Sevgiye Susamış Kalpler 72. Bölüm

 Hayırlı geceler arkadaşlar. Bölüm biraz gecikti. bu aralar gerçekten çok yoğun zamanlar geçiriyorum. Yeni işe girdim ve iş temposuna alışmaya çalışıyorum. Ayrıca ailede sağlık sorunları var onlarla ilgilenmekte zaman alıyor. Her şeyin üstesinden geliniyor da sağlık olmayınca hiç bir şey olmuyor. Hepinize sağlık diliyorum. Keyifli okumalar!,



***

Sabahın ilk ışıkları karanlık bulutların ardında saklandığında içini hüzün kaplayan genç kadın konağın büyük balkon koridoruna çıkarak üzerindeki hırkayı iyice bedenine dolamıştı. Saat epey erken olduğundan konakta çıt çıkmıyordu. Uyandığından beri içini kemiren bir huzursuzluk hissediyordu. Havanın kapalı olması, konağın balkonunda görebildiği yerleşim yerlerinin uzaklarında parıldayan şimşekler onu tedirgin etmişti. Puslu havayı oldu olası sevmezdi. Ne zaman böyle bir havada içi sıkılsa peşinden kötü bir haber alıyordu.

“Sana sığındım Allah’ım, bugünü hayırlısıyla atlatmayı nasip et.” İçinden dua ederek ‘amin’ derken bakışları kapıda ki korumalara takılmıştı. Yedi yirmi dört kapıda ve konağın çevresinde adamlar vardı. Geçmişi hatırlayınca yüzünde buruk bir gülümseme oluştu. İçinde bulunduğu şu durumu biri söylese gülerek geçerdi ancak yaşadığı hayat gerçekti. Ailesinin güvenli çemberinden entrikaların bol olduğu, acımasızlığın, paranın kölesi olmuş insanların arasına düşmüştü. Kocasıyla evlendiğine asla pişman olmamıştı. Bu yozlaşmış yerde onun yegâne dayanağı kocası olmuştu. Başından beri onun şefkatini hissetmiş, oğluna olan davranışı ona olan hayranlığını arttırmıştı. O şefkat yerini zamanla sevgiye çevirirken genç kadın hayatı boyunca hiç bu kadar sevildiğini hissetmemişti. Elbette ailesi onu seviyordu, sevgi dolu bir ailede büyümüştü ancak bu başkaydı.

Hissettiği sevgi, ne annesinin ona verdiği sevgiye ne babasının sevgisine benziyordu. Kardeş sevgisi ise yanından geçmiyordu. Canı çıkarcasına nefesini kessen bu duygular zamanla tüm bedenini kaplıyordu. Gözlerini kapatarak kocasının iyiliği için dua ederken beline dolanan kollarla irkilmişti.

“Benim, ne yapıyorsun burada?” genç kadın boynunda hissettiği dudaklarla geri çekilmek istemişti.

“Ne yapıyorsun adamlar var.”

“Onlar buraya bakmıyor. Söyle bakalım hanım ağam, sizi bu saatte sıcak yatağımızdan ne kaldırdı?” Çisem derin bir nefes alarak kocasını cevaplamıştı.

“İçimde bir sıkıntı var, uyutmadı bir türlü.” Erhan karısının yan tarafına geçerek belindeki kolunu sıkılaştırıp kadını göğsüne yaslamıştı. Şakağına değdirdiği dudaklarıyla genç kadını yatıştırmaya çalıştı.

“Rahatla biraz, içindeki huzursuzluk boşa çıkacak göreceksin.”

“İnşallah.” Erhan karısını döndürerek odaya doğru yürümeye başlamıştı.

“Hava iyice soğudu hadi odaya gidelim.” Çisem sessizce kocasına uyum sağlarken düşünmeye başlamıştı.

“Gürsel bu gün ü gelecek?”

“Öyle söyledi bakalım, Suat izin almıştı ancak Gürsel’in fazla izin günü kalmadı.”

“Anladım, neyse geldiklerinde konuşuruz artık.” Karı koca dairelerine geçtiklerinde konak çalışanları bir bir uyanmaya işlerinin başına geçmeye başlamıştı. Son birkaç gündür konaktaki hayat oldukça sakindi. Çisem üzerini çıkararak yatağına uzandığında Erhan incelemesi gereken belgeler olduğunu söyleyerek çalışma masasına geçmişti.

