içindeki kıskançlığı
harlamıştı. Özellikle bir tanesinin “Kaçırdık gül gibi kızı,” sözleri daha da
sinirlenmesine neden olmuştu.
“Hayırdır
Ahmet, ne bu sinir?” Cenk genç adamın yanına yaklaşırken diğer arkadaşları da
yanına gelmişti. Açelya üzerindeki siyah takım elbiseyle güvenlik ekibinin
başında beklerken arada savcı ile konuşuyordu. Ahmet’in yanına geldiklerinde
genç adam Açelya’ya dönerek “Abla sen Efnan’ın yanında kalır mısın? Kadınlar onu
bunaltmasın,” dedi.
“Saçmalama
Ahmet ne yapmamı bekliyorsun?”
“Sen ne
yapacağını bilirsin, üzülmesin yeter.” Açelya olumsuz bir şekilde başını iki
yana sallarken kadınların olduğu salona girmişti. Tören için getirdikleri imam
evlilik hakkında sohbet yaparken karı kocanın birbiri üzerine olan haklarından
bahsedilmişti. İki tarafa yerleştirilen ses sistemi kadınlar bölümünde de sohbeti
dinleyebiliyordu. Bazı kadınlar imamın sözlerine şaşırıp hayret nidaları
atarken bazıları da kendince çıkarımlarda bulunuyordu.
Düğün
başlamadan önce bayrak dikme duası yapılmaya başlamıştı. Genellikle bayrağın
dalgalanmasıyla birlikte topluma, evliliğin
sağlam temeller üzerine kurulması ve mutluluğun sürekli olması niyeti taşınır.
Bu dualar, çiftin hayatına bereket, sevgi ve anlayış getirmesi için yapılır. Aileye
veya bireylere huzur, mutluluk ve bereket getirmesi amacıyla edilen bu tören
bilmeyenler için oldukça güzel bir ani olacaktı.
İmam sözlerine; Müslümanlar, günlük
hayatlarındaki her işin hayırlı olması için dua ederler. Bir işe başlarken
"Besmele" ile başlarlar. Besmele, Allah'ın (C.C.) Rahman ve Rahim
isimleriyle yardım dilenmesini ve şeytanın şerrinden Allah'a sığınmayı içerir.
Müslümanlar, günlük hayatın akışı içinde yaptıkları işlere göre de dua ederler.
Peygamber Efendimiz'in (s. a. v.) sünneti olan evlilik işinin başlangıcında
yapılan düğün duası da bu dualardan biridir.
"Ey
Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah'a
karşı gelmekten sakınanlara lider eyle. "(Furkan Suresi 74. Ayet)
"Rabbimiz!
Bize dünyada da iyilik, nimet ve güzellik ver, ahirette de güzellik, iyilik ve
nimet ver ve bizi cehennem azabından koru. "(Bakara Suresi 201. Ayet)
Ayetleri okuduktan
sonra dualarını okuyarak mealini açıklayarak son sözlerini söylemişti.
Ya Rabbi!
Senin emrine, Resul'ünün sünnetine uymak amacıyla; yaşamlarını birleştirme
yolunda ilk adımlarını atmış bulunan bu çiftimizin dünya ve ahiretlerini mamur
eyle.
Allah'ım! Bu
evlilik sözleşmesini mübarek eyle
Bu çiftler
arasında kaynaşma, cana yakınlık, geçim, sevgi ve evliliklerinde sebat nasip
eyle, aralarında nefret, geçimsizlik ve ayrılık var eyleme.
Allah'ım! Bu
çifte salih çocuklar, uzun ömürler ve bol rızık nasip eyle.
Düğün duası
bittikten sonra ‘amin’ uğultusundan sonra ilahiler eşliğinde tören devam
etmişti. Ney’in içe işleyen sesi salonda yankılanırken Ahmet’in sık sık
karısının yanına gelip gitmesi gözlerden kaçmamıştı.
“Oğlum sürekli
kadınların içinde ne işin var?” Gülay hanım oğlunu azarlarken Ahmet sıkıntıyla “Ne
zaman bitecek bu düğün?” diye sormuştu.
“Delinin
zoruna bak, daha bir saat var bitmesine,” diyen kadınla Ahmet sıkıntıyla
nefesini dışarıya vermişti. Gülay hanım kızı Suna’ya el sallayarak yanlarına
gelmesini istemişti.
“Ne oldu anne?”
“Kızım şu
kardeşini al çık şuradan bu yaşta dayak yiyecek benden.” Suna annesine gülerken
kardeşinin koluna girip onu salondan çıkarmıştı.
