Merhaba arkadaşlar. Güzel bir bölümle karşınızdayım. Ben yazarken bölümü beğendim sizde okurken umarım beğenirsiniz. Keyifli okumalar.
Hani
zaman su gibi akıyor derler ya aynı o şekilde zaman su gibi akıp geçmişti.
Aşiret toplanmış, iki aile arasındaki olmayan husumeti ortaya atarak kararlar
alınmasını sağlamaya çalışmış ancak başarılı olamamıştı. Hikmet bey yıllardır
çok güvendiği aşiret ağalarının da pis işlere bulaştığını öğrendiğinde oldukça
hayal kırıklığına uğramıştı. Özellikle çocukluk arkadaşlarının bazılarının da
elinin kirlendiğini öğrenmek yaşlı adamı adeta yıkmıştı. Erhan tüm ailenin
yükünü sırtlanmaya devam ederken şüphesiz en büyük destekçisi Çisem olmuştu.
Sevim hanım gün geçtikçe gençleşiyor gibi görünüyordu. Naz’ın düğünü için
hazırlık yağmaya başlamıştı. Sadık’a konakta kalmaları için teklif götürseler
de genç adam kesin bir dille reddetmişti. Belki kimi kimsesi yoktu ancak zekice
yaptığı yatırımlardan sonra durumu oldukça iyiydi. Belki bir ağa kadar zengin
değildi ancak paraya da ihtiyacı yoktu.
Erhan
ikilinin hazırlıklarına parasal yönden karışmıyordu. Biliyordu ki Sadık hiçbir
maddi desteği kabul etmezdi. Elbet bir abi olarak kardeşine destek çıkacaktı.
Bugün ise Azra’nın istemesi olacaktı. Azra başta karşı çıksa da babasının kesin
sözleri sonrası kabul etmişti sevdiği adamı. Engin’i hemen affetmek
istemiyordu. Ailesi tanışmaya geldiğinde annesi ve iki kardeşini çok sevse de
Engin’e tavır yapmaktan geri durmamıştı. Genç adam ise hak ettiği tavırları
başı üstüne kabul ediyordu. Her fırsatta genç kızın yanına gidiyor, o istemese
de dışarıya çıkarmanın bir yolunu buluyordu. Özellikle Hikmet beyin yardımı çok
oluyordu genç adama.
Şeker
hanım, Engin’in annesi bu durum karşısında kaşlarını çatarak oğluna çıkışıp
kızla zorla mı evlendiğini ima ettiğinde genç adam annesine eskiden olanları
anlatmak zorunda kalmıştı. Oğluna kızan yaşlı kadın o günden sonra Azra’nın
arkasında duruyordu. Kocası şehit olduğundan beri üç çocuğuna da hem anne hem
baba olmaya çalışmıştı. Engin kocasının yolundan giderek asker olduğundaysa
çilesinin bitmediğini düşünse de gurur duymadan edememişti. Engin en büyük
evladıydı hemen peşindeki oğlu ondan en az on yaş küçüktü. Engin doğduktan
sonra göreve çıkan kocası yıllarca geri dönmemişti. Oğluyla bir başına
kaldığında ona sıkı sıkı tutunmuş, kocasından umudu kestiği kocası çıka
gelmişti. Severek evlenmişlerdi. Onun mesleğini bilerek kabul etmişti kadın.
Adı gibi Şeker bir huya sahipti. Kimseyi kırmak istemez, kızarken bile
acıtmadan kızmaya çalışırdı.
“Anne
daha ne kadar bekleyeceğiz?” Engin elindeki çiçeklerle kapı ağzında beklerken
yaşlı kadın kaşlarını çatarak oğluna bakmıştı. Gitmelerine neredeyse bir saat
daha vardı ancak oğlu acele etmekten iki ayaklarını bir pabuca sokuyordu.
“Oğlu
daha bir saat var nereye?” Engin o kadar heyecanlıydı ki kardeşlerinin dalga
geçmesine bile aldırmıyordu.
“Anne
bırak yengemi başkası kapar diye korkuyor.” Engin kardeşi Ercan’a ters bir
şekilde bakarken homurdanmıştı.
“Seni
de göreceğiz.”
“Benim
daha çok yolum var abi, önce iyice karta kaçmadan seni everelim de.” Engin öne
atılırken Sercan gülerek salona kaçmıştı. Ailesi geleceği için küçük lojmana
birkaç parça idarelik eşya almıştı. Yeni kanepe ve yatacak yatak gibi ihtiyaç
dahili ev eşyaları. Ev biraz olsun adam olmuş gibi görünüyordu. Şansına evine
oturduğu asker arkadaşının görev yeri değişince ev ona kalmıştı. Kendisi de
yakında Ankara’ya görevlendirilecekti. Azra ile bu konuda konuşmuşlardı.
Özellikle genç kızın eczanesine yakın ev aramaları başlamıştı. Tabi henüz Azra
bu bilgiye sahip değildi. Üç ay içinde görev emrini bekliyorlardı.
“Asya
nerede anne?”
“Asya
Efsun’un yanına gitti. Buraları çok sevmiş biraz gezmek istedi.”
“Gezmen
için bugünü mü buldu anne, neden bu kız beni dinlemiyor?” Asya onların en küçük
kardeşleriydi. Henüz yirmi yaşındaydı ve Efsun’a hayran bir genç kızdı. Efsun özel
harekatta göreve başladığından beri oldukça yoğun eğitim altındaydı. Gerçi
aldığı eğitim Efsun için zorlayıcı olmuyordu. O daha zor eğitimlerden geçmişti.
“Efsun’un
asker olmak istediğini bilmiyordum.” Şeker hanımın sözleriyle genç adam başını
iki yana sallamıştı.
