Herkese merhaba arkadaşlar. Geçen hafta Tüyap kitap fuarına gittim ve çok kalabalıktı. Kalabalık beni resmen tuttu. O günden beri hastayım. başımı kaldıracak halim yoktu. Bu gün biraz iyi olunca bölümü yazıp atayım dedim. İnanın ne yazdığımı bile bilmiyorum. Gözlerim yaşarıyor yazarken. Umarım seversiniz. Keyifli okumalar.
***
Genç kadın
arabayı sürerken arkada susmak bilmeyen kadına ters bir şekilde bakmaya
başlamıştı. Ahmet alışık olduğu duruma dirseğini arabanın camına dayayarak
sessizce yolu takip ediyordu. Durmadan konuşan kızı dinlemediği o kadar
belliydi ki Efnan kocasının tavrına gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı.
“Ay yeter! Bacım
bir sus ya… Bir sus kafa bu!” Açelya daha fazla dayanamayarak yola
çıktıklarından beri konuşan Akasya’ya çıkışmıştı. Genç kadın ürkerek geri
yaslanırken kısa bir sessizlikten sonra “Ne bağırıyorsun be!” diye Açelya’ya
çıkışmıştı. Efnan daha fazla dayanamayarak gülmeye başladığında önde oturan
Ahmet aynadan karısının gülüşünü içi giderek izliyordu.
“Sabah sabah ne
bu çene. Kocana acımaya başladım.” Açelya kıza söylenmeye devam ederken Ahmet
boğazını temizleyerek direksiyondaki Açelya’yı uyarmaya çalışmıştı. Açelya onun
neden bu şekilde işaret ettiğini anlamazken birden arabanın içini tiz çığlıklarla
ağlama sesi duyulmaya başlamıştı.
“Şimdi yandık!” Açelya
ve Efnan canı çıkarcasına ağlayan Akasya’ya şaşkınlıkla bakarken Ahmet başını
iki yana sallayarak “Hastaneye sür,” dedi. Açelya hızla arabanın yönünü
hastaneye çevirirken Ahmet’te Onur’u arayarak onları kapıda karşılamasını
istemişti. Araba yirmi dakika da hastaneye ulaştığında Akasya’yı
sakinleştiremeyen Efnan da neredeyse ağlayacak duruma gelmişti. Arabanın arka
kapısı hızla açıldığında Efnan ürkerek geri çekilmişti.
“Akasya, karıcım…”
Onur ağlayan karısını kendine çekerek sakinleştirmeye çalışırken Açelya
gözlerini kısarak ikiliye bakmıştı.
“Bu… Bu sana
acıyormuş.” Kesik kesik konuşan Akasya parmağıyla Açelya’yı göstermişti. Açelya’nın
şaşkınlığı artarken Ahmet Onur’a bakarak “Al karını da yemek yedir, sabah sabah
kafamı yedi,” dediğinde Akasya arkadan genç adamın başına sert bir şekilde
yapıştırmıştı.
“Sen sus hain. Kocamı
savunmadın.”
“Ben ne yaptım şimdi?”
Ahmet başını tutarken Akasya kocasına ıslak gözleriyle bakmıştı.
“Benimle
evlendiğine pişman mı oldun?”
“O nasıl söz
hayatım, bilmiyor musun daha bu kadarcıkken sana aşık olduğumu?” Akasya ıslak
gözleri parlayarak kocasının boynuna sarılmıştı. Adam gülümseyerek karısının
sırtını sıvazlarken Efnan ikisine gülümseyerek bakmıştı.
“Al karını çık
hadi, işimiz var bizim.” Ahmet Onur’a söylenirken Akasya genç adama ters bir
şekilde bakmaya başlamıştı. Az önce ağlayan o değilmiş gibi yüzünde güller açan
genç adama ters bir şekilde bakarak “Gözüm üzerinde olacak, yanlışında eşimden
çekersin.” Ahmet Akasya’nın arabadan inmesiyle hemen karısının yanına oturarak kapıyı
kapatmıştı.
“Bir süre
görüşmeyelim Akasya, sesin kulaklarımdan silinsin.” Akasya öne atılacakken
Açelya gaza basarak hızla oradan uzaklaşmıştı.
“O neydi öyle
ya, o nasıl ağlama şekliydi?” Açelya’nı sözlerine gülen Efnan “Ama çok tatlı
bir kadın,” dediğinde Ahmet inanmazca ona bakmıştı.
“Kulaklarımız sağır
oldu Efnan sen iyi misin?”
“Hamile bir
kadına söylenmeyecek sözler söyledin Açelya abla, kadın hassas döneminde.”
“Bizim
kulaklarımızda hassas. Siz eskiden tanışıyorsunuz sanırım?” Ahmet’e bakarak soran
Açelya adamın başını sallayarak onaylamasıyla yola bakmıştı.
“Üniversiteden beri
arkadaşız. Birlikte okuduk. En zor zamanlarımda yanımdaydı. Kardeşimden farksızdır.”
Efnan kocasına kısa bir bakış atarak başını sallamıştı. Araba bir süre yolda ilerlerken Açelya aklına
gelen şeyle dikiz aynasından Efnan’a bakmıştı.
“Bana
gönderdiğin adres, yıllar önce Agah beyin yaşadığı küçük bir ev. Garip, o kadar
zengin bir adamın kenar mahalle sayılabilecek bir yerde evi var.” Efnan merakla
ona bakmıştı.
