Keyifli okumalar arkadaşlar. Lütfen yorum yapmayı unutmayın.
Genç adam sırt üstü
döndüğünde sızlayan sırtıyla derin bir iç çekmişti. Sırtındaki yara onu bir
süre zorlayacak gibi görünüyordu. Yanı başında duran arkadaşına kısa bir bakış
atarak önüne döndüğünde yeniden iç çekti.
“Sızlanıp durma,
ne derdin varsa söyle!” Cengiz arkadaşına söylenirken Ahmet derin bir nefes
alarak somurtkan bir ifadeyle sormuştu.
“Karım nerede? Biraz
uyuyalım dedik Efnan ortadan kayboldu.” Cengiz gülerek arkadaşına bakarken
başını iki yana salladı.
“Kız biraz nefes
alsın dostum. Namaza gitti gelir.” Ahmet gözlerini kapıdan biran olsun
ayırmıyordu. Efnan’ın odadan ne zaman çıktığını bilmediği için ne kadar süredir
ortada olmadığını kestiremiyordu. Kapı sert bir şekilde açıldığında dikkatini
hemen kapıya vermiş ancak gördüğü kişiyle yüzünü asmıştı.
“Şuna bak biz
adam yaralandı diye onca yoldan gelelim adam bizi suratını asarak karşılasın!”
Ahmet kızgın bir şekilde kendisine doğru ilerleyen genç kadınla hafif
gülümsemişti.
“Hoş geldin
Alya, bu kadar çabuk gelmeni beklemiyordum.” Genç kadın yataktaki adama doğru
hızlı adımlarla ilerleyerek dikkatle sarılmıştı.
“Nasıl olsun,
Akasya aradığında çok endişelendim.”
“Akasya abarttı
Alya, kız resmen benim yaralanmamı bahane olarak kullanıp sizi buraya getirtti.”
Alya dikkatle genç adamın bedenini incelerken odanın kapısında beliren dörtlüyle
bakışlar onlara dönmüştü. Cenk bir elinde küçük kızı Asel, diğerinde Serdar ve
Serdar’ın elini tutan kızı Amine ile onlara bakıyordu.
“Dayı!” Amine
kardeşinin elini bırakarak Ahmet’e doğru koşmuştu. Cenk sıkıntıyla nefesini
dışarı verirken Ahmet’i iyi gördüğü için sevinse de sitem etmeden duramamıştı.
“Gördün mü
hayatım, Ahmet iyiymiş. Bu kadar telaş ettirmenin anlamı yoktu.”
“Gözümle
görmeden inanmazdım Cenk, ayrıca ben tek gelebilirdim sen peşime takıldın.”
“Çocuklar senin
peşine takıldı hayatım,” diyen Cenk Alya’nın kaşlarını çatmasına neden olmuştu.
“Ne yani
çocuklar olmasa peşimden gelmeyecek miydin?” diyen genç kadınla Ahmet gülerken
Cenk hemen karısının gönlünü almaya çalışmıştı. Üç çocuk Ahmet’in etrafında
dolanıp dururken Cengiz gülerek onlara bakıyordu.
“Çocuklar dayınız
hasta hadi geri çekilin bakayım!” Cenk çocuklarını geri çekerken Ahmet
hayranlıkla onlara bakıyordu. Fark ettiği şeyle kaşlarını çatarak odayı incelemeye
başlamıştı.
“Asil’i
getirmediniz mi?” Alya genç adamın elini sıkıca tutmuş üzerini düzeltirken
Ahmet’in sorusuyla hızla arkasına dönmüştü. Cenk’te karısından aşağı kalmaz bir
endişeyle odaya bakarken “Asil nerede Cenk?” diye soran karısıyla sarsılmıştı.
“Yanımızdaydı!”
Alya gözleri kararırken Ahmet acısına rağmen yerinde doğrularak genç kadının
kolunu sıkıca tutmuştu.
“Alya sakin ol
buradadır. Biliyorsun Asil saklanmayı sever.”
“Cenk oğlum
nerede?” Alya kocasına sorarken Amine diğer iki kardeşinin elini sıkıca tutarak
kenara çekmişti. Onun davranışlarını görenler beş yaşında olduğuna inanamazdı. O
kadar zeki ve olgun davranışları vardı ki üçüz kardeşlerine adeta ikinci bir
anne gibi davranıyordu. Cenk kapıya yöneldiğinde küçük oğlu daha önce görmediği
bir kadının elini tutmuş gözleri parlayarak onlara bakıyordu.
“Asil!”
“Ayne ben asık
oldum!” Alya ve Cenk şaşkınlıkla oğullarına bakarken Asil elini tuttuğu kadını
göstererek “Bak ben onunla evleneceğim,” dediğinde Ahmet’i öksürük krizine
sokmuştu. Cengiz gür bir kahkaha atarken Ahmet acı çekince Alya hemen genç
adama dönerek onu sakinleştirmeye çalışmıştı.
“Elini karımın
üzerinde çek küçük adam, daha o eli ben tutmadım!” diye çıkışan Ahmet herkesi
şaşkına sokarken Efnan bakışlarını kocası ve onun elini tutan kadın arasında gezdiriyordu.