“Anne
özel hareket sadece jandarmada yok, polis özel harekata katıldı. Eminim iyi
olacaktır.”
“Ne
fark eder oğlum, normal polislik gibi olur mu hiç. Bu kız yarın bir gün
evlenecek, çocukları olacak.” Kadının sözleriyle Engin yüzünü asmıştı. Efsun o
treni göz göre göre kaçırıyordu. Haftalardır ne konağa adım atmıştı ne de
kendini onlara göstermek için bir şey yapmıştı.
“Biz
onun hayatına karışamayız anne, bırak ne istiyorsa öyle yapsın.” Engin’in
sözlerine annesi üzülmüştü. Efsun onun ikinci kızı gibiydi. Henüz üç yaşında
mahallerine taşınmışlardı. Ananesi dışında kimsesi olmayan küçük kıza
mahallenin eski sakinleri sahip çıkmış onu el üstünde tutmuştu. Öksüz ve yetim
olan kızın üzerine titremişlerdi. Elbette onlar gibi olmayan bir çok kalbi
karanın da zulmünü görmüştü kız ama ellerinden geldiğince onu korumaya
çalışmışlardı.
“Gelecek
değil mi?”
“Bilmiyorum
anne, ben söyledim ama gelmeyebilir.”
“O
nasıl söz elbette gelecek. Siz kardeş sayılırsınız,” dediğinde Engin sıkıntıyla
geçip içeriye oturmuştu. Şeker hanım telefonunu uzatarak “Ara Efsun’u bakayım
birde ben konuşayım,” dediğinde Engin itiraz etmek istemişti.
“Anne
kızı zorlama.”
“Zorlamayacağım,
ananesi de orada olmayacak mı?”
“Öyle
ama o aileyle bağ kurmak istemiyor Efsun, biraz saygı mı duysak?” kadın
kaşlarını çatarak oğluna bakmıştı. Telefonu bu kez Sercan’a uzatarak “Ara
Efsun’u” dediğinde Sercan önce ağabeyine bakmış, Engin annesinin
vazgeçmeyeceğini anladığında olumlu anlamda başını sallayarak kardeşine
aramasını söylemişti.
Şeker
hanımın kısa süren telefon görüşmesinden sonra kızını da azarlayarak hemen eve
gelmesini birazdan çıkacaklarını söylemişti.
“Hediyeler
hazır mı Engin, eksik yok değil mi?”
“Yok
anne istediğin her şey hazır. Amcamlar neden gelmedi anne?” Şeker hanım omzunu
silkerek oğluna cevap vermişti.
“Çağırmadım,”
“Neden?”
“Onlar
bizi çağırdı mı oğlum, yabancı gibi düğüne son anda gelin dediler. Bende
aynısını yapacağım.”
“Anne
sen ki gütmezsin,” diyen adamla kadın bakışlarını çevirmişti. Engin olayın
başka bir boyutu olduğunu düşünerek sormuştu.
“Bilmem
gereken bir şey var mı anne?” kadın cevap vermezken bu kez Sercan’a dönmüştü. Kardeşi
gözlerini kaçırırken genç adam iyice işkillenmişti.
“Anne,
Sercan sonradan öğrenirsem fena olur. Ne oldu? Niye gözlerinizi
kaçırıyorsunuz?”
“Döndüğümüzde
konuşuruz bu şimdi konuşulacak konu değil.”
“Neden?
Daha vaktimiz var nasıl olsa.” Şeker hanım üzerine dikkat ederek kanepeye
oturmuştu. Kocası öldüğünden beri kayını onlarla elbet ilgilenmişti. Bu ilgi
birkaç sene sürmüştü. Neyse ki oğlu o zamanlar çokta küçük değildi de kimseye
muhtaç olmamıştı. Kocasının şehit maaşı onlara yetiyordu. Oğlu da çalışmaya
başladığında artık kimseye muhtaç değillerdi. Görümcelerininse ne iyiliğini ne
de kötülüğünü görmüştü. Kayın validesi onlarda kalmaya başladığında arada
eltisi gelip gidiyor, kocasızlığını yüzüne vuruyordu. Son konuşmasında
kayınvalidesi de konuşmaya şahit olduğunda kadın sinirlenerek eltisini evden
göndermiş o günden sonra kaynı da ayağını kesmişti. Kayınvalidesi ölene kadar
da ikisini doğru düzgün görmemişti. Bu sırada çocukları büyümüş, oğlu rütbe
almış bir asker olmuştu. Sercan üniversite son sınıftaydı ve Asya da ikinci
sınıfa gidiyordu. İkisi de istedikleri bölümü okuyordu. Sercan diş hekimliği
okurken Asya Türkçe öğretmenliği okuyordu.
“Anne…”
genç adam uyarınca Şeker Hanım daha fazla susmayarak konuşmuştu.
“Asya’yı
istedi!”
“Ne
için ne yapacakmış Asya’yı?” Engin anlamaz bir şekilde annesine bakarken Sercan
ağabeyinin sorusuna neredeyse gülecekti.
“Gelin
yapacakmış,” diyen kardeşine boş boş bakan Engin anladığı şeyle dişlerini
sıkmıştı.
“Ne
demek gelin yapacaktı? Böyle bir şeyi nasıl düşünürler?”
“Düşündükleriyle
kaldılar işte. Vermeyince hır gür çıkardılar bende kovdum.”
“Anne
beni niye aramadın? Ben bostan korkuluğu muyum? Hem benim kardeşimle denk mi
onun oğlu?” dediğinde sinirle yerinden kalkmıştı. Asya daha küçüktü, amcasının
oğluysa kendisinden bile büyüktü. Öfkeyle yapılı saçlarını bozarken Sercan
dalga geçerek “Aha gitti berber parası,” dedi.