“Gerçekten mi? Yakın
mı bize hemen gidip bakalım.”
“Yakın sayılır,
hatta yardım ettiğiniz ailenin mahallesine çok yakın.” Efnan iyice merak
etmişti. Ahmet Açelya’nın sözlerinden sonra bakışlarını karısına çevirirken
kocasının bakışlarından utanan Efnan başını camdan dışarıya çevirmişti. Genç adam
karısının iyi kalpli olduğunu, yardım sever olduğunu elbette ki biliyordu ancak
başkasından duymak gururunu okşamıştı. Genç kadının telefonuna mesaj geldiğinde
Efnan telefonun ekranını çevirerek gelen mesaja bakmıştı. Derin bir nefes
çekerek “Abla bankamatik yanında durur musun?” diye sordu. Açelya geçen aydan bildiği
durumla “Maaşınız mı yattı?” diye sordu. Efnan başını sallarken genç adam
karısının duran arabadan inerek bankamatiğe gitmesini izlemişti.
“Paraya mı
ihtiyacı vardı?” kendi sözlerine gülerken başını iki yana sallamıştı. Karısının
paraya ihtiyacı olduğunu düşünmemişti. Efnan oldukça yüklü miktarda parayı
çekip çantasına koyarken Ahmet kaşlarını çatarak onun gelişini izlemişti. Arabaya
binen genç kız Ahmet’in “O kadar parayı ne yapacaksın?” diye sormasıyla Efnan
yutkunmuştu. Şu anda evliydi ve kocasından gizli iş yapmak istemiyordu. Ama şu
anda arabanın içinde de konuşmak doğru gelmiyordu.
“Evde konuşsak
olmaz mı?”
“Paraya mı
ihtiyacın var? Yardım edebileceğim…”
“Teşekkür
ederim, yeterli param var.” Efnan aceleye cevaplarken Açelya gülümseyerek başını
sallamıştı.
“Hepsini
çekebildin mi bari?”
“Maalesef,
bankamatik belli bir miktar çekmeye izin veriyor. Neyse zaten alışveriş yapacağız,”
dediğinde genç adamın aklına ablası gelmişti.
“Ablam
çarşıdaydı, onu almamız gerek.”
“Doğru bugün
bizimle gelecekti kursa. Açelya abla önce Suna ablayı alalım ondan sonra kursa
gidelim. Diğer adrese sonra gideriz.”
“Sen nasıl
istersen, benimde emniyete uğramam gerek bugün. Sizi bırakınca merkeze geçerim
ben.”
“Bir sorun mu
var?”
“Bilmiyorum
gidince öğreneceğiz.” Genç kadın sinyal vererek çarşıya doğru ilerlerken kısa
sürede Suna’nın yanına varmışlardı. Genç kadını da alarak kursa doğru ilerleyen
grup arabada neşeli bir şekilde sohbet ediyordu. Suna yeni gelin Efnan’a
takılırken Ahmet ablasını uyarsa da genç kadının onu dinlediği söylenemezdi. Sonunda
kursa gelmişlerdi. Efnan kurs müdürü ile görüşürken Suna’nın da çocuk kreşi
için başvuru yapacağını bildirmişti. Suna iş görüşmesinden olumlu sonuç alırken
oldukça mutlu olmuştu. Ahmet ablasının mutluluğu karşısında derin bir iç
çekerken genç kız müdireye dönerek “Geçenlerdeki küçük kız hakkında ne karar
verdiniz?” diye sordu.
“Babasıyla
anlaştık, çocuk kreşinde kalacak, kendisi gelene kadar da kursta eğitim görecek.”
“Çok sevindim. İhtiyaç
listesini almaya gelmiştim ben. Onu da alayım yarın gönderirim size.” Kadın çekmeceden
çıkardığı ihtiyaç listesini genç kıza uzatırken Efnan’ın bakışları bol bol
almış olduğu malzemelerin adına takılmıştı. Geçen ay neredeyse iki ay yetecek
kadar aldığı malzemelerin bitmesi onu şaşırtmıştı.
“Müdire Hanım,
geçen ay bu malzemeler bol alınmıştı. Bu kadar erken bitmesi doğru mu?”
“Anlamadım?”
“Anlaşılmayacak bir
şey yok. İsraf mı yapılıyor kursta. Bunun önüne geçmeniz gerekir.” Kadın kızarırken
Efnan’ın tahammül edemediği bir şey varsa o da israftı. Kursu bir süredir boş
bıraktığını düşünen genç kız haftaya teftiş etmeye karar vermişti. Bu kurs genç
kız için çok önemliydi. Allah yoluna baş koymuş gençleri eğitmek, onları doğru
yolda ilerletmeye çalışırken yoldan sapmamak çok önemliydi. İnsanların hak
hukuk konusunda hassas olmasını istiyordu. Babası sırf istediği için vakıf
kurmuş, ihtiyaç sahiplerine ve özellikle din eğitimi almak isteyen gençlere ön
ayak olmaya çalışmışlardı. Kendisi çalışmaya başladığından beri kursu aksatır
olmuş, atadıkları hocalara gençleri emanet eder olmuştu. Son birkaç aydır
gözünden kaçmayan olaylar artık canını sıkmaya başlamıştı.
Kadın kem küm
ederek cevap vermeye çalışsa da Efnan yerinden kalkarak kadının gözlerine
odaklanmıştı.