“Abla ya, niye
böyle oldu ki? Efnan benim yanımda oturmalıydı.”
“İstersen onu
alıp senin olduğun yere götür.” Suna tek kaşını kaldırarak kardeşine bakarken
Ahmet anında itiraz etmişti.
“Saçmalama,
kadınların ona değen gözüne dayanamıyorum. Onca dallamanın olduğu yerde karımın
ne işi var.”
“Çok ayıp
onlar sizin mutluluğunuzu görmek için geldi.””
“Ya ne demezsin.
Hepsi…”
“Ne
yapıyorsunuz burada?” genç adam sözlerinin bölünmesiyle bakışlarını kendilerine
doğru gelen Karan ve Cengiz’e çevirmişti. Suna iki genç adama bakarak
gülümsemişti. Üzerindeki lacivert elbise ile oldukça güzel görünen genç kadın
Cengiz’in ıslık çalmasıyla ona bakmıştı.
“Suna ablam
yakıyorsun? Çok güzel olmuşsun, boşuna sana mahallenin güzeli demiyorlar!” dediğinde
genç kadın utanarak bakışlarını kaçırmıştı. Karan gözlerini kısarak genç kadını
baştan aşağıya hafif bir süzmeden sonra hemen bakışlarını çekmişti.
“Sizde çok
yakışıklı olmuşsunuz. Mahalledeki kızlar kör galiba, niye hala bekarsınız siz?”
dediğinde Cengiz gür bir kahkaha atarken Karan boğazını temizleyerek
öksürmüştü.
“Evlenmek için
çok genciz. Ahmet acele etti ama ona da hak vermek lazım. Efnan yengeden bir
tane daha olsa bende kaçırmak istemezdim.” Cengiz’in sözlerinde art niyet olmasa
da Ahmet kaşlarını çatarak arkadaşına bakmıştı.
“Çenen yerinde
kalsın istiyorsan sözlerine dikkat et.” Ahmet’in uyarısıyla Suna gülmüştü. Onun
parlayan cehresi birilerinin sinesini yakarken Cengiz dalıp giden arkadaşının
sırtına hafif vurarak kulağına “Kendine gel!” diye fısıldamıştı.
“Karan amca!”
Suna kızlarının koşarak Karan’a sarılmasıyla yutkunurken Cengiz ve Ahmet
birbirine bakarak imayla çocukları göstermişti. Küçük kızlar Esra ve Elif dayısının
aldığı beyaz gelinliklerle çok sevimli görünüyordu. Annelerine benzeyen yüz
hatları Karan’ın iç çekmesine neden olmuştu.
“Çok güzel
olduğunuz kızlar, fazla uzaklaşmayın buradan.” Elif kıkırdayarak kollarını
uzatarak genç adama kendisini kucağına almasını istemişti. Suna itiraz
edecekken Karan küçük kızı kucağına alarak kendisine bakan arkadaşlarına
dönmüştü. Onların imalı bakışları karşısında gözlerini devirirken “Şöyle
bakmayı kesin de ne söyleyecekseniz söyleyin,” dediğinde Cengiz dayanamayarak “Kucağına
pek yakıştı, seni de mi evlendirsek?” dediğinde Karan sinirle genç adama bakmıştı.
“Çok konuşma
da git anneni engelle, düğünde elleşmediği kız kalmadı,” Cengiz iğne
batmışçasına yerinde zıplarken Ahmet onun bu haline gülmüştü.
“Suna!” genç
kadın duyduğu sesle yerinde donup kalırken Ahmet ve Karan öne çıkarak kızı
arkasına almıştı. Karan kucağında ki kızın korkudan titrediğini fark edince onu
genç kadının kucağına vererek sessizce konuşmuştu.
“Siz içeri
geçin biz hallederiz.” Suna salona döneceği sırada duymak istemediği sesi bir
kez daha duymuştu.
“Suna böyle
kaçamazsın. Ne sanıyorsun boşandın diye kurtulduğunu mu? O çocuklar benim!”
Ahmet ileri atılacağı sırada Karan onu durdurmuştu.
“Ne yapıyorsun
bu senin düğünün. Üzerine kan sıçramasını mı istiyorsun?” Ahmet dişlerini
sıkarken eski eniştesinin neden düğünlerine geldiğini düşünüyordu.
“Git buradan
Zeynep elimden bir kaza çıkacak.” Ahmet adamı uyarırken adam alaycı bir şekilde
gülmüştü.
“O kayınço, evleniyorsun
insan bir haber verir değil mi? Hediyemizi alıp gelirdik.”