“Anne acıktım!” yatağın sallanmasıyla genç kadın gözlerini aralamıştı. Odanın aralık perdesinden dışarıdaki havaya gözlerini gezdirdiğinde müthiş bir yağmurun yağdığını görmüştü. Yerinden güçlükle doğrularak sırtını yatağın başlığına yaslamıştı. Artık şiş karnı hareketlerini kısıtlamaya başlamıştı. Cihangir’e hamileyken bu kadar hantallaşmamıştı. Derin bir nefes vererek yanına tırmanan kızına baktı.

“Narin, canım ne oldu?”

“Acıktım ben!” Çisem kızın sözleriyle yan taraftaki küçük saate bakmıştı. Uyurken telefonunu yanına almayı uygun bulmayan genç kadın, telefondan yayılan radyasyonun hamilelik süresi boyunca kendisinden uzak kalmasını umuyordu. Bu yüzden yatağının kenarında ki komodinin üzerine küçük dikdörtgen saate bakmıştı. Saat öğle on biri gösteriyordu. Küçük kızının bu saate kadar aç kalması kaşlarının çatılmasına neden oldu.

“Sen aşağıya inmedin mi canım?” Çisem üzerinde hala ayıcıklı toprak tonlarındaki pijama takımı bulunan küçük kıza bakmıştı. Gözlerini ovaladığına göre henüz uyanmış olmalıydı. Narin sabah erkenden uyanan bir çocuk idi ve bu saate kadar uyanmamış olması Çisem’i endişelendirmeye yetmişti. Elini uzatarak kızarmış yanağına dokunup eli alnına gitti.

“Ateşin mi var senin!” Çisem çocuğa elbette sormuyordu daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Hızla kızın yüzünü incelerken Narin kırmızı gözleriyle ona bakıyordu. Yatağından kalkarak küçük kızın da inmesini sağlamıştı. Onu kucağına alamazdı elbette ancak alması için birini çağırabilirdi.

“Erhan, neredesin?” kocasının çalışıyor olmasını umarak seslenmiş ancak cevap alamayınca odadan çıkarak salon olarak kullandıkları bölümde bıraktığı telefonunu almıştı. Kocasını aradığında birkaç çalıştan sonra Erhan cevap vermişti.

“Uyandınız mı hanım ağam?”

“Narin hasta oldu neredesin?” Çisem’in panik sesi Erhan’ı da endişelendirmişti.

“Geliyorum,” diyerek telefonu kapatan genç adamla Çisem küçük kıza dönmüştü. Üzerindeki kalın pijama takımını çıkarmaya başlayarak atletle kalmasını sağlamıştı. Sevim annesi onları merak ederek şimdiye odaya gelmeliydi. Ne oluyordu bu konakta neden kimse onları kontrol etmeye gelmemişti. Bir tane hamile iki tane çocuk vardı bu dairede. Beş dakika sonra odanın kapısı açıldığında Erhan telaşla odaya girmişti.

“Çisem ne oluyor?”

“Erhan konakta kimse yok mu neden çocukları hiç kontrol etmediler?”

“İşler biraz karışık Çisem, halam rahatsızlandı onu hastaneye götürdük.” Genç kadın aldığı haberle endişelenmişti.

“Neden beni uyandırmadılar?”

“Ben söyledim hayatım, gece uyuyamamıştın biraz dinlenmen gerekiyordu.”

“Yine de uyandırmalıydın Erhan, ayıp oldu kadına.”

“Bir şey olduğu yok, şimdi iyi tansiyonu yükselmiş. Akşama çıkar hastaneden.”

“Sen neden evdeydin, gitseydin ya?”

“Konağı yalnız bırakamazdım. Hem annemle babam yanındalar. Kimseyi istemedi halam.” Çisem anlayışla başını sallarken küçük kız üşüdüğünü söyleyince Çisem kızının üzerine ince temiz kıyafetler giydiriyordu. Doktor bir ailenin içinde büyüyen genç kadın başta paniklese de sakinleşmeyi başarmıştı. Erhan ona yardım ederken Çisem odasından çıkarak kızı için yiyecek bir şeyler hazırlamaya inmişti. Konak çok sessizdi. Büyükler olmayınca kimse odasından çıkmıyordu. Oysa ki ailenin yarısından çoğu konakta bulunuyordu. Naz ve Azra’nın düğün hazırlığı yapmak için konakta olmadığını düşünüyordu. Ancak torunlar dahil gelinler konaktaydı. Islak merdivenlerden inmeyi göze alamadığı için konağın iç merdivenini kullanarak mutfağa inmişti. İçeriden çalışanların konuşma sesleri geliyordu. Çisem mutfağa girdiğinde oturanların hepsi ayaklanmıştı.