“Görevinizi layığıyla
yerine getiremeyecekseniz yerinize birini bulmak zor olmasa gerek. Lütfen daha dikkatli
olun.” Ardından kızgın bir kadın bırakarak odadan çıkarken Efnan’da oldukça
ciddi bir ifadeye bürünmüştü.
“Ne oluyor
Efnan, neden canın sıkkın?” Ahmet genç kıza sorarken Efnan derin bir soluk
alarak başını iki yana sallamıştı.
“Önemli değil,
nasılsa anlaşılır.” Açelya ve Suna yanlarına geldiğinde genç kız ikiliye
gülümsemişti.
“Nasıl buldun
abla kreşi?” Suna heyecanla karşılık vermişti.
“Kreş çok güzel,
çocuklar da sevimli görünüyor. Tabi aralarına girmeden bilemem.” Efnan onu
onaylarken köşede bir başına duran küçük kız dikkatini çekmişti. Ağır adımlarla
onun yanına giderken bu yaştaki küçük bir kızın bahçede bir başına oturmasından
hoşlanmamıştı.
“Merhaba
güzelim, neden burada oturuyorsun?” sarı bukleleri yüzüne dökülen kız maviş
gözlerini Efnan’a çevirdiğinde Efnan ister istemez yutkunmuştu. O bakışları
biliyordu… Kızın gözlerindeki ifadeyi biliyordu. Omzunu silken küçük kız cevap
vermemişti.
“Burada yalnız
oturmamalısın, arkadaşlarının yanında olmalısın.”
“Benim arkadaşım
yok ki?” Efnan kızın ıslak gözlerine içi giderek bakmıştı. Onu daha önce kursta
görmediği için yeni öğrencilerden biri olduğunu düşünüyordu.
“Adın ne senin? İstersen
arkadaş olabiliriz.”
“Eslem… Senin
adın ne?” Efnan küçük kızın saçlarını gözünün önünden çekerek yanaklarını
okşamıştı.
“Çok güzel bir ismin
var. Anlamını biliyor musun?” küçük kız hızla başını iki yana sallarken Efnan
gülümseyerek “Allah’a teslim olmak,” demek.
“Ben kötü bir
şey yapmadım ki? Neden teslim olayım ki?” Efnan kızın sözlerine gülerken onun masumluğu
karşısında titremişti.
“Bu öyle bir
teslimiyet değil hayatım. Biraz daha büyüdüğünde anlayacaksın. Allah’a teslim
olmanın güzelliğini.”
“Babam beni
kurtarır değil mi? O polis…” Efnan kızın saçlarını okşarken Eslem’in bakışları
hemen arkalarında ki kişiye takılmıştı. Efnan onun baktığı kişiye döndüğünde
Açelya’yı görünce gülümseyerek kıza döndü.
“Abla güzel
değil mi?”
“Onu tanıyorum…”
Efnan ve Açelya küçük kıza merakla bakarken Açelya sevimli kızın önüne çökerek
konuşmuştu.
“Öyle mi? Ama daha
önce karşılaşmadık biz.”
“Ama Ceyda teyze
de fotoğrafın var!” Açelya duyduğu isimle beyaza kesmişti. Nefesi boğazına takılırken kızı tutan elleri
geri çekilmişti. Efnan genç kadının hareketlerini izlerken çocuğun bahsettiği
Ceyda denen kadını tanıdığını anlamıştı.
“Ceyda teyze kim
hayatım?” Efnan merakla sorarken Eslem gülerek cevaplamıştı.
“Benim babaannem
sayılır. Ona babaanne dedemi istiyor ama onun gibi babaanne olmaz ki? Babaanneler
yaşlı olur değil mi abla?” Efnan kızın sözlerine gülümserken Ahmet başından
beri karısının çocukla iletişimini izlediği için derin bir iç çekmişti. Karısı çok
izlenilesiydi.
“Artık gitmemiz
gerekiyor Efnan, kızı içeri teslim edelim sonra gidelim.” Efnan yerinden kalkarak
Eslem’e elini uzatarak tutmasını istemişti. Onu kreşe kadar kendisi götürmüştü.
Kreş binasından içeriye girdiğinde yaşı küçük olan çocukların uyuduğunu, dört yaş
üzeri olanlarınsa oyun odasında kendilerince oynadığını görmüştü. Çocukların tek
başına olmasından da hoşlanmamıştı. Kaşları çatılı bir şekilde öğretmenlerin
dinlenme odasına geçtiğinde kapısı açık olan odanın içinde üç öğretmen vardı. Kimi
telefonla ilgileniyor kimisi de internetten oyun videosu izliyordu.
“Kolay gelsin.”
Efnan’ın sesini duyan öğretmenler yerlerinde doğrulurken genç kız yanında ki
Eslem’i öne çıkararak “Eslem’i dışarıda tek başına otururken bulduk. Bahçede bir
başına küçük bir kızın ne işi olduğunu öğrenebilir miyim? Size emanet bu çocuk.
Başına bir şey gelse sorumlusu kim olacak? Siz mi kurum mu?”
“Ah Efnan Hanım
fark edemedik.”
“Ayrıca çocuklar
neden yalnız oynuyor?” Efnan öne çıkan kadını umursamadan devam etmişti.
“Serbest saat,
istedikleri gibi oynama saatleri.”
“Onlar
oynayabilir ancak yalnız bırakılamazlar. Hafta sonu bir toplantı yapılacak. Tüm
öğretmenleri ve görevlileri toplantıya bekliyorum.” Efnan konuşmalarını
beklemeden odadan uzaklaşırken Eslem’i oyun oynayan çocukların yanına
bırakmıştı.
