Sevgiye Susamış Kalpler 70. Bölüm

 

Merhaba arkadaşlar. Yeni bölümle karşınızdayım. Dile kolay 70 bölüm olmuş. Hikaye ne zaman bitecek inanın bende bilmiyorum. Bazen diyorum final ver başka serüvene atıl bazen de karakterlerden ayrılamayacağımı hissediyorum. Sİz ne dersiniz, final için geri sayım yapalım mı? Yorumlarınızı eksik etmezseniz sevinirim. Keyifli okumalar. 



****


Genç kadın, dalgın bir şekilde masasındaki dosyaları inceleyen kocasına yaklaşarak sıkıntıyla nefesini dışarıya vermişti. Maun masanın üzeri oldukça kalabalık bir dosya yığınıyla kaplanmıştı. Karısının nefeslenmesini duyan genç adam geriye doğru yaslandığında başını iki yana sallamıştı.

“Ne düşünüyorsun? İşe odaklanamadığın çok belli.”

“Olayların nasıl bu kadar karıştığını. Gel şöyle oturalım,” diyen adam yerinden kalkarak hamile karısını odadaki kanepelerden birine oturtup kendisi de yanına oturmuştu. Çisem sıkıntıyla yan oturarak kocasına bakmıştı. Bir eli şiş göbeğine giderken Erhan’ın da eli uzanarak o şişliği bulmuştu. Yıllar sonra yeniden baba olacaktı. Neriman Narin’e hamileyken karnına dokundurmazdı. Karnındaki bebeği bir hastalıkmış gibi görürdü. Çisem ise bebeğiyle iletişim kurmak istediğinde mutlu olarak kendisi elini karnına götürüyordu.

“Son olanlar benimde canımı sıktı. Efsun’un aileden uzaklaşması hiç iyi olmadı.” Erhan başını sallarken iki gündür haber alınamayan kızı düşünüyordu. Tek sorun Efsun’un ortadan kaybolması da değildi. Davalar üst üste binmiş, birçok kaçak kendi topraklarında yakalanmıştı. Yıllardır kendi topraklarında hiç tasvip etmediği olaylar dönüyordu ve ne babası ne de kendisi bunun farkına bile varmamışlardı.

“Suat söyledi, operasyonlar daha da derinleşti. Şu olayların altından daha güçlü insanlar çıkıyormuş. Kardeşlerim güvende değil.”

“Öyle bile olsa görevlerini yapıyorlar Erhan. Yonca’nın babası bu uğurda şehit edildi.”

“Biliyorum ama içime sinmiyor. Nasıl bu kadar cani olabilirler. Kurbanlar çok küçük Çisem, çoğu da kimsesiz çocuklar. Bunu nasıl yaparlar?” adamı sesindeki üzüntü elle tutulur derecede belli oluyordu.

“Elimizden gelen bir şey yok, sadece olayın takipçisi olabiliriz. Davalarda avukat olarak görev almama izin vermiyorsun.”

“Mümkün değil Çisem, sende bu düşünceyi aklından çıkar. Birçok iyi avukat olayın takipçisi zaten. Geçen gün öğrendim, Yonca hanım öğretmenliğe geri dönmüş. Onun adına sevindim.”

“Bende, Suat onu görmeye gitmiş mi? Haberin var mı?” Erhan gülerek karısına bakmıştı. Kardeşinin o kıza olan davranışlarının elbette kendisi de farkındaydı.

“Bilmiyorum ama gittiğini düşünüyorum. Neyse onları bırakta sen nasılsın? Oğlumuz seni yoruyor mu?” genç adam son sözleri biri duyacak endişesiyle sessizce söylemişti. İçinden bazen isyan etmek geliyordu. Evladının sevincini doyasıya yaşayamıyordu.

“İyi bugün çok uslu durdu. Hem canı da bir şey çekmedi.”

“Çekerse söyleyeceksin sakın içinde tutma Çisem, bana ya da çocuklara söylemekten çekinme.”

“Çekinmem. Annem aradı bugün, çok özlemişim. Yeğenim çok usluymuş biliyor musun? Ayşem kardeşinin yanından biran olsun ayrılmıyormuş. Abim hala inanamıyormuş gibi sürekli oğlunu izliyormuş. Kız olmasını bekliyorlardı biliyorsun.” Adam gülerek cevap vermişti.

“Bunca yıl sonra yeniden baba oldu onu anlayabiliyorum.”

“Ayşem’e ne demeli. Kaç kişiye kardeşinin ebesi olmak nasip olur.” Erhan genç kadının sözlerine gülerken başını sallamıştı.

“Öyle, ikisi de çok şanslı. Hem Cesur da kızının geleceği için endişe etmez artık.”