Genç kız istem dışı yutkunurken gözlerindeki buğulanma onu dikkatle izleyen
Alya’nın gözünden kaçmamıştı. İki kadın birbirine kısa bir an dikkatle bakarken
Alya genç kızın duru yüzünü, saklayamadığı hayal kırıklığını fark edince durumu
başta anlayamamıştı.
“Oğlum nereye
kayboldun?” Cenk hızla oğlunu kucağına alırken Efnan elinden kurtula küçük
temasla kendine gelmişti. Bakışları donuklaşırken istem dışı kendi kabuğuna
çekilmeye başlamıştı. Onun kocası yabancı bir kadının elini hiç çekinmeden tutabiliyordu.
Haram helal gözetmeden samimi davranabiliyordu. Yüreğine yerleşen ince sızıyla
nefesini tutmuştu. Canı yanmıştı… Açelya kızın durgunluğunu fark ederek hızla
araya girmişti.
“Efnan bizim
gitmemiz gerekiyor,” Efnan can simidi gibi genç kadının sözlerine tutunurken
sesinin titrememesi için kendini sıkarak “Hoş geldiniz, sizi rahatsız
etmeyelim,” diyerek hızla odadan çıkmıştı. Ahmet kaşları çatılı bir şekilde
karısının arkasından bakarken avucunu sıkan elle kendine gelirken gözleri istem
dışı büyümüştü. Alya onun elini sıkıca tutuyordu ve Efnan onları el ele
görmüştü. Dişlerini sıkarken yerinden kalkmak istemiş ancak Cengiz tarafından
durdurulmuştu.
“Oğlum nereye,
yaralısın,”
“Bırak beni
Cengiz, onu böyle gönderemem.” Ahmet’in gözleri endişeden yanarken Alya buruk
bir şekilde gülümsemişti. Avucundaki el kayarken Cenk ne olduğunu anlayamadığı
için sormadan edemedi.
“Kimdi o?”
“Karım… Eğer
şimdi böyle giderse bana olan güveni kalmayacak. Yanlış anladı…” Alya Ahmet’in
çabalamasına gülümseyerek karşılık vermişti. Arkadaşı, kardeşi yıllar sonra bir
kadın için çabalıyordu. Gülümseyerek genç adamın omzuna dokunurken Ahmet
gözleri bulutlu bir şekilde ona dönmüştü. Mavi gözleri kendinden daha koyu olan
mavilerle çakışırken Alya başını iki yana sallamıştı.
“Bırak gitsin
Ahmet, üzerine gidersen daha çok üzülür. Nasılsa öğrenecek.”
“Bizim
yüzümüzden üzüldü görmüyor musun? Böyle çıkıp gitmek Efnan’ın yapacağı şey
değil.”
“Dayı ben Efyan’la
evleneceğim,” diyen Asil babasının kucağında tepinirken Ahmet yeğenine kötü
kötü bakmaya başlamıştı.
“Bana bak velet
karımdan uzak dur!” Ahmet’in tehdidi odada yankılanırken onun bu sözlerine Cenk
gür bir kahkaha atmıştı.
“Şuna bak oğlumu
tehdit ediyor. Sen merak etme oğlum, Efnan ablan seni dayından daha çok
sevecek.”
“Öyle bir şey
olmayacak,” diyen adam Alya’nın imayla tek kaşını yukarı kaldırmasıyla yerine
yatarak başını örtünün altına gömmüştü. Efnan nasıl öylece giderdi, nasıl
sorgulamazdı! Genç adamın içi içini yiyordu. Onca konuşmadan sonra nasıl Ahmet’e
hesap sormadan giderdi?
“Dayım çocuk
gibi davranıyor anne, baksana saklandı.” Amine’nin bilmiş sözleri Cenk’i
gülümsetirken Alya açık kapıya bakarak derin bir iç çekmişti. O kız Akasya’nın
dediği kadar vardı. Bir bakanı etkisi altına alıyordu. Bundan sebep kızı
görünce donup kalmış, gözündeki hayal kırıklığını görmesine rağmen bir tepki
verememişti.
“Bunları sonra
konuşuruz, doktor ne dedi?” bu kez bakışlar Cenk’e dönmüştü.
“İki güne
hastaneden çıkabileceğini söyledi. Şimdilik iyi, ilaçlarla ağrısını
dindiriyorlar.”
“Olay nasıl
oldu?” genç kız Cengiz’e sorarken genç adam bildiği kadar olanları anlatmaya
başlamıştı.
***
Genç kadın
arabadan inerek ailesine apartmana girene kadar yardım etmişti. Gülay hanım
asansörü çağırırken Suna annesi ve Zeynep hanıma dönerek konuşmuştu.
“Anne ben
çocukları almaya gidiyorum, siz eve çıkın.”
“Kızım arasaydık
getirseydi Karan oğlum.”