“Burada işin
yok senin Zeynel, kaşınmak için yanlış zamanı seçtin. Sen git oğlunla ilgilen,
burada sana ait bir şey yok.”
“O kadar kolay
değil Ahmet efendi. Suna benim karım, o çocuklar da bana ait.”
“Suna senin
hiçbir şeyin değil!” Karan adamın yakasından tutarak sertçe onu duvara
yaslamıştı. Kara gözleri karanlık kuyuları andırıyordu. Zeynel yakasını
kurtarmaya çalışırken düğünden erken ayrılmak için salondan çıkanlar onlara
kısa bir bakış atarak yollarına devam ediyordu. Ahmet içeri geçmesi gerektiğini
biliyordu. Babası ve amcası davetlilerle ilgilense de damat olarak çok fazla
ortadan kaybolmuştu.
“Karan uğraşma
şununla, bırak gitsin.”
“Bırakırım
elbet ama gideceğini düşünmüyorum. Boş yere gelmiş olamaz.” Karan şüpheyle
elinin altında çırpınan adama bakarken “Ne istiyorsun?” diye sormuştu. Adam dişlerini
sıkarken Cengiz araya girerek elini Karan’ın koluna koydu.
“Kardeşim
bırak istersen, dışarı çıkanlar size bakıyor.”
“Baksınlar, bu
şerefsizi görüp ders alsınlar. Rezil bir adamsın. Allah sana gül gibi ili melek
vermiş ama sen kıymetini bilmedin. Şimdi çocukların ve Suna’nın etrafına dolanman
başka amacını olduğunu gösterir. Ne istiyorsun?”
“O kadar kolay
değil Karan efendi o kadın benim…” Karan kendini tutamayarak yumruğunu sertçe suratına
geçirmişti.
“Haddini bil!”
Karan güvenlik için orada bulunan birkaç sivil polise adamı işaret ederek “Bir
süre gözlem altına tutun,” dedi. Düğün bitene kadar olay çıkarmaması için
Zeynel’i oradan uzaklaştırırken Cengiz burnundan soluyan arkadaşının omzuna
vurarak “Sakin ol Karan, boş boş konuşuyor işte,” dediğinde Karan öfkeyle
nefesini dışarıya vermişti.
“Sinek küçük
olsa da mide bulandırıyor Cengiz, bu adam rahat durmayacak.”
“O adam hiçbir
şey yapamaz. Onlar boşandı artık. Rahat ol biraz.”
“Boşanmış
olmaları o adamın kızların babası olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Çocuklar üzerinden
Suna’yı vurmaya çalışacak.”
“Bizde izin
vermeyeceğiz.” Ahmet ikilinin konuşmasını sessizce dinlerken kendi ablası için
Karan’ın daha çok endişelenmesi istem dışı gülmesine neden olmuştu.
“Ne gülüyorsun?
Komik mi olanlar?” Karan arkadaşına çıkışırken Ahmet gülmesine devam etmişti.
“Sende ki şu
aşk hiç bitmeyecek gibi, kaç yıl oldu?” Ahmet’in sorusuyla Karan bakışlarını
kaçırarak salona dönmek için ardını dönmüştü. Sessiz kalan genç adam iki
arkadaşın üzgün bakışları arasında gözden kaybolmuştu.
“Bir şey yapmamız
lazım!” Cengiz Ahmet’e konuşurken genç adam başını sallamıştı.
“Öyle ama ne?”
“Ben ne
bileyim oğlum, Suna abla senin ablan, sen daha iyi tanırsın onu!” dediğinde
Ahmet iç çekmişti.
“Ablam bir
daha evlenmez, çocuklar için bunu yapmaz.”
“Ama
çocukların Karan’a olan düşkünlüğünü görüyorsun. Sahi ne ara bu kadar iyi
anlaşır oldu çocuklarla?”
“Bilmem,
gözden kaçırdığımız anlar olmuştur.”
“Neyse sonra
konuşuruz, Kenan nerede bu arada?” Cengiz’in sorusuyla düğün başladığından beri
görünmeyen arkadaşını merak etmişlerdi.
“Bilmem en son
Sevda ile çekişiyordu. Kızı bir rahat bırakmadı.” Ahmet gülerken Kenan’ın kız
kardeşiyle kedi köpek gibi atışmasını hayal edebiliyordu. Kenan kardeşinin
kıyafetine karışırken ergenlikte olan Sevda ona ayak diretiyordu.
“Kızın
kıyafetinde pek sorun yoktu. Bu kez niye kavga ediyorlardı?”