“Neden öyle söyledin?” Çisem merakla sorarken Erhan derin bir soluk almıştı. Başını karısının boynuna sokarak derince kokusunu içine çekti. Genç kadın yutkunarak geri çekilirken gözleri kocasının gözlerine odaklandı. Adam öyle güzel bakıyordu ki Çisem’in kalp atışları daha da hızlanmıştı.

“Neden bana öyle bakıyorsun?”

“Nasıl bakıyorum?”

“Böyle, tarifi mümkün değil.” Erhan karısının sözlerine gülerken uzanarak karısının yanaklarını öpmüştü. İç çekerek geri çekilirken “Gel,” dedi. Çisem ne olduğunu anlayamazken kocasının geri çekilirken kapının açılmasıyla genç kadın toparlanmıştı.

“Gel Adem, ne buldun?” Adem Çisem’e kısa bir bakış atarken Erhan konuşması için başını sallamıştı.

“Ağam, adamın kim olduğunu ne zaman işe başladığını öğrendik. Adamı geçen yıl Nusret Bey işe aldı. Nedret hanımın aşiretinden biri. Küçük hanımı takip etmesinin nedeni onu Neriman hanıma götürmek diye düşünüyorum. Henüz bir kanıtım yok ancak geçenlerde Neriman hanımı bu çevrelerde gördüler.”

“Benim niye haberim yok.”

“Nedret Hanım tutuklandığı için bir önemi olmayacağını düşündük. Bundan sonra daha dikkatli olacağız.”

“O kadın konağın bulunduğu mahalleye girmeyecek. Girdiği anda haberim olacak.”

“Neriman tutuklanmadı mı neden hala dışarıda?”

“Hakkında yeterince kanıt yokmuş.”

“Nasıl yok? Bu kadın yüzünden az kalsın canından oluyordun. Nasıl hala kanıt yok diyebilirler?” Çisem oldukça sinirlenmişti.

“Çisem sakin ol,” Erhan’ın uyarısına aldırmayan genç kadın sinirli bir şekilde odadan çıkıp gitmişti. Erhan Adem’e bakarak “O adamı gözünün önünden ayırma Adem, kızıma yaklaştığı anda onu alacaksın.”

“Emredersin ağam, sen nasıl uygun görürsen.”

“Hanım ağana da dikkat et. Son olarak Efsun’dan haber var mı? Hala izini bulamadınız mı?”

“Urfa sınırlarında olmadığı kesin ağam. Henüz nerede olduğunu bulamadık. Emniyet müdürü de bilgi vermiyor.” Erhan gözlerini kısarak düşünmeye başlamıştı. Emniyet müdürü onun yakın arkadaşıydı. Birbirleri için her şeyi yaparlardı ancak anlaşılan arkadaşının canı bir şeye sıkılmıştı. Onunla yüz yüze konuşmayı aklına not ederek Adem’e çıkmasını söylemişti.

***

“Abla ya ne zaman geleceksin? Seni çok özledim.” Çisem telefondaki Çisil’e izahatta bulunsa da genç kadının dinlediği yoktu. Son olanlardan, eltilerinin yaptıklarından onunda haberi olmuştu. Hastaları olmasaydı mümkünatı yok kardeşini Ankara’da tutamazdı. Çisil ilk fırsatta yanına gelirdi.

“O paçozları elime bir geçirsem…”

“Çisil bu şekilde konuşmamalısın. Biz burada iyiyiz, annemi yalnız bırakamam.”

“Anlıyorum, neyse belki hafta sonu geliriz. Seninle konuşmam gereken şeyler var.” Çisem merakla sorsa da kardeşinden bir cevap alamamıştı. Ayrıca Evin’i göndermesi için de söylenip durmuştu.

“Evin burada esir değil Çisil, isterse gelebilir elbette.”

“Ben anlamam, herkesi yanına topladın, bari Evin’imi gönder. Çok özledim Araf’ımı.” Çisem kardeşinin sitemine gülerken başını iki yana sallamıştı. Gözü bir köşede oynayan oğluyla kızına takılmıştı. Narin o kadar hassas bir çocuktu ki Cihangir’i korumak için her şeyi yapıyordu. Düştüğünde ilk Narin koşup kaldırıyordu. Ağladığında sarılıp susturmaya çalışıyordu. Bu görüntüler genç kadını mest ediyordu. Narin sadece Cihangir’i değil, aynı zamanda Araf’ı da koruması altına almıştı. İki kuzeniyle ise neredeyse hiç oynamıyordu ve bu durum genç kadının gözünden kaçmamıştı.

“Narin gel hayatım!” Narin annesinin seslenmesiyle önce Cihangir’e bakıp onu oturtmuş sonrada genç kadının yanına gelmişti.

“Efendim anne?”

“Neden kuzenlerinle oynamıyorsun?”

“Onlar da benimle oynamıyor anne, yengem kızıyormuş.” Çisem anlayışla kızını kollarının arasına alırken çocuklar arasına nifak sokan kadınlara sinirlenmeden edememişti.