“Sercan
şakanın hiç zamanı değil. Hadi annem aramadı sen niye aramadın?”
“Söyleyecektim
ama annem görevde olduğunu söyledi. Kafanın karışmasını istemedik.”
“Döndükten
sonra söyleseydiniz, sizden daha değerli ne var oğlum. Bana niye haber
vermiyorsunuz?”
“Geçti
gitti oğlum, hem sen babanın katillerinin peşindeydin.” Kadının sözleriyle
ortam sakinleşmişti.
“Asya
bundan sonra benimle kalacak.”
“Saçmalama
Engin, ne demek seninle kalacak? Kızımı bir yere göndermem.”
“Anne
sen amcamın öylece duracağını düşünüyor musun? İstediklerini almak için her
şeyi yapar onlar.” Kadın oğlunun sözleriyle korksa da bir şey diyememişti.
“Bunları
eve dönünce konuşuruz git üzerini düzelt. Batırdın saçlarını.” Engin banyoya
geçerken evin kapı zili çalmıştı. Şeker hanım kızını karşılarken ona kızmadan
edememişti. Ancak kızını Efsun’la birlikte hazır bir şekilde karşısında bulunca
bir şey diyememişti.
“Çıkalım
mı Şeker anne?” Efsun yaşlı kadına daha ilk okula başladığından beri anne
diyordu.
“O
kuzum ne güzel oldun sen?” Efsun’u spor tarzda görmeye alışık olan kadın
üzerindeki salaş elbiseyi görünce duygulanmıştı. Saçları dalgalı bir şekilde
omzundan aşağıya salınmıştı. Üstten üzerine tam oturan bordo elbisenin belden
aşağıya dökümlü bir şekilde uzanması genç kızın kusursuz fiziğini ön plana
çıkarıyordu. Ona kalsa pantolon ceket giyerdi ancak yanındaki kız yüzünden
mağazaya gidip kendine elbise almak zorunda kalmıştı.
“Sen
görümcesin…”
Asya’nın
sözleriyle gülmüş ve kızı kırmayarak elbise giymişti. Üzerindeki elbiseyle
rahat edemeyeceğini düşünse de öyle olmamıştı. Yarı çıplak bacaklarına sarılan
elbisenin verdiği hiç genç kızı oldukça mutu ediyordu. Her zaman üşüyen bir
yapısı olduğu için dizlerine kadar termal tayt giydiğinde Asya onunla dalga
geçse de umursamamıştı. Uzun eteğinin altından ne giydiğini kim görecekti ki!
“Geldiniz
mi? Abine kız istemeye gidiyoruz sen evde yoksun olacak iş mi?”
“Ne
olacak abi, bana istemiyoruz ya. Hem bunca sene beklediniz biraz daha
bekleyebilirsiniz.” Abisinin damarına basan Asya Efsun’un dürtmesiyle susmuştu.
İki genç kızda oldukça güzel görünüyordu. Asya henüz Azra ile tanışmamıştı.
Sınavı olduğundan sabah gelmişti ağabeyinin yanına. Efsun Azra’yı biraz
anlatmıştı ancak genç kız kendisi görmeden karar vermek istemiyordu yenge
adayının nasıl biri olduğuna.
Hep
birlikte evden çıktıklarında Efsun ve Asya kendi arabasıyla giderken Engin
annesi ve erkek kardeşiyle önden yola çıkmıştı. Genç kız oldukça heyecanlıydı.
Haftalar sonra o konağın içine girecek, onu görecekti. Aşiretin toplandığını
biliyordu ama ne karar çıktığını öğrenmek istememişti. İlgilenmiyordu artık. Şu
anda tek düşündüğü başarışı bir şekilde eğitimini tamamlayıp birime katılmaktı.
Hem ananesini de çok özlemişti.
Araba
konağa yaklaştığında dışarıdaki arabaları gören Engin gözlerini kısarak
arabaları incelemeye başlamıştı. Aynı şekilde arkadan gelen Efsun da arabaları
fark etmişti. Asya yanında oturduğu genç kıza dönerek “Abla bu kadar araba
olması normal mi?” Efsun birkaç arabanın plakasından kime ait olduklarını
anlasa da tanımadığı arabaların varlığından o da hoşlanmamıştı.
“Aşiret
ağasının kardeşini isteyeceğiz, merak eden ağalar gelmiş olabilir. Sen benin
yanımdan sakın ayrılma olur mu?” Efsun bir abla gibi genç kızı koruma altına
almaya karar vermişti. Bu adamların ne yapacağı belli olmazdı ki Asya güzel bir
kızdı. Ona göz koymak isteyenlerin gözünü oymakta kendi vazifesiydi.
Onlar
arabadan indiklerinde Şeker Hanım ilk kez tedirgin olmuştu. Bu kadar kalabalık
aileden sadece üç kişi olarak kız istemeye gelmişlerdi. Konağın avlusuna
girecekleri zaman hemen arkalarından gelen güçlü araba sesleriyle bakışlar
gelen arabalara dönmüştü. Peş peşe duran askeri araçlar Engin’in gülümsemesine
neden olurken kardeşleri ve annesi şaşkınlıkla arabalardan inen adamlara
bakmıştı. Hepsi uzun boylu deyi yerindeyse çakı gibi delikanlıydı. Üzerlerinde askeri
üniforma yerine tamamen siyah olan takım elbiseler olan adamlar Engin’e doğru
yürümeye başlamıştı. En öndeki arabadan inen Albay dışında hiçbirinde kamuflaj
yoktu. Adam gözlüğünü çıkararak Engin’e doğru ilelerken genç adam esas duruşa
geçerek adama selam vermişti.