“Karan’ın evde
olup olmadığını bilmiyorum. Hem ayıp olur ayağımıza çağırıyormuşuz gibi,”
dediğinde Gülay Hanım anlayışla başını sallamıştı. Babaları yarı yolda inerek fabrikaya
geçmişlerdi. Olay yerini birde Mehmet amcası görmek istemişti. Apartmandan çıkarak
birkaç sokan ileride olan Karan’ın evine doğru ilerlemeye başladığında
kendisini görenler geçmiş oldun dileklerini sunarken Suna mahallede olayın ne
çabuk duyulduğunu düşünüyordu. Elleri üzerindeki ceketinin ceplerine sokarken
derin derin solumuştu. Yorgundu, dün gece hiç uyumamıştı ve zayıf bünyesi dayanma
sınırına gelmişti. Bakışları az ilerideki iki katlı müstakil eve çevrildiğinde
kısa bir an duraksamıştı. Bu evin küçük bahçesinde az oynamamıştı. Karan’ın
ablasıyla oyunlar oynarken küçük Karan’ın bir köşede oturmuş kitap okurken
hatırlıyordu. Karan ondan yedi ay küçüktü. Ancak olgunluğu Suna’nın her zaman
dikkatini çekmişti. O küçük adam mahallenin kızlarını her zaman korur, onlara
yardımcı olmak için elinden geleni yapardı.
Adımlarını hızlandırarak
bir an önce kızlarını alıp geri dönmek istiyordu. Demir bahçe kapısının üst
kilidini açarak gıcırdayan kapıdan bahçeye adım atmıştı. Duyduğu kapı
gıcırdamasıyla gülümserken başını iki yana sallamıştı. Esma teyzesi özellikle
bu kapının yağlanmasını istemiyordu. Ona göre kapı gıcırdamasıyla birinin
bahçeye girdiğini anlıyor, üzeri müsait değilse toparlanmaya fırsat buluyordu.
“Bazı şeyler
değişmiyor.” Arnavut taşlı kaldırımdan yürüyerek evin kapısına doğru ilerlemeye
başlamıştı. Bahçesi toprak zemindi ve sadece belirli bölümlere çamur olmadan
yürümek için kaldırım taşları döşenmişti. Bu taşların döşenmesini çocukluğundan
hatırlıyordu. Küçükte olsa doğru kullanımla bahçe çok şirin görünüyordu. Belli bir
kısımda Esma teyzesinin sebze yetiştirdiğini hatırlayınca istem dışı bakışları
duvar dibindeki küçük bostana kaymıştı.
“Hadi Karan abi
sıra bende!” Suna duyduğu sesle hızla başını çevirmişti. Sesler evin arka
bahçesinden geliyordu ve Suna merakla neşeli sesler çıkaran kızlarının ne
yaptığını görmek için evin yan tarafındaki patikaya doğru yönelmişti. Birçok müteahhittin
bu araziyi almak istediğini biliyordu ancak ne Esma teyzesi ne de Karan
babasından kalan bu evi yıktırmaya yanaşmıyordu. İyide yapıyordu!
“Hadi ama Ada
ben de binmek istiyorum,” diye bağıran büyük kızı Nehir’di. Suna merakla evin
köşesini döndüğünde olduğu yerde donup kalmıştı. Küçük kızı Karan’ın omzunda bahçedeki
ağaçlardan birine uzanarak mandalina toplamaya çalışıyordu.
“Ama ben daha toplamadım
ki?”
“İn aşağıya ben
senin yerine de toplarım, değil mi Karan abi?” Karan bir eliyle omzundaki kızı
tutarken diğer eliyle de Nehir’in başını okşamıştı.
“Sende
toplayacaksın, önce kardeşin kucağını doldursun.” Suna yutkunarak gözlerini
kapatırken daha önce kızlarını bu kadar mutlu görüp görmediğini hatırlamaya
çalışıyordu. Babaları bile onları omzuna alarak oynatmamıştı. Karşısındaki görüntü
canını yakarken bir yandan da çocukları mutlu olduğu için içini bir huzur
kaplamıştı.
“Tamam Karan
abi, benim işim bitti.” Beş yaşında ki kızı neşeyle kıkırdarken Karan dikkatle
omzundaki kızı aşağıya indirip oturma alanı olarak kullanılan çardağın içine
bırakmıştı. Nehir koşarak genç adamın bacaklarına sarılırken “Sıra bende,” diye
neşeyle şakımıştı. Suna itiraz için öne atılacakken koluna dokunan temasla
nemli bakışları kendisini engelleyen kadına dönmüştü.
“Esma teyze!”
Suna sessizce kadına bakarken yaşlı kadın başını iki yana sallayarak kızı eve
doğru çekiştirmişti.
“Karışma çocuklara
kızım, bırak eğlensinler,” dediğinde Suna içi giderek kadına bakmıştı. Uzanarak
kadının elini öptüğünde yaşlı kadın sevgiyle genç kadının saçını okşamıştı.
“Gel kızım
içeride oturalım biz. Birazdan onlarda yanımıza gelir.”
“Ben çocukları
alıp eve geçseydim. Allah razı olsun ilgilendiniz çocuklarla.”
“Gidersin kızım,
önce sen gel şöyle bir konuşalım. Hem Ahmet oğlum nasıl oldu. Mahalle çalkalanıyor
yaralandı diye.”