“Sen üzülme tamam mı zamanla hatalarını anlayacaklar.” Narin omzunu silkerek “Üzülmüyorum ki? Hem benim kardeşim var, Araf’ta var. Onlarla oynamak daha güzel.” Çisem kızının önüne gelen saçlarını geriye atarak yanaklarını öpmüştü. Narin de aynı şekilde annesine karşılık verirken genç kadın yerinden kalkarak oğlunu kucağına alıp kapıya yönelmişti. Bir elinde kızı, kucağında oğluyla odadan çıktığında onları gören Zeynep koşturarak yanına gelmişti.

“Hanımım ne yapıyorsunuz?” genç kız uzanarak Cihangir’i kadının kucağından almıştı. Cihangir Zeynep’i sevdiği için hemen gülücük saçmaya başlamıştı.

“Abartma Zeynep, Cihangir o kadar ağır değil.”

“Olsun yine de siz kucağınıza almayın. Sonra ağam bana kızıyor.” Zeynep küçük oğlanla önden giderken Çisem şaşkın bir şekilde arkasından bakmıştı. Sevim hanım uzaktan izlediği konuşmayla gülmüştü.

“Kız haklı gelin… Ağaları azarlıyor onları.” Sevim hanımın sözleriyle genç kadın yüzünü asarak kayınvalidesine dönmüştü.

“Ne kabahat işledim anne, kızımdan geline düştüm?” Sevim hanım gülerek başını iki yana sallamıştı. Şu bir gerçekti ki kocası ve oğlu hastaneden çıktığından beri kadın daha neşeli biri olmuştu.

“Yok kızım sen benim gelin görünümlü kızımsın.” Kadın eğlenirken Çisem “Anne ya,” diye isyan etmişti. İkili gülerek aşağıya inerken öfkeli bakışların hedefiydi. Avluya indiklerinde çardakta oturan ikiliyi gören Sevim Hanım umursamaz bir şekilde konuşmuştu.

“Siz daha burada mısınız? Hani sabah gidiyordunuz?” Sevim hanımın soğuk sesi Çisem’in dikkatinden kaçmazken Menekşe ve Zehra umursamaz bir şekilde cevaplamışlardı.

“Bizde burada kalmaya bayılmıyoruz, oğlunuzun işi vardı halletsin çıkacağız.”

“İnşallah,” iki kadını ardında bırakarak mutfağa yöneldiğinde Çisem ardından üzgün bir şekilde bakmıştı. Ne kadar soğuk durmaya çalışsa da canının yandığını anlayabiliyordu. Narin babaannesinin peşinden giderken köşede duran iki küçük oğlanın ona baktığını görmüştü. Bakışlarından kızın yanına gitmek istedikleri anlaşılabiliyordu. İçi sızlasa da kimsenin çocuğuna karışamazdı. Kendisi de mutfağa geçerken akşam için hazırlık yapmaya başlamışlardı. Çalışanlar onu durdurmak istese de başarılı olamamışlardı.

“Yenge bir bakar mısın?” Ali’nin mutfağa girmesiyle ellerini durulayıp ona dönmüştü.

“Ne oldu?”

“Bir dosya varda senin fikrini almak istedim.” Çisem heyecanla kayınının peşine takılırken Sevim Hanım “Çok şükür,” dedi. Sevim hanımın tepkisine gülüşen çalışanlar kadının sevimli haline imrenerek bakmıştı.

“Kızım bir daha mutfağa girerse çalışmasına müsaade etmeyin.”

“Bizi dinlemiyor ki hanımım, sizde biliyorsunuz.”

“O zaman gizliden ağanıza haber verin o halleder. Ayakta çok fazla duruyor.” Çalışanlar yaşlı kadına hak verirken Sevim Hanım işini bitirerek torunu alıp mutfaktan çıkmıştı.

“Zeynep, Cihangir’in altını alıver kızım. Belli doldurmuş yine.” Genç kız mahcup bir şekilde kadına bakarken “Hemen hanımım,” diyerek küçük oğlanı alıp çıkmıştı mutfaktan. Çocukların tüm sorumluluğu okullar açılana kadar Zeynep’e verilmişti. Sevim hanım mutfaktan çıktığında kızını ve Sadık’ı görmüştü. Naz oldukça mutluydu ve mutluluğunu çekinmeden yaşıyordu.

“Anne, nasılsın?” genç kız annesine sarılırken Sadık uzanarak elini öpmüştü.

“Nereden geliyorsunuz kızım?”

“Sadık’la birkaç eksik vardı onları aldık,” diyen kızla kadın Sadık’a dönmüştü. Genç adam saygısından asla ödün vermiyordu. Elleri iki yanda keyifle konuşan kıza bakıyordu.