“Rahat
asker, hadi gidip gelinimizi alalım.” Albay öne çıkarken Şeker Hanım bir
zamanlar kocasının arkadaşı olduğunu hatırladığı adamı görünce duygulanmıştı. Az
önce kendisini yoksun hissederken şimdi ondan güçlüsü yoktu. Onu sırtını
silahlı kuvvetlerine dayamıştı, sırtı nasıl yere gelebilirdi ki.
“Devre,
sonunda seni de veriyoruz öyle mi?” Engin arkadaşının sözlerine gülerek başını
sallamıştı. Minnetle silah arkadaşlarına bakarken kardeşi Asya’nın sözleri
hepsini güldürmüştü.
“Yengemin
erkek kardeşlerinden sayıca üstün müyüz şimdi?” Efsun’a sorarken ona dönen
bakışlardan pek sessiz bir soru olmadığını anlamıştı. Mahcup bir şekilde
bakışlarını kaçıran genç kız Sercan’ın onaylamaz bakışlarıyla küçük çocuk gibi
ona dil çıkarmıştı.
“Hadi
geçelim, herkes sizi bekliyor.” Efsun’un uyarısıyla konaktan içeriye
girdiklerinde erkekler ve kadınlar ayrı bölümlere alınmış bir şekilde
oturuyordu. Efsun kapıdan girer girmez dikkatleri üzerine çekmişti. Özellikle ananesiyle
göz göze geldiğinde yaşlı kadının ıslanan gözlerini görünce hızlı adımlarla ona
ulaşarak kadının elini öpüp sıkıca sarılmıştı.
“Ananem…”
“Kızım
gelmezsin sanıyordum.”
“Aşk
olsun Selcan anne, Efsun benim kızım değil mi? Bizi bugün yalnız bıraksaydı
darılırdım.” Şeker hanım kendisini karşılayan Sevim hanımla selamlaştıktan
sonra anne yerine koyduğu Selcan hanımın elini öperek alnına koymuştu.
“Hoş
geldin kızım, kaderde seninle dünür olmakta varmış.” Kadın sevgiyle yaşlı
kadına bakarken arkadan Asya çırlamıştı.
“Ay
benim tonton babaannem de buradaymış,” Selcan Hanım kızın yüzünü avuçlarının
arasına alarak şefkatle öpmüştü. Onların bu samimi hallerini izleyen ağa eşleri
şaşırsa da kimse ses çıkarmamıştı. Selcan hanım aşiretin en büyük hanım ağasıydı
kimse ona saygısız davranmayı göze alamazdı.
“Serçe
kızım hoş geldin. Ne kadar da güzel olmuşsun sen?”
“Efsun
ablamdan güzel miyim?” Selcan hanım kendi torununa bakarken gülümseyerek
karşılık vermişti.
“Efsun
kızım hoş geldin.” Sevim hanım genç kıza sarılırken Efsun yutkunarak ona
karşılık vermişti. Çisem ve diğerleri de onları selamlarken son olarak Azra
Şeker hanımın elini öperek Asya ile tanışmıştı. Asya genç kızı gözünce istemsizce
ıslık çalmak istemiş ancak onun ne yapacağını anlayan Efsun kolunu kıstırarak
ona engel olmuştu.
“Vay
anam, ağabeyim ne yaran yürek yakan olmuşta haberimiz yokmuş. Yengem esmer
bomba şu güzelliğe bak.” Efsun kızın kısık sesle söylediklerine gülerken gözleri
Çisem’le çakışmıştı. Genç kadının hamileliği epey ilerlemişti. İkili karşılıklı
birbirine gülümserken kadınlar kendi aralarında sohbete başlamıştı. Azra heyecandan
ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Sorulan sorulara kısa cevaplar veriyor kayınvalidesiyle
göz göze gelmemeye çalışıyordu. Şeker hanımda daha ilk günden kanının kaynadığı
genç kızın zarif hareketlerini izliyordu.
“Abla,
isteme oldu kahveleri istiyorlar.” Ali’nin kapıdan seslenmesiyle Azra hızla
yerinden kalkmıştı. Genç kız onca kişiye nasıl kahve yetiştirileceğini
bilmezken Evin, Gül, Naz, Çisil, Çisem Hanım ağa olarak Efsun’u kolundan
tuttuğu gibi ayağa kaldırıp peşinden mutfağa yönelmişti.
Efsun
kolunu Çisem’den kurtarmaya çalışsa da hamile kadına zarar vermemek için sert
hareket yapamıyordu.
“Kıpraşmayı
bırak bizimle geliyorsun. Hem sana da pratik olur.”
“Çisem
abla bırakır mısın lütfen ben erkek tarafıyım.”
“İyi
ya Engin’e güzel kahve içiririz.” Efsun başını iki yana sallarken kapıdan
çıktığı anda çarptığı bedenle duraksamıştı.
“Yavaş
be!” genç kız duyduğu sesle başını çevirdiğinde kendisine şaşkınlıkla bakan bir
çift kara gözle karşılaşmıştı.
“Efsun!”