“Öyle oldu Esma
teyze. Hırsız yakalayayım derken canından oluyordu.” Esma hanım genç kadının
elini tutarak hafif okşamıştı. Gözleri öyle sıcak bakıyordu ki Suna kendini
küçük bir çocuk gibi hissetmişti. Bu mahalle küçük olsa da içindeki insanlar
büyük bir aile olmuştu. Sıra sıra evlerdeki aileler birbirinin çocuğuna sahip
çıkmış, yeri gelmiş onların karnını doyurup koruyup kollamıştı. Birçok genç
kardeş gibi büyürken bir çoğu da aşık olarak kendi yuvalarını kurmuştu.
“Sevde nasıl oldu,
sık sık geliyor mu?” yaşlı kadın evli olan kızının adını duyunca kocaman
gülümsemişti.
“Gelmez mı kızım
senede üç dört kez anca okullar tatil olunca geliyor. Biliyorsun tayini buraya
aldırmak istiyor ama okullarda boşluk yokmuş.” Sevde hep hayali olan mesleği
öğretmenliği okumuş şimdide doğuda şark görevini yapıyordu.
“İnşallah yakında
kavuşursunuz. Var mı birileri, evlenmeyi hala düşünmüyor mu?” Esma hanım genç
kadının sorusuyla hafif hüzünlenmişti. Kızı sevdiği adamın ihanetiyle sarsılmış
bir daha da evliliğe sıcak bakmamıştı. Nişanlısını başka bir kadınla
yakaladığında kızını toparlamak zor olmuştu. Şimdiyse onu ikna edemiyorlardı.
“Birileri olsa
ne olacak kızım, Sevde’m yanaşmıyor ki. Kör olasıca tüm evlilik hayallerini
elinden aldı.”
“Belki de doğru
olanı yapıyordur.” Suna sessizce mırıldanırken kendi evliliğini düşünmüştü. Kocasıyla
on yıl devirmişti. Onunla evlendiğinde daha on dokuzunda üniversite
öğrencisiydi. Çocuklar olunca okulunu yarıda bırakıp çocuklarına bakmaya
başlamıştı. Şimdi içinden ‘keşke bitirseydim,’ diye hayıflansa da Efnan’ın ‘keşke
sözü şeytandandır’ sözleri kulaklarına çınlayınca ‘vardır bunda bir hayr’ diye
hemen düzeltiyordu.
“Karan’dan bir şeyler
duydum kızım doğru mu? Boşanıyor musun o hayırsızdan?” Suna gelen soruyla
bakışlarını kaçırırken başını eğerek hafif sallamıştı.
“Öyle…”
“Eğme başını
kızım. Eğer iş boşanmaya geldiyse sende bir kabahat yoktur. Ben seni bilmez
miyim,” dediğinde genç kızın gözünden aşağıya bir damla yaş düşmüştü.
“Erkek çocuk
sevdası bitmedi Esma teyze, kızlarım ona yetmedi. Bende bulamadığını
başkasından elde etti,” dediğinde Esma Hanım gözlerini büyüterek genç kıza
bakmıştı.
“Sen ne dersin
kızım?”
“Başka kadından
oğlu oldu teyze. Utanmadan birde hiçbir şey değişmeyecek diyor. Kim bilir ne zamandan
beridir beni aptal yerine koyuyordu,” dediğinde gözyaşlarına hakim olamamıştı. Küçükken
de böyleydi, ne zaman Esma teyzesiyle konuşmaya başlasa içinde ne var ne yok
hepsini bir çırpıda anlatıveriyordu. Kadının öyle bir karakteri vardı ki sadece
kendisi değil, mahallenin tüm kızları derdini ona anlatmaya çekinmezdi. Kızmazdı,
yargılamazdı. Sadece dinler sorunlarını çözmek için cesaret verirdi.
“Kör olasıca,
gül gibi kızın üzerine…”
“Anne!” Karan
bir süredir kapıda kızın sözlerini sindirmeye çalışırken annesinin söylenmeleri
başlayınca araya girmek zorunda kalmıştı. Suna’nın daha fazla üzülmesini
istemiyordu. Suna hızla yüzündeki ıslaklıkları silerken mahcupça bakışlarını
kaçırmıştı.
“Çocuklar nerede
evladım?”
“Nehir Ada’yı
tuvalete götürdü.” Genç adam karşı koltuğa geçip oturduğunda Suna’ya bakarak “Hoş
geldin Suna, Ahmet nasıl oldu?” diye sormuştu. Arkadaşından iyi haberler alsa
da Suna’nın aklını dağıtmaktı amacı.
“Hoş buldum. Çocuklarla
ilgilendiğin için teşekkür ederim. Size de zahmet oldu.”
“O nasıl söz
kızım, eve neşe geldi. Maşallah ikisi de uslu çocuklar. Bizi hiç yormadılar.” İki
kız peş peşe salona girdiğinde Nehir hemen annesine sarılmıştı.
“Anne ne zaman
geldin?” genç kadın kızının yanaklarını kavrarken gülümseyerek ona bakmıştı.
“Yeni geldim kızım,
hadi hazırlanın da eve gecelim.” Karan yerinden kalkarak bacaklarına sarılan
Ada’yı kucağına alıp annesine bakmıştı.