“Var mı bir ihtiyaç kızım, olursa söyleyin olur mu?” Sadık kadının parasal sorunları sorduğunu anlamıştı. Adam minnetle kadına gülümseyerek “Yok Sevim anne, biz her şeyi hallediyoruz.” Dedi.

“Olursa söylersin değil mi?”

“Elbette,” genç adam mahcup bir şekilde bakışlarını kaçırırken Naz omzuna atılan kolla irkilmişti.

“Naber yarım elma, bu aralar beni çok boşluyorsun.” Ali ikizinin omzuna kolunu dolayarak kendine çekmişti. Dudaklarını şakağına değdirirken Naz gülümseyerek alttan ona baktı. Ali ikizinden neredeyse yirmi santim daha uzundu.

“Sanki evde durduğun varda. Hastaneden yeni çıktın ama konakta durmuyorsun.”

“İşlerim var kızım sizin gibi miyiz?” Naz yüzünü asarken Sadık kaş çatarak genç adama bakmıştı.

“Bakma bana öyle, haksız mıyım? Geldiklerinden beri işlerini unuttular. Moda kaçıyor Naz Hanım geride kaldınız.”

“Merak etme Ali, biz modayı kaçırmayız.” Gül kardeşine kınayıcı bakış atarken Naz da kendisinden birkaç yaş büyük olan ablası olan ama kesinlikle abla demediği Gül’e göz kırpmıştı.

“Neyse atışmayı bırakın. Aç mısınız? Kızlar bir şeyler hazırlasın sizin için!”

“Yok anne biz dışarıda yedik, akşama ancak.” Naz cevaplarken Ali öne çıkmıştı.

“Hazırlıklar nasıl gidiyor, var mı yardım edecek bir konu?”

“Yok kardeşim, her şeyi hallettik sayılır. Hikmet babamın izniyle nişan tarihi ayarlayacağız sadece.”

“O zaman işiniz zor, önce ablam gidecek.” Naz ve Gül şaşkınlıkla genç adama bakarken Ali omzunu silkerek gülmüştü.

“Ne oluyor anne?” kadının da bir şeyden haberi olmadığı için şaşkındı. Azra önceki gün Ankara’ya işleri kontrol etmeye gitmişti. Kızının kendine ait bir eczanesi vardı ve Azra’nın imza atması gereken belgeler olduğu için birkaç günlüğüne gitmesi gerekmişti. Erhan yanına koruma ordusu yığarak genç kadını Ankara’ya göndermişti. Üstelik geri dönene kadar da Asaf’ın yanında kalacaktı.

Gül ve Naz şaşkın bir şekilde annelerine bakarken Sevim Hanım oldukça dalgındı. Kocasıyla henüz bu konuyu konuşmamışlardı. Erhan aile reisi olarak söylemişti ancak kesin bir şey yoktu.

“Sen nereden duydun?”

“Babam ve abim konuşurken duydum. Babam söyle komutana gelsin konuşalım dedi. Abimde komutanı çağıracaktı.”

“Ablanızın izni olmadan mı?”

“İzinlik bir şey mi kaldı anne, babam işin içine girdi. Bu saatten sonra onu evlendirmeden işin peşini bırakmaz.” Kadın oğluna hak verse de kızının arkasında duracaktı. Onları dinleyen iki gelin oldukları yerde hasetlerinden çatlasa da bir şey söyleyememişlerdi.

“Sen ablanı bırakta Efsun’dan haber var mı onu söyle.” Ali’nin tüm neşesi annesinin sorusuyla kaybolmuştu. Genç kızdan haber yoktu ve ona ulaşabilecek tüm yollar kapanmıştı. En son hastane odasında görmüştü ve kızın güvenini yerle bir etmişti.

“Yok anne, hala ortaya çıkmadı.”

“Kaleli’lerden haber var mı? Kızın peşindeler biliyorsun.” Ali başını sallayarak üzgün bir şekilde bakışlarını kaçırmıştı. En son abisine haber göndermişlerdi. Düğünle kafayı bozmuş olan aşiret Ali’nin canını sıkıyordu. Dökülen kendi kanıydı ve kan dökme sırası onlarda olmasına rağmen aşiret ısrarla nikahla kanı durdurmayı istiyordu.

“Hala çok sakinler, izletiyoruz.” Kadın başını sallarken alt kat odalardan birinin kapısı açılmıştı. Hikmet bey kendisi için hazırlanan odadan çıkmıştı. Adamı gören çocuklar hemen yanına giderken çardakta oturan iki gelinde ayağa kalkmıştı.

“Nasılsın baba?” yaşlı adam oğluna bakarak başını salladı.

“İyiyim, siz ne yapıyorsunuz?” Naz ve Gül babasının iki koluna girerken yaşlı adam gülümseyerek onlara bakmıştı.

“İyiyiz baba, seni böyle ayakta görünce daha iyi oluyoruz.” Sadık yaşlı adamın elini öperken adam gururla damadı olacak adama bakmıştı.