Efsun adını fısıltı gibi söyleyen Ali’ye bakmadan hızla mutfağa doğru
ilerlerken üzerindeki birçok bakışın da farkındaydı. Özellikle genç kızın Kaleli
sülalesini alaşağı etmesi, aileyi tamamen dağıtması herkesin dilindeydi. Kaleli
ailesinin elinden her şeyini almıştı genç kız üstelik bunu yasal yollarla
yapmıştı. Şu anda aşiretin en büyük toprak sahibi Efsun’du. Üstelik ona
dokunamıyorlardı da. Herkese açık bir şekilde başına bir şey geldiği taktirde
tüm mal varlığı toraklarda dahil Mehmetçik vakfına kalacağına dair vasiyet
yazdığını el altından duyurmuştu. Şimdiyse tüm gözler onun üzerindeymiş gibi
hissediyordu. Alt katta ki kalabalık mutfağa girdiğinde çalışanların kahveleri
çoktan hazırladığını görünce göz devirmişti. Onun bu kalabalıkta ne işi olurdu.
“Ay
Efsun çok güzel olmuşsun.” Naz şen şakrak bir şekilde genç kızı incelerken
diğerleri de ona hak vermişti. Belki Efsun onlarla samimi olmuyordu ancak ailenin
kızları oldukça samimi bir şekilde genç kıza davranıyordu.
“Teşekkür
ederim.”
“Seni
ilk kez elbise giyerken görüyoruz. Çok yakıştı hep giymelisin.”
“Sanmıyorum,
benim mesleğimde etek giymek pek uygun olmuyor.” Efsun’un mesafeli konuşması kimsenin
dikkatinden kaçmasa da onlar samimi olmaya devam etmişti. Çisem gözlerini
kısarak genç kızın karşısına geçmişti.
“Seninle
abla kardeş olduğumuzu düşünmüştüm.” Hesap sorarcasına konuşan Çisem’le Efsun
tek kaşını kaldırarak genç kadına bakmıştı.
“Hayal
kırıklığına uğramış gibisin.”
“Açıkça
söylemek gerekirse evet uğradım. Senin daha cesur olduğunu sanırdım. Ama sen
bir korkak gibi ortadan kayboldun.”
“Nasıl
düşünmek istiyorsan düşünebilirsin. Kimsenin fikrini değiştirmek gibi niyetim
yok.” Asya merakla onların yanına geldiğinde herkes susmuştu. Ne de olsa
damadın kardeşiydi gelen.
“Ay
niye sustunuz ki?” ocağın başındaki Azra’yı gören genç kız neşeyle yanına
gitmişti. “Maşallah yengem afet gibi. Elini korkak alıştırma iyice tuzu dök.”
Azra şaşkınlıkla genç kıza bakarken kimseyi umursamayan Asya kenarda duran tuzu
olarak abisinin içeceği kahveye boca etmişti.
“Ne
yapıyorsun?”
“Sen
şimdi kıyamazsın, yılların intikamını alıyorum.” Asya göz kırparak genç kıza
bakarken Çisil kolunu kızın omzuna atarak “Aferin kız, bu erkeklere yüz vermeye
gelmiyor,” dediğinde Efsun onaylamaz bir şekilde ikiliye bakmıştı. Sırf meraktan
mutfağa gelen Menekşe ve Zehra köşede durmuş memnuniyetsiz bir şekilde olanları
izliyordu.
“Fazla
dökmeseniz bari, bu yaşta bulduğu kocayı kaçırtacaksınız!” Zehra’nın alaycı
sesi mutfağı doldururken ortam buz kesmişti. Çisem öfkeyle öne çıkarken Efsun
genç kadının kolunu tutarak başını iki yana salladı.
“Sizi
bu suratla alan bulunduğuna göre ay parçası gibi Azra ablayı da alan çok olur. Neyse
ki abimin şansına düştü.” Asya Zehra’nın kim olduğunu bilmeden ona cevap verirken
Efsun gülmemek için kendisini zor tutmuştu. Ancak diğerleri hiç çekinmeden genç
kızın sözlerine gülerken Zehra yediği lafla hızla mutfaktan çıkmıştı.
“Ay
kim bu kaknem kadın? Ne çirkin zihniyeti varmış.” Asya sorarken Çisem kızın koluna
girerek “Bak hayatım her düşündüğünü ulu orta söylememelisin. Diline hakim
olmazsan başın derde girer. Sana abla tavsiyesi.” Çisem’in uyarısıyla genç kız
Efsun’a dönmüştü. Ondan yardım ister gibi bir hali vardı. Nedense Çisem’in
zarif ses tonunun altından gelen uyarıyı iliklerine kadar hissetmişti.
“Kusura
bakma abla ama başkalarıyla dalga geçeni görünce aynası olmak istiyorum. Zihni kirli
olana cevap vermeden duramam.” Çisem başını iki yana sallarken kahveleri yapan
Azra öne çıkarak “Ben soğumadan şunları götüreyim dedi. O sadece kendi
babasına, ağabeyine, Albay’a ve Engin’e kahve verecekti. Diğer misafirlere
çalışanlar kahvelerini dağıtmaya başlamıştı bile. Engin hayranlıkla sevdiği
kıza bakarken arkadaşlarının boğazını temizlemesiyle kendisine gelmişti. Birçok
aşiret ağası vardı orada. Bu durum canını sıkmıştı. Azra’nın bunca kişinin
içinde kendisine de olsa kahve dağıtacak olmasından hoşlanmamıştı.
“Ali!”
Engin kapıdan içeri girmek üzere olan genç kızı gösterirken genç adam başta ne
söylemek istediğini anlamasa da Engin dayanamayarak yerinden kalkıp kızdan
kahve tepsisini almıştı. Azra şaşkınlıkla genç adama bakarken Engin “Hangisi
benim,” diye sorduğunda kız “kurdeleli olan,” diyerek tepsiyi genç adama
bırakmıştı. Ağalar şaşkın bir şekilde genç adama bakarken ilk kez damat adayının
kahve dağıttığını görüyordu.
“Albayım!”