“Bak hayatım,
burada oyna dışarıya yalnız çıkma tamam mı? Ben yine seni görmeye geleceğim.”
“Ne zaman?”
“Hafta sonu, iki
gün sonra tamam mı?” küçük kız heyecanla başını sallarken Efnan uzanarak başına
öpücük kondurmuştu.
“Aferin
küçüğüme. Sen çok akıllı bir kızsın.” Efnan’ın ortama yaydığı sevgi o kadar
hissediliyordu ki diğer küçük çocuklar da onun etrafına doluşmuştu. Genç kızın
kafasıysa oldukça karışıktı. Anlaşılan kursta köklü bir değişiklik yapılacaktı.
Binadan ayrıldığında kocası onu karşılamıştı. Kızın moralinin iyice bozulduğunu
anlayan Ahmet önünde durarak kızın dikkatini çekmişti.
“Ne oldu?”
“Konuşuruz, hadi
gidelim.” Ahmet kızın canını daha fazla sıkmamak için başını sallamıştı. Öne geçen
Suna, karı kocanın arkaya oturmasını sağlamıştı. İkili yan yana otururken
Açelya arabayı çalıştırdığında Ahmet genç kıza dönerek “Annem akşama gelinini
yemeğe çağırıyor,” dediğinde Efnan utanarak kızarmıştı.
“Anneme haber
vereyim, gideriz.” Efnan annesini aradığında onun da amcasında olduğunu
öğrenince rahat bir nefes almıştı.
“Annem de
sizdeymiş, giderken bir şeyler alalım,” Efnan’ın sözleriyle genç adam başını
sallamıştı. Hem yeğenlerine de çikolata alırdı. Eve yaklaştıklarında Ahmet
marketin önüne Açelya2nın durmasını istemişti. Karı koca markete gitmeden önce
yan yana durup Açelya’ya bakmıştı.
“Abla sen
gidebilirsin, biz yürüyerek eve geçeriz.”
“Olmaz öyle şey.
Bekliyorum.”
“Açelya abla… Karım sana abla dediği için abla diyorum. Biz
eve geçeriz. Burası benim büyüdüğüm mahalle, herkes bizi tanır. Bir şey olmayacaktır.
İstersen sen ablamı eve bırakıp merkeze geçebilirsin.”
“Emin misiniz?”
“Elbette, hadi
lütfen.” Efnan kocasını desteklerken Açelya başını sallayarak “Peki, bir şey olursa
kolundaki saatin düğmesine basmayı unutma.” Efnan kadının sözleriyle
duraksarken Ahmet oldukça şaşkındı. Araba yanlarından uzaklaşırken Ahmet
merakla sordu.
“Saatinde uyarı
sinyali mi var?”
“Babam ve Açelya
abla taktırdı. Bazen abarttıklarını düşünüyorum.” Ahmet’in kafası oldukça
karışmıştı. İçine yerleşen endişe tohumuysa canını sıkıyordu. İkili birlikte
markete girerek ihtiyaç olabilecek şeyleri alırken genç kız meyve almayı uygun
bulmuştu. Çikolata almak için uzandığındaysa Ahmet ona engel olmuştu.
“Çikolatayı mahalle
bakkalından alacağız.”
“Diğerlerini de
oradan alsaydık, neden buraya girdik ki?”
“Annemin
istediği şeyleri bakkal satmıyor. Eskisi kadar çok çeşitliliği yok bakkalın.”
Efnan aldıkları şeyleri kasaya bırakırken Ahmet ondan önce davranarak ödemeyi
yapmıştı. Poşetleri alarak marketten çıktıklarında ikisi de sessizdi. Ahmet yanındaki
kızın sessizliğiyle bile mutlu olduğuna inanamıyordu.
“Şurayı
hatırladın mı?” Ahmet başıyla kıza köşe başındaki incir ağacını gösterirken
Efnan hafif gülümseyerek başını sallamıştı.
“Küçükken incir
toplamak için çıkardın. Bizde aşağıda beklerdik.” Ahmet başını sallayıp onu
onaylamıştı. Efnan’ın incir yemeyi ne kadar sevdiğini hatırlıyordu.
“Hala seviyor
musun?”
“Neyi?”
“İncir, çocukken
yemek için ağlardın.” Efnan utanarak bakışlarını kaçırırken başını sallamıştı.
“Çocukluk işte. İncir
çok severim. Ama dalından yemek daha güzel oluyordu.”
“Annem eski evin
arka bahçesine senin için incir ağacı dikmişti. Ama sen o seneden sonra bize
gelmemeye başladın.” Efnan şaşkın bir şekilde genç adama bakmıştı.
“Gerçekten mi? Yengem
incir ağacı mı dikti?”
“Öyle, buraya
taşındıktan sonra ne oldu bilmiyorum ama biz taşınmadan önce ağaç hala
duruyordu. Ev sahibi kesmiş olabilir.” Ahmet aynı mahallede eskiden kirada
kaldıkları müstakil evi satın almayı çok istemişti ancak miras meselesi
yüzünden sahipleriyle anlaşamamıştı. Çocukluğunun geçtiği iki katlı arkasında
küçük bir bahçesi olan müstakil ev hala satılık olsa da sahipleriyle anlaşmak
zordu. Evin asıl sahibi ölmüş, geriye kalan mirasçıları ise davalık olmuştu. Ahmet
tam zamanında o evden ayrıldıklarını düşünüyordu. Zor olmuştu ancak şimdiki
evlerinde daha rahat ediyorlardı. Hem büyüktü hem de ısıtması iyiydi.