“İşlerinizi hallettiniz mi Sadık, hazırlıklar tamam mı?”

“Tamam Hikmet baba, sadece tarih bildireceğiz.” Adam karısına bakarak sormuştu.

“Sen düşünüyorsun Sevim, senin için ne zaman müsait olur.” Yaşlı kadın kocasına bakarak soluklanmıştı. Adamın rengi gün geçtikçe iyiye gidiyordu. Üzerindeki korku yavaş yavaş dağılırken içinden şükretmişti. Kocası, sırtını yasladığı dağı ayaktaydı. Başka ne isterdi ki…

“Gelecek hafta nişanı yapalım bey, hayırlı iş beklemeye gelmez.” Adam başını sallarken “Nişandan sonra Azra’nın sözünü de keseriz,” dedi. Sevim hanım dikkatle kocasına bakarken kızını vermeye dünden razı olduğunu anlamıştı.

“Ne bu acele bey, kıza da sorsaydık.”

“Kıza sormaya hacet yok Sevim, zamanı geldi de geçiyor bile. Bana kalsa çoktan evlendirmiştim de Erhan’a dua etsin. Madem seviyorlar birbirlerini uzatmanın alemi yok.”

“Kız gelsin tekrar konuşuruz.” Kadın konuyu kapatmıştı. Hikmet bey çardağa doğru ilerlerken iki gelinini ayakta kendilerine bakarken bulmuştu. Ağır adımlarla kızları kolunda çardağa baş köşeye geçerek oturmuştu. Adamın bakışları köşede oynayan iki torununa kaydı. Ne zamandır seslerini duymamıştı. Sessizce öylece kendi hallerinde oynuyorlardı.

“Çocuklar, gelin yanıma!” Hikmet bey iki çocuğu çağırırken hevesle yerlerinden kalkmıştı. Bakışları annelerini bulduğunda yüzlerinin ifadesi değişen iki çocuk yaşlı adamın sözleriyle ağır adımlarla ona doğru ilerledi.

“Gelin bakalım dedenize, neden yanıma gelmiyorsunuz?” Hikmet bey iki oğlanı kucağına oturturken bir yandan da karısına bakmıştı.

“Çok büyüdüler değil mi Sevim, daha dün doğmuş gibi hatırlıyorum doğduğu günleri.”

“Öyle bey, çok büyüdüler.” Sevim hanım başka yorum yapmamıştı. Bu durum adamın dikkatinden kaçmazken üstelememişti. Şimdiye kadar karısı iki torununu çoktan sevmeye başlamış olmalıydı. Yüreği naif karısını ilk kez bu kadar soğuk görüyordu. Ve bu durum kendi çocuklarına ve torunlarına karşıydı.

“Sevim çocuklara yiyecek bir şeyler verseydin? Yapmadınız mı onlara göre bir şey?” adam karısına bakarken karısı onu tarafına bakmadan cevaplamıştı.

“Anaları yapıp yedirsin, ben karışmam.” Kadın herkesin şaşkın bakışları altında oradan ayrılırken Narin koşturarak “Babaanne bak ne buldum!” diye elindeki şeyi gösteriyordu. Uzaktan ne olduğunu göremeseler de kadının “Çok sıkma yavrum, uğur böceği bu,” dediğini işittiler. Yaşlı kadın küçük kızın başının üzerini öperken elinden tutarak onu konağa yönlendirmişti.

“Dede, babaannem artık bizi sevmiyor mu?” çocuklardan biri sonunda konuştuğunda Hikmet beyin sert bakışları iki gelinine dönmüştü. Konuşan Menekşe ve Erkan’ın oğlu Anıl’dı.

“Olur mu babaanneniz sizi çok sever. Sadece biraz üzgün.”

“Ama Narin sürekli babaannemle oynuyor, bizimle oynamıyor.” Yaşlı adam çocukların sözlerine üzülmüştü. Sessiz kalırken Gül ve Naz birbirine kısa bir bakış attı.

“Gel aslanım biz seninle oynayalım.” Ali yeğenini kucağına alırken babası onu uyarsa da bir şey söylememişti. Anıl amcasıyla giderken diğer çocuk hala dedesinin dizinde oturuyordu. Konakta hayat garip bir sükûnet içinde ilerliyordu. Hikmet bey torununu yere bırakarak yerinden kalktığında iki kızı da onunla birlikte ayaklanmıştı. Babaları rahatsızlığından beri gözleri sürekli yaşlı adamın üzerindeydi. Gül arada yanında adamlarla kendilerine butik açacak mağaza bakınsa da içine henüz sinen bir yer bulamamıştı.

Konağın avlusuna giren güçlü araba sesiyle bakışlar gelen iki adama dönmüştü. Hikmet bey arabadan inen oğullarına bakarken oldukça dik durmaya başlamıştı. Erkan ve Ahmet babalarına doğru ilerleyerek ellerini öperken eşleri de yanlarına gelmişti.

