“Sen kimsin?” Melek
birkaç adım hemşirenin yanına yaklaşarak yaka kartındaki adını okuyunca gözleri
alev aldı.”
“Beyza sen misin?”
“Siz kimsiniz?”
Hemşirenin pişkin cevabı fitili alevlendirmişti. Asaf başını iki yana
sallayarak karısına engel olmak isterken Melek iki elini beline koyarak kadının
önüne dikildi.
“Sen şimdi bu adama
sırnaşıyorsun, öyle mi?”
“Sana ne bundan.”
“Melek!” Asaf araya
girmek istediğinde Melek’in öfkeli bakışlarıyla karşılaştı. O bakışlarla, seninle sonra konuşacağız bakışı atarken
Melek kollarını sıvamaya başladı.
“Melek sen ne
yapıyorsun?” Hemşire genç kadına umursamaz bir şekilde bakarken Melek daha
fazla dayanamayarak hemşirenin saçına yapıştı. Asaf kısa bir şok geçirdikten
sonra hemen karısını durdurmaya çalışsa da Melek’in kızın saçını bırakmak gibi
bir niyeti yoktu. Ortama doluşan bağırış çağırışlar odanın dışına taşarken genç
kadın hemşireyi saçlarından hastanenin içinde çekiştirmeye başlamıştı. Bir
yandan Asaf’a karışmamasını söylerken diğer yandan hemşireye ayar veriyordu.
“Sen bana köylü
diyerek hakaret etmeye çalıştın, öyle mi? Sana evli adamlara göz koymamayı
öğreteceğim. Kimse benim kocama sırnaşamaz. Bak köylü seninle tanışmaya geldi.
Adabınla işini yapmak varken sen evli adamlarla oynaşmaya kalkışıyorsun.”
“Bırak beni...”
“Daha değil, hemşire
hanım daha değil. Senin halin ibretiâleme ders olsun.”
“Melek bırak kızı, ne
yapıyorsun?”
“Kız
mı? Bu bildiğin engerek yılanı. Akrep gibi insanlara zehir bulaştırıyor. Sen
benim kocama nasıl göz koyarsın?” Melek’in sözleri hastanede yankılanırken
hemşirenin acı çığlıkları onu takip ediyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder
Teşekkür ederim...