“Umarım
kesmemişlerdir.” İkili bakkalın önüne geldiklerinde kendilerini karşılayan yaşlı
adama selam vermişti. Adam genç adamı gülerek karşılarken Ahmet adamın elini
öperek “Çikolata alacaktım Mustafa amca,” diye konuşmuştu. Dışarıda oturan adam
istifini bozmadan genç adama “E geç içeri al evladım, beni ne yorarsın,”
dediğinde Efnan şaşırsa da kocası adama gülerek karşılık vermişti. Elindeki poşetle
bakkala girerek on tane çeşitli çikolata alıp parasını tezgâhın üzerine
bırakmıştı. Kapıya çıktığında “Parasını bıraktım tezgâha, var mı bir isteğin?”
dediğinde adamın bakışları genç kıza takılmıştı.
“Mehmet’in kızı
değil mi hanım kız?”
“Öyle, kendisi
karım olur.” Ahmet gururla konuşurken yaşlı adam gözlerini büyüterek yerinden
kalmıştı.
“Evladım ne
zaman evlendin? Bizim niye haberimiz yok?” dediğinde Ahmet adamın tepkisine
gülmüştü.
“Nikahlar kıyıldı
Mustafa amca, düğüne davetiyeni göndereceğim.”
“Hadi hayırlısı,
çok sevindim. Maaşeallah çok yakıştınız.”
“Allah razı
olsun Mustafa amca, biz gidelim evden belerler.” İkili yan yana oradan
uzaklaşırken binanın önüne geldiklerinde genç adam kıza dış kapı şifresini
söyleyerek kapıyı açmasını beklemişti. Birlikte binaya girip asansöre
bindiklerinde Ahmet kıza alan tanımak için asansörün duvarına yaslanmıştı.
Efnan onun cabasının farkındaydı. Kendisini rahatsız etmek istememe cabasına mutlu
olmuştu. Asansör sesi duyulduğunda ikili peş peşe kabinden çıkarak evin
kapısına doğru ilerlemişti. Onlar kapıya varmadan evin kapısı açıldığında Suna
gülerek ikiliyi karşıladı.
“Nerede kaldınız,
sizi bekliyorduk.”
“Abla
marketteydik ya, ne bu merak?”
“Aman ne olacak
benimki heyecan. Hadi geçin içeriye.”
“Selamünaleyküm.”
Efnan selam vererek içeri girerken iki annesinin baş başa vermiş konuştuklarını
görünce gülümsemişti. Gülay Hanım ve Zeynep Hanım genç kıza sarılırken Ahmet
rahat kıyafetler giymek için odasına geçmişti. Suna mutfaktan salona geçtiğinde
“Yemekleri ocağa koydum, babamlar gelene kadar hazır olurlar,” dedi.
“Abla yapacak bir
şey varsa yardım edeyim.”
“Yok güzelim ben
hallettim. Pişmeleri kaldı sadece,” Efnan başını sallarken odaya üzerine spor
kıyafetleriyle Ahmet girmişti. Annesinin yanaklarını öperek hemen karşısındaki
karısının yanına otururken oldukça rahattı.
“Oh be!” genç
adam başını geri atarken annesinin gülümseyen yüzüne göz kırpmıştı. Yıllar vardı
hiç bu kadar rahat hissetmiyordu.
“Oğlum ablan
yemekleri ocağa koymuş, hazır olana kadar isterseniz evinize bakın?” dediğinde
Ahmet yanında oturan Efnan’a dönmüştü.
“Olur anne,
Zeynep anne sende bizimle gelirsin.”
“Ben ne yapayım
yanınızda evladım, siz çıkın işte.” Efnan gerilirken Ahmet gülümseyerek
ablasına bakmıştı.
“Hadi abla sen
bizimle gel, sonra da senin evine bakarsın. Belki sende bir değişiklik
yaparsın.” Suna kardeşinin ne yapmak istediğini anlayabiliyordu. Efnan’ın rahat
etmesi için çabalayan kardeşine gülümseyerek “Olur canım, Zeynep teyze ocağa
bakar değil mi?” dediğinde yaşlı kadın başını sallamıştı.
“Siz çıkın kızım
ben buradayım.” Üçü birlikte evden çıkarken Ahmet iki evinde anahtarını
almıştı. Genç adam önce hemen ardında Efnan ve Suna vardı. Genç adam bir üst
kata merdivenleri kullanarak çıkmıştı. Üst kat tamamen kendilerine aitti. Oldukça
büyük olan bir daireydi. Dış kapısı diğer dairelere göre daha büyük ve kahve
tonlardaydı. Ahmet elindeki anahtarı yanında ki genç kadına uzatarak gülümsemişti.
Efnan kendisine uzatılan anahtara bakarken genç adam alması için başını eğerek
işaret vermişti.
“Evimizin kapısını
ilk sen aç!” dediğinde Efnan yutkunmuştu.
“Sen daha önce
girmedin mi?”