“Makyajı fazla
kaçırmış. En son annesi Kadife teyze olaya el atmıştı. Bu çocuğun huyu ne
olacak bilmiyorum.” İkili gülerken Ahmet içeriden çağrılmasıyla salona
dönmüştü. Misafirlerle özel olarak ilgilenirken çıkışta hediyesini vermek isteyenler
adlarının olduğu zarfları hazırlanan kutulara bırakıyorlardı. Kutuların başında
iki güvenlikçi bulunuyordu. Takılar da kutuya atılırken Kenan nefes nefese yanlarına
gelmişti.
“Oğlum bu ne
kalabalık, zengin oldun. Bu adamlar hiç yabana atılacak şeyler takmadı. İçlerinde
ev tapusu çıkarsa şaşırmam. En son biri pırlanta bilekliği kutuya bırakıyordu.”
Ahmet başını iki yana sallarken çoğu sosyeteden olan davetlilerin elbet hediye
için yarışacağının farkındaydı. Ne de olsa Mehmet Şanlı’nın biricik kızı
evleniyordu. Düğün tüm hızıyla devam ederken şirkette çalışan elemanlar bir bir
genç adamı tebrik etmek için sıraya girmişti. Kendi aralarında para toplayarak
takı seti alan çalışanlar Ahmet’i mutlu etmişti. Gönülleri zengin olan
çalışanların da birlikte böyle bir hediye vermeleri genç adamı
duygulandırmıştı.
“Balayına ne
zaman çıkacaksınız?”
“Yarın gitmeyi
düşünüyoruz. Buralar size emanet. Özellikle Zeynel etrafta dolaşıyorken dikkatli
olun.”
“Sen merak
etme, bize kalmadan halledecek biri var.” İlerideki Karan’ı işaret eden Kenan
gülümseyerek küçük kızla şakalaşan arkadaşına bakmıştı. Yanlarına gelen Esma
hanımın da Karan gibi çocukları sevmesi onları iyice düşünmeye itmişti.
“Sence bir
şansları var mı?” Ahmet’in üzgün bir şekilde sorması Cengiz ve Kenan’ın yüzünün
asılmasına neden olmuştu.
“Bilmiyorum
ama umarım vardır. Yoksa Karan’ın turşusunu kurarız.” Cengiz’in sözlerine
gülerken yanlarına gelen Hakan ile Ahmet gerilmişti.
“Tebrik ederim
Ahmet Bey,” Hakan elini uzatırken Ahmet şüphelense de sessiz kalıp “Teşekkür
ederim, darısı başınıza,” dediğinde Hakan alaycı bir şekilde gülümseyerek “Herkes
sizin kadar şanslı değil Ahmet Bey. Malum herkese Mehmet şanlının damadı olmak
nasip olmuyor.” Ahmet ileri atılacakken Kenan adamı kolundan kavramıştı.
“Haklısınız,
herkes amcanım damadı olacak meziyette değildir. Çok şükür ki o şerefi bana
bahşetti.” Hakan dişlerini sıkarken yanlarından ayrılmak üzereyken duraksayıp “Fazla
alışmasanız iyi edersiniz, yarın ne olacağı belli olmaz,” dediğinde Kanan
şaşkınlıkla adamın ardından bakarken Ahmet’i tutma sırası Cengiz’e geçmişti.
“Ne diyor lan
bu lavuk!” Kenan’ın atılmasıyla Cengiz diğer eliyle onu yakalamıştı.
“Ne yapıyorsunuz,
sakin olsanıza. Herkes size bakıyor.”
“Ben bu adamı
döverim. Duymadın mı ne dediğini?” Kenan çıkışırken Ahmet derin derin
soluklanarak sakinleşmeye çalışmıştı.
“Bu böyle
olmayacak,” Ahmet kadınlar bölümüne giderek annesini çağırmıştı. Bu tantana bir
an önce son bulmalıydı.
“Oğlum ne
yapıyorsun?”
“Anne Efnan’ı
çağırır mısın biz erken çıkacağız.”
“Saçmalama
Ahmet ne erkeni?” yaşlı kadın çıkışırken yeğeninin zor dayandığını gören Mehmet
Bey araya girmişti. Son olanlar onun da kulağına kadar gelmişti.
“Yenge, sen
Efnan’ı çağır. Onlar yola çıksın önce hastaneye uğrasınlar!”
“Hastane mi? Niye?”
yaşlı adam yarım saat önce aldığı telefonla Agah Sağlak’ın uyandığını
öğrenmişti. Efnan’ı beyazlar içinde görmek o adamın da hakkı olduğunu düşünen
adam kızını hastaneye göndermek istiyordu.