“Hanımım, bir şey mi istemiştiniz?”

“Narin için kahvaltı hazırlayacağım. Zeynep nerede?”

“Zeynep’in bugün kursu vardı hanımım, sabah erkenden çıktı.” Çisem başını sallarken buz dolabına yönelmişti.

“Hanımım siz oturun ben hazırlarım size.” Çisem kendini yorgun hissettiği için itiraz etmeden sandalye çekip oturmuştu. Çalışanlar dolanırken Çisem önüne koyulan taze sıkılmış meyve suyunu içmeye başlamıştı. Tepsiye dizilen kahvaltılıklarla yerinden kalkan genç kadın tepsiye uzandığında çalışan kadın ona engel olarak kendisinin çıkaracağını söylemişti.

“Bu kadar şeyi kim yiyecek?”

“Hanımım sizde kahvaltı etmediniz, konaktaki herkes kahvaltısını yaptı. Sizde rahat rahat kahvaltınızı edin.” Genç kadın başını sallayarak onu onaylamıştı.

“Öyle, çok aç değilim ama karnımı doyurmam lazım.” Alışkanlıkla eli şiş karnına giderken yavaş bir şekilde merdivenlerden çıkmaya başlamıştı. Hemen ardından gelen çalışan kız için odanın kapısını açtığında kadın içeri girmeden önce kendisi girmişti.

“Erhan biz geldik,” diye kapıdan seslenen kadın olası uygunsuz durum için kocasını uyarmıştı.

“Odadayız Çisem birazdan geliyoruz.”

“Şuraya bırak abla,” kadına orta sehpayı gösterirken kızlardan yukarı çay getirmesini istemişti. Kadın çıkacağı sırada Erhan da kızıyla salona geldi.

“Ağam bir isteğin var mıydı?”

“Yok abla sen gidebilirsin.” Genç adam çalışanlara aileden biri gibi davranmaya her zaman dikkat etmişti. Onların kalbini kırmamak için sözlerine dikkat ediyordu. Tıpkı Sevim annesi gibi…

Çisem kahvaltı yapması için kızını yanına oturturken küçük kızın ateşini kontrol etmişti. Ateşi olmadığını anladığında sevinmişti.

“Sen aşağıdayken bizimkiler aradı, hepsi geliyor.” Genç kadın hevesle kocasına bakmıştı.

“Çisil’ler de mi?” Erhan başını sallarken genç kadının yüzüne güller açmıştı. İçini bir huzur kaplarken konağın sakinlerinin gelmesi bekleniyordu. Erhan arada babasını arayarak büyük halanın durumu hakkında bilgi alırken bir yandan da aşiretin işlerini hallediyordu. Kardeşleri bir süredir şirkette ona yardım ederken Ankara’daki şirkete de geçici müdürler görevlendirilmişti.

***

Genç kız aldığı haberle eğitimden çıkarak hızla arabasına bindiği gibi hastaneye doğru ilerlemeye başlamıştı. Ayağını gazdan hiç çekmemişti. Yol boyunca dua ederken kendi kendine kızıyordu. Ona uğrayacağını söylemişti ancak sözünü tutamamıştı. Eğitimler yoğundu ve yorgunluktan yatakhanenin yolunu bile zor buluyordu. Az kalmıştı eğitimini bitmesine. Sonrasındaysa asıl görevi başlayacaktı. Arabayı acil servisin önüne ani bir şekilde durdurarak hızla arabadan inip güvenliğin uyarısına aldırmadan acilin kapısından içeriye girmişti. Telaşla etrafına bakınırken aşiret adamlarını görünce onlara doğru ilerlemeye başlamıştı.

“Ananem nerede?” adamlardan biri genç kadına bakarak cevaplamıştı.

“Selcan Hanım 201 numaralı odada.” Genç kız gerisini dinlemeden hızla acil bölümünün iç kapılarından geçerek yatan hasta servisine doğru ilerlemeye başlamıştı. Ananesi odaya alındığına göre durumu kötü olmalıydı. Asansörün gelmesi gecikince merdivenlere yönelmişti. Hastanenin neredeyse her köşesinde aşiretten bir adam vardı. Odanın kapısına geldiğinde derin bir nefes alarak kendini cesaretlendirmeye çalışmıştı. Kapıyı açıp içeri girdiğinde ne görmeyi beklediğini bilmiyordu ancak ananesinin yatakta oturmuş bir şekilde karşısında oturan adama gülerek bir şeyler anlatıyor olabilmesini beklemiyordu.