“Girdim ama o
zaman boş anlamsız bir daireydi. İleriye yatırım olarak duruyordu. Ama şimdi
bize ait olacak, nasip olursa burada yaşlanacağız.” Efnan yutkunarak
bakışlarını kaçırırken adamın bakışlarındaki samimiyet içini ürpertmişti. Hala tam
olarak kocasının gözlerine utanmadan bakamıyordu. Zamanla alışacağını biliyordu
ama henüz değil. Anahtarı alarak besmele çekip kapıyı açtığında dualar ederek
kapıyı aralamıştı. Geriye doğru yaslanan ağır kapının ardında ilk görünen
kocaman bir mutfak olmuştu. L şeklinde uzun ve geniş bir koridora açılan dış
kapı, koridordan diğer bölümlere açılan kapılar vardı. Dış kapının hemen
karşısında kapısı açık olan kocaman bir mutfak vardı. Sağ ayağıyla eve giren
genç kız etrafa alıcı gözle bakıyordu. Boyası yeni yapılmış, tertemiz
parlıyordu. Suna ikilinin peşinden daireye girdiğinde beğeniyle ıslık çalmıştı.
“Şu mutfağın
güzelliğine bak!” Suna Efnan’ın ardından mutfağa girdiğinde genç kız parlak
dolaplardaki yansımasına bakmıştı. Son model paslanmaz çelikten olan elektronik
eşyalar yerlerine yerleştirilmişti. Ankastresinin hemen yanında mikrodalga
fırın bile vardı. Dört kapılı kocaman buzdolabıysa genç kızı şaşkına
çevirmişti. Ahmet genç kızın tepkilerini
izlerken oldukça keyifliydi. O bakışlardaki parlaklık en azından karısının
mutfağı beğendiğini anlatıyordu.
“Buraya on iki
kişilik masa kolaylıkla sığar, çok büyük!” Suna konuşurken Efnan’da onu
onaylamıştı.
“Evet çok büyük.”
Mutfaktan balkona açılan kapıya yöneldiğinde genç kız kapıyı aralamış öylece
kala kalmıştı. Balkon neredeyse mutfak kadar büyüktü. Üzeri eğimli çatıyla
kaplıydı ve hemen kenarda mangal yapılabilecek bir alan vardı. Balkona çıktıklarında
Suna’nın hayranlığı devam ediyordu. Efnan hayatı boyunca lüks bir evde lüks bir
semtte yaşamıştı. Bu ev o evleri aratmayacak kadar konforluydu. Ama nedense
daha sıcak gelmişti. Balkondan diğer bir odaya açılan bir kapı daha vardı. İkili
diğer kapıya geçtiklerinde burasının kocaman bir oda olduğunu görmüşlerdi. Anlaşılan
balkona mutfak ve salon olduğunu düşündüğü odadan çıkış yapılıyordu. Oda dik
dörtken şeklinde olsa da oldukça büyüktü. İçerisine rahatlıkla oturma gurubu ve
yemek odası sığardı. Duvarlar tıpkı koridor gibi sade ve açık boyanmıştı.
“Bak şuraya
oturma grubu koyarsınız, şuraya da masa, nasıl olur?”
“Abla bırak
karım nasıl döşeyeceğini düşünsün.”
“Ne canım, fikir
veriyoruz. Bu odaya tek oturma grubu doldurmaz ki?” Efnan kadının söylenmesine
gülümsemişti. O da aynı fikirdeydi, oda çok büyüktü.
“Hadi diğer
odalara bakalım.” Dört oda bir salon evde tüm odaları neredeyse aynıydı. İki odasında
ebeveyn banyosu ayrıca ortak banyo tuvalet vardı. Yatak odaları diğer odalardan
daha büyüktü. Efnan odanın büyüklüğünü görünce ikiye bölüp ayrı giyinme odası
yapılmasını istemişti. Şimdilik tüm odaları döşemeye gerek olmadığını söyleyen
genç kızın şüphesiz en çok hoşlandığı şey balkondu. Mahremiyet için filmli cam
yapılmasını isteyen genç kız zamanının çoğunu balkonda geçireceğine emindi.
“Nasıl buldun?”
“Çok büyük değil
mi? İki kişiyiz!” Efnan gergin bir şekilde eve bakıyordu. Çok beğense de iki
kişi için oldukça büyüktü. Alt katlarda çift daire varken kendi evleri çift
daire üzerinde tek daireydi.
“İlerde
çocuklarımız olacak, o zaman…” Efnan’ın kızaran yanaklarıyla Ahmet
keyiflenmişti.
“O zamana çok
var, hadi Suna ablanın evine inelim.” Efnan kaçarcasına genç adamın yanından
dış kapıya giderken Suna onları bekliyordu.
“Beğendin mi onu
söyle bari.” Ahmet arkasından seslenirken genç kız gülümseyerek başını
sallamıştı.
“Çok güzel,
ferah bir daire. Keşke annenlerde bizimle kalsaydı.”
“Onların kendi
evi var Efnan. Annem her zaman ev üzerine ev olmaz der. Onun yanında bu
isteğini söyleme.” Efnan genç adamı onaylarken içi rahat bir şekilde evden
çıkıp asansöre geçmişti. İki kat aşağıda ki diğer daireye bakmaya geçtiklerinde
Suna ailesinin oturduğu dairenin kopyası daireyi beğenmişti. Duygulanarak kardeşine
sarılırken eğer isterseler ailesiyle kalacağını, baktıkları daireyi de kiraya
verip çocukların eğitimi için harcayacağını söylemişti. Ahmet annesinin
sevineceğini biliyordu. Kızı ve torunlarıyla aynı evde yaşayacaktı. Belki ilerde
ablası yeniden evlenmek isteyebilirdi o zamana kadar ailesi kalabalık olacaktı.