“Agah Bey,
uyanmış. Gidip bir helallik alın, büyüğünüzdür.”
“Ama…” Ahmet
itiraz edecekken amcasının bakışlarını görünce susmuştu.
“Amcan haklı,
kızı babasına götür. O aileyi düşününce iyi ki kızımı bize vermiş diye
düşünmeden edemiyorum. En azından kızını gelinlikle görsün.” Ahmet üzgün bir
şekilde başını sallarken Banu yanlarına gelmişti.
“Enişte
hayırdır?”
“Ablanı da al
gidelim Banu. Hastaneye gideceğiz.”
“Babama bir
şey mi oldu?” genç kızın endişeli sorusu Ahmet’i gülümsetmişti.
“Merak etme
baban iyi, tatile çıkmadan görelim dedim. Hadi Açelya’ya da haber ver.” Genç kız
hızla salona girerken Ahmet’te arkadaşları ve komşularıyla vedalaşıyordu. Henüz
ikindi olmamıştı. Gündüz düzenlenen düğünde hediyesini veren ayrıldığı için çok
fazla kişi kalmamıştı. Komşular eğlence yapmak istediğinde Ahmet onlara dönerek
“Akşama mahallede eğlencemizi yaparız. Şimdi izin verin gitmemiz gereken bir
yer var.” Arkadaşları hazırlık yapacağını söyleyerek genç adamın yanından
ayrılırken mahallenin genç delikanlıları da hevesle öne atılmıştı. Kolay mıydı
çok sevdikleri Ahmet abilerinin eğlencesi olacaktı. En son askere giden gençler
için mahallede eğlence yapılmıştı.
İkili ailelerin
dualarıyla gelin arabasına bindiğinde Açelya arabayı kullanıyor, Banu da ön
koltukta heyecanla hastaneye ulaşmayı bekliyordu.
“Nereden esti
hastaneye gitmek?” Efnan gergindi. Ahmet onu hastaneye götürmek istediğinde şaşırmıştı.
mekandan çıktıklarından beri Ahmet karısının elini biran olsun bırakmamıştı. Efnan
geride bıraktıkları yolu izlerken araba hastanenin önünde durunca gerilmişti. Herkes
süslenmiş arabaya bakıyordu. Genç kız dikkat çekmekten hoşlanmasa yapacak bir
şey yoktu. İnsanlar hastaneye her zaman üzerinde gelinlik olan birinin geldiği
görmüyordu.
“Keşke
üzerimizi değiştirseydik!”
“O zaman bir
anlamı kalmazdı.” Ahmet karısına yardım ederken küçüğünden büyüğüne herkes
hayranlıkla geline bakıyordu.
“Nazar değmese
bari,” Banu’nun keyifle şakıması genç kızı utandırırken Açelya gülerek karşılık
vermişti. Yoğun bakım ünitesine geldiklerinde onları doktor karşılamıştı.
“Doktor Bey
bir sorun mu var? Neden bizi hastaneye çağırdınız?”
“Babanız daha
iyi belki görmek istersiniz.” Efnan yutkunurken Ahmet başını sallayarak “Lütfen,”
dediğinde Banu öne çıkmıştı.
“Bende
görebilir miyim?” genç kızın sorusuyla doktor ona bakmıştı.
“Elbette fazla
yormadan görebilirsiniz. Kalabalık olmaması için önce siz girin.” Efnan üzerindeki
gelinliğe bakarak yüzünü asmıştı. Onunla içer nasıl gireceğini bilmiyordu.
“Merak
etmeyin, babanızı ayrı bir bölmeye aldık. Açık yarası olmadığı için mikrop kapmaz.
Tabi dikkatli olmakta fayda var.” Doktorun sözleriyle rahatlayan genç kız Ahmet’e
dönerek “Girelim mi?” dedi. İkili odaya girdiğinde yaşlı adamın gözleri
kapalıydı. Efnan yavaş bir şekilde adamın yatağına yaklaşırken gelinliğin
eteğinin hışırtısı ortamda ses oluşturmuştu. Agah bey gözlerini araladığında
karşısında beyazlar içindeki kızı görünce yüzünde oluşturduğu kocaman
gülümsemeyle “Esin, sen mi geldin? Beni yanına mı alacaksın?” diye sormuştu. Genç
kız annesinin adını duyunca ürperirken Ahmet karısının elini sıkıca tutarak ona
destek olmak istemişti. Adamın gözleri Ahmet’e takılınca yüzündeki gülümseme
daha da genişlemişti.