“Nasılsın baba? Daha iyi misin?” Erkan sorarken yaşlı adam ayak üstü iyi olduğunu belirtmişti. Ahmet’in bakışları yaşlı adamın ardında duran Sadık’ı görünce istemsizce kısılmıştı. Naz abisinin sevdiği adama laf söylemesine izin vermemek için araya girdi.

“Baba bizim yapacak işlerimiz var iznin olursa onları halledelim,” dediğinde adam başıyla onu onaylamıştı. Sadık adamın elini öperek Naz ile oradan ayrılırken Hikmet Bey oğlunun homurtusuyla kaşlarını çatmıştı.

“Hayırdır Ahmet ne bu haller?”

“Yok bir şey baba, sadece hala alışamadım bu ikisine.”

“Terbiyeni takın, bu ikisi dediğin biri kardeşin diğeri de yıllardır sana arkadaşlık etmiş biri.”

“Keşke arkadaş olarak kalsaydı,” diyen adamla yaşlı adam daha da kızmıştı.

“İkinizi de uyarıyorum Ahmet, kızlarıma ve onların seçtiklerine saygı duyacaksınız. Eğer yanlış bir hareketinizi görürsem hiç görmediğiniz yüzümü görürsünüz. Siz ne kadar değerliyseniz kız kardeşleriniz sizden daha değerli. Sakın unutmayın, onların gözünden akacak yaş için erkek evlat demem sizi silerim.” Adamın sert çıkışıyla iki adam yutkunurken Gül gözleri ıslak bir şekilde babasının boynuna sarılmıştı.

“Teşekkür ederim baba, Allah senden razı olsun. Başımızdan eksik etmesin.”

“Amin evladım, amin. Hadi git annene bak yardıma ihtiyacı var mı?” Gül koşturarak yanlarından ayrılırken adamın bakışları yeniden sertleşmişti.

“Baba onlar bizim kardeşimiz söz hakkımız yok mu üzerlerinde.”

“Elbette var ama ben dururken de size laf düşmez. Anneniz bugün gideceğinizi söylemişti. Neden hala konaktasınız?” Erkan şaşkınlıkla babasına bakarken Ahmet tokat yemiş gibi geri adım atmıştı. Anneleri gerçekten onları gözden çıkarmıştı. Erkan yutkunarak karısına baktığında karısının oldukça keyifli olduğunu görünce içinden ‘acabalar’ yükselmeye başladı.

“Birazdan çıkarız baba, gitmemizi bu kadar çok istediğinizi bilmiyorduk.”

“Gitmek için can atan sizsiniz evladım, ne zaman geldiniz de size git dedik. Siz kendiniz istediniz.” Adam gelinlerine bakarak “Yolunuz açık olsun, aklınızı başınıza almadan bir daha konağa gelmeyin,” diyerek iki adamı şoka sokarak oradan ayrılmıştı. Ahmet ve Erkan birbirine bakarken oldukça sıkıntılıydı. Küçük oğlan babasının bacaklarına sarılarak kollarını uzatırken Ahmet uzanarak oğlunu kucağına aldı.

“Anıl nerede?” Erkan oğlunu sorarken Menekşe cevaplamıştı.

“Ali amcasıyla oynayacakmış. Onun yanında.” Erkan başını sallarken konağa doğru ilerlemeye başlamıştı.

“Her şey hazır mı? Bir saat içinde çıkarız.” İki kadın hevesle cevap verirken odalarına doğru ilerlemeye başlamışlardı. Ahmet’te Erkan da eşleriyle severek evlenmişlerdi. Özellikle Ahmet Zehra’yı almak için çok ısrar etmişti. Konaktan ayrıldıklarından beri eskisi gibi hayatları yoktu. Ailesinin yanında sade, huzur dolu bir hayatları varken Ankara’ya taşındıklarından beri hayatları şatafatlı bir dünyaya dönüşmüştü. Onlar hazırlanmak için odalarına giderken konağın sakinleri yavaş yavaş eve doluşmaya başlamıştı.

“Evin kızım sende istersen abinlerle git. Gürsel çok yalnız kaldı karımı gönderin deyip duruyordu.”

“Yok anne ben Naz’a yardım edeceğim. Hem konak çok kalabalık, yardım gerekebilir.” Sevim hanım sevgiyle genç kadının yanağını okşarken göğsüne çekerek sarılmıştı.

“Kendini çok yorma kızım, evde bir sürü çalışan var. Sen Araf ve kocanla ilgilen.”

“Ama anne zaten nişana gelecek Gürsel, o zaman dönerim. Hem benim içim rahat etmez. Çisem abla hamile haliyle çok yoruluyor. Ben Gürsel’le konuşurum. Anlayış gösterecektir.” Kadın başını sallarken konağa geçmiş olsuna gelmeye devam eden ağaları ağırlamaya devam ediyorlardı.