Hep birlikte eve
geçtiklerinde adamlarında geldiğini görmüşlerdi. Efnan iki babasının elini
öperken Ahmet’te amcasına sarılmıştı.
“Ne yaptınız,
daireyi beğendin mi kızım?” Gülay hanım hevesle sorarken Efnan başını sallayarak
kadını onaylamıştı.
“Daire çok güzel
anne ama çok büyük. Bu evden bile büyük.”
“Elbette, tek
daire ne de olsa. Sen sevdiysen yarın mobilya bakmaya gidin. Oğlum buraya da
oda alacaksın biliyorsun.”
“Tamam anne sen
merak etme.” Efnan genç adamın odasına bakmak istese de utanmıştı. Suna araya
girerek “Efnan bir baksın odaya anne, kız odayı görmeden mi mobilya seçecek.”
Efnan aklını okuyan genç kadına yutkunarak bakarken yaşlı kadın hemen
atılmıştı.
“Haklısın kızım,
hadi oğlum Efnan’a odanı göster ona göre mobilya bakarsınız.” Efnan utansa da
annesinin uyarısıyla ayaklanmıştı. İkili hayran bakışlar altında salondan
çıkarken Mehmet Bey karısına dönmüştü.
“Zeynep Efnan
seninle konuştu mu? Dün ne yapmış Agah’la görüşünce?” kadın başını iki yana
sallarken “Sormadım Bey, o da anlatmadı,” dedi. Mehmet bey kızıyla konuşmayı
aklına not ederek ikilinin odadan geri dönmesini beklemeye başlamışlardı.
Ahmet odasının
kapısını açtığında Efnan yutkunarak geride kalmıştı. Mahremiyete önem veren kız
genç adamın odasına gireceği için oldukça heyecanlı olsa da onun kocası olduğunu
sık sık kendisine hatırlatarak sakinleşmeye çalışıyordu.
“Geçsene
içeriye!” Efnan başını sallayarak odaya girdiğinde gözüne ilk takılan şey
odanın temiz oluşuydu. Genç adam oldukça düzenliydi. Bir duvarın tam ortasında
tek kişilik olamayacak kadar büyük bir yatak, hemen karşısında aynalı çift
sürgülü dolap vardı. Cam önünde çalışma masası ve küçük bir sehpa bulunuyordu. Oda
çok büyük değildi ancak küçükte sayılmazdı. Mobilyalar sade ve oldukça temizdi.
“Ne
düşünüyorsun?”
“Aslında odanı
değiştirmemize gerek olduğunu düşünmüyorum. Gereksiz masraf yapmayalım. Mobilyalar
gayet güzel.”
“Yatağın
değiştirilmesi gerekiyor ama çift kişi için küçük!” Efnan genç adamı onaylarken
Ahmet karısının çekingen davranmasında hoşlanmamıştı. Genç kızı elinden tutarak
şaşkın bakışları altında yatağın üzerine oturtmuştu.
“Ahmet!” genç
kız konuşmak istediğinde Ahmet’in önüne çökmesiyle susmak zorunda kalmıştı.
“Bir konuda
anlaşalım Efnan. İkimiz yeni bir yuva kuruyoruz. Tamam israf etmeyelim ama ihtiyacımız
olanından iyisini alalım. Masrafları düşünme, çok şükür istediğin mobilyayı
alacak kadar kazanıyorum.”
“Biliyorum ama içim
rahat etmiyor. Daha güzel şeylere harcayabiliriz.” Ahmet kıza gülümserken
konuşmuştu.
“Elbette harcarız
ama önce evin içinde harcama yapmalıyız. Şimdi ne istediğini söyle bana!” Efnan
derin bir nefes alarak “Gerçekten, mobilyalarını beğendim. Dediğin gibi sadece
yatağı değiştiririz. Birde iki komodin koyarız olur biter. Fazlasına gerek yok.
Nasılsa kendi evimizde daha fazlasını alacağız. Hem çocuklara da oda yapmamız
gerekiyor.” Ahmet başta kızın ne dediğini anlamamıştı.
“Çocuklara daha
çok var,” diyen genç adam gülerken Efnan kaşlarını çatarak ona bakmıştı. Ahmet
kızın sevimli bir şekilde kaş çatmasına gülerek başını iki yana salladı.
“Sen istesen de
kötü görünemezsin Efnan, karım çok sevimli bir yüze sahip.” Efnan utanırken
Ahmet yerinden kalkarak “Hadi içeri geçelim, yoksa birazdan ablam odaya damlar,”
dedi. Efnan önden Ahmet hemen arkasından salona geçmişlerdi. Yemekler pişince
iki kız masayı hazırlamış hep birlikte yemeklerini yemişlerdi. Çay faslı
bitince de Mehmet Bey ailesini alarak kendi evlerine geçmişlerdi.
***
Genç kadın sert
adımlarla geniş koridorda ilerlerken oldukça dik bir duruşu vardı. Askerlikten kalma
alışkanlıkla başını çevirmese de gözleriyle etrafı kolaçan ediyordu. Onu çağırmalarının
önemli bir nedeni olmalıydı. Emniyet müdürünün odasının kapısına geldiğinde dışarıda
ki memura müdürle görüşmek için geldiğini söylemişti. İçeri verilen bilgiden
sonra genç kadın odaya girerken müdürün yalnız olmadığını görünce tek kaşını
yukarıya kaldırmıştı.
“Bakın burada kim
varmış?” genç kadın imalı bir şekilde gülümserken bu kez müdüre dönmüştü.