“Anne evde Ada’ya
göre kıyafet var mı, çok terledi böyle dışarı çıkmasın.” Suna genç adama
bakarken Esma Hanım hemen ayaklanmıştı.
“Olmaz mı oğlum,
geçen gün teyzenin kızı gelmişti. Çocukların kıyafetlerinden bırakmıştı.” Kadın
salondan çıkarken Suna itiraz etmek istemiş ancak kadın hemen onu geri
püskürtmüştü.
“Merak etme
kuzenim sık geldiği için çocukların kıyafetlerinden bırakıyor. Dediğine göre
sürekli valiz yapmak istemiyormuş.” Suna adamın hangi kuzeninden bahsettiğini
anlamamıştı. Esma hanım elinde kıyafetle gelince Suna yerinden kalkarak kadının
elinden elbiseleri alıp kızına yönelmişti. Karan genç kadına Ada’yı uzatırken
Esma Hanım “Odada giydir kızım, sen biliyorsun zaten,” dedi. Suna alt katta
eskiden Sevde’nin odası olduğunu bildiği odaya girerken Nehir’in Esma teyzesinin
kucağına oturduğunu görmüştü. Sessizce kızının üzerini değiştirerek odadan
çıktığında Karan da ayaklanmıştı.
“Biz gidelim
Esma teyze, size hayırlı akşamlar.”
“Bekle Suna bende
seninle çıkayım. Sizi bırakıp hastaneye geçeceğim.”
“Gerek yoktu,
biz gideriz.” Karan kızı takmadan annesinin elini öpüp kapıya yönelmişti. Suna
adamın arkasından kısa bir bakış atarken Esma hanım genç kadının sırtını
sıvazlayarak gülümsemişti.
“Oturmaya da gel kızım, böyle ayak üstü
olmadı.”
“İnşallah Esma teyze,
işe başladım tatillerde gelmeye çalışırım.”
“İşe mi
başladın, ne çabuk.”
“Zeynel’e boşanma
davası açtım. Çocukların ihtiyacı için çalışmam gerek. Babam ve kardeşime yük
olmak istemiyorum.”
“O nasıl söz
kızım, Hilmi de Ahmet oğlum da seni başının üzerinde taşır. Duymasınlar böyle
düşündüğünü.”
“Öyle de teyzem
ne zamana kadar sırtlarından geçineceğim. Kendi ayaklarımın üzerine durmam
gerek. Kızlarım annelerini güçlü görmeli.”
“Nasıl istersen
evladım, hayırlısı olsun hakkında.”
“Amin.” Genç kız
kapıdan çıkarken Karan’ın iki kıza ayaklarını giydirdiğini görünce
gülümsemişti. Anlaşılan kızları onu sevmişti. Normalde yabancı kişilerden uzak
duran kızları Karan ve Esma teyzesini sevmiş görünüyordu.
“Hadi gidelim
hazırsan.” Karan genç kadına yol verirken genç adam annesine dönerek “Anne geç
gelirim, beni beklemeden yat uyu.” Dedi.
“Akşama Gülay
teyzenlere geçerim geçmiş olsun demeye gideceğim. Oradan alırsın beni evladım
olur mu?”
“Anne ben çok
geç geleceğim, yarın gitsen olmaz mı?”
“Olur mu hiç,
neyse ben bir yolunu bulur gelirim.” Esma hanım aynı mahallede olsalar zaman değiştiği
için eskisi gibi güvenli olduğunu düşünmediği mahallede geç vakitte bir başına
dolaşmaya eriniyordu. Oysa önceden öyle miydi? Çocukları bu sokaklarda geç
vakitlere kadar top koşturarak büyümüştü. Şimdi ise sokağa çıkmaya korkar
olmuşlardı.
“Tamam anne ben
Kenan’a söylerim seni alır.” Suna kadına el sallayarak gıcırdayan kapıdan
çıkarken kızlarının Karan’ın eline yapışarak hoplaya zıplaya ilerlediğini
görünce içi acımıştı. Nedense Karan’ın her davranışını kocasının
davranışlarıyla kıyaslıyordu.
“Okulu bitirmeyi
düşünmüyor musun?” Karan yerinde durarak genç kadına bakmıştı.
“Anlamadım?”
“Çalışmaya
başladım dedin, okula dönüp mesleğini eline almak istemiyor musun?” Suna
duraksayarak genç adama bakarken aklı karışmıştı. Bunca yıldan sonra okula yönetimi
onu çoktan atmış olmalıydı.
“Kaydımın durduğunu
sanmıyorum, seneler geçti.”
“Af çıktı
duymadın mı? Zamanın azalıyor bir an önce kararını verip okulunu
bitirebilirsin. Sen başarılı bir öğrenciydin Suna, yazık etme. Son senendi.” Suna
heyecanla genç adama dönerken gözlerinin parladığından haberi yoktu.
“Anne okula mı
gideceksin?” Nehir’in sorusuyla hayallerden çıkan genç kadının parlayan gözleri
bulutlanmıştı. Çocuklar ne olacaktı?
“Çocuklarla
yapamam sanırım.”