Albay genç adama gururla bakarken Hikmet beye ve Erhan’ın da kahvesini önüne
koyarak kendi kahvesini alıp yerine oturmuştu. Adamlar şaşkındı. Engin’in silah
arkadaşları gülüyordu. Genç adam kızgın olsa da belli edemiyordu. Fincanı tek
dikişte içerken ne ağzındaki tuz umurundaydı ne de kahvenin sıcaklığı. Damarında
dolaşan kıskançlığı ilk kez yaşıyordu.
“O
zaman yüzüklerimizi takalım. Malum söz nişan bir arada olacak.” Hikmet bey
ayaklanırken hep birlikte avluya çıkmışlardı. Kadınlar balkonlardan onları
izlerken aşağıda başta anneler olmak üzere ailenin kızları ve gelinlerinden
başka kimse yoktu.
“Albayım
siz takın yüzükleri.” Hikmet bey rica ederken adam ailenin en yaşlısını
göstererek “Selcan Hanım varken bana düşmez,” diyerek kadına yüzükleri
uzatmıştı. Yaşlı kadın yüzüğü takarken makası Albay’a vererek onun kurdeleyi
kesmesini istediğinde herkesin gönlü olmuştu. Engin parmağındaki yüzüğe gülümseyerek
bakarken aile üyeleri birden etrafını sarmıştı. Tebrik edenler, hediye verenler
sıraya girerken daha düğün olmadan birçok takıları olmuştu. Şeker hanım gelinine
hediyesini takarken gözleri onun üzerindeydi.
“Kocamın
hediyesiydi. Yıllardır Engin’imin evlenmesini bekliyordum. Sağlıkla kullan,”
diyerek oldukça geniş bir trabzon hasır setini genç kadının bileğine ve boynuna
takmıştı. Ortasında ki taşlar setin gerçekten de eski olduğunu vurguluyordu.
Şeker hanım seti temizlettiği için ilk günkü gibi genç kızın boynunda parıldıyordu.
“Anne!”
Engin annesine inanmaz bir şekilde bakarken Azra takının aile için oldukça
değerli olduğunu anlamıştı. Kadının elini öperken Şeker Hanım genç kızın
yanaklarını öperek “Ailemize hoş geldin kızım,” dedi. Sevim hanım duygulanarak
kızına bakarken içi rahatlamıştı. İlk göz ağrısı kızı mutlu olacaktı. Ona sahip
çıkacak, ardında duracak bir annesi olacaktı. Erhan damat adayına oldukça
kaliteli bir saat takarken diğer aile üyeleri de küçük çaplı takılar takmıştı.
Kalabalık
dağılmaya başladığında herkes oldukça yorgundu. İlk olarak Albay ve askerler
oradan ayrılırken diğer ağalar ve eşleri de onların peşinden kalkmıştı. Hikmet bey
dünürü olacak kadına dönerek “Şeker Hanım, hazır buradasınız yarın akşam yemeğinde
düğün işini da konuşalım. Malum hayırlı işler geciktirmeye gelmez.” Şeker hanım
adamın sözleriyle başını sallamıştı.
“Haklısınız
Hikmet Bey, tarihi gitmeden kararlaştırmak iyi olur. Ona göre hazırlıklarımızı
yaparız.”
“Hikmet
Bey benim yakında Ankara’ya görevlendirmem olacak. İzniniz olursa haftaya Azra
ile ev bakmak için Ankara’ya geçelim.”
“Ankara
mı?” Azra genç adamın başka yere görevlendirmesi olduğunu biliyordu ancak
Ankara olduğunu bilmediği için yorum yapmamıştı. Engin genç kızın sorusuyla ona
dönmüştü.
“Evet,
senin iş yerine yakın bir ev tutarız olmaz mı? Satın almak isterdim ancak
birkaç sene sonra nereye gönderilirim bilmiyorum.”
“Gerek
yok, bizim zaten orada evimiz vardı. Orada da oturabiliriz.”
“Söz
konusu bile olamaz Azra, kendimize yeni bir düzen kuracağız. İsterseniz o ev
durur istersen kiraya verirsiniz.” Azra genç adamın taviz vermez duruşu yüzünden
sessiz kalmıştı.
“Engin
haklı yeni bir ev bakın siz. Hem ilerde kardeşlerin o eve gelmek isteyecektir
düzenleri bozulmasın.”
“Ama
baba ev dururken…”
“Azra
lütfen.” Engin araya girerken genç kız sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti.
“Peki
siz nasıl derseniz öyle olsun. Ne zaman görevlendirme alacaksın?”
“Üç
ay içinde olmasını bekliyorum.” Hikmet bey genç adamı onaylarken Şeker Hanım
düğünün üç ay içinde olacağını anlamıştı. Gerçi o hazırlıklarını yaptı
sayılırdı ancak hala çok eksik vardı. Yıllardır oğlunun gönderdiği paralarla
birikim yapıyordu. Gelinine hediye alacak kadar da evi düzecek kadar da
birikimi vardı çok şükür. Elbette bey kızına yettiremeyebilirdi ancak ailenin
alçak gönüllü olması kadının içini rahatlatıyordu. Ne gelini olacak kız ne de
ailesinin aşırı istekleri yoktu. Eğitim seviyesi yükselen insanların görgüsüzlüğü
de azalıyordu. Aşırıya kaçmayacaklarını düşünen kadın oğlunun parlayan gözlerine
mutlulukla bakmıştı.
“Biz
kalkalım o zaman geç oldu. Yarın ayrıntıları görüşürüz.” Şeker hanım yerinden
kalkarken çocuklarıyla birlikte Efsun da ayaklanmıştı.
“Efsun
kızım sen nereye?” Sevim hanım üzgün bir şekilde sorarken genç kız duraksayarak
kadına bakmıştı.