***

Genç kız elindeki belgeleri sıkıca tutarak karşısında ki binaya bakıyordu. İki gündür uğraştığı sonucu nihayetinde elde edecekti. Elbette kolay olmamıştı araya birçok hatırı sayılı insan girmişti. Üstelik son operasyonlardaki başarısı da onun işine çok yaramıştı. Derin bir nefes alarak güvenlik kapısına doğru adımları. Kapıda bekleyen güvenliğe kimliğini göstererek üst aramasından geçti. Dosyalarla birlikte ana karargaha girerken özel harekat için başvuru işlemlerini yapmıştı. Bir dizi sınavdan geçeceğini biliyordu. Neyse ki bu sınavları daha önce deneyimlemişti. Başvurusunu yaptıktan sonra sağlık kontrolü, fiziksel yeterlilik, mülakat ve psikolojik değerlendirme gibi birçok aşamadan geçeceğini biliyordu. Bunun için hazırdı. Belki de alanında en iyi olan komutanların sınavından geçecek ve elinden geldiğince başarı göstermeye çalışacaktı. Şanslıydı ki mülakata geç kalmamıştı.

“Sen neden buradasın?” Efsun gelen soruyla duraksamıştı. Karşısında birkaç adam oturmuş onu inceliyordu.

“Anlamadım?”

“Dosyana bakıldığında oldukça başarılı bir polislik kariyerin var. Neden özel harekata geçmek istiyorsun?”

“Siz neden buradasınız?” Efsun’un adama sorusuyla adam şaşırmıştı. Genç kızın dik bakışları karşısında diğer adamlarda şaşırsa da ifadeleri değişmemişti.

“Benim hayalim buydu! Vatanıma hizmet etmek.”

“Belki de sadece sizin hayaliniz değildir komutanım. Vatanına layığıyla hizmet etmek benim gibi birçok kişinin de hayalidir.”

“Peki ilerde pişman olmayacak mısın? Bu işin zorluklarını biliyor musun?”

“Her zorluğa hazırım komutanım.” Adam başını sallarken önündeki kağıda bir şeyler karalamıştı.

“Kadınlar için hassas bir meslek, ilerde zayıflığınızı kullanmaya çalışabilirler farkındasınız değil mi?”

“Benim zayıflığım yok komutanım. Tek tabancayım.”

“Burada geniş bir aileye mensup olduğun yazıyor, buna rağmen nasıl zayıflığın olmadığını söyleyebilirsin?”

“Geniş bir aile mi? Benim ananemden başka kimsem yok. O da güvenli bir yerde.” İki komutan birbirine bakarak gözleriyle anlaşmaya başlamıştı. Efsun’un başvurusunu aldıklarında diğer adaylar gibi onu da araştırmışlardı. Oldukça başarılı bir polisti ve daha önce özel harekat hatta kıza bildirilmese de MİT için düşünülmüş bir adaydı. Ailesi dediğinin aksine oldukça kalabalık bir aileydi. Hem anne tarafı hem de baba tarafı. Ama aldıkları bilgilere göre baba tarafıyla görüşmüyordu. Anne tarafından da sadece ananesiyle birlikte yaşıyordu. Birkaç mesleki sorudan sonra adamlar kendi aralarında konuşmaya başlamıştı.

“Peki çıkabilirsin.” Efsun yerinden kalkarak kapıya yöneldiğinde oldukça gergindi. Şimdi geriye kararı beklemek kalmıştı. Mülakat salonundan çıktığında kendisi gibi bekleyen birçok adayla karşılaşmıştı. Aralarında birkaç kişiyi daha önce görmüş olsa da resmen tanışmamıştı. Hatta birkaçının kendisini göstererek aralarında konuştuğunun da farkındaydı. Daraldığını hissederek binanın bahçesine çıktığında sessize aldığı telefonu titremeye başlamıştı.

“Evet!” genç kızın telefonu açma şekline karşıdan cevap gelmişti.

“Bu nasıl cevaplama, senden haber bekliyordum. Nasıl geçti görüşme.”

“Bilmem, fena değildi sanırım.”

“Efsun, emin misin? Bak sürekli operasyonlarda olacaksın. Bir düzenin olmayacak.”

“Hiç olmadığım kadar eminim. Oralardan ne haber, her şey yolunda mı?”

“Evet, sizinkiler seni arıyor. Hikmet bey ve Erhan dört bir yana haber salmış durumda. Asıl sorun Kaleli’ler de senin peşinde. Ailede kalan tek mirasyedisin. Diğerleri tutuklandı.”

“Anlıyorum, o zaman aradıklarını onlara veririm.”

“Saçmalama Efsun, ne yapmayı planlıyorsun? Adamlar seni öldürmek için arıyor farkında mısın?”