“Saçmalama Suna,
annen seve seve bakar kızlara. Hem Zeynep teyze de artık yanında daha kolay
bakar çocuklara. Yeter ki sen iste, millet kucağında bebekle okuyor.”
“Yapabilir miyim
ki? Aradan kaç yıl geçti.”
“Yapacağına eminim.
Ahmet nasıl oldu da atladı bu konuyu şaşırdım. Geçenlerde konuşuyorduk senin
okulu bitirmeni.” Suna şaşkınca adama bakarken kardeşinin kendi eğitimini
düşündüğünü duymak rahatlatmıştı.
“Düşüneceğim,”
derken Karan gözlerine gözlerini dikerek “Kızların için yapmalısın Suna,
elimden gelen yardımı yaparım.”
“Teşekkür
ederim,” diyen genç kadın yutkunarak bakışlarını kaçırmıştı. Değişmeyen bir
başka şeyse genç adamın adı gibi karanlık gözleriydi. İnsanı içine çeken bir
kuyu misali ifadesiydi.
Apartmanın önüne
geldiklerinde genç kadın kızlarını alarak içeri geçerken Karan ellerini cebine
sokarak yoluna devam etmişti. Düşünceliydi… Genç kızın mahalleye döndüğünü
öğrendiğinden beri düşüncelerinden kurtulamıyordu. Başını gökyüzüne çevirerek
buruk bir şekilde gülümseyen adam omzuna atılan kolla bakışlarını kolun
sahibine çevirmişti.
“Ne düşünüyorsun
kara kara?”
“Önemli bir şey yok
Kenan, hastaneye gidiyorum sen de gelecek misin?” Kenan kolunu çekerek
arkadaşının yanında ilerlemeye başlamıştı.
“Senin çocukluk
aşkın temelli dönmüş, nasıl hissediyorsun?” Karan gözlerini kısarak imayla
kendisine bakan arkadaşına bakıyordu.
“Ağzından
çıkanlara dikkat et Kenan. Bu konu senin gevşek ağzına alabileceğin bir konu
değil. Hassas bir konu sakın başka bir yerde laf çıkarma.”
“Ne dedim şimdi
ben, sadece takılıyordum sana.”
“Takılacak konu
değil, kadın evli. Çocuğu var duyulursa ne kadar üzülür bilmiyor musun?” Karan
o kadar ciddi konuşuyordu ki bazen ona imrenmeden edemiyordu.
“Yalan mı? Sen
bu kadını sevmiyor muydun? Zamanında elini çabuk tutsaydın o serseriye gönül
vermezdi. Kız onu sevdiğini bile bilmiyordu.”
“O beni kardeşi
olarak görüyor.”
“Hah, aranızda
sadece bir yaş var ne olmuş yani senden büyükse?” Karan arkadaşının ifadesine
gülmeden edememişti.
“Yedi ay, yaş
yok.” Kenan omzunu silkerken arkadaşına üzülerek bakmıştı.
“Bence bu kez
fırsatı kaçırmamalısın.” Karan olduğu yerde durarak arkadaşına ters bir şekilde
bakmıştı.
“Saçmalama
Kenan, öyle bir şey olmayacak.”
“Neden? Bugün
senin o çocuklarla nasıl ilgilendiğini gördüm. Eminim babaları bile senin kadar
onlarla ilgilenmemiştir. Ahmet boşanacağını söyledi, neden sevdiğini
söylemiyorsun?”
“Kenan kapat bu
konuyu!” genç adam sert bir şekilde çıkışırken Kenan geri çekilerek başını
sallamıştı. “Ben kapatınca sen kapatacak mısın? Üstelik herkes biliyor ona olan
sevgini. Zaten bir Suna fark etmedi sendeki şu aşkı.” Karan arkadaşını geride
bırakarak yürürken Kenan da sessizleşmişti. İkili hastaneye doğru yola
çıktıklarında oldukça sessizdi.
***
“Kızım ne oldu,
neden sessizce oturuyordun?” Efnan eve geldiğinden beri köşesine çekilmiş
düşünüyordu. Ahmet ve Alya’yı el ele gördüğünden beri kendine gelememişti. Annesi
bir sürü soru sormuş onlara bile doğru düzgün cevap verememişti. Açelya onu
bırakıp evine döndüğünde kendisi de önce kardeşine bakmış sonra da annesine
yardım ederek sessizce köşesine çekilmişti.
“Sende ki hal
değil ne oldu söylemeyecek misin?” Efnan hafif gülümseyerek annesine batığında
kızını iyi tanıyan kadın onun bir şeye kırıldığını hemen anlamıştı.
“Yorgunum anne, dinlensem
geçer.” Efnan sessizce odasına geçerken Zeynep Hanım arkasından şaşkınca
bakmıştı.
“Ay bunlar kavga
mı etti acaba? Hemen Gülay’a sormalıyım,” diyen kadın hızla üzerini toparlayarak
kapıya yönelmişti. Üst katta oturan eltisinin kapısını çaldığında oldukça
telaşlıydı. Kızı sessizleştiyse muhakkak bir şey olmuş olmalıydı.
“Zeynep hayırdır
ne bu telaş?”
“Ah Gülay bunlar
kavga mı etti acaba, bizim kızın hali hal değil.”