“Damat!” Agah
bey farkına vardığı şeyle genç kıza bakışlarını çevirmişti. Kızı baştan aşağıya
süzerken kızının üzerindeki gelinliği gören yaşlı adam duygulanarak ağlamaya
başlamıştı.
“Efnan! Kızım ne
kadar güzel olmuşsun böyle? Tıpkı annene benziyorsun. Damadı görmeseydim
karşımda annen var sanırdım.”
“Biz uyandığınızı
duyunca gelmek istedik. Bugün düğünümüz vardı.” Adam güçlükle zayıf elini
kaldırarak yanağından aşağıya akan yaşı silmişti.
“Keşke
yanınızda olabilseydim. Ama olsun, seni böyle gördüm ya…” Ahmet uzanarak adamın
elini öperken Efnan da onun gibi babasının elini öpüp alnına koymuştu. Hürmet gören
adam daha da duygulanırken Efnan yutkunarak kendi kopyası olan gözlere
bakmıştı.
“Doktor iyiye
gittiğinizi söyledi, yakında taburcu olacakmışsınız. Biz bir süre burada
olamayacağız,”
“Banu?”
“Banu dışarıda,
merak etmeyin emin ellerde olacak. Biz gelene kadar babam onunla ilgilenecek.” Adam
rahat bir nefes alarak iyice yastığına gömülmüştü. Üzerindeki kablolar
etraftaki makinelere bağlı sürekli uyarı sesleri çıkarıyordu. Ahmet baba kızın
ayrılmayan eline bakarken ikisinin de bu durumun farkında olmadığını anlamıştı.
Agah bey avucundaki eli bırakmak istemiyordu. Genç kızın elini kendine doğru çekerek
iyice yanına yaklaşmasını sağlamıştı. Eli istem dışı boynuna kayarken oradaki
boşluk adamı telaşlandırmıştı.
“Nerede?”
“Ne
arıyorsunuz?”
“Boynumdaki
kolye, nerede?” Efnan telaşla konuşan babasını sakinleştirmeye çalışırken bir
yandan da cevap veriyordu.
“Sağlık
görevlileri almıştır, tedavi olurken üzerinde metal eşya bırakmazlar.”
“Kolyemi bul
Efnan, o bana annenden hatıra,” diyen adamla genç kız üzülmüştü. Hasta yatağında
çırpınan adama dayanamayarak iki eliyle adamın ellerini kavramıştı.
“Sakin ol, onu
bulacağız. Ben doktora soracağım,” Ahmet odadan çıkarken Efnan babasının
ellerini tutarak yüzüne bakıyordu Agah Bey efsunlanmış gibi kızının güzel
yüzüne dalarken odaya tüm neşesiyle Banu girmişti.
“Bensiz ne
yapıyorsunuz?” genç kız ablasının ardına dikilirken Agah Bey küçük kızını
görünce gözleri daha da parlamıştı.
“Banu, nasılsın?”
“Ben çok
iyiyim, ablam bana iyi bakıyor. Sen gözlerini açtın, yakında yanımızda olursun.
Öyle değil mi abla?” diyen kıza Efnan kaçamak bakış atmıştı. Hastaneden çıktıktan
sonra babasının ne yapacağını bilmiyordu. Banu elbette onun yanına gidecekti. Kısa
sürede alıştığı kardeşini kaybetmek istemiyordu.
“Elbette, önce
iyileşsin sonrasını düşünürüz.”
“Anneler sorun
çıkarmadı değil mi? Sende kalmasını nasıl sağladın?”
“Geçici
velayeti aldım.” Efnan’ın sözleriyle Agah beyin gözleri büyümüştü. Kızının kardeşinin
velayetini alabileceğini düşünmemişti.
“Annen
çıldırmış olmalı.”
“Bilmem onu ne
zamandır görmedim. Biliyor musun mahalledeki liseye gidiyorum. Bizim özel liseden
bin kat daha iyi.” Agah bey küçük kızının mutlu olduğunu görünce rahatlamıştı. Okul
değiştirdiğin öğrenince şaşırsa da belli etmemişti. Yorulduğunu hisseden adamın
Efnan’ın elini tutan eli güçsüzleşmeye başladığında genç kız yerinde doğrularak
“Ben artık çıkayım, çok fazla yoruldunuz,” dedi.
“Kal biraz
daha!”
“Doktor yorulmamanızı
söyledi.” Ahmet karısının sözlerinin bitiminde odaya girmişti. Elinde gümüş
zincire geçirilmiş eski bir yüzük vardı.