“Lojmanda
kalıyorum Sevim Hanım. Geç olmadan bende gideyim.”
“Bu
akşam burada kalsaydın torunum?” Selcan hanım nemli gözlerle genç kıza
bakmıştı. Efsun ananesinin ıslanan gözlerine dayanamazken kadına sıkıca
sarılarak “Yine gelirim seni görmeye anane, yapma böyle,” dediğinde kadın genç
kızı bağrına basarak “Bu gece yanımda kal kızım, eskisi gibi koyumda uyu olmaz
mı?” dedi. Geceden beri bakışlarını Efsun’dan çekmeyen Ali oldukça düşünceliydi.
“Yarın
erkenden eğitimim var anane, söz yarın akşam gelip seninle kalacağım.”
“Ne
eğitimi?” bunu soran Suat’tan başkası değildi. Onların eğitimleri çoktan bitmişti.
Efsun’un ne eğitimine gireceğini merak ediyordu. Gürsel ve diğerleri de
dikkatle genç kıza bakarken Engin tedirgin olan genç kız adına cevap vermişti.
“Efsun
özel harekât birimine seçildi, onun eğitimlerine giriyor.”
“Özel
harekât mı?” Gürsel ve Suat hızla yerinden kalkmıştı. Ali aldığı haberle
gözlerini kapatırken sakin kalmaya çalışıyordu. Erhan bakışlarını kardeşine
çevirirken başını iki yana salladı. Hikmet bey ve diğerleri de genç kızın bu
kararına şaşırsa da bir şey diyememişti.
“Nereden
çıktı bu konu? Sen başarılı bir polistin…” Gürsel’in sert çıkan sesiyle Suat’ta
onu onaylamıştı.
“İlk
kez sizin ağzınızdan iyi bir polis olduğumu söylediğinizi duyuyordum. Çok şaşırtıcı,”
dediğinde bu kez Suat çıkışmıştı.
“Konuyu
değiştirme Efsun, özel harekât ne?”
“Niye
yakıştıramadın mı?” konunun uzayacağını anlayan Erhan yerinden kalkarak
bakışlarını genç kıza dikmişti.
“Hazır
buradasın şu konağın devrini yapalım. Belgeler hazırdı, imzala da işleme
koyalım. Ali sende gel avukat olarak şahit ol.” Genç adamın sözleriyle bakışlar
ona dönmüştü. Koca konağı hiç düşünmeden Efsun’un üzerine vereceğine
inanamıyorlardı. Hikmet bey gururla genç adama bakarken Sevim Hanım da iç
çekerek Selcan hanımın elini sıkmıştı. Yaşlı kadın başını kaldırıp çocukluğunun
geçtiği taş duvarlara bakmıştı.
“Konak
ananemin, ona devredin.”
“O
da torunu olarak sana devretmemizi istiyor. İlerde zaten senin olacak. İki iş
çıkarma başımıza.” Erhan’ın kesin sözleriyle genç kız yutkunmuştu. Engin ve
diğerleri ne olduğunu anlamazken Engin yerinden kalkarak Efsun’a yaklaşmıştı.
“Ne
oluyor?”
“Sonra
anlatırım, hadi ne gerekiyorsa imzalayayım da gidelim.” Efsun ve Erhan arka arkaya
çalışma odasına giderken Ali de onları sessizce takip ediyordu. Engin’e kısa
bir bakış atan genç adam “Sende gel, şahit olursun,” dediğinde Engin anlamasa
da onların peşine takılmıştı. Erkek kardeşleri de onları takip ederken salon
birden boşalmıştı.
Erhan
çekmeceden çıkardığı dosyayı genç kızın önüne bırakırken Efsun masanın
üzerindeki kalemi alarak sayfaları imzalamaya başlamıştı.
“Okumayacak
mısın?” Erhan tek kaşını kaldırarak imayla genç kıza bakarken Efsun omzunu
silkerek cevap vermişti.
“Daha
önce okumuştum neden vakit kaybedeyim?”
“Sen
bilirsin, sonra bir şey olursa başıma kalkamazsın. Senin tercihin bu imzalar!”
Efsun adamın sözleriyle kısa bir duraksama yaşarken Erhan’ın alaycı bakışları
karşısında sinirlenerek birçok belgeye imza atmıştı. İmza atması bittiğinde
neden bu kadar çok imza attığını düşünmeye başlamıştı. Altı üstü bir tapu
alacaktı.
“Engin,
Ali sizde şu iki belgeyi imzalayın!” Engin Efsun’un imza atmasının rahatlığıyla
kendine gösterilen yere imza atmıştı. Genç adam mutluluk sarhoşuyken hiçbir şeyi
sorgulayacak durumda değildi. Aynı şekilde Ali de kızın özel harekata katılması
haberiyle sarsılmış olduğu için mesleğini unutmuştu. Abisinin gösterdiği yere
imza atarak geri çekildiğinde Erhan dosyayı alarak kilitli çekmecesine
koymuştu.
“Hayırlı
olsun!”
“Dosyayı
bana vermeyecek misin?”
“Henüz
işleme alınmadı, yarın akşam yemeğinde veririm. Tekrar tebrik ederim.” Erkan ve
diğer kardeşler sanki kendileri konağı devretmiş gibi rahatlamıştı. Şu lanet
konak ağabeylerinin üzerine olduğu sürece karılarının dırdırlarını dinlemişlerdi.