“Kim, Efnan’la
Ahmet mi? Efnan kızım kavga etmez kimseyle.”
“Etmez ama
kırılmış belli, kabuğuna çekildi yavrum.” Gülay hanım kaşlarını çatarak
karşısındaki kadına bakarken telefonunu alıp hızla arama tuşuna bakmıştı. Karşı
taraftan cevap veren Cengiz Gülay hanımdan nasibini alırken en son Ahmet bir
güzel azarlanarak dinlemeden telefonu oğlunun suratına kapatmıştı. Ona göre
ortada bir sorun varsa suçlusu tamamen kendi oğluydu.
Ahmet annesinin
kızgın sözlerini dinledikten sonra şaşkınlıkla yanındakilere bakarken Efnan’ın
üzülmüş olduğunu duyunca dayanamayarak kolundaki serumu koparıp atmıştı.
“Saçmalama Ahmet
ne yapıyorsun?”
“Duymadın mı
annemi, Efnan sessizleşti dedi. Onun kırılmasına neden oldum. Çocukken de
böyleydi, ne zaman üzülse kabuğuna çekilip konuşmazdı.”
“Şu kızı iyi
tanıyorsun anlaşılan,” diyen Alya tek kaşını kaldırarak arkadaşına bakmıştı.
“Alya eve gitmem
gerek,”
“İyice
saçmaladın Ahmet ne evi. Doktor en az iki gün hastanede kalacaksın dedi.”
“Benim hemen eve
gitmem gerek. Efnan’ı göreyim yine geliriz.”
“Eve gidince ne olacak
acaba? Kız seni görünce daha çok üzülecek. Ben hallederim sen merak etme. Bizi el
ele görünce üzülmüş olmalı. Beni tanımıyor tabi normal.”
“Onun üzüldüğü
başka şeydir.” Ahmet üzgün bir şekilde Alya’ya bakarken koltukta uyuyan çocuklara
bakmıştı.
“Çocuklar
perişan oldu hadi siz eve geçin. Annem geldiğinizi duyunca hazırlık yapmıştır. Cenk
onları eve götür.”
“Sende
arkamızdan hastaneden kaç değil mi? Olmaz öyle şey.”
“Alya beni
sinirlendirme. Efnan orada öyle üzülürken ben burada rahat edebilir miyim? Beni
de eve götürün.” Cenk genç adamı ikna edemeyeceklerini anladığında doktorla
konuşmaya karar vermişti. Doktor zorla da olsa birkaç saatliğine genç adama
izin vermişti. Açık yarasının mikrop kapmaması için de bol bol tembihte
bulunmuştu. Eve doğru yola çıktıklarında yarı yolda Kenan’ın arabasını
görmüşlerdi. Kenan Ahmet’in hastaneden çıktığını öğrenince şaşırsa da genç
adamın sebebini duyunca onunla dalga geçmeden duramamıştı. Kısa sürede eve
geldiklerinde hep birlikte asansöre binip yukarıya çıkmışlardı. Ahmet Efnan’ın
kapısına dururken derin bir soluk aldı. Belli etmemeye çalışıyordu ancak acısı
çok fazlaydı.
“Dayı bende
Efyan’ı göreceğim.”
“Bana bak
bacaksız karımı önce ben göreceğim.” Asil Ahmet’e kafa tutarken Alya ikilinin
yanına giderek Ahmet’in koluna girmişti. Kapı zilini çaldıklarında Ahmet
oldukça gergindi.
“Bu yaptığın
saçmalık biliyorsun değil mi? Kızı daha fazla üzeceksin.”
“Sen konuşma, bizi
yanlış anladı.” Kapı açıldığında onları Mehmet Bey karşılamıştı. Ahmet’i gören
adam şaşkınlıkla “Ahmet,” derken yanından yıldırım hızıyla geçen küçük çocukla
bakışları geriye dönmüştü. Asil evin içinde Efnan’ı ararken Ahmet içindeki
kıskançlığa inanamıyordu. Resmen üç yaşındaki yeğeninden karısını kıskanıyordu.
“Oğlum bir dur,”
diyen Alya Mehmet beye selam verirken Ahmet genç kızı kısaca tanıtarak ‘Süt
kardeşi’ olduğunu da belirtmeyi unutmamıştı.
“Efnan nerede
Amca?”
“Odasında neden
çıktın hastaneden?” Ahmet amcasının sözlerini duymazdan gelerek odaya doğru
ilerlemeye başlamıştı. Şu anda davranışlarını düşünecek zamanı yoktu. Bir an önce
karısını görmek istiyordu. Odanın kapısını tıklattığında içeriden bir ses
duymayı beklemiş ancak ses gelmeyince usulca karısının odasına sızmıştı. Loş odada
genç kız yatağında gözleri kapalı bir şekilde uzanıyordu. Onun iç çekişinden
uyumadığını anlayan genç adam yatağın kenarına oturarak genç kızın elini
avuçlarının arasına almıştı.
“Keşke hesap
sorsan, bağırıp çağırsan bana da böyle içine atmasan bazı şeyleri.” Genç kız
odaya annesinin geldiğini düşündüğü için gözlerini aralamamıştı. Ahmet’in sesini
duyunca hızla yerinde doğrulan genç kız şaşkınlıkla “Ahmet?” diye sorarken bir
yandan da endişeli bir şekilde ona bakıyordu.