“Bunu mu
arıyordunuz?” Agah bey yüzüğünü görünce hızla genç adamın elinden almıştı.
Ahmet adamın telaşı karşısında duraksarken adamın hasretle avucunun içindeki
eski alyansa bakışına üzülmüştü.
“Bu annenin
yüzüğüydü, zamanı geldiğinde sana verilecek.”
“Ben…”
“Banu da burada,
ben öldüğümde…”
“Allah geçinden
versin o nasıl söz?” Efnan araya girerken adam gülümsemişti.
“Allah sıralı
ölüm versin kızım ama ikinizde bilin. Ben ölünce bu yüzükler senin… Banu…”
“Sen nasıl
istersen baba, istediğin gibi olacak.” Genç kız üzülürken Efnan kolunu
kardeşinin omzuna atarak onu kendisine çekmişti.
“Endişe
etmeyin biz iyi olacağız. Siz sadece iyileşmeye bakın. Banu’nun size ihtiyacı
var.”
“Biz gidelim
artık, mahalledekiler bizi bekliyor.” Efnan başını sallarken Banu da babasıyla vedalaşarak
onlarla ayrılmıştı. İki kızda oldukça mutluydu. Agah beyin gözlerini açması
ikisinin de içini rahatlatmıştı.
“Mahalledekiler
neden bizi bekliyor?”
“Eğlence
yapacaklar,” diyen adamla Efnan ona dönmüştü.
“Ne eğlencesi?”
“Kendi aramızda
asker eğlencesi gibi düşün. Çok istediler bende kıramadım.” Efnan anladığını
belli ederek başını sallamıştı. O bu tarz ortamlardan hoşlanmazdı. Kısa sürede
mahalleye girdiklerinde onların sokağının bayraklarla donatıldığını, küçük bir
platform hazırlandığını gören Efnan sıkıntıyla iç çekmişti. O böyle bir ortam
istemiyordu ki. Ahmet karısının sıkıntısını anlarken hafif gülümseyerek ona
bakmıştı.
“Merak etme,
zararsız bir eğlence olacak.”
“Kime göre?”
araba korna eşliğinde mahalleye girerken etraflarını mahallenin gençleri
sarmıştı. Efnan gergin bir şekilde Ahmet’in yardımıyla arabadan inerken Karan, Cengiz
ve Kenan gelinin hassasiyetini göz önüne alarak gençleri önceden uyarmıştı. Efnan’ın
etrafını mahallenin genç kızları sarmıştı. Ahmet ise erkeklerin arasında
sıkışıp kalmıştı. Kızlar Efnan’a methiyeler dizerken Ahmet abilerinin ne kadar
şanslı olduğundan dem vurup duruyorlardı.
“Kızlar
gelinimi yukarı çıkarın, hadi bekliyoruz.” Efnan pencereden seslenen Gülay
annesine minnet duyarken Alya, Akasya ve Suna genç kıza yardım ederek onu evine
çıkarmıştı. Efnan kendi dairesine girerken kızların yardımına minnet duymuştu. Hava
hafif kararmaya başlamıştı. Akşam ezanına çok kalmamıştı ve Efnan üzerini
değiştirmek istiyordu. Abdest alabilmesi için üzerindeki gelinliği çıkarması
gerekiyordu.
“Açelya abla,
gelinliği çıkarmamada bana yardım eder misin?” kızın sorusuyla ona şaşkın bir
şekilde bakmışlardı.
“Olmaz öyle
şey, Ahmet ne der sonra?”
“Ahmet Efendi
aşağıda eğlencesine baksın. Benim namaz kılmam gerek,” diyen Efnan ile kızlar
kıkırdamıştı. Utanan Efnan geri adım atarken Suna öne çıkarak “Ben yine de
kardeşime bir sorayım,” diyerek Efnan’ı daha da utandırmıştı. Genç kadın
telefonunu eline aldığında ekrandaki mesaj dikkatini çekmişti. Genç kadın
okuduklarıyla gülerken başını iki yana salladı.
“Ne
gülüyorsun?”
“Ahmet mesaj
atmış,” kızlar merakla genç kadına bakarken Akasya dayanamayarak “Ee” diye
sordu.
“Karısına
yardım etmemizi istedi. Malum gece uzakları varmış hazırlanması gerekiyormuş.”