“Anane?” genç kızın zayıf çıkan sesi odada yankılanırken Selcan Hanım kapıda endişeyle kendisine bakan torununa bakmıştı.

“Efsun’um, gelsene kızım.” genç kız hızla ananesine doğru ilerleyerek beklemeden boynuna sarılmıştı. Korkudan titreyen bedenini kadına daha da bastırarak başını boynuna gömmüştü.

“Çok korktum anane, sana bir şey oldu sandım.”

“Yok kızım tansiyonum çıktı, şu serum bitsin eve gideceğiz zaten. Sen nereden öğrendin?”

“Anane sen hasta olma bana haber uçar.” Genç kız geri çekilerek odadaki diğer kişilere bakmıştı. Sevim hanım, Hikmet Bey ve Ali… Ali’yi burada görmeyi beklemiyordu. Aileden başka kimse yoktu orada. Ancak olması da gerekmiyordu. Ananesinin Hikmet beye bakarken ki ifadesini görünce kimseye ihtiyacı olmadığını anlıyordu. Hikmet bey de ağabeyini görüyor olmalıydı.

“Durumu nasıl?” Hikmet Bey’e bakarak sorarken ananesinin ondan bir şey saklamadığına emin olmak istiyordu.

“İyi kızım merak etme, doktor serum bitsin gidersiniz dedi. Kötü olsa söylemez miyiz?” genç kız derin nefes alırken odaya giren hemşireyle genç kızın dikkati ona dönmüştü. Ali ise odaya girdiğinden beri genç kızdan bakışlarını biran olsun çekmemişti. Efsun eğitimden koşarak hastaneye geldiği için üzerinde siyah kamuflaj vardı. Baldırının hemen üzerine bağladığı silah kılıfı boş olsa da orada bir silah olacağını biliyordu. Bir yanı genç kızla gurur duyarken bir yanı onun için korkmaya başlamıştı.

“Doktor Bey birazdan yanınıza gelecek, onun onayıyla hastaneden çıkış yapabilirsiniz. Selcan hanımın tansiyonu normale döndü.

“Teşekkür ederiz.” Hemşire çıktıktan birkaç dakika sonra dediği gibi doktor odaya gelmişti. Kontrolleri yaparak çıkabileceklerini söylediğinde rahat bir nefes almıştı. Efsun ananesinin toparlanmasına yardım ederken Sevim Hanım oğluna dönerek “Ali sen arabanın hazırlanmasını söyle, bizde yavaş yavaş geliyoruz.” Ali annesinin sözleriyle odadan çıkarken Hikmet Bey de onun peşinden çıkmıştı. Hep birlikte hastaneden ayrıldıklarında Efsun ananesini kendi arabasına almak istediğinde Hikmet Bey itiraz ederek yaşlı kadını ultra lüks araca bindirmişti. Efsun onları geriden takip ederken araba yavaş bir şekilde konağın yoluna sapmıştı. Araba bir süre sonra konağın büyük avlusundan içeriye girerken onları Erhan ve Çisem karşılamıştı. Genç kadın hızla yaşlı kadının yanına giderken mahcup bir şekilde nasıl olduğunu sormuştu. Kadın gülümseyerek Çisem’in yanağını okşarken iyi olduğunu belirtmişti.

“Efsun hoş geldin!” Efsun Erhan ve Çisem’e baş selamı vererek ananesinin peşine takılmıştı. Ali ardından homurdanarak genç kızın gözden kayboluşunu izlerken Çisem dirseğiyle kaynının koluna vurarak “Hala bir ilerleme yok mu?” dedi.

“Olacak bir şey yok yenge, ben o defteri kapattım.”

“O zaman ne bu üç çocukla ortada kalmış koca gibi davranışlar.” Ali gözlerini devirerek genç kadına bakmıştı.

“Eğleniyor musun yenge?”

“Çok, şu halin beni açıkçası eğlendiriyor. Hemcinsimi daha çok taktir ediyorum.”

“Yenge lütfen,” diyerek kadının yanından ayrılan genç adam oldukça sıkıntılıydı. Erhan karısının keyifli haline gülerek yanına yaklaşmıştı.

“Kardeşimi ne zaman azat edeceksin?”