“Neden hastanede
değilsin sen?”
“Karım beni
yanlış anladı, yüzüme bakmadan kaçıp gitti nasıl orada durayım. Şu haline bak
Efnan, gözlerine ne yaptın?”
“Ben…” Efnan
sessizleşirken odanın kapısı tıklatılıp açıldığında Alya başını içeriye
uzatarak gülümsemişti.
“Barıştınız mı?”
Efnan şaşkınlıkla genç kadına bakarken Ahmet derin bir soluk alarak genç kadına
çıkışmıştı.
“Alya bir rahat
bırak Allah aşkına karımla konuşuyorum.” Efnan ‘Alya!’ adını duyunca daha bir
dikkatli incelemeye başlamıştı genç kadını. Ahmet’in sürekli görmeye gittiği
Alya karşısında duruyordu. Başındaki lacivert örtüsü genç kızın güzel yüzünü
daha bir ön plana çıkarmıştı. Alya çok güzel bir kadındı.
“Ya dayı neden
karımın elini tutuyorsun?” Asil koşarak yatağa zıplarken Efnan şaşkınlıkla
küçük çocuğa bakmıştı. Asil kendisine parlayan gözlerle bakarken arada
gözlerini kırpıştırmayı da ihmal etmiyordu. Onun bu çapkın davranışları Efnan’ı
güldürürken Ahmet’in kendisine kaş çattığını görünce gülümsemesi yüzünde
donmuştu.
“Şuna yüz verme
Efnan, canım sıkılıyor.”
“Ama süt dayı…”
“Bana süt dayı
deme Asil.”
“Ama annem dedi
sen süt dayısın!” Efnan ikilinin konuşmasını şaşkınlıkla dinlerken Alya onlara
yaklaşarak elini Efnan’a uzatmıştı.
“Bizim şaşkın tanıştırmayacak.
Ben Alya, bu şaşkının süt kardeşiyim. Sende yeni gelin olmalısın!”
“Süt kardeş mi?” Efnan ve Alya birbirini tartarken oldukça dikkatliydi. Alya düşüncelerinde Akasya’ya hak verirken Efnan Alya’nın ne kadar güzel olduğunu düşünüyordu. İlk izlenim ikisi içinde olumlu olsa da henüz bunu belirtmemişlerdi.
***

Çok güzel bir bölümdü ❤️
YanıtlaSilEmeğine sağlık yazarım çok güzeldi
YanıtlaSilAyy çok güzeldi yazarcım. Alyayı okumayıda özlemişim. Belki yakında Karanda hislerini Sunaya açar emeğine sağlık
YanıtlaSilEmeğine sağlık yazarcım. Çox güzel bir bölümdü
YanıtlaSilAz önce aklımdan bugün cumartesi bölüm gelmiştir belki dedim ve Instagram da gördüm bölüm gelmiş hoşgelmiş koşa koşa geldim yine harika bir bölümdü ellerine sağlık yazarcım
YanıtlaSilEmeğine sağlık cok güzel gidiyor
YanıtlaSilEline emeğine sağlık çok güzel bir bölüm olmuş severek okudum
YanıtlaSilAlyayi özlemişim valla😍Arya niye gelmedi yazarım ya onu da özledik adı da geçmedi ya da telefonda da konusamadilar hiç🥺Efnan ya kıyamam yanlış anladı🥺Karan be keşke acilsaydin ama geç değil geri durma lütfen 🥺Karanın sevdiğini herkes biliyorsa Ahmet de biliyor o zaman keşke zamanında ablasına ima felan etseydi o pislikle evlenmezdi😔Suna 1 yılın kalmış bitirr o okulu🥺
YanıtlaSilAyyy canım Efnan niye sormuyorsun niye sahiplenmiyorsun Ahmet i hep kendini açıklamak zorunda bırakma biraz kendine ve Ahmet e güven emeğine yüreğine sağlık güzel bölümdü
YanıtlaSilÇok iyi
YanıtlaSilEllerine emeğine sağlık çok güzel bir bölümdü
YanıtlaSilMuhteşem bir bölümdü yine ellerinize sağlık
YanıtlaSilKaran tahmin ettiğim gibi Sunayı seviyormuş. İkisi olurlar gibi ama zaman lazım sunanın yeniden birini düşünmesi falan kolay değil gibi. Alya ve Efnan sonunda tanıştılar. Efnanın yanlış anlaması bir tık üzdü. Ve Asili de çok sevdim Ahmetin karısını ondan kıskanması da eğlenceliydi
YanıtlaSilEfnan nasıl da üzüldü ama sonunda Alya nın kim olduğunu anladı. Ah asilin de hayranlığını kazandı:)
YanıtlaSilKaran bu sefer geç kalmasın sunaya.
Sunanın kızlarıyla ne güzel anlaştı öyle umarım çok güzel aile olurlar
Asıl uslu durmayacak. Efnan da dinlemeden gönül koydu. Bir hesap sor kimdir necidir.
YanıtlaSil