“Müdürüm beni
çağırmışsınız. Ne oldu arkadaş şikayetçi olmaya mı geldi?” genç kadın bir gün
önce dövüştüğü genç adamı müdürün karşısında görünce aslında hiç şaşırmamıştı. Sadece
karşılaşmayı bu kadar erken beklemiyordu.
“Gel Açelya,
sizi tanıştırayım. Başkomiser yardımsızı Atakan Güngör. Sanırım daha önce
karşılaşmışsınız.”
“Evet, tatsız
bir karşılaşma oldu.” Adam gözlerini kısarak genç kadını incelerken müdür bu
kez Açelya’yı tanıtmıştı.
“Atakan seni
emekli üsteğmen Açelya Keskin’le tanıştırayım. Şu anda bir güvenlik şirketinde
koruma hizmeti yapıyor.”
“Emekli olmanız
yazık olmuş.” Açelya başını sallarken müdür araya girmişti.
“Açelya seni çağırmamın
nedeni Efnan Şanlı’nın korumalığını yaptığını öğrendim. İş birliği yapmak
istiyoruz.”
“Ne konuda?”
“Efnan Hanım… Şu
anda hedef halinde. Uzun zamandır önemli bir olayı araştırıyoruz. Sonuca gidebilmemiz
için Efnan hanıma ihtiyacımız olacak.”
“Efnan… kendi
halinde bir kız sizin olayınızla ne ilgisi olabilir?” genç kadının sorusuyla
Atakan onu cevaplamıştı.
“Görünüşte öyle
ancak yapmış olduğu çalışmalar birçok kişinin dikkatini çekiyor. Efnan hanım
iyi bir laborant ve son zamanlarda oldukça önemli bir ilacın üzerine
çalışıyormuş. Şu anda ülkemizde olmasa bile dünyada birçok yerde yayılan virüsler
var. Söylentilere göre Efnan hanımın son çalışmalarında ki formül bu virüslere
çare olabilirmiş.”
“Anlamadım?
Efnan’ın virüsle ne alakası olur. Şanlı holdingin ürettiği ilaçlar bellidir. Tamamen
doğaldır.”
“Bunu bizde
biliyoruz ancak Efnan Hanım henüz piyasaya sürülmeyen bir ilaç üzerine
çalışıyor. Bu ilaç birçok virüsü etkisiz hale getirebilir. Bunu duyanlar da
kızın peşinde.” Açelya aldığı haberle yutkunurken bu durumdan Efnan’ın haberi
olmadığına emindi. Aldığı haber büyük bir sorunun olduğunu gösteriyordu.
“Peki Çetin
ailesi ne istiyor Efnan’dan. Yıllardır kızı arayıp sormadılar.”
“İlacı
isteyenler nasıl olmuşsa kızın gerçek ailesini bulmuş. Yüklü miktarda para
karşılığında Efnan’dan formülü almalarını istediler. Bu yüzden kızın peşindeler.”
“Anlıyorum, ne
yazık ki emellerine ulaşamayacaklar. Kızın öz babası onun üzerine hak iddia
edemez.”
“Agah beyin
olanlardan haberi olduğunu sanmıyorum. Erkek kardeşi ne yapıyorsa yapıyor. Üstelik
Agah Bey gün geçtikçe daha da kötü oluyor. Ailenin içine koruma olarak sızdım. İlacın
peşinde olanları bulabilmek için bir süredir aralarındayım. Gözlemlerim hiç iç
açıcı değil. Hatta Efnan hanıma babasını o ailenin içinden alabiliyorsa alsın
derim.”
“Ne demek
istiyorsunuz?”
“Agah beyin hastalığının
normal olduğunu düşünmüyorum. Adamı bilerek hasta ediyorlar gibi geliyor.”
“Bu cinayete
teşebbüs Atakan emin misin?” genç adam başını sallarken Açelya yutkunarak
bakışlarını kaçırmıştı. Böyle bir durum karşısında Efnan öne atılacaktı emindi.
Ne kadar belli etmemeye çalışsa da Efnan babasını sevmiş gibi görünüyordu. Bu durumu
kıza söylediğinde adamı o evden almak için elinden geleni yapacağına emindi. Genç
kadın çıkmaz sokağa girdiğini hissediyordu. Elbette bunu Mehmet beye iletecekti
başka türlüsü söz konusu dahi olamazdı. Efnan’ı korumak için gerekirse canını
ortaya koyacak ancak ona zarar gelmesine engel olacaktı.
“Formülden nasıl
haberleri oldu!
***

eline emeğine sağlık yazarcım yine çok güzel bir bölüm olmuş
YanıtlaSilCanım çok geçmiş olsun umarım kısa sürede iyleşirsiniz harika bir bölüm olmuş severek
YanıtlaSilokudum heyecanla gelecek bölümü bekliyorum
Aysegul cok geçmiş olsun cok güzel birbölüm
YanıtlaSilGeçmiş olsun canım, Ellerine yüreğine sağlık,bir nefeste okudum, yeni bölümü sabırsızlıkla bekliyorum
YanıtlaSilGeçmiş olsun.Rabbim şifa versin. Emeğine sağlık canım
YanıtlaSilEfnanin aile tarafı baya karışık demek. Ve tehlike de büyük. Açelya ile Atakan mi olur ki..bir de şu küçük kızın dedikleri merak uyandırıcı. Emeklerinize sağlık
YanıtlaSil