“Aklını ne zaman başına alırsa o zaman.” İkili gülerek konuşurken konağın avlusuna peş peşe ü araç girmişti. Gelenler Erhan’ın kardeşleriydi. Ahmet ve Erkana öndeki arabadan inerken hemen arkasından Naz ve Sadık’ın olduğu araba en son da Engin ve Azra’nın olduğu araba konağa giriş yapmıştı. İki kardeşi son hız düğün hazırlıklarına devam ederken Erhan onlara el altından tüm yardımları yapıyordu. Azra birkaç gün sonra Ankara’da ev tutmak için Engin’le birlikte yola çıkacaktı. Aşiret oldukça sessizdi ve bu durum Erhan’ın dikkatinden kaçmıyordu. Son gerçekleştirilen tutuklamalar sonrasında Kaleli’lerden ve ihanet içinde olan aşiret beylerinden kimse dışarıda kalmamıştı. Jandarma yürüttüğü titiz operasyonla hepsini tutuklamış ve ortalığın biraz olsun durulmasını sağlamıştı.

“Nasılsınız gençler? Her şey yolunda mı?” Naz koşturarak ağabeyine sarılırken Erhan gülerek onu kollarının arasına hapsetmişti.

“Teşekkür ederim abi, her şey yolunda. Sadık’la kalacağımız evi ayarladık. Eşyalar seçip yerleştirmesini yapacağız.”

“İhtiyaç halinde bize haber verin, elimizden geleni yaparız.” Çisem konuşurken Sadık araya girmişti.

“Teşekkür ederim yenge, yeterince yardım ediyorsunuz zaten.” Genç adamın sözleriyle Ahmet homurdanarak merdivenlere yönelirken Erhan kaşlarını çatarak onun ardından bakmıştı. Kardeşleri gerçekten çok olmaya başlamıştı. Naz’ın üzüldüğünü gören Erhan kardeşinin şakağını öperek “Ben halledeceğim, sen kendini sıkma. Mutlu olmaya bak, her zaman yanınızdayım,” dediğinde Naz buruk bir şekilde gülümsemişti.

“Naz ve Azra odalarına çekilirken Erhan iki damat adayını karşısına alarak konuşmaya başlamıştı. Elinden gelen yardımı yapacağını bir kez daha vurgularken Efsun’un merdivenlerde görünmesiyle Engin’in bakışları genç kıza dönmüştü.

“Efsun, hayırdır senin eğitim yok muydu?” Efsun genç adama yaklaşarak selam vermişti.

“Ananem rahatsızlandın onu görmek için izin aldım.”

“Selcan babaanne iyi mi? Nerede?”

“Şimdi dinleniyor ama iyi, siz ne yaptınız? Ne zaman gideceksiniz?”

“İki gün sonra düşünüyoruz.” Engin genç kızla konuşmaya devam ederken diğerleri onları dinliyordu. Genç kız onaylar bir şekilde başını sallarken Engin onu bırakmayı teklif etmiş ancak Efsun arabası olduğunu söylemişti. Ananesinin iyi olduğuna emin olana kadar konakta kalacağını söylediğinde genç adam ona anlayışla bakmıştı. Herkes akşam yemeğine kadar dinlenmeye çekilirken Efsun biran olsun ananesinin başından ayrılmamıştı.

Sabahki havanın aksine akşama doğru gökyüzünü bir kızıllık kaplamıştı. Genç kız pencereden gökyüzünü izlerken ertesi gün sabah erkenden eğitim için gitmesi gerektiğini biliyordu. Ananesinin uyandığını görünce hızla yatağa yaklaşarak yatağın kenarına oturup yaşlı kadına baktı.

“Nasıl hissediyorsun anane?”

“İyiyim yavrum bu kadar endişelenme.”

“Nasıl endişelenmem anane, senden başka kimim var benim?” kadın torununun sözleriyle üzülmüştü.

“O nasıl söz kızım, bu aile senin ailen. Neden kendini uzak tutuyorsun? Yapma, hatırım için yapma Efsun. İçim rahat değil, her gün ben gidersem sen ne olacaksın diye düşünmekten gözüme uyku girmiyor. Tamam evlenme ama bu aileden de korkma. En azından Hikmet’in sana sahip çıkacağını bilecek, güvende olduğunu bilerek huzurla ölebilirim.”

“O nasıl söz anane, bir daha böyle konuşma.”

“Kızım ölüm hak, elbet bir gün hepimiz öleceğiz.” Efsun kadının elini tutup öperken yanağından akan yaşa engel olamamıştı.