“Hadi gidelim Engin, burada işimiz bitti.” Genç kız çalışma odasından çıkarken Ali eli kolu bağlı bir şekilde arkasından bakmıştı. Ertesi gün onları bekleyen sürprizden habersiz bir şekilde içten içe kendisini yiyip bitiriyordu. Onların hikayesi böyle bitmemeliydi. Belki de her bitişin yeni bir başlangıcı olacağını bilmeden öylece giden kızın ardından baktı.
***

Yaaa kesin ağamız evlendirdi bu iki inatçı keçiyi merakla yeni bölümü bekliyorum emeğine sağlık 🥰
YanıtlaSilBende aynı fikirdeyim kesin evlendirdi 🤣🤣🤣
SilAğam bence yaptı yapacağını erhan a hesap ta soramaz ağam uyardı oku diye Allah Allah
YanıtlaSilYine ve yeniden muhteşem bir bölümdü ağama hayran olduğum bu yılan eltiler ne olacak çok merak ediyorum
YanıtlaSilYeni bölümü sabırsızlık ile bekliyorum sevgili yazarım
YanıtlaSilSanki sürpriz bir evlilik var gibi😂😂
YanıtlaSilYb sabırsızlıkla bekliyorum 🥰❤️
YanıtlaSilAli ile efsun'u evlendirmiş gibi hissettim 😊
YanıtlaSilYeni bölümü sabırsızlıkla bekliyor olacağım
YanıtlaSilAysel harika bir bölüm olmuş hayırlı olsun ali efsunlu nikahı kıyıldı 😊
YanıtlaSilErhan, Ali ve Efsun ile nikahı için imza aldıysa şaşmam 🤣🤣
YanıtlaSilEllerine yüreğine sağlık canım,ay Erhan bunları evlendirmiş olmasın sakın çok güzel olurdu sabırsızlıkla yeni bölümü bekliyorum bakalım neler olacak
YanıtlaSilHarika bir bolumdu yine yazarim emeğine sağlık
YanıtlaSilEline yüreğine sağlık Erhan efsun ile Ali'yi nikahladimi yoksa
YanıtlaSilEvlendiler kesin ama nasıl 😁🙏
YanıtlaSilEn güzel yerinde kaldı, lütfen yeni bölüm çabuk gelsin
YanıtlaSilHikaye çok güzel severek ve ilgi ile okuyorum ama ben bir okurum ve bana yetmiyor 🙂
YanıtlaSilAhaaa evlendirdi bunları Erhan ağa
YanıtlaSilEllerinize sağlık muhteşemdi 😍
YanıtlaSilErhan ağa yapacağını yaptı hayırlı olsun emeğine sağlık canım yeni bölümü merakla bekliyorum
YanıtlaSilVavvvv muhteşem bölüm çokta hızlı geldi teşekkürler yazarımız harikasın nikah kıyıldı ali ve efsun hayırlı.l olsun...🥰❤️
YanıtlaSilBu evlilik içinse çok yanlış, kriz geçirir insan. Saygısızlık kitap olsa bile. Romantikleştirmek çok yanlış.
YanıtlaSilEmeğinize güzel yüreğinize sağlık yine çok güzel bir bölümdü
YanıtlaSilKesin evlendirdi merak yeni bölüm bekliyorum
YanıtlaSilTek kelimeyle mükemmel bir bölümdü
YanıtlaSilAha kesin evlendirdi ağa bunları 😁
Kesin evlendirdi,emeğine sağlık yazarım
YanıtlaSilErhan bir iş çevirdi bence ali ve efsun u evlendirdi mi yoksa emeğine yüreğine sağlık güzel bölümdü yeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum
YanıtlaSilAllah'ım harika bir bölümdü. Gelecek bölüm Efsun'un eli kolu bağlanacak gibi 🤣💃🏻💃🏻💃🏻
YanıtlaSilAh efsun nikah defterine imza atmış olabilirmisin
YanıtlaSilYine harika bir bölüm olmuş severek okudum yeni bölümü merakla bekliyorum
YanıtlaSilEmeğine sağlık harikaydı yazarım 🧡 Azra ve Engin sonunda nişanlandı😍 aha Erhan evlendirdi ikiliyi valla öğrenince şok olacaklar😂oo anneannesi in miraslarini aldı hep Efsun vasiyet ile de ağaları uzaklaştırdi kendinden birde bu ev üstüne geçti hepsinden zengin😂😍birde evlendi tam 😂 Engin'in ailesine bayıldım😍
YanıtlaSilErkan Ve Ahmet karilarinin dırdır insan kurtulduk diye seviniyorlar hala yüzlerini görememişler mi dirdirlari varmış sonuçta🤦🏻♀️
SilYazarım watty de yayinlamiyor musun artık?
SilEfsun eğitimleri alıyor evlenince nasıl olacak acaba
SilErham ağa bir numarasın şeytanın aklına gelmez yazarcım yine harika bir bölümdü yeni bölümü sabırsızca bekliyorum eline emeğine sağlık
YanıtlaSilAcaba eski bölümleri tekrardan nasıl okuyabilirim wattpad de benim yarım kalmıştı.
YanıtlaSilWattpad de 70'e kadar var sanırım ama devamı burdan devam ediyor . Burda yok sanırım öncekiler ama emin değilim
Silşimdi biz ilk bölümleri nereden okuyacağız.
YanıtlaSilErhan ağa yaptı yapacağını galiba
YanıtlaSilÇok güzeldi emeğine sağlık yeni bölüm çabuk gelsin
YanıtlaSilYeni bölüm ne zaman gelir acaba
YanıtlaSilErhan ağam o iki şaşkını evlendirdi galiba. Kendi ile enginde şahit olduysa. böyle gibi. konak mevzusuyla sınırlı olmasa gerek.
YanıtlaSilEmeğinize yüreğinize sağlık
YanıtlaSil