Efnan yutkunarak bakışlarını kaçırırken Açelya gülerek Efnan’ı odasına
götürmüştü. Kızın gelinliği çıkarmasına yardım ederken bir yandan da Efnan’ı
utandırmaya devam ediyordu. Üzerindeki gelinlikten kurtulan genç kız kısa bir
duş alarak hazırladıkları beyaz işlemeli elbisesini giyerek salona geçmişti.
Suna gelinlerini baştan aşağıya süzerek “Valizini hazırladın mı?” diye sordu.
“Valizler
hazırdı, sadece üzerimizi değiştirip gideceğiz.”
“Bizim
oraların havası serin olur, kalın bir şeyler alsaydınız yanınıza.”
“Annem
hazırladı işte, kalın koymuştur.”
“Sen yine de
kontrol et. Sonra aşağıya yemeğe inelim.” Efnan başını sallarken dışarıdan
yükselen yüksek müzik sesiyle yerinden sıçramıştı.
“Korkma Gelin
gençler horon tepiyordur.” Efnan şaşkınlıkla gülen kızlara bakarken dayanamayarak
pencereden aşağı sokağa bakmıştı. Kalabalık gençler el ele tutuşmuş koron
teperken az ötede kızlarda kendi aralarında oynuyordu. Herkes hassasiyet
gösterecek değildi elbette ancak ortalık yerde oynayacaklarına hanımların kendi
aralarında haram gözden uzak oynamalarını isterdi. Kocasını görmeye çalışırken
Ahmet’in horon başı olduğunu görünce gözlerini kısıp bir süre onu izlemişti. Genç
adam oldukça mutlu görünüyordu. Sürekli arkadaşlarıyla gülüyor, yerinde tepiniyordu.
“Karan abide iyi oynuyor değil mi? Onun gibi ciddi birinin bu kadar iyi horon oynamasını beklemezdim.” Banu’nun sözleriyle bakışlar kısa süreli Karan’a takılmıştı. Efnan’ın tek görebildiğiyse kendi kocasıydı. Geri çekilip pencereyi kapatacağı sırada gözüne takılan kişiyle duraksayan genç kız avına odaklanmış bir şekilde bir hareket bekliyordu. Öyle ki beklediği harekette çok gecikmemişti.
****
Uzun bir bölüm oldu, yorumlarınızı bekliyorum."

Güzel bir bölümdü teşekkürler.
YanıtlaSil..❤️
Güzel bir bölümdü. Aslı istese de bozamadı güzel günü. Umarım mahalleye gelen o değildir. Agah beyin iyi olmasına sevindim baba kızı okuyabiliriz umarım. Karan-Suna tarafı da karışacak gibi bakalım neler olacak.
YanıtlaSilCanım eline emeğine yüreğine sağlık yine çok güzel bir bölüm olmuş severek okudum sonunda Ahmet ve efnan muradına erecek gibi yine bir sorun çıkmazsa tabi
YanıtlaSilGüzel bir bölümdü Nihayet düğün oldu hikaye şimdi hareketlenecek gibi .. ama biri sunayı uyandırsın
YanıtlaSilGüzel bir bölümdü.Aslı istediğini düğünde alamayınca mahalleye mi gitti acaba.Efnan onumu gördü.Emeğine sağlık yazarcım
YanıtlaSilDarısı Kağan ile Sunanın başına
YanıtlaSilGüzel bir bölüm olmuş emeğine sağlık ası hakan sinir oldum suna karam mutlu olsunlar
YanıtlaSilEllerine yüreğine sağlık, Karan ve Suna ne olacak Zeynel rahat durmaz gibi, Aslı mı geldi acaba merakla yeni bölümü bekliyorum
YanıtlaSilKesin Aslı dır Bi gitmedi şu kız sinir oluyorum hakan da aynı gıcıklar emeğine yüreğine sağlık güzel bölümdü
YanıtlaSilAgah bey uyan artık kızlarıyla vakit geçirse çok iyi olur. Karan ve suna çok güzel olur ☺️ bir yolunu bul yazarım☺️
YanıtlaSilEmeğine sağlık harikaydı yazarım 🤎 düğün sonunda oldu Aslı boşa geldi 😒Karan ve Suna mutlu olur umarım yaa🥺o pislik Zeynel işi karistiracak😡mahalleye gelen kim acaba yine mi Aslı yada Efnanin ailesinden biri🤔
YanıtlaSilZeynelin gelmesi kesin Karan ile Suna’yı çocuklar için evlilik yoluna sokacak. Suna’da bence çocukken Karan’a hayrandı ama içinde yaşadı ben niyeyse öyle hissediyorum. Evcilik oyunu oynarken yakınlaşacaklar gibi geliyor bana.
YanıtlaSil