“Allah geçinden versin anane,” diyen kızla kadın buruk bir şekilde gülümsemişti.

“Gönül isterdi ki Sevim gibi merhametli, şefkatli bir annenin elinin altında olmanı ama nasip. Bu konakta kalırsan Erhan da annesi de senin ardında olur kızım. Bir düşün olmaz mı? Hem konak artık senin, kimse sana bir şey demez konakta kaldığın için.”

“Anane lütfen. Konağın tapusu bende olsa da buradakiler aynı şekilde kalabilirler. Benim gecem gündüzüm belli değil. Ne yapayım bu konağı?”

“İlerde sende evleneceksin kızım, belki çocukların olacak. Onlar bu konakta büyüyecek.” Genç kız kısa bir an konağın avlusunda koşturan küçük afacanları hayal ederken kendini silkeleyerek düşüncelerinden kurtulmuştu. Buruk bir gülümsemeyle yaşlı kadına bakarak başını sallamıştı. Belki evlilik olmayacaktı ancak ananesi için konakta kalmaya devam edecekti.

“Senin için buraya geleceğim, ama beni fazla zorlama anane. Bu aile ile nasıl iletişim kurarım bilmiyorum ancak sen rahat ol. Dizinin dibinden ayrılmayacağım.” Kadın hevesle yerinde doğrulurken Efsun ilk kez pişman olmuştu. Ananesinin rahatlamış hali onun ne kadar endişeli olduğunu göstermişti ve bu endişenin nedeni olduğu için pişmanlık duyuyordu. Onun için asıl hayat konağa girdiğinde başlayacaktı.


***

Hafta içinde bölümde yazıp yayınlamaya çalışacağım. Kısa da olsa bölümler gelecek. Yorumlarla bana yol gösterebilirsiniz. Teşekkür ederim. 

Yorumlar

  1. Ellerinize emeğinize sağlık yine güzel bir bölümdü. Yeni bölümü merakla bekleyeceğim🍀

    YanıtlaSil
  2. Ah ali ah kafanı daha çok vurursun kaçırdın gul gibi kızı aferin sana yazarcım emeğine yüreğine sağlık güzel bölümdü

    YanıtlaSil
  3. Emeğine sağlık harikaydı yazarım ❤️😉 geçmiş olsun 💞ah Ali ah böyle pişman olursun işte 😅 Ahmetin derdi ne yaa hala karısının laflariyla mi hareket ediyor ne kardeşini üzüyor farkında değil çok oldu iyice 😡Çisemin içindeki sıkıntı inşallah bir şey olacak olması değildir 😢 Efsun eve gelmeye karar verdi sonunda hadi bakalım yakında da tasinir😍çocuğu olduğunu hayal etti 🥺evlenmeyi kabul edecekti ne güzel ol Ali😡😅

    YanıtlaSil
  4. Emeğine sağlık canım 🥰

    YanıtlaSil
  5. Emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  6. Sonu mutlu bitsin inşallah kitap olur sabırsızlıkla bekliyorum...

    YanıtlaSil
  7. Emeğine sağlık çok geçmiş olsun 🙏🏻❤️🥰

    YanıtlaSil
  8. Guzel bir bolumdu ellerine emeğine aklına yüreğine sağlık yazarcim erhan ahmet ve erkan ile ne zaman konusacak ve akillari baslarina gelecek cok merak ediyorum yengeler sessiz baklim ne olacak

    YanıtlaSil
  9. Emeğine yüreğine sağlık yazarım

    YanıtlaSil
  10. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  11. Merhabalar yazarcım Erhan ağa ne zaman acikayacak ben bu bölüm açıklar sandım güzel bir bölümdü eline emeğine sağlık

    YanıtlaSil
  12. Ellerine sağlık 🙏🏻 güzel günler gelir umarım

    YanıtlaSil
  13. Emeğine sağlık , yeni işin hayırlı olsun ve geçmiş olsun

    YanıtlaSil
  14. Eline emeğine yüreğine sağlık yine güzel bir bölüm olmuş severek okudum geçmiş olsun Rabbim tüm hastalara acil şifa versin inşallah 🤲

    YanıtlaSil
  15. Yeni işin hayırlı olsun canım, geçmiş olsun, yeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum , ellerine yüreğine sağlık

    YanıtlaSil
  16. Emeğine sağlık güzel bir bölüm olmuş

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Teşekkür ederim...