“O kadar kolay değil Engin, benim de elimde kozlar var. Hazırlıklı ol Engin, yakında orası daha da karışacak. Son işim olsa da hem kendimi hem ananemi onlardan kurtaracağım. Sana birkaç belge göndereceğim. Onları zamanı geldiğinde kullanırsın.”

“Efsun beni korkutuyorsun.” Efsun adamın sözlerine gülerken başını iki yana sallamıştı. Genç adam onu görmese de keyifli olduğunu hissedebiliyordu.

“Korkulacak bir şey yok Engin, sadece yeni görevime başlamadan önce her şeyi yoluna koymak istiyorum. Ben olmasam bile geride kalanlar zorluk yaşamayacak.”

“kabul edileceğine eminsin yani?”

“Sence?” genç adam kızın sorusuyla sessiz kalmıştı. Elbette Efsun’u havada kapacaklardı. “Seninki bana mesaj çekti. Tehlikede olduğunu yazdı.” Efsun yutkunarak sessizleşmişti. Merak etse de sormamıştı.

“Ben yarın döneceğim, mümkünse kalacak yer bulana kadar sende kalmak istiyorum.”

“Elbette, her zaman kalabilirsin.” Genç kız teşekkür ederek telefonu kapatırken mülakat sonucunu alana kadar Ankara’yı gezmeye karar vermişti. Yıllardır bu şehirdeydi ama mesleği yüzünden doğdu düzgün gezme fırsatı bulamamıştı. Şimdiyse tek başına da olsa Ankara’nın altını üstüne getirmeyi planlıyordu. Bunun için ilk iş olarak araba kiralamıştı. Bundan sonrası tek olarak devam etmeyi planlasa da her zaman planladığımız gibi olmadığını zamanla öğreniyorduk. Efsun’un da öğreneceği gibi.


****

Yorumlarınızı bekliyorum...  


Yorumlar

  1. Eline emeğine yüreğine sağlık yine harika bir bölüm olmuş severek okudum final değince üzüldüm ama yinede sen bilirsin yeni bölümü merakla bekliyorum

    YanıtlaSil
  2. eline emeğine sağlık yine çok güzel bölümdü şimdilik final olmasın daha olaylar çözülmedi

    YanıtlaSil
  3. Harika bölümdü final yaklaşsın bence watpatta yoğun bir okuyucu kitleniz vardı kapaninca sizi bulamadılar bende çok aradım çünkü sizi ve hikayelerini zi. En kısa sürede basılsın. kütüphanemde diğer kitaplarınızın yanında yerini alsın...🙏🏻❤️🥰

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ellerine yüreğine sağlık canım, hikaye çok heyecanlı devam ediyor sıkılmadan kendini okutuyor ve daha pek çok konu var onun için final olmasın bence

      Sil
  4. Gine süper bir bölüm final üzer daha cok erken

    YanıtlaSil
  5. Finali dört gözle bekliyorum. Tabi sonrasında başlayacak yeni hikayeleri de.

    YanıtlaSil
  6. Yine harika bir bölümdü eline emeğine sağlık canım

    YanıtlaSil
  7. Ellerine sağlık sevgili yazarım yine muhteşem bir bölümdü yılan 2 etlinin sonunu merak ediyorum gerçekten sonrası nasıl olacak kocaları nasıl akıllanacak çocuklara bile kötülük aşılayan insanlar resmen allahım Erkan ne zaman oğlu olacağını söyleyecek acaba ali ile efsun ne yapacak kısacası herşeyi merak ediyorum

    YanıtlaSil
  8. Güzel devam ediyor elinize emeğinize saglik

    YanıtlaSil
  9. Aysel. Niye harika bir bölüm olmuş yüregine sağlık helal hikmet bey çok iyi yaptı efsun halleri neler olacak bekliyoruz ❤

    YanıtlaSil
  10. Emeğine yüreğine sağlık yazarım çok güzeldi

    YanıtlaSil
  11. Her zaman ki gibi çok güzel bir bölümdü. Ellerinize emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  12. Eline sağlık

    YanıtlaSil
  13. Emeğine sağlık harikaydı yazarım ♥️final olmasın yaa gayet iyi gidiyor şuan 💛

    YanıtlaSil
  14. Gerçekten her bölüm ayrı heyecan verici oluyor hiçbir zaman tekrara düşmeden yaziyorsun fianl olmasın lütfen.watpattin kapanmasına senin kitaplarını okuyamadigim için çok üzülmüştüm buradan devam etmen çok sevindirmisti 😊😊ellerine emeğine sağlık 🌸🌸

    YanıtlaSil
  15. Özel harekat işine Ali veya Erhan engel olacak gibi sanki. Final konusunda da karakterlerin yeni hikayeleri olmayacaksa final olmamalı bence.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Teşekkür ederim...